"Ne fotoğrafı?"

"Senin dünyadan haberin yok anlaşılan. Neyse yüz yüze anlatırım bunları. Neredesin söyle yanına gelelim."

"Gelelim?"

"Babam ve annem de burada. Onlar da seni çok merak ediyor Adelina."

"O..onlarda öyle mi düşünüyor?"

"Abimden başka kimse öyle düşünmüyor. Biz sana güveniyoruz, o da anlayacak zamanla."

Elif cümlesini tamamladığında ben daha cevap veremeden telefon el değiştirmişti.

"Neredesin kızım?" dedi babam.

Ah baba! Ben sizin yüzünüze nasıl bakacaktım? Ya gözlerinizde şüphe görürsem ne yapacaktım?

"Ot..oteldeyim baba."

"Hemen geliyorum, ver adresi."

Adresi verip telefonu kapattığımda duygu karmaşası yaşıyordum. Bir yanım çok mutluydu, herkes bana inanmıştı. Bir yanımsa kırgındı. Uraz bana inanmamıştı diğerleri inansa ne olurdu ki?

...

"Baba.."

Babam otele gelmiş, beni sıkı sıkı sarmalamıştı. Baba şefkati, sıcaklığı bambaşkaydı.

"Ağlama."

Yine ağlıyordum. Zaten bu aralar her şeye ağlıyordum.

"Ben bir şey yapmadım baba."

"Biliyorum, benim güzel gelinim masum."

Gelinim? Uraz beni silmişti ama babası hala silememişti anlaşılan.

"Bebek Uraz'ın, yemin ederim."

"Biliyorum. Üzülme sen artık, bak torunum da üzülüyor."

Gerçekten üzülür müydü? Hisseder miydi annesinin acısını? Babasının onu istemediğini hisseder miydi?

"Ne yapmayı düşünüyorsun?"

"Yurt dışına gideceğim."

"Olmaz."

"Neden baba? Ne yapacağım burada? İş bulmam, çalışmam lazım."

"Beni, anneni, Elif'i, Melih'i, Hayat'ı nasıl bırakacaksın? Sana Uraz'ı affet demiyorum, affetmesen de bir şey demem. Ama torunumun benden uzaklaşmasına razı gelemem. O benim yıllarca hasretini çektiğim torunum."

"Gel gör baba, bir şey demem. Ama yapamam burada beni de anla ne olur. Tüm Türkiye bizi konuşuyor şuan. Benim olmayan ihanetimi, bebeğimin babasının Ege olduğunu."

"Ben her şeyi halledeceğim sen bana güven. Eğer kırgınlığım geçer dersen Uraz'ı süründürmene yardım ederim. Ama dersen ki Uraz'ı istemiyorum seni asla rahatsız edemez."

"İstemiyorum baba, Uraz'ı artık istemiyorum."

...

Babamla otelden ayrılmış, Melihlerin evine gitmek için yola çıkmıştık. Elif'le konuşmuştuk Melih'e oraya gideceğimizi söyleyecekti ama Uraz'a anlatmayacaklardı. En azından birkaç gün onu görmek istemiyordum.

Evin bahçesinden içeri girdiğimiz an dışarıda bekleyen Elif'i gördüm. Ah benim can dostum! Sabahın beşinde beni kapıda bekliyordu.

"Oh, çok şükür. Yanında değilim diye nasıl üzüldüm bilemezsin."

Elif'le odaya çekildiğimizde anlatmaya başladı.

"Eve gittiğimizde çok kötü bir haldeydi Adelina. Yere oturmuş, bağdaş kumuş boş boş etrafı izliyordu. İnan bana daha şimdiden senin yokluğun koydu ona."

"Bunları duymak istemiyorum Elif, kanıtlar neymiş onu anlat sen bana."

"Sizin sevgililik döneminizdeki fotoğraflar. Bir de mesajlar var."

"Ne mesajı?"

"Ege ve senin yazışmaların. Güya bebek ondanmış da siz çok seviyormuşsunuz da birbirinizi, Ege abimden bir an önce boşanmanı istiyormuş da falan."

"Be..ben onunla hiç yazışmadım ki."

"İnanıyorum kuzum. İnternet üzerinden ayarlandığını düşünüyor Melih."

"O inanmadı."

"Aşkından Adelina. Sana beslediği aşk o kadar büyük ki seni herkesten kıskanıyor, en çok da Ege'den. Zaten sizi ayırmak isteyenler de bunu kullandı. O öfkeyle hareket etti, düşünse senin böyle yapmayacağını bilirdi."

"Düşünmesine gerek var mıydı Elif?"

Cevap vermedi, veremedi. O da biliyordu cevabı olmadığını...

...

URAZ'DAN


Dört ay olmuştu ama Adelina hiçbir yerde yoktu. Dünyanın dört bir yanında arıyordum onu ama yoktu işte. Hatamın bedeli onsuzluk olmamalıydı. Benim ahmaklığım bizi bitirmemeliydi. Ona inanmalıydım.

Dört ay içinde her şey açığa çıkmıştı. Ege her şeyi anlatmış, Selin de kabul etmişti. Onlar hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ederken ben her geçen saniye daha da yok oluyordum. Adelina yoktu, bebeğim yoktu. Belki de hiç olmayacaklardı, bilmiyordum.

Bilinmezlikten nefret ediyordum. Nerede olduklarını bilmiyordum, iyi olup olmadıklarını bilmiyordum, açlar mı  toklar mı bilmiyordum, başlarına bir şey geldi mi bilmiyordum, karıma yan gözle bakan var mı bilmiyordum.

Karım...

Karım değildi artık değil mi? Ben boşamıştım onu, bilerek isteyerek çıkarmıştım hayatımdan. Olmayacak şeyler  yapmıştım. Affı olmayan sözler söylemiş, telafisi olmayan yollara sürüklemiştim ilişkimizi.

Beni affeder miydi acaba? Yine öyle bakar mıydı gözlerimin içine? Beni sever miydi yine? Tutar mıydı ellerimi? Ruhumu ısıtır mıydı gülüşleriyle? Ona dokunmama izin verir miydi?

Nasıl yapıştım ben bunu? Nasıl inanmamıştım kadınıma? Hiç mi tanıyamamıştım onu? Hiç mi güvenmemiştim?

Güvensizlikten değildi aslında benimki, öfkedendi. Öfke öyle kör etmişti ki gözlerimi, her şeyi mahvetmiştim. Değmiş miydi? Adelina'nın ve bebeğimin yokluğuna değmiş miydi?

"Buldum oğul."

Babam sert adımlarla yanıma gelirken, kimden bahsettiğini anlamıştım. Adelina'yı bulmuştu. Bebeğimi bulmuştu.

"Neredeler baba?"

"Sivas'talar."

"Si..sivas mı? Tabi ya nasıl gelmedi aklıma?"

Oturduğum koltuktan kalkıp arabanın anahtarlarına koştum hemen.

"Gidiyorum ben. Adresi bana mesaj atarsınız."

"Dur oğlum sabah olsun öyle gidersin."

"Geç bile kaldım baba."



Sürpriiiiiz :)))

Sizi seviyorum :))


HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlandı) #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin