29. BÖLÜM

119K 2.9K 269
                                    

ADELİNA'DAN

Ege'nin mesaj atmasının üzerinden iki gün geçmişti ve biz bu süre zarfında düğün hazırlıklarıyla ilgilenmiştik. Bu akşam kına gecesi, yarın da düğün vardı. Hazırlıklar o kadar yoğundu ki Uraz'ı yemek dışında hiç görememiştim. Yaşanan onca şeye rağmen Elif bile kendini bize yardım etmeye adamıştı. Bir yandan misafirler, bir yandan gelen hediyeler, yapılan yemekler, günlerdir çalan davul zurna...

Bu kadar youn olacağımızı kesinlikle tahmin etmemiştim. Tamam aşiret düğünüydü ama ne bileyim, bu kadar da olmaz diye düşünmüştüm. Gelen hediyeler daha şimdiden bizi küçük bir servet sahibi yapmıştı. Aslında küçük demek yanlış olurdu, çünkü her gelen gösterişli takılar getiriyordu ve sanırsam bizim milyonlarımız olmuştu.

Tabi gelen kadar giden de vardı. Sayısını bilmediğim kadar çok hayvan kesilmiş, tüm Mardin'e günlerce yemek verilmiş, misafirlerin rahat ettirilmesi için her türlü şey yapılmıştı. Tabi bir de konağın en büyük odalarından birisi gelin odası olmak için hazırlanmaya başlamıştı. Annem her ne kadarbenim fikrimi almak istese de aslında odayı çoktan kafasında şekillendirmişti. Ben de itiraz etmiyordum. Sonuçta önemli olan odada hangi eşyanın olacağı değil, bizim mutlu olup olmayacağımızdı. Böyle  basit bir şey için annemi kırmak istemiyordu. Hem kadın oğlunun mutluluğu için seferber oluyordu.

Sabahtan beri akşamki hazırlıkla için olağan üstü hal ilan edilmiş ve Elif'le ben çoktan kuaförlerin eline fırlatılmıştık. Ben gelin olarak, o da hem benim en yakın arkadaşım hem de Atalar'ların manevi kızı olarak..

Zaman zaman gözlerindeki hüznü saklayamasa da Elif'in de mutlu olduğunu hissediyordum. Bu ilgi ve sevgi onu fazlasıyla mutlu ediyordu. Benim istediğim de onun mutlu olmasıydı zaten. O mutluysa eğer ben de mutluydum. O mutsuzsa ben de mutsuz..

Aradan saatler geçmiş ve hazırlığımız nihayet tamamlanmıştı. Elif asil bordo elbisesinin içinde ulaşılmaz görünüyordu. Hafif dalgalandırılmış ve gevşekçe ensesinde toplanmış saçlarıyla güzelliğine güzellik katılmış gibiydi. Hafif makyajına nazaran biraz daha belirginleştirilmiş göz makyajı, büyük gözlerini ön plana çıkarmıştı. Ve eğer tahminlerimde yanılmıyorsam Melih'in dili tutulacaktı.

Konaktaki kalabalıkta bunalmamak için kuaförü eve çağırmamıştık ve bize ayrılan yerde işimizi halletmiştik. Uraz erkek misafirlerle ilgilendiği için bizi konağa Melih götürecekti. Baklaım Elif'i görünce ne yapacaktı?

Bana gelirsek üzerimde yöresel, kırmızı bir bindallı vardı. Kına kıyafetini annem seçtiği için fazlasıyla gösterişliydi.  Elbiseyi ilk gördüğümde itira edecek gibi olsm da annemin beğeni dolu bakışları altında sessiz kalmayı tercih etmiştim. İtirazımın nedeni kesinlikle bindallının kötü olması değil, aksine haddinden fazla güzel olmasıydı. Mardin sıcağında hafif bronzlaşmış beyaz tenimle kırmızının uyumu göz alıcıydı. Başımdaki duvakvari tül ve ellerime kınayla çizilmiş değişik motifler de oldukça hoş duruyordu. Buraya kdar tamamdı ama elbisenin altınlarla işlenmesi bana abartı gelmişti. Hatta sonradan Elif'le konuştuğumuzda o da abartı bulmuştu ama yapacak bir şey yoktu. Bu kıyafete ne kadar para harcandığını tahmin bile etmek istemiyordum.  Saçlarım düzleştirilmiş ve sıkı bir topuz yapılmıştı. Göz makyajıyla gözlerim belirginleştirilmiş, yüzüm doğal bırakılmıştı.

Dışarıdan gelen araba sesiyle Melih Bey'in nihayet teşrif ettiğini anlamıştık. Eğer biraz daha geç kalsaydı kendi kınasına geç kalan ilk insan olarak tarihe geçeceğime emindim. Bunun hesabını sonradan soracağımın sözünü kendime verip, Melih'in yüz ifadesine odaklandım. Elif'i gördüğünde nasıl bir tepki vereceğini, ona kaşı bir şey hissedip hissetmediğini anlamaya çalışacaktım, vicdan azabından başka..

HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlandı) #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin