Odanın loş aydınlığında şöminenin ısısı yankılanıyordu.Vücuduma yayılan sıcaklık birden zihnimde bir şeyleri uyandırdı. Casey, Ahraz, Firuze, Rosalie her biri zihnimdeki kara pençeden nasibini almışlardı.

"Ben..."diye mırıldandım Rosalie'nin öldüğünü biliyorlar mıydı? "Rosalie..."

Dilimin ucundaki cümleler bir türlü dile gelmiyordu. Betty Hala elimi avucunun içine alarak "Her şeyi biliyoruz." dedi  Teyzem yıkılmış olmalıydı.Ben soru işaretleriyle  Betty  Halanın yüzüne bakarken o,"Doktor Casey her şeyi anlattı.O da yanındaki Afgan arkadaşı da iyi durumdalar."dedi.

"Endişelenecek bir şey yok evlat."

Babamın güven veren sesi odada yankılanırken açılan kapının sesini duydum.

"Evet,hanımlar beyler bugünlük bu kadar ziyaret yeter.Hastamızı çok yormayalım."

Turuncu alevlerin ışığı penceremden süzülen ay ışığına katılarak ahenkle dans ediyordu.Bu sesi tanıyordum.Hatta varlığımın nedeninin bu ses olduğunu biliyordum.Başımı sesten yana çevirmek için hareket ettiğimde sol kolumdaki serumu yeni fark ediyordum ; fakat bu fırtınalı sesin sahibini mutlaka görmeliydim.

Ailem belli belirsiz fısıltılar halinde odayı terk ederken kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu.Bir çift ela göz yatağıma doğru yaklaştığında nefesimi tuttum.Bu oydu.

"Küçük hanım kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"

"Be-ben iyiyim." diye fısıldadım kekelediğime emindim.

Rex, koyu lacivert takım elbisesinin içinde her zamankinden daha sağlam bir halde karşımda duruyordu.Gözlerimi kısarak kendime bir çimdik attım yaşadığımız an bir rüya değildi. Toprağa bağlanmış kökler gibi,camdan sızan Güneş gibi,gökteki yıldızlar gibi gerçekti.

Rex "İyi olmanıza çok sevindim." dedi komodinin üzerindeki tansiyon aletini sağ koluma bağlarken.O, siyah pompayı sıkarken ben ela gözlerini dağınık kestane rengindeki saçlarını inceledim.

Rex, biraz sonra kolumdaki cırt cırtlı bandı açarak kaşlarını çattı."13'e 9 biraz yüksek bir rakam," dedi "Ama çok değil."

Rex 'in gözlerindeki hoşnutsuz bakışı gördüğümde ona cılız bir gülümseme gönderdim.Kalp atışlarımın hızlandığını hissederek derin bir nefes aldım.Onun burada ne işi vardı?

"Zihninizi özgür bırakın ve yalnızca dinlenin."

Odadan çıkmak için ufak bir hamle yaptığında bileğini tuttum.Boş gözlerim bakışları altında erirken "Rex "diye mırıldandım "Tüm bunlar ne demek oluyor?"

Genç adam bileğini usulca çekerken "Yanlışınız var küçük hanım,"diye mırıldandı."Beni biriyle karıştırmış olmalısınız ; ben Taylor Rodale. Doktorunuzum şimdi izninizle."

Bu basit kelimelerin nasıl oluyor da böylesine bir ağırlığı olabiliyordu? Tanrı benden Rex'i alarak ona teorik anlamda tıpatıp benzeyen Taylor'u mu göndermişti ? Zihnimdeki düşünceler allak bullak bir halde ay ışığına karışırken gözlerimi kapattım. Hiç kimse Rex'e benzeyemezdi rüyalarımda bile.

*

Savaş ve geçen aylar, kente el sürmemiş dahası kış manzarası her zamankinden daha muhteşem bir atmosfere neden olmuştu.Afganistan'da ihanetin ülkenin her yanına,her köşesine yapışıp kurumuş kanla beslendiğini biliyordum. Rosalie evine dönemeyecek giymeyi çok istediği beyaz gelinliği bir daha giyemeyecekti.Firuze, Kabil'in yakınlarındaki barakalarda ; Behram ise çatışmaların ortasında kalarak can vermişti.

PORTOLA VALLEY ∣ Tamamlandı ♕Where stories live. Discover now