59. BÖLÜM

59K 2.5K 232
                                    

Öncelikle sizi beklettiğim için çok özür dilerim canlarım.

Bazılarınız beni anladı, bazılarınızsa yargıladı. Bazılarınız sevdi, bazılarınızsa hemen sırt çevirdi. Size söylemek istediğim bir şey var. Daha doğrusu naçizane bir sitemim.

Birkaç okuyucuma çok kırgınım. Aynı gün içinde üç bölüm yayımladığım zamanlar olmadı mı benim? O zaman candım, kandım da ben neden geciktiğimde dünyanın en kötü insanı oldum. Hadi her şeyi geçtim de neden başka yazarları övmeye başladınız benim yorumlarımda? Yanlış anlaşılmak istemiyorum. Tabi ki başka yazarları da sevebilir ve tavsiye edebilirsiniz. Ama neden bunu beni kıracak bir şekilde dile getiriyorsunuz?

Ben sırf sizler de finali görün diye Türkiye'nin en önemli yayınevlerinden birinin teklifini reddettim. Sırf hepiniz kitabı alamazsınız diye. Ben para kazanmak için girmedim bu işe, sadece kendimi denemek istedim.

Neden bu kadar sertsiniz? Neden benim tek hayatım wattpad miş gibi davranıyorsunuz? Neden bir öğrenci olduğumu unutuyorsunuz? Daha doğrusu neden insan olduğumu görmezden geliyorsunuz? Belki ruhen bitik bir durumdayım? Belki özel hayatım çok boktan? Belki bir yakınım öldü? Belki ailem dağılmak üzere? Siz (birkaç okuyucum) benim hayatımı nereden biliyorsunuz?

Sizi daha fazla bekletmek istemiyorum. Sadece bunu hak etmediğimi düşünüyorum.

İyi okumalar...


Hastane. Buram buram hüzün kokan ortam. Acıların, kayıpların, yitip giden hayatların merkezi. Bazen kardeşim öldü, bazen annem öldü çığlıklarıyla inleyen...

Şimdi çığlık atan Uraz'dı. İçten, kesik kesikti çığlıkları. Ne berbat bir duyguydu ameliyathanenin önünde beklemek. Nasıl da yakıyordu canı?

Bir yanı bitecek diyordu. Karın ve oğlun sağ salim çıkacak. Peki ya diğer yanı? Nasıl olacak diyordu? Adelina kanlar içindeydi, nasıl kurtulacak diyordu.

Kimdi bunların sorumlusu? Selin miydi? Ege miydi? Ya da kendisi miydi?

Neden aylardır acı çekiyordu? Kim içindi? Ne içindi? Değmiş miydi? Kadınının kalbini kırmaya, onu üzmeye değmiş miydi? Ya küs geçen aylara?

Şimdi düşünüyordu da ne çok şeyden mahrum kalmıştı. Hasretiyle yandığı bebeğinin ilk tekmesini hissedememişti. Cinsiyetini öğrenememişti. Adelina aş erdiğinde yanında olamamıştı. Canı acıdığında sıkı sıkı tutamamıştı ellerini. Banyo yapmasına yardım edememişti. Saçlarını tarayamamıştı. Öperek uyandıramamıştı. Kahvaltı hazırlayamamıştı ona elleriyle. Her geçen gün büyüyen karnını sevememişti. Oğluna masallar anlatamamıştı. Kıyafet alamamıştı.

Ah! Ne çok eksiği vardı Uraz'ın böyle. Ne çok keşke demişti! Kaç kere lanet etmişti aptallığına? Kaç şişenin dibini görmüştü? Hangisinde canı bu kadar çok yanmıştı? Hangisinde bu denli çaresizdi?

Değildi işte. Hiçbirinde, ki buna Adelina'nın kendini aldattığını düşündüğü zamanlar da dahil, böylesine acı çekmemişti. O zamanlar Adelina hala ayaktaydı değil mi? Sapasağlamdı. Canı yanmıyordu. Tamam, ruhen ağzına sıçmış da olsa fiziki acılar yoktu. Ya şimdi? Nasıl hissediyordu Adelina? Hem ruhen hem bedenen onu mahvetmişti. Hani sevgi fedakarlık demekti? Uraz neden fedakar olamıyordu? Neden Adelina'nın onu bırakmasına izin veremiyordu? Neden o yokken nefes alamıyordu? Ya da Uraz neden bu kadar bencildi? Evet gerçek buydu.

Uraz bencil orospu çocuğunun tekiydi.

İstemiyordu işte. Kadınının kendinden uzaklaşmasını istemiyordu. O uzaklaşırsa Uraz ölürdü. O uzaklaşırsa hayat dururdu.

HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlandı) #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin