58. BÖLÜM (Part I)

Start from the beginning
                                    

"Fark ettim."

Fısıltım kulaklarına ulaştığında benim gözlerim çoktan dolu dolu olmuştu. Kalp kırıklarıma ek olarak hormonlarım yine devredeydi.

"Ben çok özür dilerim Adelina. O kadına inanmamalıydım. Sana kötü şeyler söylememeliydim."

"Ama söyledin Uraz."

"Pişmanım. Çok pişmanım yemin ederim."

Derin bir nefes aldım. Pişman olması bir şeyi değiştirmiyordu, neden görmek istemiyordu bu gerçeği?

"Bak Uraz! Bak ve Ege'den olduğunu iddia ettiğin çocuğun varlığını gör! Bak ve orospu dediğin karını, pardon eski karını gör! Sence pişman olman bir şey ifade ediyor mu benim için? Eskisi gibi aşkla mı bakıyorum sana?"

Kelimeler tekdüze bir ses tonuyla dökülürken dudaklarımdan Uraz'ın omuzları her saniye biraz daha düşüyordu. Umursamıyordum, o da bizi umursamamıştı.

Uraz'dan cevap beklediğim birkaç dakikanın sonunda bacaklarım ağrımaya başlayınca arkamdaki banka oturdum. Belimde de hafif bir ağrı vardı. Uraz sanki ağrılarımı hissetmişçesine anında atıldı.

"Yoruldun mu? Eve götüreyim mi seni? Bir yerin mi ağrıyor?"

Nasıl bu kadar umursamaz olabiliyordu? Onu görmek canımı yakıyordu farkında değil miydi?

Belki de dedim kendi kendime, belki de yanlış yoldaydım. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak en iyisiydi. Uraz'a herhangi biri gibi davranmak en iyisiydi.

"Evet, ağrım var biraz. Eve gitsem iyi olacak."

"Be..ben bırakayım seni."

"Olur."

...

"Kızım, iyi misin?"

"İyiyim ablam sen merak etme."

"Siz de hoş gelmişsiniz beyim."

"Hoş bulduk."

Uraz beni eve bıraktığında Delal abla da bahçedeydi. Kapıyı açıp içeri geçmemi bekleyen Uraz'ı görünce hızla yanımıza gelmişti.

"Acıktın mı? Sana mercimekli bulgur pilavı yaptım, canım çekti dediydin ya."

"Yanına da ayran yaptın mı?"

"Yaptım deli kız. Haydi gel bakalım."

Delal abla önde ben arkasında eve doğru ilerlerken Uraz'ın da burada olduğu geldi aklıma. Ne yapacaktım? Onu da davet etmeli miydim?

"Açsan eğer.."

"Tabi gelirim, açım ben de evet evet çok açım."

Uraz cümlemi bile tamamlamama fırsat vermeden konuşunca omuz silktim. Sonsuza kadar ondan kaçamazdım ya.

...

Mutfağa geçtiğimizde Delal abla masayı hazırlamıştı. Her zamanki yerime oturduğumda Uraz da karşıma geçti. Ne kadar olmuştu onunla karşılıklı yemek yemeyeli? Dört ay mı? Ya da beş?

"Önce çorba iç kızım."

"Ne çorbası var ablam?"

"Ezogelin yaptım. Mis gibi."

"Oo bugün her türlü mercimek yiyeceğiz desene."

"Seversin sen hem doktorun dediklerini unutmadım."

"Ne dedi ki doktor?"

Uraz'ın cümlesiyle şaşırdım. Biz onunla hiç bu tarz muhabbetler yapmamıştık değil mi?

Delal abla ne diyeceğimi merak edercesine bana bakarken tek kelime etmemekte kararlıydım. Uraz bebeğimin babasıydı bunu inkar edemezdim. Ama sadece o kadardı. Sadece biyolojik bağları vardı onların. Piç gözüyle baktığı oğlumun üzerinden hiçbir hak talep edemezdi.

"Önce misafirimize ikram edelim abla."

...

Uraz'ın cevaplamadığım sorusunun devamında yemek sessiz geçmişti. Biz Delal ablayla konuşurken Uraz sadece dinlemişti. Ara ara bana olan bakışlarını yakalasam da üstünde durmadım. Benim için Uraz defteri kapanmıştı.

Delal abla bahçemizdeki köpeğin yemeğini vermek için dışarı çıktığında Uraz'ın sesiyle başımı tabağımdan kaldırdım.

"Teşekkür ederim, yemek için."

Yemek için? Bu iki kelime tüm yaşadıklarımı hatırlattı bana. Daha doğrusu yaşama ihtimalim olanları. Uraz elimdeki her şeyi acımasızca alırken beni düşünmemişti. Hadi beni geçtim bebeğimi de düşünmemişti. Kendinin olmadığını düşünse de masum bir bebeğe kıyacak kadar caniydi. Eğer Raber babam olmasaydı ben aç kalabilirdim. Hatta kalabilirdim değil, kalırdım eminim. Çünkü Uraz'ın öfkesinin karşısında iş bulmam, ayakta kalabilmem imkansızdı. Belki de bebeğimi bile kaybetmiş olabilirdim.

Bebeğimi kaybetmek..

İşte kalbimi acıyla kasıp kavuran bu korkuydu. Bebeğimi kaybetme korkusu.

Her şeye dayanabilirdim. Uraz'ı kaybetmeye bile dayanırdım. Gerçi ben zaten Uraz'ı kaybetmiştim ama bebeğimi kaybetmeye dayanamazdım. Bu düşünceyle bir söz verdim kendime. Ne olursa olsun Uraz Atalar'a merhamet etmeyecektim. O bize merhamet etmemişti.

Birazdan kuracağım cümle belki de acımasızlığımın ilk adımı olacaktı. Belki de Uraz çok daha fazla üzülecekti. Belki de pişman olacaktım ileride ama umrumda değildi.

"Kimsenin aç kalmasını istemem Uraz, senin aksine."



Eveeeet canlarım. Sizi bir hayli beklettim farkındayım. Bunun için hepinizden özür diliyorum. Biliyorsunuz ki okul kayıtları vardı ve ben de onlarla ilgileniyordum.

Hepinizi seviyorum :))

Yorumlarınızı bekliyorum :)))



HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlandı) #Wattys2015Where stories live. Discover now