"Babası da böyleydi bunun." diyip genç kız gibi kıkırdadı. Ben de ona eşlik ettim.

Beş dakika kadar sonra Uraz merdivenlerde göründü. Üzerinde bir açık renk bi jean ve beyaz tişört vardı. Ah kasları mı belli oluyordu onun? Kadınların dikkatini çekmek için mi yapmıştı? Çalışan kızlar bakıyor muydu acaba? Şöyle gözlerimi etrafta bir gezdirdim de kızlar ortalıkta yoktu. Rahat bir nefes aldım.

"Sonunda gelebildin oğul. Açlıktan ölecektik yahu." dedi babam.

"Senin yüzünden saatlerdir böreklerle bakışıyorum lan." diye araya girdi Melih.

"Geldik işte uzatma Melih. Uyuykalmışım baba." diyerek masaya oturdu Uraz.

Kahvaltıya Raber babamın 'afiyet olsun' demesiyle başlamıştık. Melih tabağına beş tane börek koyup omlete daldı. Börekleri yerken herkesin yüzünü inceliyordum. Annem fark etmiş olacak ki olaya el atmaya karar verdi.

"Ellerine sağlık Adelina. Çok güzel olmuş börekler."

"Oo yenge sen mi yaptın? Valla çok güzel olmuş. Sen bilir miydin böyle şeyler ya?" diye araya girdi Melih.

"Tabiki de biliyo Melih. Sen benim nişanlıma beceriksiz mi demeye çalışıyorsun?" diyerek Melih'e laf sokmaya başladı Uraz.

"Yok be abi ne beceriksizi. Benim yengem o bir kere. Benim yengem olacak kişinin kusursuz olmaması imkansız." diyerek megalomanlığını konuşturmaya başlamıştı.

"Sen kalk da egon otursun Melih." diye homurdandığımda Uraz bana göz kırptı gülümseyerek.

"Aman hiç bir lafın altında kalma zaten. İyice Uraz'a benzemeye başladın sen." 

"Hey neyi varmış benim ağabeyimin Melif Efendi?" diye araya girdi Elif.

"Senin abin olması dışında mı?" diye güldü Melih.

"Hah. Neyi varmış benim görümcemin? Sen kendine bak." diyerek burun kıvırdım. Melih tam bişey söyleyecekti ki Raber babam araya girdi.

"Karı gibi laf yetiştirme de sus Melih. Kızıma da gelinime de bulaşma."

Bundan sonrası sessiz geçmişti. Kahvaltımız bittiğinde Urazlar çarşıya çıkmışlardı babam da tarlalardan birine gitmişti. Çalışanlar masayı toplamış annem de telefonla konuşuyordu. Konuşmasını bitirdiğinde heyecanla bize döndü.

"Kızlar kalkın bakalım oturmanın zamanı değil. Önde gelen aşiretlerin hanımları gelecekmiş bugün bize. Malum gelinimi merak ediyorlar. Ben şimdi mutfaktakilere hazırlık yapmalarını söyleyeceğim. Sizde hemen gidin hazırlanın."

O kadar hızlı konuşmuştu ki hızına yetişememiştik. Hem ne gibi bişey giymeliydim acaba? Aşiretimize laf gelmesini istemezdim. Sonuçta bugün ben temsil edecektim. Aşiretimiz? Nasıl da benimsemiştim?

"Şey anne ne tarz bişeyler giymeliyim? Ben buraları pek bilmediğim için karar veremedim açıkçası."

"Sen ne giyeceğini bilirsin kızım. Çok günlük bişey olmadığı sürece sorun yok."

"Tamam o zaman." diyip odaya geçtim.

Duşumu yeni aldığım için tekrar almaya gerek yoktu. Sarı pantolunu giyip üstüne de sarılı, açık mavili gömleğimi giydim. Altına da siyah ayakkabılarımı giyip saçımı at juyruğu yaptım. Eyeliner çekip mavi göz kalemiyle de gözlerimin rengini belirginleştirgim. Dudak parlatıcımı da sürüp parfümümü sıktığımda hazırdım.

Elif de dizlerinin biraz üstünde biten, üzerinde kelebek desenleri olan, lacivert bi elbise giymiş saçlarını açık bırakmıştı. Ayağında dolgu topuklu lacivert bi ayakkabı vardı ve kesinlikle mükemmel görünüyordu.

HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlandı) #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin