Jeon Jungkook
Seul Merkez Hapishanesi
Uiwang, Gyeonggi Province
Güney Kore
12.06.2021
Kim Taehyung
Kim Dans Akademisi
Dokseodang-ro, 45-gil
Seul, ST 1832
Taehyung,
Muhtemelen bugün anlatacaklarımı çok iyi hatırlıyorsundur, yine de bu mektuplar bizim hikayemizi tamamen benim gözümden, en başından, hatırladığım tüm detaylarıyla anlattığı için... hatırladığını düşündüklerimi bile aynı şekilde anlattım hep. Öyle yapmaya da devam edeceğim.
O gece, ilişkimizin yepyeni bir boyut kazandığını ikimiz de biliyorduk.
Bunu dillendirmedik, hatta eve dönene kadar neredeyse hiç konuşmadık bile. Bir şeyler geri dönüşü olmayan bir şekilde değişmişti ve bunu anlamak için seslere, kelimelere ihtiyacımız yoktu. Arabanın içindeki hava öylesine yoğundu ki nefes bile aldırmıyordu insana, hislerimizin aynasıydı bu yoğunluk işte.
Sonunda evin önüne park ettiğinde gelebildim kendime, silkelenip arabadan indim. Bahçeye önce sen girdin, ben de takip ettim seni.
Etraf sessizdi, bahçe kapısını arkamdan kapadım. Evin kapısını açtın, ben girdikten sonra kapatıp kilitledin. Yavaşça tırmandım basamakları, elimi yüzümü bile yıkamadan doğrudan senin odana girdim. Işığı açmadım, kendimi sırtüstü yatağına bıraktım.
Oda tamamen karanlık değildi, perdeyi çekmediğin için içeri sokak lambası ve ay ışığının dilimleri düşüyordu, hareketsizce tavanı izledim birkaç dakika.
Birini öldürecektim.
Sorun bu değildi aslında, öldürmek üzere olduğum kişi bunu sonuna kadar hak ettiği için ona karşı üzgün hissetmiyordum, sorun gözümü bile kırpmamış olmamdı. Söz konusu bir başkası olsa muhakkak duraksardım ama yine de... Gözüm hiç korkmamıştı, ne ortaya çıkacak vahşetten, ne yakalanırsam başıma geleceklerden... ne de kendimi öldürmekten.
Beni en çok şok eden buydu, daha sakin kafayla düşündüğüm için Sejun'un aslında annem kartını blöf olarak değil, gerçekten oynadığını görebiliyordum artık. Annem yaptıklarımdan nefret ederdi, onun ardından böyle birine döndüğüm için kendini suçlardı.
Yine de pişman değildim babamı öldürmeyi kafama koyduğum için. Sen olmasaydın, yapardım da. Hiç şüphem yoktu.
Buna rağmen içimde çok rahatsız bir his vardı, zorlandığım zaman dönüştüğüm insana dair yani. Çok, çok korkunç şeyler yaşıyor; felaket zamanlardan geçiyordum ama bunu bir bahane olarak sunamazdım. İyi değildim, Taehyung. Yardıma ihtiyacım vardı. Bunu kabullenmem gerekiyordu, her ne kadar yaşanan çoğu şeyin suçunu kendime atmaya meyilli bir insan olsam da, yaşadıklarımı kim yaşarsa yaşasın çökerdi. Bu yüzden kendimi suçlamamın bir mantığı yoktu.
Düşüncelerimden senin odaya girmenle koptum. Sırtını kapıya dayayarak odanın kapısını kapadın.
"Jimin'le konuştum." dedin, sesin yorgundu. "Seni görmek istediğini söyledi, zor sakinleştirdim. Yoongi dışarda zaten, onu aradım o gidecek yanına yalnız kalmasın diye."
Suratımı sana çevirmedim, hâlâ sırtüstü uzanmış bir şekilde tavanı izliyordum. "Anladım."
Ayak seslerin yaklaştı, yüzün görüş alanıma girince doğrulup yatağın ucuna oturdum, dirseklerimi dizlerime yasladım. Sen de yanıma oturdun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cockeye's Song | Taekook
FanfictionBu mektuplarda yazacağım şey ise, seni on iki yıl öncesine götürmekle başlayacak. 2008 güzüne. Sana bizim hikayemizi anlatacağım. En başından. Hatırladığım tüm detaylarıyla, en önemli kısımlarıyla. Yaşadıklarımızı bir de benim, o çaresiz ve belalı ç...