♕ 45.bölüm♕

9.5K 714 413
                                    

Mevsimin sise bulandığı o aralıkta genç kızın altında kömür karası gözleri soğuğa inat kor gibi parlayan kadifemsi bir at vardı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Mevsimin sise bulandığı o aralıkta genç kızın altında kömür karası gözleri soğuğa inat kor gibi parlayan kadifemsi bir at vardı. Yetkin hayvanla arasında semer yoktu. Yalnızca soluklarının karıştığı soğuk hava...

Gözlerini kısarak görüş alanındaki Merih Yıldızı'na baktı. Beyaz yeleli at, sahibinin himayesinde şaha kalkmak için ant içmiş görünüyordu.

Ölümün uğursuz çınlamalarını anımsatan rüzgar kuru dalları gökyüzünün griliğine doğru acımasızca sürüklerken ciğerlerinde gökyüzünün hakimiyetini hisseden atlar, aynı anda durmaksızın koştular koştular...Solukları kasabanın havasına karışana yer küreleri bin bir eşit parçaya bölünene dek koştular. Öyle hızlı yol kat ediyorlardı ki çamura bulanan geçmiş arkalarında kalıyordu. Dalgalı saçları rüzgarda uçuşuyordu. Redwood City arkalarında gittikçe ufalırken aynı düşünceleri ekmek kırıntıları gibi bölüşüyorlardı.

Uzakta bir tabela belirdi. Sonrasında ise mevsimin getirdiği kömür kokusu. Siyah at her nefes aldığında sıcak göğsü şişip şişip iniyordu. Tıpkı soğuk bir ameliyathanedeki yapay solunum cihazları gibi diye düşündü.Atlar git gide yavaşlıyordu.

Önlerinde bir çit belirdi. Ardından verandası olmayan tek katlı bir kulübe. Dörtnala koşma isteği susuzluktan kuruyan boğazında varlığını belli ederken hayvanların ikisi de yavaşladı. Sanki geçmişin gelecekle kesiştiği o sisli perdede rollerini layıkıyla yerine getirmek için biçilmiş birer kaftandılar. O anda gökyüzünden buzdan iğneler gibi iri yağmur damlaları dökülmeye başladı. İri taneler Los Angeles'ı ve onun bitmeyecek sandığı gök gürültülerini hatırlatırken atlar , çit sınırına gelmişlerdi.İri cüsseli hayvandan inerek Merih Yıldızı'na doğru yürüdü.

Soğuk bir salı akşamıydı ve saatler beşi otuz yedi geçiyordu. Tuhaftı. O akşamüstü sanki gecenin karanlığına teslim olmuş gibi kasvetli ve son derece çaresiz görünüyordu.

Düşüncelerinde bayatlayan görüntüler soğuktan karıncalanırken Portola Valley'de bir fırtına esti. İlkten kimse endişelenmedi. Fırtına kuru yaprakları önüne katıp ilerledi ve yayıldıkça çatıları da sarsmaya başladı. Bulduğu ne kadar oksijen varsa içine toz ve kum karışımını doldurdu. Toz bulabildiği her boşluktan yayılarak fırtınadan daha hızlı bir şekilde ilerledi. Kısa bir süre içinde fırtına fırtına olmaktan çıkmıştı artık. Havaya karışan toz örümcek ağı gibi genzini sardığında, tam karşısındaki görüntüye odaklandı; ama tek gördüğü şey nefesi kesilen kar beyazı bir at ve yılların acımadığı hayalet beyazı yüzüyle cesur görünmeye çalışan bir adam oldu.

Bahar, gözlerini kısarak bir zamanlar Herat'ın en güçlü askerine baktı.

Rex oldukça karizmatikti ve altmış üçüne merdiven dayamış biri gibi durmuyordu. Düzgünce tıraş edilmiş saçlarının kenarları yılların buladığı beyaz tozlardan nasibini almıştı. Bu ona olgun ama entelektüel bir hava katmıştı. Bahar Merih Yıldızı'nın bir adım önünde durup, gergin bir ifadeyle karşılaşınca bir an tereddüt etti.

PORTOLA VALLEY ∣ Tamamlandı ♕Where stories live. Discover now