Final

42.1K 1K 85
                                    


(Sizleri çok beklettiğimi biliyor ve affınıza sığınıyorum.)

Yolun ortasında baygın yatan kadını görünce şirkete gitmekten vazgeçmiş, rotasını tekrardan hastaneye çevirmişti Uraz. Kimdi bilmiyordu ama sağlam bir dayak yediği belli oluyordu kadının. Zavallıyı öyle bir dövmüşlerdi ki üzerinden tır geçmiş gibiydi. Ciddi bir sorun olduğunu düşünmüyordu, sanki vücudu bu acıya dayanamamış ve gücü tükendiği için yol ortasında düşüp kalmış gibiydi. Ki zaten hastaneye vardıklarında doktor da aynı şeyi söylemişti. Vücudunda çok fazla darp izi vardı ve kadıncağız neredeyse açlıktan ölmek üzereydi. Zaten şirkete gitmek istemeyen Uraz aylardır bağışıklık kazandığı hastane kokusunu derince soluyup karısının yattığı yoğun bakım ünitesinin önüne gitti.

İlerleyen günlerde baygın kadın kendine gelmiş, Uraz'a defalarca teşekkür etmişti. Öğrendiğine göre kendisini zorla evlendirmek isteyen ailesi kabul etmediğinde onu odasına kilitlemiş ve bir lokmacık ekmek vermemişlerdi. Üstelik bununla da yetinmemiş kızları kabul etmedikçe sürekli darp etmişlerdi. Daha doğrusu tüm bunları Canan'dan, baygın kadından, öğrenmiş doğruluğunu da sorgulamamıştı. Kendi derdiyle o kadar derbeder bir haldeydi ki gözü başka hiçbir şey görmüyordu. Adelina hala uyanmamıştı, Adekan her geçen gün kötü oluyordu ve tüm bunları izlemekten başka bir şey yapamayan Uraz her saniye tükeniyordu.

Günler ardı ardına birbirini kovalarken Canan kendini iyice toparlamış, kendisine yardım eden adamın da neyi olduğunu hemşirelerden öğrenmişti. Adamın durumuna o kadar üzülmüştü ki onun için ne yapabileceğini düşünürken aklına gelen fikirle hemen doktoru çağırmış, Adekan için uygun bir donör olup olmadığını öğrenmek istemişti ve kader bu ya Canan minik bebeğe bir umut olmuştu.

Doktor Uraz'a müjdeli haberi verdiğinde dünyalar Atalar ailesinin olmuştu sanki. Raber Ağa ve Zehra Sultan böylesine ince düşünceli olduğu için Canan'a defalarca teşekkür etmişler, torunlarını sağlığına kavuşturduğu için ne isterse yapacaklarına söz vermişlerdi. Verdikleri bu sözün kendilerine bir torun, ailelerine bir birey kazandıracağından o zamanlar haberdar değillerdi tabii.

Sonunda operasyon başarıyla tamamlanmış, sonrasındaki süreç de sorunsuz atlatılmıştı. İlikler uyuşmuş Adekan aylar sonra en azından kesintisiz birkaç saat uyuyabilecek kadar kendini toparlamıştı. Elif yeğeni için seferber olurken Melih bir yandan Uraz'ı toparlamaya çalışıyor bir yandan da holdingle uğraşıyordu. Canan'ı da ailelerinden biri olarak gören Raber Ağa ise onu da yanlarına almış ve artık Mardin'e dönme vaktinin geldiğini, oradaki işlerden aylardır uzak olduğu için aksilikler başladığını söyleyerek memleketine dönmüştü. Tüm bu güzel gelişmelere rağmen mutluluklarını gölgeleyen tek şey Adelina'nın durumunda herhangi bir iyileşme olmayışıydı.

Uraz kadınının yaklaşık iki aydır bu durumda olmasına artık katlanamıyor ve her geçen gün kafayı yiyecek duruma geliyordu. Adelina gözlerini açmadıkça daha da hırçın biri oluyor ve asla zapt edilemiyordu. Kendisini bir parça da olsa teselli etmesini sağlayan şey karısına bu kahpeliği yapan adamı bulmak ve onu elleriyle öldürmüş olmaktı. Evet, doğruydu. Uraz rahmetli kayınpederinin bir davada mahkum ettiği, silah kaçakçılığından tutun da uyuşturucu kaçakçılığı gibi birçok suça bulaşmış şerefsiz bir adamın intikam hırsıyla yanıp tutuşan ve karısını bu hallere getiren o iti acımadan, bir saniye bile düşünmeden gebertmişti. Zaten hali hazırda yanında bekleyen Melih ter bir şey olması halinde Uraz'ın zarar göreceğinden endişe edip onu hastaneye karısının ve çocuklarının yanına gönderip hem cesetten kurtulmuş hem de tüm izleri Raber Ağa'nın da yardımıyla tek tek yok etmişti. ...

"Size geldim sevgilim. Dilimde duamla, kalbimde bitmeyen bir umutla size geldim. Uyan artık güzeller güzelim, uyan ve o boncuk mavisi gözlerinle bak bana yeniden. Aşkla bak, sevgiyle bak, umutla bak, sevinçle bak, hüzünle bak, nefretle bak ama yeter ki bak. Ölüyorum sevgilim. Sen gözlerini açmadıkça, minik ellerinle şişmiş karnına dokunmadıkça, oğlumuzu göğsünden huzurla uyutmadıkça, bana bir parça olsun tebessüm etmedikçe ölüyorum ben. Oğlumuzun iyileşmesinin sevincini bile yaşayamıyorum tam anlamıyla, kızma bana sevgilim. Sen ve kızım bu haldeyken ben nasıl mutlu olurum. Allah bir canımı bana bağışlamış, diğer ikisiyle hala sınıyorken ben nasıl rahat nefes alırım. Ne olur uyan artık Adelina'm. Yetmedi mi bu küslük? Yetmedi mi bunca çektiğim? Bir hata ettim, hayatımı ellerimle mahvettim. Hatamı anladım, düzeltmek için uğraşırken Allah beni evladımla sınadı. Aylarca bununla savaştım tam bebeğimiz abisini kurtaracak diye ümitlendim bu sefer hem daha doğmamış oğlumun canıyla sınandım hem senin ve dünyaya gözünü açmamış kızımın. İsyan edip suçum bu kadar büyük müydü demeye yüzüm yok. Çok büyüktü benim suçum sevgilim. Kendini bana adamış, kalbimin baş köşesinde taht kurmuş bir kadının değil de bir orospunun sözüne inandım ben. Dilim lal olsaydı da demeseydim dediğim onlarca laf ettim sana. Ben bu dünyada da öbür dünyada da yanmayı hak ettim yaptıklarımla. Ama nereden bilebilirdim bu denli yanacağımı. Hadi canlarımın canını geçtim bir yandan da en büyük hayalimle sınandım. Tüm o tedavi süreçlerinde deliler gibi senin hamileliğinde geçireceğimiz mutlu zamanların hayaliyle yaşarken iki çocuğumda da yaşayamadım ben bunu. Oğlum benden uzakta tamamlarken gelişimini, kızım da yanımda ama bir o kadar uzakta tamamlıyor. Yakında sekizinci ayına gireceksin hamileliğinde ve ben ikisinde de sana canının istediği, aşerdiğin bir şeyi getiremedim. İkisinde de doya doya okşayamadım, sevemedim karnını. Ben zaten bu kadar çok yanarken gel sen de odun atma sürekli beni yakan ateşe. Uyan ne olur! Sen uyan, ben gözlerini bir kere göreyim, doya doya bir kez bakayım sana yeminle razıyım ölüme. Allah o saniye alsın canımı. Ömrüm yolunuza feda olsun ama ne olursun sen uyan."

HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlandı) #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin