4.Bölüm (Eş Sayılmayan Kral)

2.3K 260 111
                                    

LUCY

Boynumu ısırdığında derin bir acı hissetmiştim, o kadar kötü yanıyordu ki bacaklarımın takatini neredeyse kaybediyordum. Her an düşüp bayılmama sebep olacak hissi bir başkasıyla değiştirmeyi seçtim ve o an bana neden yöneldiğini bilmediğim dudakların beni öpüp acıyı unutturmasına izin verdim.

Gerçekten de işe yaramıştı. Öpüşme o kadar yoğun ve yorucu gidiyordu ki acı hiçbir şekilde aklımın ucundan dahi geçmiyordu taki dudaklarımız ayrılııp birbirimize küçük açıklamalar yapmaya çalıştığımız zamana kadar. O an sızı o kadar şiddetlenmişti ki Natsu'yu tekrar öpmek istemiştim ama o boynuma, acının olduğu yere yönelmeyi tercih etmişti.

Dudağını değdirdiği anda, sanki iğneyle açık yarayı deşermişsin gibi lanet olası bir ağrı tüm bedenime yayılmıştı ve küçük bir çığlık koparmıştım, bunun böyle gideceğini düşünüp bana işkence çektirmeye çalıştığında karar kılsamda öpmeye başlayıp, dudaklarıyla diş izlerinin olduğu yere masaj yapmaya başlamasıyla iş değişmişti.

Acı yerini, tuhaf bir zevke bırakmıştı ve her bir dokunuşuyla daha az acı çekiyordum. Bir kaç saniye sonra acı kesildiğinde, Natsu dudaklarını boynumdan kulağıma doğru kaydırıp, "Bu acının gitmesi için yeterli oldu mu?" diye fısıldadığında, içimdeki garip heyecanı bastırmaya çalışıp, ellerimle onu göğsünden yavaşça ittirerek "Evet, teşekkür ederim." demiştim.

İzin olduğu yere bakmak için elimi boynuma götürdüğümde artık orda olmadığını fark ettim. Ben şaşkınlığımı gizleyemeyince Natsu "İyileştirme gücüne de sahibiz, tabii sadece kendi diş izlerimizi." dedikten sonra ben ortamdaki sessizliği bozmak için "Teşekkür etmek isterdim ama zaten en başında orda bir diş izi olmaması gerektiği için çektiğim acıyı hafifletmen bir şeyi değiştirmiyor." demeyi tercih ettim.

Sonuçta beni ısırmasaydı zaten acı çekmeycektim, acımı götürdüğü için ona teşekkür edecek değildim. Bana gülümseyerek pes eder gibi ellerini  kaldırdı ve "Sen bilirsin, sarışın ama buna alışsan iyi edersin çünkü benim beslenmeye ihtiyacım var." dedikten sonra yanıma yaklaşarak "Ve senin tadın gerçekten karşı konulmaz." diye devam etti.

Kendimi geri çektim ve "Sözünü unutma, Dragneel dedim." dedim. Bana hatırlamayarak bakınca tekrar hatırlatma gereği duydum.

"Kanımı içtiğin sürece beni özgür bırakacaksın."

"Ah, tabii. Öyle dedim, değil mi?"

Bu kendinden emin olmayan tavır beni korkuttuğu için "Yoksa o da mı yalandı?!" derken sesimi az bir şey yükselttim.

"Hayır, onda ciddiydim."

"O zaman neden sanki ilk defa duyuyormuş gibi tepki gösterdin?!"

Bana bıkkın bir ifadeyle baktıktan sonra hiçbir şey demeden kapıya yürümeye başladı.

"Sana bir soru sordum!"

İstemeyerek arkasını döndü ve "Sen hala bu kadar enerjiyi nerden buluyorsun? Hayır çünkü eğer seni iyileştirdiğim için çenen bu kadar çalışıyorsa, bileyim de ona göre bir daha böyle bir şeye yeltenmeyeyim." dedikten sonra sırıtarak bana tekrar sırnaştı ve "Gerçi... Durmamı isteyen bir halin yoktu." dedi.

"Acı çekiyordum, seni sersem!"

Açıklamam onu tatmin etmemişti ve yanıma sokularak "Ah, öyle mi? Acının ve zevkin arasında hep ince biri çizgi vardır, zaten." dediğinde yutkundum.

"Sen artık gitmelisin bence."

Bana gülümseyip başlattığı "Sen ciddi misin? Farkındaysan biz az önce evlendik ve seninle ben artık eşiz, yani-" cümleyi yüzümü ekşitip "Ah, iğrenç. Kapa çeneni." diyerek kestim.

Suck My SoulWhere stories live. Discover now