"Hayır gibi basit bir kelimeyi anlayamadın mı? Kulaklarında bir sorun mu var yoksa? Hadi doktora gidelim. Hadi, hadi, hadi." deyip ayağa kalktı ve Bella'nın kolunu tutup onu ayağa kaldırmaya çalıştı. Bella ise sinirle onun adını bağırarak söylediği an Tesa panikleyerek "Alec'i tatlı bulmuş olabilirim!" dedi. Sonrasında ise elleriyle ağzını kapatıp söylediği şeyin şaşkınlığıyla bir bana bir de Bella'ya baktı. Ben şaşırmamıştım. Aksine bunu bekliyormuşçasına "Eğer çok beğeniyorsan sana ayarlayalım!" dedim. Bu kez Bella benim adımı bağırdı.

"Seni öptü, Amelia!" diye beni uyaran Bella, Tess'e ölümcül bakışlar atıyordu. Ona da tıslarca "Jared'dan uzak dursun ve Jared'da onları görüp Amelia'dan uzaklaşsın diye bulduğumuz Alec'i mi beğendin sen de beğene beğene?" dediğinde "Anlamadım?" diye bu kez ben bağırdım. Bella kafasında herkesten gizlice bir plan kurmuş gibi görünüyordu. Hem de ben ve Jared hakkında.

"Ne bekliyordun ki? Senin saf bir şekilde Jared'ın kollarına yeniden düşüşüne izin vermemi mi? Üzülmemen için sana uygun birini bulmak için bunca çabamın sonunda senden hoşlanan ve iyi olan birini buldum. Sense çocuğu başkasına saniyesinde verebiliyorsun." dedi Bella. Tesa mırıldanırca "Şimdi de başkası mı oldum?" dedi. İç çektim ve oturduğum yerden kalkıp pencerenin yanına yöneldim ve sırtımı pencerenin yanındaki duvara yaslayıp "Bella, seni çok iyi anlıyorum. En iyi arkadaşlarımdan biri olarak beni korumaya çalışıyorsun. Ancak beni birini sevmeye zorlayamazsın. Sev denildiğinde sevemezsin ki. Öyle kolay değil." dedim.

"Tesa, sende başkası filan değilsin. Bella'nın istediği şey Alec ile benim bir ömür boyu birlikte ve mutlu olmam. Bu yüzden Alec'i kimseye vermemi istemiyor. Diğer en iyi arkadaşıma bile. Hem Alec beni öpmüş olabilir ancak ben herhangi bir duygu hissetmedim. Bu yüzden eğer Alec konusunda ciddiysen şansını denemeni isterim." dedim. Bir süre konuşan biri olmadı. Yaklaşık 7 dakika boyunca sessizce birbirimize baktık. Sonrasında telefonum çaldı ve odadaki sessizliği kırdı.

Jared arıyordu. Otomatik olarak başımı pencereden çevirdim ve yolun karşısında duran aracı gördüm. Bordo renkte Range Rover. Telefonu açıp kulağıma götürdüm ve "Bir şey mi var?" diye sordum. "Bu akşam uygun musun?" dedi huzursuz bir şekilde. "Ne için uygun muyum?" diye sorusunu kısmen tekrarladım. "Seni yemeğe çıkaracağım ve bir şeyler konuşacağız. Bizim hakkımızda." dedi Jared. "Uygunum ancak saat sınırım var." dedim. Onaylayan bir mırıltı sonrası "Seni sekizde alırım. Hoş bir şeyler giy." deyip telefonu kapadı. Aracını çalıştırdı ve yolda ilerleyip gözden kayboldu.

Kızlar merakla bana bakıyorlardı. Bella duymak istemediği şeyi duyacağını bile bile "Jared mıydı?" diye sordu. Basit bir baş hareketi ile onu onayladım. Sinirlenmiş bir halde "Bu gece bir randevun var. Biz seni oyalamayalım." deyip eşyalarını koyduğu küçük çantasını omzuna astı ve "Hadi Tess." deyip Tesa'yı kolundan tutup odamdan çıktı. Arkalarından hızlı adımlarla gidip merdivenlerin başında durup "Bir erkek yüzünden bana bunu yapamazsınız!" diye seslendim. Bella'nın yanıtı ise "Söylediklerimi ve uğraşlarımı hiçe saydığın için bunu yapabilirim ama." deyip kapıya ulaştı. Kapıyı açtığı an "Sen sev dedin diye birine aşık olamam!" dedim ancak yine de kapıyı çarparak evden çıktılar.

Ayaklarımı yere vura vura oflayarak odama yöneldim ve kapıyı ardımdan kapatıp pencereden dışarıya baktım. Hava yine aşırı soğuktu ve bu havada şık bir şey giyip nereye gideceğimizi merak ediyordum. Dolabımdaki giysilerle uğraşmak istemiyordum. Zaten henüz saat öğlen 2.24 idi. Bu sebeple bir süre kendimi yatağıma bırakıp öylece yatmayı planladım ancak açılan oda kapım ve aniden yatağıma atlayan kardeşim ile bu imkansız hale geldi.

"Bir şey mi istiyorsun, Kuzucuk?" dedim yanıma uzanmış kardeşime bakarak. Ürkek bir sesle "Bella ve Tesa abla ile kavga mı ettin?" diye sordu. Başımı sallayarak onu onayladım. Merdivenlerden alt kata bağırışımı duymuştu sonuçta. İnkar etmem saçma kaçacaktı. "Barışacaksınız, değil mi?" diye sordu. İç çekip "Umarım." dedim. Bella, konu ne zaman Jared'a dönse sinirleniyordu. Öyle ki bazen Jared ile kötü bir geçmişleri olduğunu düşünmüşlüğüm oluyor. Zaten Marcus bana Jared'ın Sienna'dan uzak olduğu ilk zamanlar Jared'ın tonla kızla çıktığını söylemişti. Bu düşünce ile aklıma bir şey geldi. Yeni Sienna haline gelmiştim. Benden sonra tonla kızla çıktığını kendi öz erkek kardeşi Aiden bana söylemişti.

Saat 6 civarı annem eve geldiğinde ona bu gece dışarı çıkacağımı söyledim. İzin verdi ve ben de üst kata koşup çabucak sıcak ve bol köpüklü bir banyo yaptım. Üzerime öylesine bir şeyler geçirip saçımı kuruttum, ardından düzleştirdim. Üzerimdeki eşofman takımını çıkartıp yatağa fırlatıp dolabımda uzun zamandır giyilmeyi bekleyen kalın askılı kırmızı elbisemi giydim ve onun üzerine uzun kollu bir palto giydim. Birkaç basit takı takmamın ardından makyaj yapma kararı alarak kendimi malzemelerimin arasına attım.

Saat henüz 8 olmadan hazırdım. Gerçi sekize beş vardı diye çok beklememe gerek kalmadı. Jared saat tam sekizde evin önüne park etmiş ve takım elbisesiyle arabadan inmişti. Kapıyı çaldığı an hafif topuklu olan ayakkabılarımla alt kata olabildiğince hızlı bir şekilde indim. Yine de annem benden önce davranarak kapıyı açmış ve Jared ile sohbete başlamıştı bile. Yanlarına gittiğimde Jared bana bir gülümseme yoladıktan sonra anneme "Biz akşam yemeğine..." dediği an annem sözünü kesip "Biliyorum. İyi eğlenceler. Amelia, saat sınırını unutma." dedi ve yanağıma bir öpücük bıraktı.

Jared'ın aracına yöneldiğimizde annem kapıyı ardımızdan kapattı. "Her zamanki gibi çok güzel görünüyorsun, Midye." dedi. Gülümseyerek yüzüne baktım ve "Sen de." diye yanıtladım. Aracın kapısını açınca oturmam gereken yerde bir adet dikensiz kırmızı gül görünce kocaman bir gülümsemeyle yüzüne baktım ve onun zaten bu şekilde bana baktığını gördüm. Gülü elime alıp oturduğumda kapımı kapattı.

Nereye gittiğimizi bilmememe rağmen huzursuz filan değildim. "Bu yemeğin amacı ne?" diye sordum dayanamayarak. "Telefonda da söylediğim gibi, bizim hakkımızda konuşmak. Detay istiyorsan restorana varmamızı bekleyeceksin." dedi. Başımı sallayıp onu onayladım.

Cam kenarı bir masaya karşılıklı olacak şekilde oturduk. İçerisi sıcak olduğundan paltomu çıkarttım. Bir garson bize menüleri getirdi ve sessizce menülerimizi inceledik. Buraya daha önce bir kez gelmiştim diye daha önce yemiş ve beğenmiş olduğum yemekten sipariş ettim. Jared ise başka bir şey sipariş etti ve öylece oturup birbirimize baktık. Bir süre sonra konuşacağımız konuya kendini hazırlamış olacak ki boğazını temizledi ve başı öne eğikken bana çekimser ancak çekici görünen bakışlar attı.

Kollarını masaya yaslayıp öne doğru eğilip "Sanırım olmuyor." dedi. Duyduğum şeyden farklı farklı birçok anlam çıkarmamak adına "Olmayan şey ne?" diye sordum. Gülümsemesi genişledi. "Amelia'sız biz Jared, Midye'siz bir Kabuk." dedi. Başını iki yana sallayarak mırıldandı. "Olmuyor. Olamıyor." Gülümsediğimde kızmadığımı anlayarak biraz rahatladı ancak konuşmasına devam etmedi. Kollarını masadan çekip normal oturduğunda önümüze yemeklerimiz kondu. Arada birbirimize gülümseyerek karnımızı doyurduk.

Hoş bir müzik kulaklarıma dolduğunda restoranın dans için ayrılmış kısmında birkaç çift yavaş dansa başlamıştı. Ayağa kalktı ve elini davetkar bir şekilde bana uzattı. Elini tuttum ve ayağa kalktım. El ele tutuşurken dans bölümüne doğru ilerledik. Kollarını belime doladığında hiç şüphe etmeden kollarımı boynunun etrafına sardım. Dudakları kulağıma yakındı ve başlarımız neredeyse birbirine değiyordu. Boynuna yakındım ve parfümü çiğerlerime şölen sunuyordu.

"Seni geri istiyorum."

Tek bir cümle. Duygu yüklü bir cümle. Tebessüm etmemi sağlayan bir cümle. Ağzımı açtığım an konuşmaya devam etti. "Bir başkası ile görüştüğünün farkındayım." Kalp atışlarım hızlandığında tutuşunu sıkılaştırdı ve beni kendine biraz daha yakın tuttu. "Canımı acıttı." dedi. Sesi kısıktı. Sadece ben duyabiliyordum. Sesindeki acıyı hissedebiliyordum. "Seni yanağından bile olsa öpüşü çok canımı yaktı, Amelia." Kısa bir süre sessizce dansa devam ettik. Sonrasında konuşan yine oydu. "Seni başkasına bırakmak istemiyorum. Sadece benim olmanı istiyorum. Sadece benim."

Yutkundum. Parktan aracı ile çıktığını görmüştüm oysa. Alec'i görmüştü. Bu canını yakmıştı. Sesi konuşurken titriyordu. Bu rol filan değildi. Acıyı gerçekten hissediyordu. "Bak," dedi. "Sienna konusunu canını sıkıyor ancak o gitti ve geri dönmeyecek. İstemeyerek de olsa onu kaybettim. Kaybettim ve bitti. Seni kaybetmek istemiyorum. Korkuyorum. Her an. Bir şey olacak ve seni kaybedeceğim diye korkuyorum Amelia. Marcus'un kilerinde saklanrken bir kız ile yüz yüze geldiğin günü hatırlıyor musun?" İçimden "İlk cinayetimi nasıl unutabilirim ki?" diye geçirdim.

Jared "Hayattaydın. Sana sarılmıştım. Kollarımdaydın ancak yine de seni kaybetmekten korktuğum için ağlamıştım." dedi. O an aklımda canlandı. Yatak odasında sarılmış bir haldeydik ve o korktuğunu söyleyip ağlıyordu. Dudaklarımı araladım ve kulağına daha da yaklaşarak fısıldadım.

"Seni seviyorum, Jared Henderson."

Eksik KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin