23.04.2021

3.7K 561 589
                                    

Jeon Jungkook

Seul Merkez Hapishanesi

Uiwang, Gyeonggi Province

Güney Kore

23.04.2021

Kim Taehyung

Kim Dans Akademisi

Dokseodang-ro, 45-gil

Seul, ST 1832

Taehyung,

Nasılsın?

Bugün ne tür bir giriş yapacağımı seçmekte çok zorlandım, çünkü bugüne dek yazdığım en zor mektubu kaleme almak üzere olduğumun farkındayım. Son mektubumdan bu yana sürekli aklımda bu var, yazsam, elim gitmiyor; yazmasam, yazmak zorunda olduğumun ve beklettikçe daha da ağırlaşacağının farkındayım. Bu yüzden, yara bandı çeker gibi hızlıca olsun bitsin istedim.

Ne yazacağımı anlamışsındır. Doğrudan devam edeceğim anlatmaya.

O gün hızlı geçti, derslerden sonra provaya kaldım, Jimin de vizelere çalışmak için kütüphaneye gitti. Seni pek görmedim, meşguldüm zaten.

Provadan sonra Jimin'le buluşup beraber yemek yedik, saat akşam yediye geliyordu. Hava kararmak üzereydi. Jimin yemekte markete gitmemiz gerektiğini söyledi.

Birlikte markete gittik, ben alışveriş arabasını iterken o raflardan almamız gerekenleri alıyordu.

"Annen dün alışverişe çıkacağını söyledi, evde hiçbir şey kalmamış ikimiz de öküz gibi yediğimiz için... O uğraşmadan biz halledelim." dedi, elindeki kahvaltılıkları sepete bırakırken.

"Sen kendi adına konuş." Hafifçe karnına vurdum. "Şuna bak, nasıl ele geliyor."

"Gebertirim seni." 

Sinirlenmesine güldüm, Jimin'e takılmak hep çok kolaydı zaten. Hazır annemin konusu açılmışken gülüşüm yavaşça soldu. "Şu sıralar hiç keyfi yok gibi." dedim. Başıyla onayladı.

"Farkındayım, bu hafta içi ona güzel bir akşam yemeği hazırlayalım. Uzun zamandır oturmuyoruz uzunca birlikte." 

Boğazıma bir yumru oturdu, Jimin de ben de kendi hayatlarımıza bakıyorduk çoğu zaman.

"Olur." dedim, sonra annemin sevdiği yemekleri yapabilmek için malzeme aldık. Hatta en sevdiği tatlıdan bile aldım.

Sonra elimiz kolumuz poşetlerle dolu bir şekilde eve döndük, annemin ne kadar mutlu olacağını düşünüyordum. Yüzümde aptalca bir gülümseme vardı.

Asansörden inip kapının önüne geldiğimizde dirseğimle zili çaldım çünkü ikimizin de elleri anahtarı çıkarmak için fazla doluydu. 

Birkaç saniye geçti, kapı açılmadı. 

"Duştadır belki, uyuyordur ya da." dedi Jimin, ben zili tekrar çalarken. O sırada o poşetleri yere bırakmış, çantasından anahtarı çıkarıyordu.

Kapıyı yine açan olmadı. Jimin anahtarla açıp geri çekildi, elimdeki poşetleri girişe bırakıp ayakkabılarımı çıkardım. Evde hiç ışık yanmıyordu.

"Anne?"

Jimin de peşimden poşetlerle birlikte içeri girip kapıyı arkasından itti. Kaşlarım çatılmıştı, saat dokuzdu. Nerede olabilirdi ki?

"Bağırma, uyuyordur kadın." 

Önce girişin, ardından salonun ışığını açtım. Amerikan mutfak olduğu için mutfak da aydınlandı. Salon boştu, lavabonun kapısını açtım bu kez, orası da boştu.

Cockeye's Song | TaekookWhere stories live. Discover now