70.Bölüm (Çökmesi Gelen Dinginlik)

421 75 204
                                    

KHUN

Byakuran Loke'un yaralarını analiz ederken Garam gelip Aries'in geldiğini haber vermişti. Loke'un onun için ölüme gittiği düşünülürse o kızın Loke iyileşse de iyileşmese de burda onun yanında olması gerektiğini düşünmüştüm.

Karen'ın aksine oldukça kibar ve çekingen bir kızdı Aries ama tıpkı annesi gibi bir güç dengeleyicisiydi ve tıpkı annesi gibi güçlü ve güzeldi diğer yandan da.

Loke'un acı çeken haline baktıktan sonra, Garam'a onu içeri almamasını söyledim. Bunu görmesini istemiyordum, bu küçük uzaklaştırmanın yanında tek dileğim bu ikisi için her şeyin yolunda gitmesiydi.

Garam "Ayrıca Lucy uyandı." dediğinde Byakuran bir anlığına kafasını çevirip kapıya doğru bakmıştı, ona üzülmeden edemiyordum doğrusu. Eminim Lucy'nin hatırlaması için kendini bile öldürürdü.

Aldırmamaya çalışarak Loke'un yaralarını iyileştirmeye devam etmeye başlamıştı, ben de Urek'e burda kalıp onlarla ilgilenmesini söyledikten sonra Lucy'nin yanına doğru ilerlemiştim.

Aklımdaki planların onların çok hoşuna gitmeyeceğini biliyordum ama yine de başka şansım yoktu. Benden nefret de etseler bu onları kurtaracaksa aklımdaki her şeyi yapmaya hazırdım.

Yine de korkmuştum odaya girmeden önce bir an. Lucy'nin benden nefret etme ihtimali canımı yakmıştı, ona karşı 'Zaten kaybedeceğini biliyordum.' gibi iğrenç bir cümleyi nasıl kurardım hiçbir fikrim yoktu.

Sonunda derin bir nefes aldım ve tüm cesaretimi toplayarak içeri girdim. Beni görünce yavaşça doğrulmuştu yataktan. Göz göze geldiğimiz o an, her şeyin onun için ne kadar zor olduğunu görebiliyordum.

Başucuna oturduktan sonra "Sen iyi misin?" diye sormuştum. Bir şey söylemeden göğsüme sarılıp ağlamaya başladığındaysa ne tepki vereceğimi bilememiştim doğrusu.

Şu an kaybettiği için pişmanlık duyuyor olmalıydı, üstelik kendi içinde savaşa devam etmeli miydim sorusunun ikilemini de yaşıyordu. O an teslim olmayı seçmişti çünkü ölürse herkes kaybederdi, savaş devam ederdi ve değişen hiçbir şey olmazdı ama teslim olursa her şey biterdi.

Byakuran'a onu öldürmeyeceğini düşünecek kadar güvenmediğinden kendini feda edip savaşı bitirmeyi seçmişti ve şimdi bu kararıyla yüzleşmesi gerekiyordu. Ona olanları nasıl anlatacağıma dair hiçbir fikrim yoktu doğrusu.

UREK

Khun gittikten sonra odada çıkan tek ses Loke'un çığlıkları olmuştu, Byakuran resmen elini çocuğun göğsünden içeri sokmuştu sanki Loke bir sıvıdan ibaretmiş gibi.

Geçen her bir saniye daha fazla çığlık atıyordu Loke. Dünya kadar vahşete tanık olmuş olmama rağmen buna bakmak istemiyordum, sonuçta Loke tanıdığım biriydi ve onun acı çektiğini görmek her hangi bir vahşetten daha korkunçtu.

Odada yankılanan çığlıkların dışarı gitmemesi için kapıya bir mühür vurmaktan başka bir şey gelmemişti elimden. Aries ve Lucy'nin bu acı sesi duymalarına gerek yoktu, bu benim için bile yeterince zorken onlar...

Sonunda çığlık kesildiğinde Byakuran elini çekip bana dönmüştü ifadesiz bir suratla. "Onu iyileştirdim ama bir kaç gün dinlenmesi gerekiyor."

"Sen iyi misin?" Elini sıkı sıkı tutuyordu sanki bırakırsa canı yanacakmış gibi. Gülümseyerek "Ben iyiyim, önemli olan Lu-chan'ın mutlu olması." demişti.

Bazen ona kızsam mı kızmasam mı emin olamıyordum. Geçmişte yaptığı acımasızca şeyler olmuştu ama bunlara göre birini yargılamak saçmalıktı çünkü hiçbirimiz aziz değildik, her birimizin geçmişinde karanlık bir nokta vardı. Sadece bu nokta bazımızda daha az bazımızda daha fazlaydı, o kadar...

Suck My SoulWhere stories live. Discover now