49.Bölüm (Savaşla Gelen Canavar)

511 89 205
                                    

NATSU

Öfkeliydim, hem de çok öfkeliydim. Öyle ki sinirden tüm toplantı odasını yerle bir edip sonra da gram pişmanlık duymadan sessizce oturabilirdim.

Laxus ve Mira burda olduğu için sakin kalmaya çalışsam da çok bir işe yaramıyordu, bir yandan Lucy ile onların önünde kavga etmek istemiyordum ama diğer yandan Byakuran denilen bu adamla olan ilişkisi yüzünden avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum.

Bu gergin ortam Hockney'in kapıyı açmasıyla garip bir hal almıştı, Laxus'a dönüp "Sizin klanınızdan bir kaç kişi gölün kenarında tanrıçalarla boğuşuyor." demişti. "Ama sizinle konuşmak istediklerini söyleyen birini yollamışlar, aradığınız birini bulduklarından bahsetti."

Bu benim işime gelmişti çünkü Laxus ve Mira birbirlerine bakıp "Bize bir süre müsade." demişlerdi. Kapıdan çıkmadan önce de "Ever'yı yollarım." demişti Laxus planımızın hala geçerli olduğunu hatırlatmak isterken.

Onlar çıkınca Hockey'in peşinden Loke da odaya dalmıştı. Ona anlattığımız planla ilgili araştırmasını yapmış olmalıydı ki gözlerinden ateş çıkıyordu. Yine de o ateş benim bir türlü Lucy'le konuşma fırsatı bulamıyor olmamdan kaynaklı çıkardığım ateşe eş deşer değildi.

Loke telaşla "Bunu yapmayalım, Natsu!" demişti. "Oraya asker göndermek çölün ortasında ateş yakmakla aynı şey, gereksiz bir saldırı!"

"Loke, çık dışarı." Dedim düz bir sesle, şu an uğraşacağım en son insan oydu çünkü. "Ama beni dinlemen gerek o saldırı noktası-!"

Konuyu henüz bilmeyen Lucy "Durun bir dakika." demişti. "Ne saldırısı? Hangi saldırı? Burda bilmediğim neler dönüyor böyle?"

Tek kaşımı kaldırıp ona içimdeki tüm öfkeyi yansıtan bir bakışla bakarken "Bunu sen mi soruyorsun?" demiştim.

Bana cevap vermek yerine Loke'a dönüp "Ne saldırısı?" diye sormuştu tekrar. Loke sinirinden cevap veremeyince bu kez Hockney'e kaydırmıştı bakışlarını. "Ne saldırısı?"

Hockney'le göz göze geldiğimdeyse nedense onun her şeyin farkında olduğunu hissetmiştim. Yorum yapmasından korkuyordum ama o sadece "Ben bir şey bilmiyorum" dedikten sonra odadan çıkmayı tercih etmişti bu kaostan uzak durmak adına.

O çıkar çıkmaz siniri konuşmasına yetecek kadar geçen Loke hararetli bir şekilde Lucy'e sahte planımızı anlatmaya başlamıştı, bunu normal olarak çok saçma bulan Lucy de karşı çıkmaya başlayınca iyice gerilmiştim.

"Natsu! O bölge tanrıça bölgesine fazla uzak, oraya asker göndermek hiçbir işe yaramaz, aksine yorgun düşüp daha varmadan yenilirler!"

"Beyimiz gizli geçit olduğunu söylüyor ama ben orda bir şey olduğunu sanmıyorum! Üstelik oraya yollamayı düşündüğün birlik arasında arkadaşlarım da var Natsu, onları böyle bir tehlikeye bir hiç uğruna atmana izin veremem!"

"Senin hiç arkadaşın yoktur, Loke." Dedim sinirlerimin geçmesi için başımı ovarken. "Şimdi odadan çıkar mısın, lütfen?" Ruhsuzca gülüp "Sen delirmişsin!" dediğinde göz devirmiştim. "Şikayet etmen için çok geç çünkü çoktan birlikler yola çıktı bile!"

Beklemediğim bir anda yakama yapışıp "Natsu seni pislik!" diye bağırmıştı. "O hiçliğin ortasında bir gizli geçit olmasına imkan yok, açık alanda keklik gibi avlanacaklar!"

Suck My SoulWhere stories live. Discover now