29.07.2021

3.7K 487 429
                                    

Jeon Jungkook

Seul Merkez Hapishanesi

Uiwang, Gyeonggi Province

Güney Kore

29.07.2021

Kim Taehyung

Kim Dans Akademisi

Dokseodang-ro, 45-gil

Seul, ST 1832

Taehyung,

Son mektubumun üzerinden yirmi yedi gün geçmiş. Bugün ilginç bir şey oldu. 

Mektupları genelde teslim ettiğim gardiyanlardan biri bana artık yazmıyor musun diye sordu, açık konuşmak gerekirse o ana dek bu kadar uzun zaman geçtiğini fark etmemiştim.  Benim için zaman artık çok farklı bir şekilde işliyor çünkü. Seninle paylaşamadığım bir durum var, ne zaman söylerim onu da bilmiyorum.

Cevap olarak devam edeceğimi söyledim sadece, kontrolden geçerken okunduğunu ve hatta biraz merak ettiğini söyledi, açıkçası okunduğunu bilsem de merak edilecek şeyler yazdığımı bilmiyordum, bu yüzden şaşırdım. İğrenir gibi bir tavrı da yoktu, benim için iyi sayılabilecek bir diyalogtu o yüzden.

Kısacası onun hatırlatması sayesinde yeniden burada, defter başındayım. Kaldığım yerden devam ediyorum.

Sejun'un evinin kapısının önünde yaklaşık beş dakika bekledim.

Elim bir türlü zile gitmedi, oraya giderken her ne kadar kendimi hazır hissetsem de sanki Sejun kapıyı açtığı an yüzüne bakamayacak, kaçmak isteyecekmişim gibi hissediyordum. Ona yaşattıklarımdan, arkasından çevirdiklerimden ötürü kendimden utanıyordum zaten ama son vedalaşmamızda onu ne kadar korkuttuğumu da düşününce yüzüne bakmaya hakkım bile yokmuş gibi geliyordu. 

Bitirmenin vakti gelmişti artık.

Beş dakikanın sonunda elimi zile götürdüğüm esnada daha ben çalmadan kapı birden açıldı. Sejun elindeki çöp poşetiyle kalakaldı, elimi yavaşça indirdim. 

Uykusundan yeni uyandığı belliydi, üzerinde tişörtü yoktu. Saçları dağınık, yüzü şişti. Beni görünce gözleri şokla aralandı. 

"Jungkook?"

Adımı bu tonda söylemesinden nefret ediyordum, dünyanın en boktan, en hiçbir şeyi hak etmeyen insanı gibi hissediyordum kendimi.

Yutkundum. "Selam, Sejun." 

"Ah, merhaba." Anlık şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra geri çekildi. "Girsene."

İçeri girdim, Sejun her zaman dağınıktı ama bu sefer ev sadece dağınık değil, aynı zamanda kirliydi de, daha geçen akşam orada olmama rağmen fark gözle görülür bir seviyedeydi.

Birkaç saniye ne yapacağımızı bilemedik, koridorun ortasında birbirimize baktık öylece. Sonra o birden, aramızdaki mesafeyi kapatıp bana sıkıca sarıldı. Başta karşılık verip vermemek arasında gidip gelsem de ellerim ben istemeden hareket etti, ben de ona sarıldım. 

"Üzgünüm." dedim çenemi omzuna yaslarken. "Seni çok korkuttum."

"Hem de ne korkmak, Jungkook." derince bir nefes aldı. "Meraktan ölecektim."

Geri çekilip yüzüne baktım. "Özür dilemeye geldim." dedim, doğrudan. 

Başını iki yana salladı. "Gerek yok, iyisin ya... o yeter bana." 

Yetmemeliydi. Bana kızmalı, onu o şekilde tehdit ettiğim için sinirli olmalıydı. Bir şeyler yapmalıydı işte.

"Olmaz." dedim ben de, bakışlarımız kesişti. "Yaptığım şey korkunçtu."

Cockeye's Song | TaekookΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα