Buna bir cevap vermedim, sen kapüşonunu tekrar kapatıp sokaktan çıkarken arkandan baktım sadece. Nasıl hissetmem gerektiğini bile bilmiyordum. 

Ben de senin ardından ayaklandım, Yoongi'nin olduğu barı aradım beş dakika kadar. Bir arka sokakta buldum onu, benim oturduğum yerden daha büyük ve pahalıydı burası. İçeri girer girmez korkunç bir kalabalıkla karşılaşsam da Yoongi'yi zorlanmadan bulabildim. Bar tezgahının önünde oturuyordu o da.

Cüzdanı önüne bıraktım, müzik sesi epey yüksekti. Dönüp bana baktı, seni görmeyi beklediği her halinden belliydi.

"Ne yapıyor bu sende?" diye sordu, doğrudan.

Yanındaki bar taburesine oturdum. "Taehyung'la karşılaştık, gelebilecek gibi hissetmediği için ben aldım."

Bir süre daha yüzüme bakmaya devam etti, geçmeye yüz tutmuş morlukları inceliyordu muhtemelen.

"Sağol." dedi. "Gidebilirsin."

"Konuşmak istiyorum."

"Benim istemediğimi çok iyi biliyorsun." Sesi öfkeli geldi. Yoongi yorgun görünüyordu. Evet, genelde de öyle bir havası olurdu ama bu seferki daha farklıydı. Yıpranmıştı, üzgündü, mutsuzdu. Seninle birlikte onun da acı çektiğini görebiliyordum. 

"En başından anlamıştın." dedim, onu duymazdan gelerek. "Farklı bir şeyler olduğunu yani, daha beni görür görmez belli ettin bunu. Bu kadar sinirli olmanın sebebi ne?"

Yoongi'nin beni kıskandığını, yerimde olmak istediğini pek düşünmüyordum açıkçası, kızdığı şey farklıydı.

"Taehyung'un hayatını sikip attığın için olabilir mi?"

"Süper, yine ben. Ben yaptım her şeyi çünkü, değil mi? Tek başımaydım hepsinde."

"İkinizin de suçlu olması zerre umurumda değil." Dedi çekinmeden. "Ben onun yaşadıklarına tanık oluyorum, o yüzden isterse seni çok üzmüş, ağzına sıçmış olsun yine onu tutarım."

Biliyordum zaten.

"Biliyorum." dedim. "Hâlâ onu sevdiğinin farkındayım, sen adım atmaya cesaret edememişken benim onunla olmam ve sonucunda bunların yaşanması da seni delirtiyor." 

"Evet, aynen öyle." dedi. "Ben senelerce, üniversitenin başından beri Eunbi'yle araları bozulmasın diye kendimi hep arkaplana atmışken senin damdan düşer gibi her şeyin içine sıçman beni delirtiyor."

"Sen ona açılsaydın da aynısı olmayacaktı." dedim inanılmaz bir açıksözlülükle. "Ben hayatına girdiğim an kafasını karıştırabildim, kendin söyledin bana bunu. Sen ise en yakın arkadaşısın onun."

"Harbiden siktir git Jungkook, bir de ben vurmayayım."

"Aranız nasıl?" Diye sordum, hâlâ alkolün verdiği bir umursamazlık vardı.

"Bok gibi, mutlu musun?"

"Değilim elbette, böyle bir dönemdeyken sana ihtiyacı var."

"Kendimi düşüneceğim bu kez, dilediğin kadar dil dökebilirsin ama yanında olmayacağım. Kendi hatası, daha doğrusu hatanız yüzünden bu konuma düşmüşken benden medet ummayın. Benim de bir sınırım var, zaten yüzünü bile o halde görünce içim parçalanıyor. Bir de omzumda ağlamasına izin veremem, çünkü siz sonrasında birbirinizi toparlıyorsunuz ama beni kimse toparlamıyor."

Gözlerinin dolduğunu gizlemek için elindeki bardağa dikti bakışlarını, kendimi berbat hissettim söyledikleri yüzünden.

"Tam tersi konumlarda olsaydınız eğer-..."

Cockeye's Song | TaekookWhere stories live. Discover now