Jeon Jungkook
Seul Merkez Hapishanesi
Uiwang, Gyeonggi Province
Güney Kore
20.10.2021
Kim Taehyung
Kim Dans Akademisi
Dokseodang-ro, 45-gil
Seul, ST 1832
Taehyung,
Kendimi beklediğimden daha erken buldum masa başında.
Uyku tutmadı aslında, ben de boş boş oturacağıma yazmaya devam edeyim dedim. Daha önce de dediğim gibi, en sevdiğim ve beni en çok zorlayan kısımlardayım şu anda. Hikayemizin en zirvesi diyebileceğim bir nokta. Fakat bugün anlatacağım kısım, bu en mutlu zamanlarımızın ufak bir lekesi. Hâlâ hatırlamak istemediğim, hatırlayınca kötü hissettiğim o gün işte. Neyden bahsettiğimi anladığını düşünerek devam edeceğim şimdi.
Bütün haftasonu bana baktın.
Gece yeniden kusmak için uyandığımda uyanıktın, bana alelacele bir kova getirdin, ertesi gün hafif ama beni toparlayacak yiyecekler hazırladın, yataktan çıkmama izin vermedin. Pazar gününün akşamına kadar beni neredeyse tamamen iyileştirdin.
Ertesi gün okul vardı, o sıralar sürekli yaptığım gibi yine asmayı düşünüyordum, zaten çok geride kalmıştım, gpa'm berbat durumdaydı. Sizin evin salonunda, koltukta oturuyorduk. Daha doğrusu sen oturuyordun, benim başım dizlerindeydi. Uzanıyordum. Televizyonda eski bir film vardı, onun dışında içeriyi aydınlatan hiçbir şey yoktu.
"Jungkook." dedin birden, derin bir nefes alarak.
"Hm?"
"Sana bir şey söyleyeceğim. Benim için... önemli."
Ses tonundaki stresi hisseder hissetmez kucağından kalkıp doğruldum. Yan yana oturuyorduk artık, yüzüme değil, ellerine bakıyordun.
"Ne oldu?" diye sordum, içimi anında huzursuz bir his kaplamıştı.
"Bir süredir aklımda bir şey var." diye girdin konuya kendini zorlayarak. "Bunu nasıl söyleyeceğimi de bilmiyorum aslında ama söylemem lazım artık."
İster istemez kaskatı kesildim, nefes alış verişlerim hızlandı. Tam anlamıyla bir ilişkiye atılmadan önce de sana çok aşıktım, evet ama birlikte olduğumuz günden beri benim için her şey daha farklıydı. Önceden böyle ciddi anlarda o kadar telaş yapmıyordum, ama o noktada benim için dünyadaki her şeyden, herkesten çok daha önemliydin ve en ufak bir kötü haber beni yerle bir edebilirdi. Senden ayrı kalmaya ya da başına kötü bir şey gelmiş olmasına dayanamazdım.
"Kötü bir şey mi oldu?" diye sordum bu yüzden direkt, telaşla.
"Yok, hayır. Öyle bir şey değil." Başını kaldırıp bana baktın. "Sakin ol."
Elimi rahatlamayla göğsüme götürdüm. "Kalbim çıkacaktı bir anlığına. Kötü bir şey değilse baştan söylesene be sevgilim, ödümü kopardın."
Cevap vermek yerine birkaç saniye yüzüme baktın. "Senden bir şey isteyeceğim." diye geveledin ağzının içinde.
"Benden her şeyi isteyebilirsin." diye temin ettim. "Seni dinliyorum."
Ofladın, canını sıkan neydi anlayamıyordum. Kötü bir şey değilse ne vardı?
"Şu an çalıştığım yeri biliyorsun." diye girdin lafa sonunda. Bir dans akademisinde çalışıyordun, altı - on iki yaş arası çocukların hocasıydın. Hakkında çok sık konuştuğun bir yer değildi, öğrencilerin hakkında konuşuyordun mesela ama akademiden pek bahsetmemiştin, çok da sevdiğini düşünmüyordum. Bir iki kez çıkışta seni almaya geldiğimde uğramıştım ben de yalnızca.
YOU ARE READING
Cockeye's Song | Taekook
FanfictionBu mektuplarda yazacağım şey ise, seni on iki yıl öncesine götürmekle başlayacak. 2008 güzüne. Sana bizim hikayemizi anlatacağım. En başından. Hatırladığım tüm detaylarıyla, en önemli kısımlarıyla. Yaşadıklarımızı bir de benim, o çaresiz ve belalı ç...