19. Bölüm: Telekonferans

62 9 20
                                    

   Bir gün sonra...

   14.00

   Kasvetli, fakat su gibi akıp geçen, karanlık atmosferin akışına zıt yüzen neşeyi barındıran bir ders günüydü. Toprak'la dersten ayrılmış, Serhat'ı Pınar Kitap Kafe'de beklemeyi planlamıştık. Öylesine yoğun bir sürece girmiştik ki, huzur kaynağımı bir aydır görmüyor gibiydim. Şey... yani kafeyi...

   Kafeden içeri girdiğimizde gözlerim Kılıç ve Buse'yi aradı. Buse kasadaydı, Kılıç ise kafede kitap okuyan bir çifte kahve siparişlerini takdim ediyordu. Öğrenciler kafeyi doldurmaya başlamıştı. Laptop'a gömülü bir kızın ön masasına oturduk. Toprak Kılıç'la göz göze geldi. 

   "Her zamankinden!"

   "Bizimkileri sonra verebilirsin." dedi Toprak, "Serhat'ı bekliyoruz, hep birlikte içeriz."

   Kılıç her zamanki yüksek enerjisiyle Toprak'ı onayladı. 

   "Nerede kaldı bizimki?" diye sorguladım.

   "Biliyorsun ki en son yumruklarını sıkıyordu." dedi Toprak, "Vurdumduymazlığa ara verdi o, gelir şimdi."

   Gülümsedim. Çok kısa sürede hayatımın en hassas noktasının yüz seksen derece değişimle tezahür etmesi tarifsiz bir huzur hissi veriyordu. 

   "Yağmur da gelir mi ki?" diye sorguladı Toprak, kollarını birbirine bağlayıp arkasına yaslanarak.

   "Bilmem ki, gelir mi?" dedi tam arkamdan bir ses. Arkamı döndüğümde, sesin Yağmur'a ait olduğunu fark ettim.

   Toprak... ah, Toprak... garibimin yüzü bir kireçten bile daha beyazdı. Aslında bu soruda bir problem yoktu. Ama ses tonu, onu hayatımda ilk defa işittiğim şekilde nahifti. 

   "Sen... kulaklığın mı vardı, az önce geldik de..." dedi Toprak.

   "Geldiğiniz andan itibaren her şeyin farkındayım." dedi Yağmur, "Beni fark edip etmeyeceğinizi merak ettim."

   "Tahmin edebilirdik aslında." dedim, "Ben kendimi buraya uzun süredir gelmemiş gibi hissettiğimden, süzme bal kıvamındaydım. Toprak'ı bilemeyeceğim." 

   İmalı ses tonum Toprak'ı daha da utandırdı. 

   "Bakın, burada bile denk gelişleri yaşıyoruz." dedi Yağmur. Masanın üzerindeki laptopu kaldırıp yanımıza geldi. Toprak'ın yanına oturmayı tercih etti. Toprak'ta Cedric havası seziyordum. 

   Yağmur laptopu ikimize de gösterecek şekilde doğrulttu.

   "Bakın çocuklar... gölge yazarlık yaptığımı söylemiştim ya, bu, bahsettiğim alandaki çalışmalardan biri. Bitmek üzere. Çarşamba'ya kadar teslim edeceğim."

   Yağmur çok netti. Planlamasını kusursuzca gerçekleştirip Bitmezçember serüvenine aklı çalışmalarında kalmadan girecekti. Bu istikrarı beni daha kararlı hissettirdi.

   "Pınarlar geldi."

   Yağmur'un işaret ettiği yere baktığımda, Serhat ve Pınar'ın kafenin enerjisine yakışır bir neşeyle içeri girdiğini gördüm. Pınar bizi selamlarken, otoritesini sevgiyle harmanladığı adımlarla Serhat'ın önüne geçerek kasayla ilgilenen Buse'ye yöneldi. 

   Serhat, merak dürtümüzü yeniden tanımlamamızı sağlayacak bakışlar atıyordu. 

   "Anlatsana oğlum! Meraktan çatlatacaksın." dedi Toprak. Serhat aynı muziplikle bakmaya devam ediyordu. Nihayet harekete geçip elini cebine attı. Elinde bir araba anahtarı vardı.

Korku Tutkunları | İlk MaceraWhere stories live. Discover now