18.07.2020

5.5K 735 761
                                    


Jeon Jungkook

Seul Merkez Hapishanesi

Uiwang, Gyeonggi Province

Güney Kore

18.07.2020

Kim Taehyung

Kim Dans Akademisi

Dokseodang-ro, 45-gil

Seul, ST 1832


Taehyung,

Hâlâ ayın on yedisindeyiz. Saat akşam on bir buçuk, yarım saat kadar sonra on sekizine girmiş olacağız ve bu mektubu da yarın vereceğim gardiyanlara. Her gün yazmamaya çalışıyorum aslında, azar işitmemek açısından ama bazen bir an önce oturup yazmazsam rahat edemiyorum. Zaten mektupları biriktirip belki haftada, belki on günde bir postaladıklarını biliyorum, ben de bekletebilirim yani. Ama nedense yazar yazmaz tekrar tekrar okumaya başlamak istemediğim için direkt koparıp veriyorum sayfaları.

Gündüz yazmak gerçekten zor oluyor, koğuş kalabalık olduğundan ötürü sürekli bir gürültü hakim oluyor içeriye. Bu yüzden son birkaç gündür hep bu saatlerde kendimi buluyorum defterin başında.

Gerçi bu yeni bir şey değil, benim en iyi karanlıkta yazdığımı sen söylemiştin bana. "Hislerin, Jungkook," demiştin, "onları öyle güzel döküyorsun ki kelimelere, okurken resmen benim canım yanıyor. Ve biliyor musun, neyi gece, neyi gündüz yazdığını anlayabiliyorum. Sen acıyı seviyorsun. Onsuz yaşayamazsın."

Hâlâ aynısını düşünüyor musun diye merak etmiyor değilim, fakat bu soruyu cevaplarsan, karakterlerinin biz olduğu bir hikaye anlattığım için pek dürüst bir cevap olmayacağını biliyorum.

Neyse, bugün sana anlatacağım şey, benim için seninle olan ilişkimin en önemli günlerinden birine, beni en görmeni istemediğim şekilde gördüğün ana dayanıyor.

Okul sonrası beni kovalamanın ardından o hafta okula gitmedim. Jimin sonraki gün de senin beni aradığını, hatta bu sebeple okulda bir dedikodu yayılmaya başladığını söylemişti beni arayıp. Birkaç günlüğüne okulu ektiğim için bana kızgın olmadığı tek zaman dilimindeydik, öncesinde ne zaman gelmezlik yapsam ondan bir ton azar işitirdim fakat bu kez durum farklıydı. Ortada ciddi bir dedikodu sorunu vardı.

Kendime çok kızgındım, gerçekten. En başında seninle konuşarak yapmıştım hatayı, sessiz sessiz seni izleyip hayatıma devam etmem gerekirdi. Bir de bu belayı almıştım şimdi başıma.

O haftayı okul saati evden çıkıp sokaklarda boş boş dolanarak geçirdim. Belki senden kaçmak yerine seninle konuşmalı, peşimi bırakmanı söylemeliydim ama yüzünü görürsem yapamayacağımdan korkuyordum. Sana yenilmekten korkuyordum.

Bu yüzden de kaçtım. Kaçarsam kırılır, bir şekilde vazgeçersin diye düşünüyordum.

Ta ki o Pazartesiye kadar.

Mecburen okula dönmem gerekiyordu artık. Yoksa aileme bir yazı giderdi ve ben bir de bu sebepten ötürü dayak yemeyi hiç ama hiç istemiyordum.

Bu yüzden pazartesi günü okula gittim. Erkenden, henüz kimse yokken. Seninle karşılaşamayacağım kadar erkenden hem de.

Yine biraz sıramda uyudum, sınıf dolmaya başlayınca da nedense uyandım. Sebebinin üzerime dikilen gözler olduğunu anlamak hiç de zor değildi.

Çok rahatsızdım. Hiç alışık değildim çünkü bakılmaya. İnsanların benim hakkımda konuşacak bir şeyleri olmasına.

Jimin gelene dek zaman geçmedi sanki o gün. Yüzünü gördüğümde rahatlıkla derin bir nefes aldığımı dün gibi hatırlıyorum.

Cockeye's Song | TaekookWhere stories live. Discover now