HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlan...

By eylulayazzz

7.3M 212K 17.6K

Canından çok sevdiği kadını bir anlık şehvete kapılıp aldatan bir adamdı Ege. Güvendiği, hayatımın aşkı dediğ... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
KUTLAMA (Elif'ten)
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
BALLARIM :)))
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
TATLILARIM :))
ALINTI
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
ALINTI
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
MÜJDEEEEE :)))
ALINTI
57. BÖLÜM
ALINTI
58. BÖLÜM (Part I)
ALINTI
58. BÖLÜM (PART II)
ALINTI
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM (Melif Çifti)
61. BÖLÜM
62. Bölüm
63. BÖLÜM
İmkansız'ım

Final

42.2K 1K 85
By eylulayazzz


(Sizleri çok beklettiğimi biliyor ve affınıza sığınıyorum.)

Yolun ortasında baygın yatan kadını görünce şirkete gitmekten vazgeçmiş, rotasını tekrardan hastaneye çevirmişti Uraz. Kimdi bilmiyordu ama sağlam bir dayak yediği belli oluyordu kadının. Zavallıyı öyle bir dövmüşlerdi ki üzerinden tır geçmiş gibiydi. Ciddi bir sorun olduğunu düşünmüyordu, sanki vücudu bu acıya dayanamamış ve gücü tükendiği için yol ortasında düşüp kalmış gibiydi. Ki zaten hastaneye vardıklarında doktor da aynı şeyi söylemişti. Vücudunda çok fazla darp izi vardı ve kadıncağız neredeyse açlıktan ölmek üzereydi. Zaten şirkete gitmek istemeyen Uraz aylardır bağışıklık kazandığı hastane kokusunu derince soluyup karısının yattığı yoğun bakım ünitesinin önüne gitti.

İlerleyen günlerde baygın kadın kendine gelmiş, Uraz'a defalarca teşekkür etmişti. Öğrendiğine göre kendisini zorla evlendirmek isteyen ailesi kabul etmediğinde onu odasına kilitlemiş ve bir lokmacık ekmek vermemişlerdi. Üstelik bununla da yetinmemiş kızları kabul etmedikçe sürekli darp etmişlerdi. Daha doğrusu tüm bunları Canan'dan, baygın kadından, öğrenmiş doğruluğunu da sorgulamamıştı. Kendi derdiyle o kadar derbeder bir haldeydi ki gözü başka hiçbir şey görmüyordu. Adelina hala uyanmamıştı, Adekan her geçen gün kötü oluyordu ve tüm bunları izlemekten başka bir şey yapamayan Uraz her saniye tükeniyordu.

Günler ardı ardına birbirini kovalarken Canan kendini iyice toparlamış, kendisine yardım eden adamın da neyi olduğunu hemşirelerden öğrenmişti. Adamın durumuna o kadar üzülmüştü ki onun için ne yapabileceğini düşünürken aklına gelen fikirle hemen doktoru çağırmış, Adekan için uygun bir donör olup olmadığını öğrenmek istemişti ve kader bu ya Canan minik bebeğe bir umut olmuştu.

Doktor Uraz'a müjdeli haberi verdiğinde dünyalar Atalar ailesinin olmuştu sanki. Raber Ağa ve Zehra Sultan böylesine ince düşünceli olduğu için Canan'a defalarca teşekkür etmişler, torunlarını sağlığına kavuşturduğu için ne isterse yapacaklarına söz vermişlerdi. Verdikleri bu sözün kendilerine bir torun, ailelerine bir birey kazandıracağından o zamanlar haberdar değillerdi tabii.

Sonunda operasyon başarıyla tamamlanmış, sonrasındaki süreç de sorunsuz atlatılmıştı. İlikler uyuşmuş Adekan aylar sonra en azından kesintisiz birkaç saat uyuyabilecek kadar kendini toparlamıştı. Elif yeğeni için seferber olurken Melih bir yandan Uraz'ı toparlamaya çalışıyor bir yandan da holdingle uğraşıyordu. Canan'ı da ailelerinden biri olarak gören Raber Ağa ise onu da yanlarına almış ve artık Mardin'e dönme vaktinin geldiğini, oradaki işlerden aylardır uzak olduğu için aksilikler başladığını söyleyerek memleketine dönmüştü. Tüm bu güzel gelişmelere rağmen mutluluklarını gölgeleyen tek şey Adelina'nın durumunda herhangi bir iyileşme olmayışıydı.

Uraz kadınının yaklaşık iki aydır bu durumda olmasına artık katlanamıyor ve her geçen gün kafayı yiyecek duruma geliyordu. Adelina gözlerini açmadıkça daha da hırçın biri oluyor ve asla zapt edilemiyordu. Kendisini bir parça da olsa teselli etmesini sağlayan şey karısına bu kahpeliği yapan adamı bulmak ve onu elleriyle öldürmüş olmaktı. Evet, doğruydu. Uraz rahmetli kayınpederinin bir davada mahkum ettiği, silah kaçakçılığından tutun da uyuşturucu kaçakçılığı gibi birçok suça bulaşmış şerefsiz bir adamın intikam hırsıyla yanıp tutuşan ve karısını bu hallere getiren o iti acımadan, bir saniye bile düşünmeden gebertmişti. Zaten hali hazırda yanında bekleyen Melih ter bir şey olması halinde Uraz'ın zarar göreceğinden endişe edip onu hastaneye karısının ve çocuklarının yanına gönderip hem cesetten kurtulmuş hem de tüm izleri Raber Ağa'nın da yardımıyla tek tek yok etmişti. ...

"Size geldim sevgilim. Dilimde duamla, kalbimde bitmeyen bir umutla size geldim. Uyan artık güzeller güzelim, uyan ve o boncuk mavisi gözlerinle bak bana yeniden. Aşkla bak, sevgiyle bak, umutla bak, sevinçle bak, hüzünle bak, nefretle bak ama yeter ki bak. Ölüyorum sevgilim. Sen gözlerini açmadıkça, minik ellerinle şişmiş karnına dokunmadıkça, oğlumuzu göğsünden huzurla uyutmadıkça, bana bir parça olsun tebessüm etmedikçe ölüyorum ben. Oğlumuzun iyileşmesinin sevincini bile yaşayamıyorum tam anlamıyla, kızma bana sevgilim. Sen ve kızım bu haldeyken ben nasıl mutlu olurum. Allah bir canımı bana bağışlamış, diğer ikisiyle hala sınıyorken ben nasıl rahat nefes alırım. Ne olur uyan artık Adelina'm. Yetmedi mi bu küslük? Yetmedi mi bunca çektiğim? Bir hata ettim, hayatımı ellerimle mahvettim. Hatamı anladım, düzeltmek için uğraşırken Allah beni evladımla sınadı. Aylarca bununla savaştım tam bebeğimiz abisini kurtaracak diye ümitlendim bu sefer hem daha doğmamış oğlumun canıyla sınandım hem senin ve dünyaya gözünü açmamış kızımın. İsyan edip suçum bu kadar büyük müydü demeye yüzüm yok. Çok büyüktü benim suçum sevgilim. Kendini bana adamış, kalbimin baş köşesinde taht kurmuş bir kadının değil de bir orospunun sözüne inandım ben. Dilim lal olsaydı da demeseydim dediğim onlarca laf ettim sana. Ben bu dünyada da öbür dünyada da yanmayı hak ettim yaptıklarımla. Ama nereden bilebilirdim bu denli yanacağımı. Hadi canlarımın canını geçtim bir yandan da en büyük hayalimle sınandım. Tüm o tedavi süreçlerinde deliler gibi senin hamileliğinde geçireceğimiz mutlu zamanların hayaliyle yaşarken iki çocuğumda da yaşayamadım ben bunu. Oğlum benden uzakta tamamlarken gelişimini, kızım da yanımda ama bir o kadar uzakta tamamlıyor. Yakında sekizinci ayına gireceksin hamileliğinde ve ben ikisinde de sana canının istediği, aşerdiğin bir şeyi getiremedim. İkisinde de doya doya okşayamadım, sevemedim karnını. Ben zaten bu kadar çok yanarken gel sen de odun atma sürekli beni yakan ateşe. Uyan ne olur! Sen uyan, ben gözlerini bir kere göreyim, doya doya bir kez bakayım sana yeminle razıyım ölüme. Allah o saniye alsın canımı. Ömrüm yolunuza feda olsun ama ne olursun sen uyan."

Uraz gözyaşları içinde içini dönerken karısına, tuttuğu minik ellerin hareket ettiğini fark edememiş anlattıkça anlatmış, anlattıkça ağlamıştı. Gözlerini açtığında nerede olduğunu bir anda anlayamayan Adelina Uraz'ın sesini duyduğunda o iki adamı hatırlamış, yaşananlar film şeridi gibi geçmişti gözlerinin önünden. Kocasının anlattıklarıyla bir yanı sevinmiş, bir yanı hüzünle dolmuştu. Adekan'ının iyileşmesiyle dünyalar onun olurken, bebeklerinden birini kaybetmesiyle yıkılmış, diğer bebeğinin hala onu bırakmamasıyla avunmuştu. Uraz başını karısının eline dayamış ağlarken bu sahneye daha fazla dayanamayan Adelina diğer eliyle ağzındaki maskeyi çıkarmış, 'ağlama' diye fısıldamıştı. Uraz geçen iki aylık süreçte karısının sesini o kadar çok duyduğunu iddia etmiş ve hayal kırıklığına uğramıştı ki kafasını kaldırıp bakmadı bile, biliyordu yine hayal görüyordu.

"Ağlama Uraz." diye ikinci defa aynı sesi duyduğunda kafasını kaldırmış ve karısının kendine bakan boncuk mavisi gözleriyle karşılaşmıştı.

Şaşkınlıktan ve sevinçten ne yapacağını bilememiş put gibi kalakalmıştı. Şaşkınlıktan gözlerini kocaman açmış, bir şey söylemek istiyormuş da söyleyemiyormuş gibi defalarca ağzını aralamış sonrasında geri kapatmıştı. Nihayet bir nebze de olsa kendine gelmeyi başardığında hızla karısına sarılmış, onun kısık inlemesiyle hızla geri çekilmişti.

"Özür dilerim, çok özür dilerim sevgilim. Canını yaktım değil mi? Çok mu acıdı hı? Neren acıyor?"

Adelina kocasının bu şaşkın ama bir o kadar tatlı halini gördüğünde tebessüm etmek istemiş ama sanki bunu unutmuşçasına hiçbir şey yapamamıştı. Uraz özür seansına kısa bir ara verdiğinde ve aklı başına gelmeye başladığında hızla doktorunu çağırmış ve eline aldığı telefonla herkese müjdeli haberi vermişti. Duydukları haberin güzelliğiyle Elif ve Melih yarım saat içinde hastaneye gelmiş, Raber Ağa ve Zehra Sultan ise soluğu havaalanında almışlardı. Doktor artık hayati tehlikenin geçtiğini, hayati fonksiyonların yerine geldiğini ve hatta Adelina'nın normal odaya alınabileceğini söylediğinde adeta bir şölen havası oluşmuştu hastanede. Aynı haber ışık hızıyla gazetelerde ve Mardin'de duyulurken kara bulutlar dağılmış, güneş yavaştan kendini göstermeye başlamıştı.

...

Aylar geçtikçe her şey yavaş yavaş yoluna girmeye başlamış hatta belki de eskisinden daha güzel olmuştu. Adekan tamamen sağlığına kavuşmuş, minik kızları dünyaya gözlerini açmış ve Melih'le Elif'in bir bebeği daha olmuştu. Geçen bu süreçte düzelmeyen tek şey Adelina ve Uraz arasındaki aşılmaz duvarların tam anlamıyla yıkılmamış olmasıydı. Evet birçok sorunun üstesinden gelmişler ancak hala tam anlamıyla eski günlerine dönememişlerdi. Adelina hala Uraz'a tam anlamıyla açamamıştı kollarını ve artık bu durum Adelina da dahil herkesi üzer olmuştu. Neyse ki bu gidişata daha fazla dayanamayan Uraz yine hissettiklerini karısına anlatmış Adelina da daha fazla dayanamamıştı hayatının aşkının bu denli üzülmesine. Seviyorum seni demişti Uraz, saç diplerinden parmak uçlarına kadar seviyorum, taparcasına. Kırgın bakan mavilerine vurgunumdedi Uraz, sinirlenince ısırdığın dudaklarına, gülümsediğinde kıstığın gözlerine, stresliyken oynadığın parmaklarına.. her bir hücrene aşığım dedi, sıcacık gülümseyişlerine, göğsüme koyduğun başına. Hasretim dedi Uraz, benim için atan kalbinin atışlarını hissetmeye hasretim. Düşmanım dedi Uraz, sana kötü laflar eden dilime, yalancılara kanan aklıma, tüm benliğimi ele geçiren kıskançlığıma düşmanım. Pişmanım dedi Uraz, it gibi pişmanım. Gel dedi, sar beni ince kollarınla, minik parmakların yanaklarımı okşasın, dudaklarının sıcaklığına kavuşsun dudaklarım. Özledim dedi. Nefesimi keser oldu yokluğun dedi. Yanımdasın dokunamıyorum, yanımdasın öpemiyorum, yanımdasın sevemiyorum; hoş ben seni sevmelere doyamıyorum dedi. İnan bana, gör pişmanlığımı, bak bir kere gözlerimin içine dedi. Dene dedi ne olur, beni affetmeyi geçmişi geçmişte bırakmayı dene. Sev beni yeniden, sar beni sıkıca dedi. Tek kişilikmiş benim dünyam dedi, sen gidince viran oldu gündüzlerim, azap oldu gecelerim. Umut ver bana dedi, affetmeyi deniyorum, unutmayı deniyorum. Ve Adelina'nın gönlünü fetheden o cümleyi kurdu en sonunda. Sen inan dersin de ben iman etmez miyim kadın?

...

Gülerek, her geçen gün daha da mutlu olarak geçen günlerin sonunda yeni bir bebek katıldı aralarına. Canan'ın yaptığı bir hata sonucunda hamile kaldığı ve utancından bebeğinin yüzüne bakamayacağını bildiği için Raber Ağa ve Zehra Sultan'a emanet ettiği minik bir bebek. Yıllar önce hastane odasında verdiği sözleri hatırlatmış, bebeğini Adelina ve Uraz'a vermelerini, oğlu büyüdüğünde asla kendisinden bahsetmemelerini, annesinin evli bir adamdan hamile kaldığını bilmemesi gerektiğini ve hayatlarında bundan sonra olmayacağını söylemiş; kalması yönündeki tüm ısrarlara kulak tıkamış ve gitmişti. Minik bebek Uraz ve Adelina'ya teslim edilmiş, onların nüfusuna geçirilmiş ve Cankat ismini almıştı. Canan onlara iki can, iki oğul vermişti. Biri hastalıkla boğuşan Adekan, diğeri ise bir günahın en masum ve günahsız meyvesi Cankat'tı.

...

"Ben Uraz Atalar, bundan tamı tamına 30 yıl önce bir çift mavi göze vuruldum. Onu benim yapmak için çabaladım durdum, bir saniye bile pes etmedim. Onu üzmeyeceğime yemin etsem de yeminimi tutamadım ve belki de en çok ben üzdüm. Ama ne o benden vazgeçti ne de ben ondan vazgeçebildim. Biz bitmeyecek bir aşkla kenetlenmiştik birbirimize. Tanrı bir yazmıştı kaderimizi, ayrılmamız imkansızdı. O bensiz nefes alamadı, ben onsuzken aldığım nefes haramdı."

Konuşmasına kısa bir ara verip Adelina'sına, yılların eskitemediği güzelliğine baktı Uraz ve devam etti.

"Birbirinden güzel üç yavrumuz oldu. Allah her geçen günümüzü sevgiyle aşkla, huzurla süsledi. Her saniye biraz daha tutundum onlara, seve seve göğüsledim tüm sorumluluklarımı. Ama artık yoruldum. Kendimden çok güvendiği çocuklarıma, gençliğimi adadığım holdingimi emanet edip karımla birlikte kafa dinlemeye karar verdim."

Etraftaki uğultuları önemsemeyip kardeşim dediği adama baktı.

"Babaları nasıl beni bir an bile yalnız bırakmadıysa çocukları da çocuklarımı yalnız bırakmayacak eminim. Benim üç çocuğum ve Melih'in iki çocuğu bundan böyle Atalar Holding'in varisleridir."

Uraz'ın holding kutlamasında kurduğu bu cümleler yepyeni bir dönem başlatmıştı hayatlarında. Bolca hüzün, acı, ayrılık ve aşk barındıran...

Continue Reading

You'll Also Like

446 71 8
📍Aşk şeriatın sancılı göbeğindeki yanardağ idi ikisi hem helal hem haram 📍 Kan damlaları sıçradı kiminin yüreğine kimin yüzüne Nereye sıçradığı ya...
1.2M 54.5K 61
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
169K 8.9K 31
Ateşe Aşık Kelebeğin Hikayesi .. Acının üzerine kurulan bir hayat. Aile sevgisi almamış, yıllarca kendi ayakları üzerinde durup savaşan bir gen...
178K 5.4K 55
Sen benimsin, aksini düşünen sonunuda düşünsün. +18 Cinsellik fazla bulunuyor bunu bilerek okuyalımm. Askeri kurgu Çocukluk aşkı Arkadaşlıktan doğan...