56. BÖLÜM

70K 3.4K 465
                                    

URAZ'DAN


İçim içime sığmıyordu. Bulunmuş muydu gerçekten hayatımın aşkı?

Arabayı kullanırken hız kuralları umrumda değildi. Trafik cezaları umrumda değildi. Can güvenliğim önemli değildi. Önemli olan tek şey sevdiğim kadın ve bebeğimdi.

Ah! Nasıl böyle bir eşeklik yapmıştım? Nasıl o lafları edebilmiştim ona? Nasıl bebeğimden şüphe etmiştim?

Hatam bir değil bindi. Ama yine de umut vardı değil mi? Ne kadar perişan olduğumu görüre geri adım atar mıydı? Göz altlarımdaki mor halkaları fark eder miydi? Ya da uzun zamandır kestirmediğim saçlarımı? Zayıfladığımı kesin fark ederdi ama değil mi?

Peki ya benim af dilemeye yüzüm var mıydı? Neden koşulsuz güvenmemiştim karıma?  Neden ondan şüphe etmiştim? Oysa beni kuşkulandıracak tek bir şey yapmamıştı. O benim için belki de anne olmaktan vazgeçmişti ama ben? Daha ilk engelde yüz üstü bırakmıştım onu. Yüz üstü bırakmakla kalmayıp hakaret etmiş, boşamış, her şeyini elinden almıştım. Beni nasıl affedecekti?

Uzun bir yolculuğun ardından babamın verdiği adresin önündeydim. Cesaretim yoktu, korkuyordum. Beni istememesinden, beni sevmemesinden...

Yaklaşık yarım saat kadar sonra arabadan inmiş apartmanın kapısına yaklaşmıştım. Sekiz numaranın ziline defalarca basmama rağmen açılmıyordu. Uyuyor muydu acaba? Ama onun uykusu çok hafifti, şimdiye çoktan uyanması gerekmez miydi? Bir şey mi olmuştu yoksa? Belki de başı dönmüştü, düşmüştü? Yok hayır olamazdı, ona bir şey olmasına dayanamazdım.

Bu sefer yedi numaranın ziline basmaya başladım. En azından karşı komşusu nerede olduğunu bilebilirdi değil mi?

Kapı açıldığında asansörü es geçip merdivenleri tırmanmaya başladım üçer beşer. Dördüncü kata ulaştığımda neredeyse nefes alamıyordum. Bunun nedeni yorgunluk değil, korkuydu. Sekiz numaranın kapısı hala kapalıydı ama yedi numaranın önünde yaşlı bir teyze bekliyordu.

"Kime baktın evladım?"

"Sekiz numara da oturan kadın..."

"Ha o mu? Gitti o kız dün." diyerek sözümü kesti teyze.

Gitmiş miydi? İyi de nereye?

"Nereye gittiğini biliyor musunuz?"

"Yok evladım. Ama bir mektup bıraktı. Senin adın ne bakayım?"

"Uraz."

"Hah evet sana mektup bıraktı. Birkaç gün içinde gelecek ona verirsin bunu dedi."

Geleceğimi nereden biliyordu? Mektupta ne yazıyordu? İyi bir şeyler yazsa gitmez, yüzüme söylerdi değil mi?

"Alabilir miyim?"

"Tabi, getireyim."

Mektubu alıp arabaya döndüğümde kararsızdım. Okumalı mıydım? Eğer kötü şeyler yazıyorsa kaldırabilir miydim? Belki de iyi şeyler yazmıştı? Ah hadi ama, buna iç sesim bile inanmıyordu.

Titreyen ellerimle mektubu açtığımda aşık olduğum kadının inci gibi yazısıyla karşılaştım ve bu bile kalbimin teklemesine neden olmuştu. Sanki kokusu mu sinmişti kağıda?

Uraz...

Nereden başlayacağımı bilemiyorum aslında. Ya da nasıl başlayacağımı. Ne demeliyim sana? Tamam her şeyi unutup sıfırdan başlayalım mı? Aşkımız her şeyin üstesinden gelecek mi?

HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlandı) #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin