ADELİNA'DAN

Annemin dizine yatmıştım. Saçlarımı okşuyor hem de sohbet ediyordu benimle. Babam mangal yapıyordu bahçede.

"Güzel kızım, bitanem benim. Sakın umutsuzluğa kapılma, sen güçlü birisin ve her zaman öyle olacaksın. Ege seni sevdi ama hata yaptı. Bu affedilir bir hata değil. Yine de karar senin. Ben sana saygı duyarım. Eğer affetmeyeceksen de sakın kendini yıpratma. Hayatın ne getireceği hiç belli olmaz. Baban da aldatılmıştı meleğim. Ama aşka inancını kaybetmemişti. Babanla birbirimize dediler gibi aşığız ve mutluyuz. Sende aşkı yeniden bulabilirsin sakın umudunu kaybetme."

Kalkıp sımsıkı sarılıyorum anneme. Her zaman yanımda olduğu, kararlarıma saygı duyduğu için.

Alarmın sesiyle uyanıyorum. Rüyaymış. Annem yoktu yani ve babamda bahçede değildi. 4 yılda çoğu sabah onlarla uyanırdım. Alışkındım buna. Ege yanımdayken ona sarılır kokusunda huzur bulurdum. Ama o beni aldatmıştı. Neyse diyorum ve duşa giriyorum. Saçlarımı kurutmuyorum diye hep kızardı Ege çünkü hemen hasta olurdum. Ama yine de kurutmazdım saçlarımı. Babam gibi inatçıydım.  Annem nefret ederdi bu huyumuzdan. Duştan çıktım, lacivert dantelli elbisem de karar kıldım. Hem genç işiydi. Hafif makyajımı da yapıp çıktım evden. Kahvaltı etmeyi sevmezdim hep poğaçayla geçiştirirdim. Artık Ege de olmadığına göre kimse kızmazdı bu konuda. 50. katta çalışacaktım. Asansörle direkt kata çıktım. Yine mükemmel bir dizaynı vardı. Çalışanlarla tanıştım sıcakkanlılardı. Ama iş ciddiyeti vardı. Öğrendiğime göre patron çok sert bir adamdı ve tam bir işkolikti. Düzeni ve çalışmayı severdim. Bir de patron bizim departmandan birini seçecekmiş ve yemekli toplantılara onu da götürecekmiş. Ben zaten yeniydim beni seçmezdi rahattım. Özel asistanı gibi olacakmış seçtiği kişi. Bunun için de ayrı maaş alacakmış. 'Vay canına baya karlıymış.' diye düşündüm. Seçilmek isterdim ama dedim ya yeniydim ben seçilmezdim. Öğleden sonra açıklanacakmış kim olduğu. Yemek saati gelmişti. Yemekhanenin yemekleri gerçekten iyiymiş öyle dedi Yelda. Yelda mı kim? İş arkadaşım. Aynı odadayız tatlı bir kız ve benden 2 yaş büyük. geçen sene başlamış burada çalışmaya. Onunla yemekhaneye gittik. Yemekhane değil de lüks restoran gibiydi. Yelda'ya söylediğim de gülmüş ve "Patron çalışanlarını düşünüyor." demişti. Herkes seviyordu patronu. Saygı duyuyorlardı, aslında çok korkuyorlardı. Bazen hatta genellikle despot bir adammış, az ama öz konuşurmuş. Sadakate çok önem verirmiş. Evet adam bunu bana dün söylemişti. Sadakat önemliydi, bunu en iyi bilenlerden biriydim. Ve patron açık sözlüymüş. Yani çalışanlara göre kusursuz. Ah tabi bir de adamı çok yakışıklı bulduklarını söylemişti Yelda. Ama adam sevgili olma taraftarı değilmiş. Tek gecelik ilişkileri olurmuş ve takıldığı kadınlar manken gibiymiş. Şirketinde çalışan kadınlara yüz vermezmiş, önceliği her zaman işmiş. Tavırlarından rahatsız olduğu için birçok bayan çalışanı işten çıkarmış. Ah keşke Ege de iş ciddiyetini koruyabilseydi de yapmasaydı bunu bana. Hem de nefret ettiğim kadınla. Bir an tüm sesler kesildi ne olduğunu anlamaya çalışırken herkesin bir kişiye baktığını gördüm, Uraz Bey'e. Ama niye böyle baktıkarını anlayamamıştım. Yelda'ya sormaya karar verdim.

"Neden herkes Uraz Bey'e bakıyor Yelda?"

"Alışık değiller de ondan."

"Neye alışık değiller?"

 "Patronu yemekhanede görmeye."

"Böyle güzel yemekler varken niye gelmesin ki? Bende bir şey oldu sanmıştım." deyip yemeğime döndüm.

"Patronu 2 yıldır hiç burda görmedim. Çok havalı bir adam olduğu söylenir. Bende şaşırdım bugün neden geldi acaba?" dedi Yelda.

"Aman neyse bize ne." deyip devam ettim. Kadayıf vardı tatlı olarak ve bayılırdım hemde kaymaklı. Ege yerken kendimden geçtiğimi söylerdi. Keşke o da başkalarının üstünde değil de bir şey yerken kendinden geçseydi. Yelda'nın sesiyle çıktım düşünce alemimden.

HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlandı) #Wattys2015Where stories live. Discover now