35.Bölüm (Ölüm Çağırısı)

831 108 17
                                    

LUCY

Loke'un Natsu'nun hayatıyla ilgili söylediği cümle yüzünden durumla ilgilenmeye başlamak zorunda kalmıştım.

Hala içimdeki kuşkuyu yok edememiş olsam da "Seni dinliyorum." dedim endişelenmiyormuş gibi yapmaya çalışarak.

Hafif bir tebessümle "Savaş geliyor, leydim." demişti kollarını açıp. "Hem de büyük bir savaş." Omuz silkip "Gelsin o zaman." dedim. "Natsu ve benim savaştan korkmak için hiçbir sebebimiz yok."

Bana katılmıyormuş gibi bir süre kafasını sakladıktan sonra suratındaki pişkin ifade yerini ciddiyete bırakmıştı. "Yanılıyorsun, Lucy..."

Ses tonundaki netlik kafa karıştırıcıydı. "Onu öldürecekler." dedi yutkunarak. "Natsu'yu..." Kafamı iki yana sallayıp "Saçmalama." dedim. "O öldürülemez."

"Eh, bende öyle sanıyordum ama bir yolunu buldular ve hazırlık yapıyorlar. Bu savaş onun için bile..." Durup kendini düzeltti. "Hayır, özellikle de onun için çok tehlikeli."

Yalan söyleyen bir ifade yoktu suratında ama yaptığı şeyler tutarsızdı. Aileye ihanet etmiş biri neden böyle büyük bir haberi bize veriyordu ki. Bizi uyarmasaydı tuzağa düşmemiz daha kolay olurdu.

"Loke." Derin bir nefes aldım sakin kalmaya çalışarak. "Natsu ile bunu mu konuşmak istiyordun? Şavaş ve aileye geri alınmak istemenle ilgili..."

Omuz silkip kahkaha attı. "Beni yanlış anlama." Gülüyor olmasına rağmen gergin olduğu her halinden anlaşılıyordu, en azından benim için.

"Onunla konuşmak ve aileye geri alınmak istemem yalnızca bir şakaydı, zaten istesem de Natsu'nun beni asla kabul etmeyeceğini biliyorum." Son cümlesini kurarken yüzünde bir tiksinti oluşmuştu garip bir şekilde.

"Aranızda tam olarak ne geçti sizin?" İç çekip "Bunu dert etme, prenses." dedi. "Sen Natsu'nun hayatını kurtarmakla ilgileniyor musun ilgilenmiyor musun onu söyle önce."

Gülümseyip "Tabii ki ilgileniyorum." derken elimi Loke'un göğsüne doğru uzatmıştım ama geri çekilmişti. "Bu dokunuş için memnun kalabilirdim ama irademin bende kalmasını istiyorum, teşekkürler." demişti fısıldayarak.

Kafamı sallayıp "Yazık oldu, seni kandırabilirim sanmıştım." dedikten sonra tekrar konuya dönmek için "Bizi neden uyarıyorsun?"diye sordum.

"Uyarmıyorum." Dedi sert bir ifadeyle. "Kimin kazanacağı umrumda değil ben sadece ortalığı kızıştırıp bir patlamış mısır alarak arkama yaslanmak ve kaosun tadını çıkarmak istiyorum, o kadar."

"Yani bize avantaj verip ne olacağını mı görmek istiyorsun?" Kollarımı göğsümde birleştirip "Sen de garip şeyler var, Loke." dedim. "Tam olarak çözemiyorum ama bir şeyler var."

Gergince gülümseyip "İstediğini düşünmekte özgürsün." demişti. Bu garip halleri beni ürkütüyordu çünkü onu çözemiyordum.

"Peki ya bana yapmak istediğin şu teklif?" diye sordum gözlerine bakarak. Omuz silkip "Sana bildiğim her şeyi anlatabilirim, Natsu'nun nasıl kendini koruması gerektiğine kadar." demişti.

Kaşlarımı çatıp bu kadar iyi olmasına inanmadığımı söyleyecektim ki "Ama karşılığında senden istediğim bir şey var." demişti beni şaşırtmayarak.

"Ne gibi?"

Elimi tutup "Şu dokunuşun..." dedi. Gerilmiştim. "Ona ihtiyacım var." Gözlerini benden ayırmıyor oluşu tüylerimi ürpertince kendimi geri çektim. O ise gayet ciddiydi. "Çok zor bir şey değil sonuçta ."

Suck My SoulWhere stories live. Discover now