50.Bölüm (Gerçek Kral'ın Dönüşü)

465 80 142
                                    

UREK

"İndir beni!" Sırtımda tepinip duran Garam'a aldırmamaya çalışıyordum. "Sana beni aşağı indir dedim!" Ama sesi o kadar çok çıkıyordu ki en sonunda dayanamayıp onu yere bırakmıştım.

Resmen küt diye sert bir şekilde düşmüştü yere, buna karşılık bana ters bakışlar atmasını görmezden geldim ve "Bırakmamı isteyen sendin." dedim pişmanlıktan eser olmayan bir ses tonuyla.

Yeterince uzaklaşmış olduğumuzu düşününce ben de yere çöküp biraz dinlenmek istemiştim çünkü ordan kaçarken gerçekten canıma okunmuştu.

Byakuran ordayken hiçbir şey yapamamıştım ve komutanların saldırılarına maruz kalmak zorunda kalmıştım, fazla güçlü değillerdi ama kendimi korursam Garam'ın canı yanar diye darbelere doğrudan maruz kaldığımdan acıtmıştı.

Eğlencesi bittiğinde Byakuran kumandayı komutanlardan en güçlü olduğunu düşündüğü kişiye teslim edip gitmişti ki bu büyük bir hataydı çünkü o kişi asla yeterince güçlü değildi.

Kontrol kumandasını güzellikle vermeyi reddedince tüm vadiyi magma gölüne çevirmek zorunda kalmıştım ama fazla abarttığımdan dolayı bu göle Garam'la ben de yakalanıyorduk neredeyse, bu yüzden kumandayı alır almaz Garam'ı sırtlayıp kaçmaya başlamıştım.

Bana bir şey olmazdı ama Garam buz enerjisi kullanan bir tanrıçaydı, ona kendi gücümle zarar vermek istememiştim doğrusu.

Sonunda azıcık dinlenme şansı bulduğumdaysa bizimkilerin gerçekten başının dertte olduğunda karar kılmıştım. Byakuran'ı yenemezlerdi, ikisi birlik olsa bile, o yüzden bir an önce geri dönmem gerekiyordu.

Ama şimdilik Garam'ı korumalıydım, muhtemelen onun da peşine düşeceklerdi. Onu kurtarmışken tekrar kaybedemezdim, bu yüzden dikkatli olmam gerekiyordu.

Garam'a dönüp "Sen iyi misin?" diye sordum. "Şu kelepçelerini çıkaralım bir an önce." Cevap vermek yerine bana onay verircesine kafa sallamıştı, ben de buna karşılık biraz durup "Artık sen de tanrıçaların hedefindesin bunu unutma." demiştim.

"Bana tekrar ihanet edip kaçmak gibi bir düşüncen varsa uyarmak için söylüyorum, dışarıda tek başına hayatta kalamazsın, özellikle de bu güçten düşmüş halinle."

Gözlerini üzerimde gezdirip "Peki ya sen?" diye sordu. Sesi sakin geliyordu. "Ne olmuş bana?"

"Acımıyor gibi davranıyorsun ama komutanlarımın ne kadar güçlü olduğunu biliyorum, normal şartlarda sana çizik bile atamazlardı ama sen o saldırılara sıradan bir insan gibi hiçbir koruman olmadan maruz kaldın."

Gözlerime bakıp "Yaraların çok acıyor olmalı." dediğinde burukça gülüp "Kalbim kadar acımıyor." demiştim.

"Ayrıca sen benim kim olduğumu sanıyorsun?" Yaralarımın olduğunu düşündüğü yerleri görmesi için tişörtümü hafifçe kaldırıp "Ben Kralım." dedim. "Üç beş tanrıça elemanının açtığı yaralar sonsuza kadar benimle kalmaz, vücudum acıya dayanıklıdır ve hızlı iyileşir."

Gerçekten de hiçbir iz göremeyince şoka uğramış gibiydi. Gözleri hala üzerimde geziniyordu ki "Dikizlemen bittiyse..." dedim hafifçe gülerek. "Kapatıyorum."

Kafasını iki yana sallayıp "Tamam, güçlüsün." demişti. "Kabul ediyorum."

Bana elini uzattığında bir şey söylemeden kelepçelerini çıkarıp bir kenara attım ve kızarmış bileklerini ovuşturmaya çalıştım. "Çok acıyor mu?" Ellerini geri çekip "Bana dokunma." demişti. "Kendine eziyet ediyorsun."

Suck My SoulWhere stories live. Discover now