"Jared burada. İstersen sesleneyim bize katılsın?"

  Öksürüp aksırmaya başlamamak için kendimi zor tuttum. Biz yanıt veremeden Frank elini birine deli gibi sallamaya başladı. Benim o yöne arkam dönüktü diye kime seslendiğini görmesem de anladım. Başımı eğip kendimce saklanmaya çalıştım. Bella'nın bakışlarındaki rahatlık kaybolurken Tesa gülümsedi. Jared benim sandalyemin arkasını tutup genelleme yaparak "Ne var ne yok?" diye sordu. Frank ile sohbet ettikten sonra Frank en istemediğim şeyi yaptı. "Amelia ile tanıştığını bilmiyordum." dedi. İçimden bir ses kaçıp saklanmamı söylüyordu. Var gücümle koşmamı. Ama bunu yaparak kendimi rezil etmeyecektim.

  Başımı Jared'a ve Frank'e doğru çevirdim. Jared'ın bir kaşı kalkarken gülümsedi ve "Burada olduğunu bilmiyordum." dedi. Sahte bir gülümsemeyle nedensiz yere başımı salladım. Bunu neden yaptım ki? "Kuzen. Yavaş şarkı başladı. Dans edelim mi?" dedi dik dik Tesa'ya bakarak. Onlar dansa kalkınca Jared elini bana uzattı. Ağzından bir kelime çıkmadı. Elini tutup ayağa kalktım ve dans pistine ilerledik. "Her gece bir partide misin?" diye sordu piste yaklaştığımızda. "Hayır." diye yanıtladım.

  Kollarını belime sardı ve yine o kaba Jared kayboldu. "Sana dansı telafi edeceğim demiştim." dedi gülümseyerek. Başımı salladım. Yavaşça sallanırken giysimi inceledi. "Bir şey mi var?" diye sordum. Gülümseyerek "Midyen yok." dediğinde kendimi tutamayıp kıkırdadım. "O her zaman taktığım bir kolye değil." dedim. "Ben hep takıyorum ama." diye belirtti.

   "Yoklayarak kolyeyi bulabilirsin."

  Bu bir davetten çok emirdi. Bir elimi göğsüne koydum ve yoklarken kaslarını kısmen keşfettim. Sonunda kolye ucunu bulup gülümsedim. Onunda gülümsemesini bekliyordum ama o sinirle bir noktaya bakıyordu. "Sorun ne?" diye sorduğumda "Hislerin güçlü mü?" diye sordu. Bu ne alaka ki şimdi? "Şey... Bazen." dedim. "Şu anda hissettiğin ne?" diye sorarken yüzüme baktı.

  "Gittikçe kalçama kayarak canımı sıkan ellerin." diye net bir şekilde belirttim. "Bir grup erkeğin kalçalarına bakmasını önlediğim için bir teşekkürü hak ediyorum sanırım." dediğinde arkama baktım. Pistin kenarındaydık ve bir grup erkek buraya bakmamak konusunda zorlanıyordu. Yeniden Jared'ın yüzüne baktım. Gülümseyerek başımı göğsüne yasladım ve "Teşekkür ederim." dedim. Kalp atışları değişti. Kolları sırtıma yükseldi ve "Her zaman." dedi.

  İçimden bir ses Bella'nın yanımıza gelip beni boğacağını söylüyordu. Hatta değil söylemek, resmen bağırıyordu. Ama şu an Bella veya herhangi birinin ne düşündüğünü önemseyeceğim an değil. Anın büyüsünün beni yeniden sarmalamasına izin verdim. Jared'a baktığımda zaten bana bakıyor olduğunu gördüm. "Neden bana öyle bakıyorsun?" diye sordum. Gülmemek için kendimi zorlasam da kıkırdadım. Kar beyaz dişleri göründü ve beni kocaman gülümsemesiyle kendine hayran bıraktı. "Nasıl bakıyormuşum?" sorusunu sordu. "Bilmem. Gülmemi isteyecek şekilde." dedim. Bir kaşı havaya kalktı. Sanırım yeterince açık olamamıştım.

  "Yani..." Tanrım! Bu çocuğun bakışlarında ne var böyle? Tarif edecek herhangi bir kelime var mı bu bakışları? "Yani?" diyerek devam etmemi bekledi. Başımı göğsüne yaslayıp "Bilmiyorum. Öyle işte. İçten desem sanırım yalan olmaz. Ah, tabi bir de komik. Komik bakıyorsun." dedim yeniden kıkırdayarak. Çenesini başıma yaslayıp "Hımm." dedi. Kısa bir an gözlerimi yumdum. Ondan hoşlanmaya başladığımı inkar edemem.

  Müzik bitince masaya geri döndük. Diğer çalan şarkı da yavaştı ama artık kalabalık pistten çıkmıştık. Yani o kalabalık alana geri dönmeye pek niyetim yoktu. Bella ortadan kaybolmuştu ama çantası hala masadaydı. Yani partide bir yerlerdeydi. "Buraya nasıl geldin?" diye sordu Jared. "Frank'in bir arkadaşı getirdi." dedim ve telefonumdan saate baktım. Göz bebeklerim irileşirken "Ve acilen gitmeliyim!" dedim. Çantamı önüme çekerken dişlerimin arasından "Lanet olsun." diye fısıldadım.

Eksik KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin