24. Bölüm: Bitmezçember Yolcusu Kalmasın!

52 9 19
                                    

   Bitmezçember'in mistik yoluna henüz Melodi'nin fantastik evinde tatlılarımızı yerken girdiğimizi anladım. 

   Zihnim sepya tonu bulutlardan dökülen zarfları imgelercesine bilinirliği arzulayan sorularla yüklüydü. Zarfları teker teker açıyordum. Okuduğum her sayfa Korkut amcaların ve Melodi'nin söylediği sözlerle karalanmıştı. Tek tek tüm zarfları açtıktan sonra, bir metre önümdeki son zarfa yöneldim. O sırada...

   "Aklıma takılan bir soru var." dedi Pınar, "Haritayı neden almadın?"

   "Doğru zamanda haritanın elime geçeceğini söylediler. Sonra duraksadılar. Ve... beni tek başına o tehlikeye atamayacaklarını söylediler."

   "Ama karakterin..." dedi Pınar, "bu kabullenişe zıt. Değil mi?"

   Melodi'nin gözleri parladı: "Tüm varlığınızla, özel sorularınızla bana bunun doğru zaman olduğunu her seferinde kanıtlıyorsunuz.

   Korkut amcalar Bitmezçember'den döndükten kısa bir süre sonra onlara habersiz bir ziyaret gerçekleştirdim. Görmelisiniz, nasıl mutlulardı... Kader teyzemin eli ayağına dolandı. Beni en iyi şekilde ağırlamak istediler. Öyle tatlılardı ki... ama onlarda farklı bir heyecan görüyordum. Değişikti; benim gibi sürprizlere maruz kalmada usta bir yaşam formunu bile şaşırtan bir heyecan...

   Şaşırtma sırası bendeydi. Bir anda sessizliğe, yani tek korkularının kaçınılmazlığına gömüldüm. Korkut amca ne olduğu hakkındaki sorusunu bitirmeden tüm netliğimi ifade ettim: 'Benden ne gizliyorsunuz?'

   Kader teyze döküldü. Kasabadan yeni döndüklerini, çalışmalarını tüm haritanın üzerine çizdiklerini anlattı. Anlatmakla kalmayıp Korkut amcanın haritayı göstermesini rica etti. Onları da ölen büyükbabamı da kırmayacağımın farkındalardı. Öhöm... haklı olup olmadıklarını ben dahi bilmiyorum.

   Haritayı inceledim ve haklı oldukları o noktayı görmem zaman almadı. Tek başıma yapamazdım. Beşe bölünmeliydim. Beş farklı ruha."

   Melodi yutkundu. Onu tanıdığımız kısa sürede ilk kez sözlerini dudaklarından dökmeden önce düşündüğünü görüyordum. Başını çevirdi. Yağmur'a...

"Zen'in mutlak kaçınılmazlığından doğan

Kömür saçlı kız çocuğu

Yuvasını bulduğunda

Yuvanıza geri dönün

Olması gereken yerde

Olması gereken zamanda"

   Kaskatı kesildim. Diğerleri de benden farksızdı. Sanki Yağmur ve Melodi zamanı durdurmuştu. Bizse tüm donukluğun etkisinde kalıp bu özel ana şahit oluyorduk.

   "Ezberinde kalmış. Bildiğin bir gerçek var mı?" dedi Yağmur.

   Melodi gevşedi: "Hayır, sadece bu konunun pek üstüne düşmediklerini hissettim."

   Melodi'nin iğneleyici sözünde haklılık payı vardı. Hangi konudan ilerleyeceğimizi bilemiyorduk ve Yağmur'la bağlantısının olduğunu düşündüğümüz bu not, kasaba maceramızda kilit rol oynayabilirdi.

   "Bunu ben istedim." dedi Yağmur, "Her şey karman çormanken düğümü daha da sıkamazdım. Kendimle yüzleşmem gereken noktalar var. Hatta tek bir satır..."

   "Lütfen açıkla her şeyi." dedi Pınar şefkatle yüklü, kalkık kaşlarıyla."

   "Zen'in mutlak kaçınılmazlığından doğan"

   Yağmur sesini alçalttı: "Düşündükçe nefesim sıkışıyor. Bu ne anlama geliyor?

   "Zen, mutlak kaçınılmazlık ve doğum..." dedi Melodi, "bu satırda üç başrol var."

   "Ve elimizde bir bilgi..." dedim.

   "Doğum." dedi Toprak.

   "Bundan emin değilim." dedim, "Niçin doğduk? Rastlantıyla mı, yoksa özgür irademizle mi?"

   Serhat'tan "Hah!" diye bir ses çıktı. Kısa bir kahkaha olmalıydı. Ama söze girmedi.

   "Nota göre rastlantı değil." dedi Toprak, "Zen'in mutlak kaçınılmazlığı."

   Pınar ekledi: "Tıpkı tanışmamızın ve son zamanlarda bizi buraya sürükleyen konuların rastlantı olmaması gibi."

   Serhat dudaklarını ısırıyordu.

   "O zaman elindeki tek bilgi Zen olmalı." dedi Toprak.

   Onu destekledim. Elimde irili ufaklı küçük bilgiler vardı, ama Melodi'nin enerjisi beni suskun kılıyor, onun konuşması gerektiğini hissettiriyordu. Sezgilerimde yanılmadım.

   "Ensō, aydınlanma çemberidir çocuklar." diye söze girdi Melodi, "Ve bu çember tamamlanmamışsa, aydınlanma da henüz tamamlanmamıştır. Bu yüzden gördüğünüz bir Ensō'nun tam mı, yoksa eksik mi olduğunu inceleyin."

   Yağmur haritanın arkasına baktı. Tamdı.

   "Ama ben eksiğim." dedi Yağmur, "Kaçınılmazlığım, Ensō'mu tamamlamak."

   Melodi dişlerini gıcırdattı. Anlamamız, cümleleri devam ettirmemiz için başını öne doğru sallıyor gibiydi.

   "Yani?" diye ekledi.

   "Yani... Yağmur kasabada aydınlanacak." dedi Toprak.

   Melodi istediği cevaba kavuşamamış olmalıydı.

   "Bizim de aydınlanmamız gerekiyor, değil mi?" diye üsteledi Toprak. 

   "Aydınlanmak? Ne için ve nasıl?" dedim. Durdum. "Nasıl?" diye vurguladım. 

   Serhat düşüncelerle kaplı çimleri biçerek aramıza katıldı: "Doğum sebebimizi sorguladığınızda gülmekten kendimi alamadım! Bir an için doğum sebebimin hayaletli kasabaya gidip yamulmak olduğunu düşündüm."

   Serhat yine sinirlerimizi gevşetmeyi başarmıştı. 

   "Aramıza hoş geldin, ben de ne zaman pişmiş kelle gibi sırıtmayı bırakıp konuşacaksın diye merak ediyordum." dedi Melodi.

   "Sorunu yanıtlamadan duramazdım." dedi Serhat, "Kasabayı aydınlatacağız ki, aydınlanalım. Değil mi?"

   Bu kez nakavt olan Melodi'ydi. Sorgulamayı bırakıp kesik nefesiyle Serhat'ı izleyen Toprak; Serhat'ın tek cümlesiyle şaşkınlığa sürüklenen Pınar, Yağmur ve ben, onları pürdikkat dinliyorduk.

   "Kasabanın aydınlanmadığını da nereden çıkardın?" dedi Melodi.

   "Adı Bitmezçember değil mi?" dedi Serhat, "Üç başrolün üçü de bilinir ki... eh... vermeden alamayacağımıza göre..."

   Melodi'nin gözleri pörtlemişti. "Ona ekibin maskotu dediği ana pişmanlığını dudakları değil, ancak gözleri ifade edebilirdi. Serhat tabir-i caizse "finisher" attı.

   "Benim adım Serhat. Ben bu oyunu bozarım!"

   Bu evde geçirdiğimiz süreçte başlangıç şokunu Melodi, bitişi ise Serhat yaşatmıştı. Artık kasabaya gitmemizin koşulsuz bir anlamı vardı. Yine de hatırladığımız bu gerçeğin konuştuğumuz konu ile sınırlı kalmadığını, Yağmur'u ilgilendiren özel bir sebebin olduğunu hissediyordum. Fakat bunu yalnızca kasabada çözebilirdik.

   Melodi ayaklandı: "Vakit geldi. Bitmezçember yolcusu kalmasın!"

Korku Tutkunları | İlk MaceraWhere stories live. Discover now