09.08.2021

3.1K 460 414
                                    

Jeon Jungkook

Seul Merkez Hapishanesi

Uiwang, Gyeonggi Province

Güney Kore

9.08.2021

Kim Taehyung

Kim Dans Akademisi

Dokseodang-ro, 45-gil

Seul, ST 1832

Taehyung,

Son mektubumu oldukça can alıcı bir noktada bıraktığımı fark ettiğim için, kendimi biraz zorlayarak da olsa masa başına oturtabildim. Neden zorlukla diyecek olursan eğer, pek keyfim yoktu. Yine de bu kısımları bir an önce yazmak istedim.

Sejun'u kapıda gördüğüm an, benim için hayatımın en unutulmaz anlarından biriydi. İyi anlamda değildi bu elbette, o kadar kötü bir his kaplamıştı ki içimi, kalbimin kelimenin tam anlamıyla karnıma düştüğünü hissetmiştim. İlginç bir benzetme gibi gelebilir sana ama emin ol değil, hissettiğim şey tam olarak oydu çünkü.

Aklım bir anda çalışmayı durdurdu. Rol yapabilirdim, "Aa, Taehyung da şimdi kendine geldi. Biz de tam çıkıyorduk." Falan diyebilirdim ama yapmadım çünkü Sejun'un yüzündeki o ifade o an ne dersek diyelim bize inanmayacağının en büyük kanıtıydı. O şok, sarsıntı, üzüntü, hayal kırıklığı ve acı... Hepsi o kadar keskindi ki sanki karşımda çok ünlü bir ressamın tüm duyguları ne kadar da iyi yansıtıyor, diyerek övülen bir tablosu vardı.

İkimiz de donakaldık, senin de benden bir farkın yoktu. Nasıl göründüğümüzü bile bilmiyordum ayrıca, dudaklarım kızarmış mıydı mesela?

"Sejun..." İsmi dudaklarımdan döküldüğü an gerçekliğe döndük. Sejun'un gözleri doldu, ona doğru bir adım attığım sırada o da geriye adımladı.

Elim ayağım boşaldı. 

Bunu ona nasıl yapmıştım?

"Sejun, dur." dedim, neden dediğimi de bilmiyordum aslında. Dursa ne olacaktı ki?

O bir adım daha gerilediğinde öne atıldım. "Jungkook." dedin, sesinde korkuyla. "Sus, Taehyung." diyebildim sadece, sırası değildi çünkü konuşmanın.

Hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp yürümeye başladığında zaten hazır olda beklediğim için onu takip ettim, kaşımla sana masaya dönmeni işaret ettim sadece ama betin benzin atmıştı. En büyük korkunla karşı karşıyaydın, birilerinin bizi öğrenmesiydi bu da.

Sejun restorandan çıktı, ben de arkasından çıktım koşarak. Şükür ki otopark boştu, hava da karanlık sayılırdı. Arabasının önüne geldiğinde onu kolundan tutup durdurdum bu yüzden.

"Sejun bekle, lütfen." diye yalvardım, sesim titriyordu. Yaşadığı kalp kırıklığını tahmin dahi edemiyordum, nasıl bakabilirdim ki yüzüne?

Kolunu elimden sertçe kurtarıp bana döndü, dikkatimi çeken ilk şey yanaklarındaki ıslak çizgiler oldu.

"Sakın bana dokunma Jungkook." dedi.

Onu daha önce hiç böyle duymamıştım. Sejun hiçbir zaman sinirini bana yansıtmazdı, bana sinirlendiğinde bile... Ama bu kez öyle değildi, Sejun bana o kadar öfkeliydi ki, canını o kadar yakmıştım ki bunu duymamak imkansızdı.

Elimi indirdim, istemsizce yumruğumu sıktım. Haklıydı, ona dokunmaya hakkım yoktu.

"Beni bu kadar aptal sanabileceğin kadar aşık olmuşum demek ki sana." dedi konuşmama izin vermeden, sesi çatladı. "Beni masada dönmeni beklerken tuvalette bir başkasıyla sevişeceğin kadar kör biri sanmışsın."

Cockeye's Song | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin