60. BÖLÜM (Melif Çifti)

56.5K 2.2K 83
                                    

Medyada Elif ve Melih :*

Fırsat buldum ve sizi bekletmeyeyim dedim :)) 

 Yorumlarıyla ve mesajlarıyla bana destek çıkan tüm okuyucularıma çok teşekkür ediyorum. Ve ilk defa bir şeyi dile getireceğim.

Biraz vote pilizzzz :))

Hayatımız yavaş yavaş düzene oturuyordu. Hayat'ın doğumu, Melih'in uyuşturucuyla savaşı derken araya abimlerin ayrılıkları girmişti ve biz ailecek çok yıpranmıştık. Neyse ki her şey bir nebze de olsa düzelmişti. Hayat iyiydi, Melih uyuşturucuyla girdiği mücadeleden zaferle ayrılmıştı ve abimler tekrardan bir araya gelmişti. Biliyorum hala tam anlamıyla düzelemediler ama zaten düzelmelerini beklemek de biraz fazla olurdu. Kırgınlıklar çok fazlaydı. Abimin hatası çok büyüktü ve o da bunun bilincinde olarak aylardır affedilmeyi bekliyordu.

Bugün Hayat'ın doğum günüydü. Benim minik kızım bir yaşını dolduruyordu bugün. Teyzesi, amcası, dedeleri, halası, babaannesi ve anneannesi... Herkes yanımızdaydı, bizi böylesine önemli bir günde yalnız bırakmamışlardı.

Biz nasıl mıydık? Bana göre olması gerektiği gibiydik. Tam anlamıyla karı koca olamamıştık belki bedenen ama ruhen hiçbir eksiğimiz yoktu. Elimden geldiğince Melih'e ve dokunuşlarına alışmaya çalışıyordum. Birkaç kez birlikte olmanın eşiğine gelsek de bir türlü devamını getirememiştik. Korkularım beni bir türlü bırakmıyordu. Neyse ki Melih çok anlayışlı bir eşti ve beraberliğe zorlamıyordu. Sabırlıydı, hamilelik süreci de dahil olmak üzere tamı tamına bir yıl yedi aydır sabrediyordu. Beni seviyordu, biliyordum. Ben de onu her şeye rağmen ölesiye seviyordum. Bazılarına belki yanlış belki de ters geliyordu onunla evli olmam. İnsan tecavüzcüsüyle evlenemezdi çoğuna göre. Ama gerçek öyle değildi işte. Ben Melih'in bile isteye öyle bir şey yapmayacağını bilecek kadar iyi tanıyordum onu. Onun değil bir kadını, karıncayı bile incitemeyecek kadar iyi biri olduğunu biliyordum. O an yanlıştı. O an korkunçtu. Ama o an geçmişte kalmıştı. O an bana kızımı vermişti. O an bana sevdiğim adamı vermişti. O an bana yeni bir hayat sunmuştu.

Belki de gurursuz diyeceklerdi. Ya da iğrençmişim gibi bakacaktı şuan bana imrenenler gerçekleri öğrendiğinde. Ama umrumda değildi. Benim artık bir ailem vardı. Benim sonsuz güven beslediğim bir kocam, kendi kanımdan kendi canımdan bir kızım vardı. Ben artık tek değildim. Hayata karşı tek başıma savaşmak zorunda değildim. Düşmemek için her zaman sağlam durmaya çalışmak zorunda değildim. Ben düşebilirdim. Ben paramparça olabilirdim. Artık düştüğümde elimden tutup kaldıracak, kırıklarımı sevgisiyle onaracak bir adam vardı hayatımda. Melih benim hayatımda değildi, Melih benim hayatımdı.

Elimde pembe şeker hamurundan yapılmış pastayla mutfaktan çıktığımda salonun ışıkları kapatılmıştı. Hayat'ım babasının kollarında etrafına gülücükler saçarken ben bir zamanlar hayalini bile kuramadığım kalabalık ailenin ortasında en değerli iki varlığıma doğru adımlıyordum. En sonunda pastayı masaya bıraktığımda Melih bir elini belime koymuş, beni kendine yaslamıştı. Büyüklerimizin yanında bunu yaptığı için her ne kadar utansam da mutluydum. Hayatımda mucizelerim varken nasıl mutlu olmazdım ki?

Hep bir ağızdan meleğime doğum günü şarkısını söylerken o her zaman yaptığı gibi başını babasının boynuna gömmüş sevimli kahkahalarından birini atıyordu. Bu kızın babasına ve onun kokusuna olan düşkünlüğü beni öldürüyordu. Nasıl bu kadar duyarlı olabiliyordu bu kadar küçükken anlayamıyordum. Anladığım ve emin olduğum tek ley minik kızımın babasını benden daha çok sevmesiydi.

"Hadi bakalım bebeğim, mumlarını üfleyelim."

Melih Hayat'ı boynundan ayırdığında küçük hanım bozulsa da söndürmesi gereken mumları görünce hemen kendine gelmişti.

"Anniii."

Bu Hayat'ın bana seslenişiydi. Anne kelimesini hala tam olarak söyleyemiyordu.

"Gel annesi hadi, hep beraber üfleyelim."

Melih ben ve kızımız pastanın üzerindeki mumları söndürürken ailemiz gülen gözlerle bizi izliyordu, emindim.

Pastamızı yemiş, hediyelerimizi açmıştık. Raber dedesi ve Zehra anneannesi kızıma güzel bir bileklik almıştı. Babaannesi ve Ahmet dedesi ise isminin yazdığı minik bir kolye yaptırmışlardı. Halası her zaman aldığı gotik kıyafetlerden birini almıştı. Ah size söylemeyi unuttum. Merih üniversiteye gidince çok değişmişti. Hanım hanımcık kız imajı gitmiş, yerine oldukça marjinal bir tarz gelmişti. Bir kısmını kazıttığı saçları, kaşlarındaki piercingler ve değişik makyajı. Melih onun bu halini beğenemese de ben oldukça benimsemiştim. Hoşuma gitmeyen tek şey benim bir yaşındaki kızımı da kendine benzetmeye çalışmasıydı. Adelina teyzesi ve Uraz amcası, Melih dayı demesine izin vermiyordu, kızımızın odasını yenilemişlerdi. Hayat pastasını yer yemez, minicik bedeninden o kadar sesi nasıl çıkardığına inanamadığınız, yeni uyanan Adekan'ın yanında almıştı soluğu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde misafirlerimiz birer birer ayrıldığında ve kızımız yorgunluktan uyuyakaldığında Melih onu yatağına yatırmış, elimden tutup odamıza sürüklemişti beni de.

Bu gece farklıydı, bu gece sanırım bizim gecemizdi. Hissediyordum, kalbim küt küt çarpıyordu. Hazır mıydım bilmiyordum. Hazır olmam gerekiyordu. İstiyordum, artık Melih'in kadını olmak istiyordum. Bu gece ona eşlik edecektim. Bu gece kendimi kocamın kollarına bırakacaktım.

...

Heyecanlı, ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Nereye koyacağına karar veremediği minik elleri, utandığı için yere eğdiği başıyla bile küçük bir kız çocuğundan ziyade bir kadın duruyordu karşımda. Benim kadınım duruyordu.

Bu gece aylar süren bekleyiş bitecekti. Bu gece onu her şeyiyle bana ait kılacak, hücrelerime kadar kendimi ona tapındıracaktım. Bu gece bizim vuslatımız olacaktı.

Başını kaldırmasını sağlayıp da göz göze geldiğimizde tüm hasretimle baktım ona. Görsün istedim. Kendini bir de benim gözlerimden görsün.

Usulca yaklaştım dudaklarına. Yavaşça kapanan göz kapakları karşısında mest oldum. Nasıl da mükemmeldi!

Öpmedim, sadece dokundum. Nefesimi, dudaklarımı hissetmesini istedim. Ellerini koluma koyduğunda daha fazla beklemedim. Daha fazla bekletmek istemedim ve bendeki onu anlattım dilim döndüğünce.

"Tanrı dünyayı yedi saniyede yarattı. Sen ise küçük kız benimkini yedi saniyede yok ettin. İlk saniye gözlerinin elasına hapis kaldım. İkinci saniye kokuna bağımlı. Üçüncü saniye teninin sıcaklığında yandım. Dördüncü saniye saçlarında kayboldu benliğim. Beşinci saniye kalbinin sesi kulaklarıma doldu bir melodi misali. Altıncı saniye ismimi zikretti dudakların. Ve yedinci saniye. Yedinci saniye başladı her şey. Kalbim sana tutsak, bense günahkar bir aşka köle kaldım. Geçmiş bizi yok ederken sadece sana tutsak kaldım, boyun eğdim. Sadece yedi saniye..."

Her bir kelimemle birbirine değdi dudaklarımız. Her bir kelimemle biraz daha birleşti ruhlarımız. Ve her bir kelimemle biraz daha çıplak kaldı bedenlerimiz...


HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlandı) #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin