5. Bölüm: Düş Musallatı

170 17 74
                                    

   Dilek, Çağrı ve Yasin'in yüz ifadeleri tahminimden farksızdı: Afallamış, meraksız, heyecansız... Buse'nin uzaktan gelen kıkırtısı odağımı değiştirdi.

   "Spontane sohbet konuları açmak yerine bir hafta önceden konuyu belirlesek nasıl olur? Diğer kitap kafelerde olduğu gibi..."

   "Bugün itibariyle hak veriyorum." dedi Çağrı gözlerini kısarak.

   "Ben de." Dilek Toprak'ın şaşkın bakışlarıyla göz göze geldi. Dostumun "Ege haklıymış." fısıltısını duyabiliyordum. 

   "Ben onaylıyorum." diye çıkıştı Yasin, "Neden biraz metafizik konuşmayalım ki? Bakış açımız değişebilir."

   "Aman, kalsın." diyerek gözlerini devirdi Dilek, "İyi, peki... konuşalım bakalım."

   Çağrı da bizi onayladıktan sonra Serhat konuşmaya başladı:

   "Ses, deneme... öhöm... bugün, kitap kafe toplantılarımızın arasındaki en şaşırtıcı günü yaşayacağız. Bunun için sizi temin edebilirim." Kitap sayfalarını hevesle çevirdiğimi gördü, "Ege, hadi başla anlatmaya ortak."

   Sol kaşımı kaldırıp Serhat'ı süzdüm. Zıpır bir çocuk gibi yumruklarını sıkmış, konuşmamı bekliyordu. Farkında olmadan bana harika bir zamanda söz vermişti. Karıştırdığım sayfalar defter notlarımı doğruluyordu ve bunu ilk kez herkese açık bir şekilde paylaşacaktım. Defterden ve çalışmalarımdan söz etmeden...

   "Uyku felci, pozitif bilim ve parapsikoloji bilimine göre farklı sebeplerle görünse de aynı sonuca çıkan bir anomali. Ağır yemek, sırt üstü uyumak, özellikle mental sağlık açısından stres altında hissetmek uyku bozukluğuna sebep olabiliyor. Bu durumu ben de yaşadım, hem de birçok kez."

   "Ben yaşamadım." dedi Toprak. 

   "Ben de." dedi Yasin. O sırada Dilek ve Çağrı yaşadığını belirtircesine elini kaldırdı.

   "Farklı bir his." dedi Çağrı, "Tıkanana kadar yemek yemiştik ve bir gün sonra final sınavım vardı. O gece gördüm."

   "Belli ki Ege'nin dediği sebeplerden dolayı yaşamışsın." dedi Serhat, "Ya sen Dilek?"

   "Ben de erkek arkadaşımdan ayrılmıştım. Bir haftam çok zor geçmişti, boğuluyordum. Bir haftanın sonunda karabasan bastı, yani... uyku felci."

   Madalyonun diğer yüzünü dudaklarımdan dökmeme saniyeler kalmışken elimdeki kitabı sesli şekilde kapadım:

   "Bir de uyku musallatı var. Bunu da yaşadım. Bir kez."

    Cümlemin tamamlanmasıyla uzak bir alana yıldırım düşmesi eş zamanlı gerçekleşti. Ortamın bir anda gerildiğini sezdim. Ortamdaki alaycı atmosfer hızla ciddiyet havasına dönüştü.

   "Uzun ve uyanmama rağmen peşimi bırakmayan bir düş musallatıyla karşılaştım. Çocuktum; ortaokula yeni geçmiştim. Yatak odamdan çıkmak için kapı koluna dokunduğumda, tüm bedenim çınlama ile güçlü bir basınçla yere düştü. Hayatımın ilk karabasanıydı; korku tüm katmanlarıyla içime işliyordu. Dualar okumaya başladım ve rahatlamanın etkisiyle çözülüp uyandım."

   "Bunu dün gece nasıl anlatmadın?" diye kükredi Serhat. Heyecanını dizginleyemediği belliydi.

   "Ne oldu ki dün gece?" dedi Buse boş kahve bardaklarını alırken. Atmosfere kendini kaptırmış olmalıydı. 

   "Hiç..." dedi Toprak, "anılarımızı yâd ediyorduk, hepsi bu."

   Toprak konuyu ustalıkla toparlamıştı. Konu aksamadan sözlerime devam ettim:

Korku Tutkunları | İlk MaceraOù les histoires vivent. Découvrez maintenant