"Dizlerim tutmuyor resmen." dedin, üzerimden kalkarken. "Sırtımdan ter damlıyor senin yüzünden!"

Uzun zamandır o derece sarhoş olmadığımdan kendi kendime bir şeyler anlatıyor, anlaşılır olduğunu düşünüyordum fakat şimdi düşününce muhtemelen hiçbirini anlamadın, doğal olarak.

Uzanıp önce ayakkabılarımı, sonra pantolonumu çıkardın. Rahat bir eşofman altı giydirdin, sonra beni doğrultup mecburen dizlerini iki tarafıma atarak kucağıma oturdun, üzerimdeki salaş gömleğin düğmelerini açmaya başladın.

"Hiç bakma öyle. Hiçbir şey yaşanmayacak bu gece." 

Dudak büktüm. "Ama..."

"Aması yok, daha dik bile oturamıyorsun zaten. Şu an seni tutmasam geri düşersin."

Gömleği üzerimden çıkartıp bir tişört giydirdikten sonra kucağımdan kalktın, tam da dediğin gibi başım döndüğü için yatağa geri uzandım sen kalkar kalkmaz.

"Miden nasıl?" dedin, kendi üzerini değiştirirken. "Bulanıyor mu? Kusacak gibi misin?"

"Bilmem. Anlayamıyorum."

"Bence kusacak olsan anlardın." 

Altımdan örtüyü çekip üzerime örttün. "Birazdan uyuyakalırsın zaten."

"Akşamını mahvettim." Gibisinden bir şey dedim sen örtüyü bırakmak üzereyken, kendimi sana yük gibi hissetmiştim bir anlığına. "Özür dilerim."

Derin bir nefes alıp yatağa oturdun. "Hep aynısın, bunca zaman oldu, hâlâ ne yaparsam yapayım seni bu düşünceden kurtaramıyorum." 

Bu konuda sana hak veriyordum, hâlâ veriyorum. İlişkimiz boyunca inişli çıkışlı bunca şey yaşamış olsak da o akşam, ve ondan önceki aylarda neredeyse hiç tartışmamıştık. Her şey çok yolundaydı ama bu, yani kendimi sana bir yük olarak görmem durumu senden bağımsızdı. Kendime biçtiğim değerle alakalıydı, ben kendimi yetersiz gördüğüm, sevmediğim için sanki sen de bir noktada bana, benim kendime hissettiğim şeyleri hissediyormuşsun gibi geliyordu. Senin için elimden geleni yapıyordum mesela, ama sen karşılık vermek istediğin zaman bunu hak etmediğimi düşünüyordum. Başta Jimin bunun 'enayilik' olduğunu söylese de zamanla çözmüştüm durumu, o tarz bir şey değildi. Benimle alakalıydı, bu yüzden istesen de düzeltemezdin sonuç olarak.

"Harika bir akşam geçirdim, Jungkook." diye ekledin. "Sarhoşken çok tatlı oluyorsun ayrıca. Uyu hadi." 

Uzanıp saçlarımı alnımdan çektikten sonra şakağıma bir öpücük kondurdun, ben de dakikalar içerisinde uyuyakaldım zaten.

Ertesi sabah alarma değil, senin sesine uyandım.

Gerçi sabah da sayılmazdı.

"Jungkook!" diyerek daldın odaya, sesin oldukça keyifli geliyordu. Başım çatladığı için kafamı iyice yastığa gömdüm. Perdeyi açtığını duydum.

"Uyan artık." 

"Beş dakika." 

Yatağa atladın, yüzüstü uzandığım için tüm ağırlığını sırtımda hissettim. 

"Beş dakika falan yok, uyan. Acilen. Saat kaç biliyor musun sen?"

"Daha alarm çalmadı, sabahın körü muhtemelen." diye mırıldandım kafamı iyice yastığa gömerken.

"Saat öğlen iki Jungkook."

Birden tüm uykum açıldı ama sırtımda uzandığın için yerimden fırlayamadım, kafamı yastıktan kaldırdım sadece. "Kaç dedin?"

Cockeye's Song | TaekookWhere stories live. Discover now