56.Bölüm (Meleğin Plan Listesi)

422 79 101
                                    

LUCY

Ekranda Khun'un o adamı yendiğini görünce fazlasıyla rahatlamıştım. Bir an gerçekten onu kurtaramayacağım diye ödüm kopmuştu çünkü.

Düşününce ucuz yırtmıştık ve şu an içinde bulunduğumuz durum hiç de hayra alamet görünmüyordu. Hockney sonunda ailedekilerle iletişim kurmayı başardığında hepsinin zar zor hayatta kaldığını öğrenmiştim.

Hepsi dürüst bir şekilde ucubelerle müttefik olsak bile onları yenemeyeceğimizi düşünüyordu ki karamsar olmakta pek de haksız sayılmazlardı. Durum korkunçtu, klanımın gücünü bildiğim için daha da ürküyordum.

Dalgın göründüğümü fark eden Natsu "Lucy..." diyerek bana seslendiğinde onunla biraz bile konuşasım gelmemişti doğrusu. Bana söylediği sözler sürekli kafamda dönüp duruyordu ve bunu durduramıyordum.

Odada olduğu halde hiç sesini çıkarmayan Ever, bana dönüp "Yorgun görünüyorsun." dediğinde şaşırmıştım ama bozuntuya vermedim ve gülümseyerek "Ben iyiyim." dedim. "Sadece biraz korktum o kadar."

"Bizi biraz yanlız bırakır mısınız?" Bu cümle beklenildiği üzere Natsu'dan gelnişti ve istediğini de almıştı. Hockney ve Ever odadan çıktığında sadece ikimiz kalmıştık.

Ona karşı nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum ama bildiğim tek şey bu savaşın kazanılması gerektiğiydi. Gücümü toplayıp doğrudan onun karşısında dikildim ve "Ne yaparsan yap ama bir yolunu bulup bu savaşı kazan." dedim. "Etrafta sana güvenen çok fazla insan var ve..."

"Özür dilerim."

İçimdeki boşluğu doldurmaya yetmemişti nedense bu cümle. O yüzden "Şu an sırası değil." dedim. "Eğer konuşmaya başlarsam kavga edecekmişiz gibi hissediyorum ve bu şu an ihtiyacımız olan en son şey."

Bana doğru bir adım atıp "Lucy..." dediğinde geri çekilip aramıza mesafe koyar gibi elimi öne uzatmıştım. "Şimdi değil dedim, lütfen."

Sakinleşmeye çalışır gibi bir süre bekledikten sonra tekrar "Sadece çok üzgün olduğumu bil yeter." demişti. "Söz veriyorum, bunu telafi etmek için elimden..."

"Natsu!" Bu kez sözünü kesen ben olmuştum. "Sana bunları dinlemek istemiyorum dedim." Sesimi alçaltmaya çalışmıştım. "Şu an bu söylediklerin bana hiçbir şey ifade etmiyor çünkü mantıklı düşünemeyecek kadar kızgınım sana."

Kafasını anlar gibi sallayıp "Haklısın." dedi. "Bu konuyu daha sonra konuşalım." Gözlerimde bir boşluk aradı ama kararlılığımı kıramayınca vazgeçti.

"Bu arada Byakuran konusunda sana bildiğim şeyleri anlatsam iyi olacak." Bana şaşkınlıkla baktıktan sonra yutkunup "İstediğin zaman anlatmakta özgürsün." demişti eski kavgamızdan dolayı kendini geri çekerek.

"İstediğim zamanı falan yok bunun." İç çektim. "Savaşın kötü gidişatına bakılırsa çok geçmeden Byakuran kendini sana gösterip bu işi bitirmek isteyecektir, o son savaş için gelmeden en azından peşinde olduğu şeyi bilmelisin."

Onu beklentiye düşmemesi adına uyarmak için "Aslında ben de Byakuran hakkında o gün konuştuklarımızdan fazlasını bilmiyorum." demiştim. "O yüzden vereceğim bilgiler çok da tatmin edici olmayabilir."

Suck My SoulWhere stories live. Discover now