2.Bölüm (Dragneel Gelini)

2.7K 254 132
                                    

NATSU

Dün bütün balo boyunca uzaktan o kızı izledim ve onun boynunu parçalama isteğime karşı çıkmaya çalıştım. Artık fazlasıyla emindim, yakında bir düğün olacaktı.

Bir kaç dakika önce Jude Heartfilia'yla uzun bir sohbete girmiş ve evlilik işini kesinleştirmiştim, gerçi Lucy'nin hala bu durumdan haberi yoktu ama bu bir şeyi değiştirmiyordu.

Jude, bana salonda beklememi söylemişti, sanırım kararı Lucy'e söyleyip onu yanıma getirecekti. Ah, yüzündeki ifadeyi o kadar merak ediyordum ki...

Sonsuza kadar onun kanını sömürebilirdim, vay canına. Kendime ait bir Savaş Tanrıçası kan bankam olacaktı. Üstelik asla yaşlanmayacak bir güzellikti çünkü Savaş Tanrıça'larının belli bir yaşa geldikten sonra yaşlanması otomatik olarak duruyordu tıpkı bizim vampir olduktan sonra durması gibi. Tam da Dragneel ailesine uygun bir gelin gerçekten.

Beklemekten sıkılmıştım ve birazda uzun sürdüğünü düşündüğüm için konuşmalara kulak kabarttım. Uzakta da olsa bir odayı duymak benim için sorun değildi.

"Hayır, dedim! O adamla olmaz! Asla!"

"Buna mecbursun eğer onunla evlenmeyi kabul etmezsen..."

"Ne yapacaksın? Beni öldürecek misin?"

"Hayır. Annenin son hatırasını yok ederim, biliyorsun ki onu sana evlenmenden sonra vermek için bana bıraktı. Madem evlenmeye niyetin yok, onu yok ederim."

"Bu kadar duygusuz olamazsın!"

"Olabilirim ve oluyorum. Şimdi salona gidip kibar ol ve müstakbel eşine gülümse."

Bu çok hoşuma gitmişti, 'müstakbel eş' demek, ha? Yüzümdeki gülümseme hala yerli yerinde duruyorken büyük kapı açılmıştı ve Lucy Heartfilia tüm ihtişamıyla karşımda duruyordu.

Babasının söylediğinin aksine suratında bir gülümseme yoktu ve hiçte kibar olacağa benzemiyordu. Zaten diğer türlü olsaydı beni daha çok şaşırtırdı.

"Sen..! Hayatımda gördüğüm en aşağılık adamsın!"

"Oi! Bana kızma, seni annenin hatırasıyla tehdit eden ben değilim sonuçta."

Suratına yayılan şok ifadesi o kadar hoşuma gitmişti ki zamanı geri alıp, o anı tekrar tekrar izlemek istedim.

"Dinledin mi, birde?!"

"Beklerken bana uğraşabileceğim bir aktivite göstermediler, bende kendi aktivitemi mecburen bulmak zorunda kaldım."

"Ve bu insanları dinlemek mi oluyor??"

Cevap verme gereği duymayarak sadece omuz silktim. Gerçekten yanında beş dakikadan fazla dayanamıyordum, kokusu o kadar güzel ve çekiciydi ki, şu an boğazına yapışabilirdim ama bunun sonucu ölüm olurdu.

Kendimi zorla da olsa tuttum ve gülümseyerek, "Hiç bir şeyi ağırdan almak istemiyorum, hazırlıkları bugün başlatıyorum ve yarın akşam nişan töreni yapıyoruz." dedikten sonra, suratındaki rahatsız ifadeyi daha da arttırmak için "Kendi nişanına zamanında teşrif edersin, umarım. Malum işin içinde senin için değerli bir hatıra var." göndermesinde bulundum.

Yüzündeki o solgun ifade ve çaresizlik ağzıma şimdiden kanın tadının gelmesini sağlamıştı. Yutkundum ve "Sizinle nişanımızda görüşürüz, Bayan Dragneel." dedim.

Arkamdan "Heartfilia! Lucy Heartfilia! Henüz bir Dragneel değilim!" diye bağırıyordu.

"Ama olacaksın. Kendini şimdiden buna hazırlasan iyi edersin."

Suck My SoulWhere stories live. Discover now