57.Bölüm (Savaş Meydanına Davet)

470 81 125
                                    

NATSU

Sözünü kesmemek için kendimi çok zorlamam gerekmişti. Anlattıklarında sakin kalabileceğim hiçbir nokta olmamasına rağmen sırf yine onun kalbini kırmamak için susmayı seçmiştim.

"Kısaca özet geçmek gerekirse..." Gözlerine baktım emin olmak için, bana devam et der gibi kafa sallayıp açık kapı bırakınca da cümlemi sinirlendiğimi belli etmemeye çalışarak bitirmeye karar vermiştim.

"İstediği şey annenin sana bıraktığı bir anı ve kanatları. Kanatlarını geri alırsa senin başın derde girecek, annenin hatırasını daha önce kullanamamış olmanın sebebiyse benimle evli olman ve şimdi sırf onu kullanabilmek için Byakuran denilen o soytarı seninle evlenmek mi istiyor?"

Onaylar gibi kafasını salladığında "Başlarım böyle işe!" dedim asabi bir şekilde. "Senin canını yakacak şeylere sebep olup üstüne bir de seninle evlenecek miymiş?!"

Masaya yumruğumu vurmuştum öfkeyle. "Seni tanrıça bölgesine götürüp bizimle ilişkini kesme fikri aklına nerden geldi bilmiyorum ama böyle bir şeyin ihtimali bile beni hasta etmeye yetiyor!"

"Sakin ol, Natsu. Bu sadece onun planları, bunlar gerçekleşecek diye bir şey yok zaten." Tek kaşımı kaldırıp "Olsaydı bir de!" dediğimde bana garip bir şekilde bakmıştı.

"Ne oldu?" Gergince "Sadece bu öfkenin birazı banaymış gibi geliyor ve bu his çok sinir bozucu." demesine karşılık olarak kendimi tutamamıştım. "Öyle zaten çünkü sana hala öfkeliyim! Söylemeyeyim diyorum ama hala aklıma geldikçe deli oluyorum."

"Ne var?" Ona dönüp "Bu anlattıkların adamın direk senin peşinde olduğunu gösterir! Ama sen tehlikede olan kişi olduğunu bildiğin halde öylece kulende oturup beklemeyi seçtin!" dedim. "Ya sana bir şey olsaydı?!"

"Ama olmadı, öyle değil mi?" Omuz silkip "Zaten olmayacağını da biliyordum çünkü Byakuran bana düşünmem için zaman verdiğini söylemişti." dediğinde kaşlarımı çatmıştım. "Ve sen de ona güvendin, öyle mi?!"

"Evet, güvendim!" Sinirle gülüp "Kusura bakma ama hala da güveniyorum" dedim. "Bana hiç yalan söylemedi ve ya kaba davranmadı."

"Yine de bu tanımadığın birine güvenmek için yeterli bir sebep değil, Lucy!" Ona cidden inanamıyordum, nasıl oluyorda herkese bu kadar kolay güvenebiliyordu?

"Ben aptal değilim, Natsu! Beni küçük görmeyi bırak artık. Önüme çıkan herkese güvenen biri olsaydım bu kadar uzun yaşayamazdım."

Kollarını göğsünde bağlayıp "Ayrıca şu ana kadar güvendiğim kişiler konusunda hiç yanılmadım." dediğinde mesajı almıştım hemen. Haklı olmasına rağmen kendimi ona kızmaktan bir türlü alıkoyamıyordum.

"Ben de konu ne zaman Loke'a gelecek diyordum. Sonra konuşalım demene rağmen, haklı olduğunu deli gibi söylemek istiyordun, öyle değil mi?"

Alay etmişti bu söylediğimle. "Evet, en büyük hayalim yüzüne haklı olan bendim diye bağırmaktı yoksa Loke'un ölecek kadar yaralanmış olmasını hiç de dert etmedim"

Onunla baş edemeyeceğimi anlayınca göz devirip "Tamam, haksızdım." demiştim. "Gerçekten özür dilerim, oldu mu?" Bu onu daha çok kızdırmış gibiydi aksine. "Doğru düzgün özür bile dileyemiyorsun!"

"Çünkü şu an çok sinirliyim!" Ona doğru bir adım atıp "Byakuran denilen adam seni benden çalmak istiyorken bu kadar sakin kalamam." dedim. "İstediği o güç umrumda bile değil, benim korumak istediğim tek şey sensin."

Kaşlarını çatıp "Bu seni Byakuran'dan farklı biri yapmaz." dediğinde iyice sinirlenip sesimi yükseltmiştim. "Beni o adamla bir tutma!"

"Sen de ne kadar bencilce konuştuğunun farkına var o zaman, kendi aileni bile koruyamıyorken, nasıl olur da beni korumaktan bahsedebiliyorsun?"

Suck My SoulWhere stories live. Discover now