25.08.2020

4.3K 646 571
                                    


Jeon Jungkook

Seul Merkez Hapishanesi

Uiwang, Gyeonggi Province

Güney Kore

25.08.2020

Kim Taehyung

Kim Dans Akademisi

Dokseodang-ro, 45-gil

Seul, ST 1832

Taehyung,

Dünkü mektuptan sonra ara vermeden kaldığım yerden devam etmeye karar verdim. Dünden ötürü ellerim biraz ağrıyor, epey uzun yazmışım çünkü... saat şu anda gece bir. Akşamüstü uyuyakalmıştım, birden rahatsız bir hisle uyandım. Şimdiyse masa başındayım, hem kendi kafamı dağıtmak hem de bir mektubu daha aradan çıkarmak için. Başlıyorum o halde...

Ertesi sabah gözlerimi açtığımda tanımadığım bir evde buldum kendimi.

Ne yalan söyleyeyim, başımda annem, polisler ve korkunç beyaz floresan ışığıyla hastanede uyanmayı bekliyordum. Bu sıcak tonlara sahip büyük odada, rahat bir yatakta değil.

Bu yüzden gözlerimi aralar aralamaz bakışlarımı tavandan ayırdım, sağımda kahverengi, cilalı, üç kapılı bir gardırop vardı. Bir boy aynası, krem rengi bir halı, kahverengi bir komodin, oldukça uzun perdeleri olan tahta bir balkon kapısı. Soluma döndüğümdeyse... bulunduğum yatağın hemen yanı başındaki sandalyede, eli elimin hemen dibinde uyuyakalmış olan sen. Ve bir de koluma bağlı olan bir serum.

Seni görünce istemsizce sıçradım. Kafam hâlâ bulanıktı. Yaşanılanlar yavaş yavaş zihnime dolmaya başlarken kaskatı kesildim. Siktir, diye düşündüm. Siktir, siktir, siktir... Battım ben.

Seni öpmüştüm. Hem de hiç düşünmeden. Daha da garip kısmı, sen de beni öpmüştün.

Ayrıca hayattaydım. Malı kaçırmıştım. Kaç saattir uyuyordum? Babam deliye dönüp annemden hıncını çıkartmış mıydı? Hangi gündeydik? Jimin ne durumdaydı?

Tüm bunlar bir anda aklıma dolunca doğrulmaya çalıştım. Evet, çalıştım. Çünkü canım yandı ve istemsizce inledim, tetikte bir şekilde uyuduğun için anınde uyandın.

"Jungkook?" dedin, uyku mahmuru sesinle. Normalde olduğundan bile derindi. Belin ağrımış olmaydı, kısık gözlerinle bana bakarken doğruldun.

Uyanmış olduğum gerçeği bir anda açtı uykunu. Gözlerin faltaşı gibi açıldı.

"Tanrım," dedin hızlıca yüzünü ovup ayaklanırken. "Şükürler olsun. Uyanmışsın."

"Evet." diyebildim, sesim de doğru dürüst çıkmadı zaten. Hem tuhaf hissediyordum, hem canım yanıyordu, hem de ağzım bir çöl kadar kuruydu.

Komodinin üzerindeki bardağa benim üzerimden uzandın. Yüzün gözün şişti, muhtemelen ağlamaktandı ve sana bunu yaşattığım için kendimden bir kez daha nefret ettim.

"Tam doğrulman yasak." dedin nazikçe kafamı tutup kaldırırken. "O yüzden anca bu şekilde içirebilirim suyunu."

İtiraz etmeden suyu içtim. İnanılmaz geliyordu yaşanılanların hepsi.

Ağzımın kuruluğu geçince dudaklarımı yaladım, sen de sandalyeye geri oturdun. Çok yorgun görünüyordun, Taehyung. Üzerinde kanlı kıyafetler yoktu, bir eşofman, tişört, uzun bir hırka vardı ama gözlerin uykusuzluktan ve ağlamaktan hem şiş, hem kırmızıydı.

"Ne kadardır uyuyorum?" diye sordum korkuyla.

"Çok değil." dedin, sandalyeni yatağa biraz daha yanaştırırken. Cebinden telefonu çıkarıp saate baktın. "On saattir falan, beklenilenden çok daha erken uyandın."

Cockeye's Song | TaekookWhere stories live. Discover now