Yolda açık bir kuaför görünce Jared'tan aracı durdurmasını istedim. Merakla aracı kenara çekti ve ne olduğunu sordu. Kuaförü işaret edip "Saçımı kesmek istiyorum." dedim. Tek kaşı merakla havaya kalktığında "Bunalımdayken saçımı keserim. Her kız keser." dedim. Tebessümle onayladı ve araçtan inip kuaföre doğru yürüdük. Bayana ne istediğimi söyledim ve gülümseyerek onayladı. On dakika içinde saçlarımı omuzlarıma gelecek şekilde kesmişti. Sonra da makine ile saçlarımı hızla düzleştirdi ve bu saçın bana daha çok yakıştığını söyledi. Ücreti ödeyip araca yeniden binince "Saçlarını seviyorum. Neden sürekli onları kesiyorsun?" diye sordu. "Dediğim gibi. Bunalımdayım. Zaten kuaförler saç kesmeyi çok seviyorlar." dedim. Başını sallayıp onayladı ve gülerek ilk kez bayan kuaförüne girdiğini söyledi.

Eve geldiğimde uzun bir nasihat ve azardan sonra yeni kesilmiş saçlarım fark edilmişti. Annemin bu konuda iyi bir yorum yapmasından sonra odama çıkıp kendimi pijamalarım ile yumuşacık yatağımla ödüllendirmiştim. Yine de karanlık olduğu an içime korku girmişti. Bu sebepten ötürü uyuyamamıştım. Tanrı'ya şükür Melina oyuncak kedisi Tim ile odama gelip bu gece benimle uyumak istediğini söylemişti de beni azacık da olsa rahatlatmıştı. O kollarımda uyuyakaldığında bir süre onu izledim ve ardından uyuyakaldım. Gördüğüm kabuslar yüzünden sık sık uyandığımdan ve Melina'yı uykusunda rahatsız ettiğimden dolayı sabaha kadar uyuyamadım.

Sabah göz altlarım morarmış halde uyanıp Melina'yı okulu için uyandırdım. Gözlerini ovuşturarak odamdan çıkıp gitti. Üniformalarımı üzerime geçirip çantamı hazırladım. Kapım tıklatılınca o yana baktım ve annemin tebessümle bakan yüzünü gördüm. "Ah, hazırsın sanırım. Jared geldi. Şu an aşağıda ve seni bekliyor tatlım." dedi. Gülümseyip teşekkür etmemden sonra aynadan kendime bakıp omuz silkip alt kata indim. Tek ayak üzerinde zıplayarak ayakkabılarımı giymemin ardından kapının önündeki Jared'ın aracına bindim.

Yola çıktığımızda gittiğimiz yerin okul yolu olmadığını fark ettim. Nereye gittiğimizi sorduğumda ise mesajına bakmadığımı söyledi. Telefonumu kontrol edince mesajlarını gördüm ancak artık çok geçti. Bana yanıma hoş bir şeyler almamı ve üzerimi değiştiğimde okula gitmek yerine birlikte bir yerlere gitmemizi mesaj atmıştı. "Yarım saat sonra annemler evden çıkacak. Üzerimi değişirim ve bir yere gideriz." dedim tebessümle.

Bir süre sonra "Dün gece hiç uyuyamadım." dedi. Başımı sallayıp ona katıldığımı belli ettim. Aracı bir evin önüne park etti ve "Burası eski bir ev ancak bir süre burada kalabiliriz. Sonra sizin eve gideriz ve senin istediğin yerlere gitmeye başlarız." dedi. Eski ve tahminen iki odalı bir evdi. Kutu gibi küçücüktü. Yine de itiraz etmeyerek araçtan onun yardımıyla inip eve girdim. Kapıyı ardımızdan kilitledi ve odadaki geniş koltuğa oturdu. Yanına oturduğumda "Biraz uyumayı dene. Buna ihtiyacın var." diye bir tavsiyede bulundu. Ona kabuslarımdan bahsedince onun burada olduğunu ve kabus görmeyeceğimi söyledi. Ona takılarak "Şövalyem benim." dedim. Güldü ve "Prensesim için her şeyi yaparım." dedi.

Gözlerimi yavaşça aralayıp başımı yasladığım yerden kaldırdım ve etrafıma şöyle bir baktım. Jared ile koltukta uyuya kalmıştık. Cebimden telefonumu çıkarıp saate baktığımda öğlen olmak üzere olduğunu gördüm. Melina henüz eve gelmemişti diye üzerimi değişip çıkabilirdim. Babamda bugün öğlene kadar çalıştığından Melina evde yalnız kalmayacaktı. Rahat bir nefes alıp Jared'ı uyandırmadan önce bir resmini çekmeye karar verdim. Birinde sadece onu çektim ve diğerinde bende uyuyormuşum gibi yaptım. Jared'ın ruhu bile duymadığından kıkırdadım.

Telefonumu yeniden cebime koyup onu hafifçe sarsarak uyandırdım. "Uyan bakalım." dedim içten bir sesle. Gülümsedi ve şaka amaçlı olarak "Beş dakika daha uyuyayım anne!" dedi. Kahkaha attığımda gözlerini açıp beni gıdıklamaya başlayarak "Çok mu komik?" dedi. Kahkaham küçücük evde yankılanınca içimde ufacık da olsa huzur oluştu.

Jared ile toparlanıp benim eve gittik. Bir şey gözüme takılınca tedirgin olarak Jared'a sordum. Beyaz bir araç evden çıktığımızdan beri bizi takip ediyordu. Jared ise korkmamamı çünkü onun iki koruma olduğunu söyledi. Evde uyuduğumuzda aniden bir şey olmamamız için onları çağırmış. Başımı salladım ve çalan müzik eşliğinde çevreyi izlemeye devam ettim.

Eve gidip hızla üzerimi değiştirmemin ardından araçta nereye gideceğimizi konuşmaya başladık. "Önce sevdiğim bir yerde pizza yiyelim. Sonra da müzeye gitmek istiyorum." dedim. Tek kaşını kaldırıp bana bakarken "Müze?" diye tekrarladı. Başımı salladım ve "Sana sıkıcı geleceğini dün söylemiştim." dedim. Güldü ve sıkılsa da belli etmeyeceğini söyledi.

Küçükken Bella ve Tesa ile Barbie bebeklerimizle oynarken kurduğumuz hayali dünyada hep birlikte randevuya çıkardık. Büyümeye başladık. Zevklerimiz ayrılmaya başladı. Bella lunaparkta randevuya çıkmak istiyordu. Tesa bowling oynayacakları bir randevuya gitmeyi hayal ediyordu. Bense müzeye gitmek istiyordum. Eski eserlere bakmak, eskimiş tuvallerin üzerindeki her fırça darbesini incelemek, basit kaya parçalarından oyularak yapılan heykellere bakmak, çoğu kişiye sıkıcı gelen eski bilgileri okuyup hayret etmek ve kendimi eski zamanda yaşayan bir bayan olarak hayal etmek istiyordum. Tesa ilk randevusunda bunu yapmıştı. Bowling oynamışlardı ve eski sevgilisi onun kazanmasına izin vermişti. Bir süre sonra ayrılmışlardı. Bella ise ilk randevusunda bunu yapamamıştı çünkü lunapark arızalarını tamir edene kadar uzun zaman isteyecekti ve Bella ilk randevu için aylarca bekleyemezdi. Benim ilk randevum ise Jared ile deniz kenarındaki restoranda Lisa ve Zoey tarafından izlenilerek geçmişti.

Jared'ın bildiği bir pizzacıya gittik ve iki küçük boy karışık pizza söyleyip afiyetle onları mideye indirdik. Sıradan bir çift gibi görünüyorduk. Pizza yerken şakalar yapıp kahkahalarla gülen sıradan bir genç çift. Bu beni mutlu etmişti. Restorandan çıkarken kolunu omzuma attığında kolumu beline doladım. Gülümseyerek birbirimizin ışıl ışıl olan gözlerine baktık. Onu uzun zamandır bu kadar mutlu görmemiştim. Bir an Sam'in çok yakınımdaki gözleri zihnimde canlanınca hızla önüme dönüp gözlerimi yumdum ve duraksadım. Jared her şeyin yolunda olup olmadığını sorunca ona bir an gözlerimin karardığı yalanını söyledim. Doktora görünmek isteyip istemediğini sordu. Buna gerek olmadığını söyledim ve gülümseyerek söylediğim şeyi bir bakıma destekledim.

Birlikte müzeye gittik. Anneme Jared ile olduğumu bildiren bir mesaj atmayı ihmal etmedim. Bu sayede beni o kadar da merak etmeyecekti. Müzeden el ele girdik ve birlikte eski eserlere bakmaya başladık. Onun aşırı derecede sıkılacağını düşünüyordum ancak resimleri benim incelediğimden daha dikkat ve merakla inceliyordu. "Hoşuna gitti sanırım?" dediğimde beklemediği bir anda sorduğum için panikleyerek yüzüme baktı. "Sıkıntıdan öleceğimi sanıyordum ancak bu hiç fena değilmiş. Ben daha çöp adam çizemiyorum." dediğinde gülümsedim ve yanağına bir öpücük bıraktım. Bir ara elimi bırakıp arkamızdaki duvardaki resmi incelemeye başladı.

İki dakika olmadan yanıma gelip telefonunun ekranını gösterdi. Ben resmi incelerken arkamdan resim çekmişti. Gülümseyerek ona baktım ve ona sarıldım. Heykel bölümüne gittiğimizde üzerimdeki kombini beğendiğim ayrıca kendimi hoş hissettiğim için ön kameramla kendi resmimi çekmeye karar verdim. Jared ise resmi çekmemin ardından yanımda belirerek "Sanat eserlerinin resmini çekmek yasakmış." dedi. Ona bunu bildiğimi, sadece kendi resmimi çekiyor olduğumu söylediğimde göz kırparak "Biliyorum. Bu yüzden bunu söyledim." dedi.

Garip bir yöntemle iltifat etmiş olması beni kocaman gülümsettiğinde "Ah, Midye. Bak arkada ben çıkmışım. Kendim için söyledim. Üzerine alınma." dedi ve resme bir kez daha baktım. Gerçekten arkada o da resmi incelerken çıkmıştı. İltifatın bana olmadığını anlayınca gülerek omzuna sahte bir yumruk atıp "Salak." diye ona takıldım. Kısacık bir sahte yumruklarım ve kahkahalarım sonrası güvenlik görevlisinin bize olan sert bakışlarından dolayı Jared koluyla başımı göğsüne doğru çekip yüzümü kollarıyla göğsü arasına gömüp kıkırdadı. Sonra da kollarını çekip birini omzuma attığında ona sarıldım. Dağınık saçlarımı düzeltti ve saç çizgime bir öpücük bıraktı.

"Biliyor musun?" diye mırıldandı. Merakla yüzüne baktığımda "Dün kısa saçlarını beğenmemiştim ancak bugün gerçekten hoşuma gitmeye başladı." dedi. Kıkırdayarak teşekkür ettim. Ondan birkaç adım uzaklaştım. Sonra da saçlarımı savurarak onu taklit ederce "Ben her zaman güzelim." dedim. İçten güneş kadar sıcak bir gülümsemeyle kolunu yeniden omzuma attı ve çenesini başıma yaslayıp "Öylesin." diye mırıldandı.

Eksik KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin