KAYIP RUHLAR LİSESİ

By Erkanaksuyzr

2.5M 167K 141K

#2 +18 şiddet içerir Karanlık hüküm sürer ruhunu kaybetmiş bedenlerde. Bakanlar onları güçlü sanırlar. Hasta... More

Uyarı
Krl - 1-Elfida 1.bölüm
Krl-1-Elfida 2.bölüm
Krl-1-Elfida 3.bölüm
Krl-1-Elfida 4 bölüm
Krl-1-Elfida - 5. Bölüm
Krl-1-Elfida -6. Bölüm
Krl-1-Elfida -7. Bölüm
Krl-1-Elfida - 8. Bölüm
Krl-1-Elfida - 9. Bölüm
Krl-1-Elfida - 10. Bölüm
Krl-1-Elfida -11. Bölüm
Krl-1-Elfida - 12. Bölüm
KRL - 13
KRL - 14
KRL_15
KRL - 16
KRL - 17
KRL - 18
KRL - 19
KRL - 20
Anket
KRL-21
Grubunuzu Seçin
KRL-22
Bir YAZAR Okuyucularının Düşüncesi Kadardır.
KRL - 23
KRL-24
KRL - 25
KRL - 26
KRL 27
KRL 28
KRL 29
KRL 30
Anketül Hause
KRL 31
KRL 32
KRL 33
KRL
KRL 34
KRL 35
KRL 36
KRL 37
KRL 38
KRL 39
KRL 41
KRL 42
Kitap Oldu Ve Satışta
KRL 43
Nick Name
KRL 44
KRL 45
KRL 46
KRL 47
KRL 48
KRL 49
KRL 50
KRL 51
Yarışma Sonucu (Kazananlar)
KRL 52
KRL 53
KRL 54
KRL 55
KRL 56
KRL 57
KRL 58
KRL 59
KRL 60
KRL 61
KRL 62
KRL 63
Youtube Kanalım
😐😐😐😐😐😑😑😑😑
KRL 64
Anket2
KRL 65
KRL 66
KRL 67
.
KRL 68
KRL 69
Anket Şeysi
FİNAL -1
Okumaya Doyamayacağınız KİTAPLARIM
Krl LUCİFER
Müjde

KRL 40

22.7K 1.7K 2K
By Erkanaksuyzr

Derin bir nefes alarak tüm gücünü toplayıp kendini açtığı gedikten yukarı doğru itti. Gedik kısmında fazla toprak kalmadığı için eli dışarı çıkmıştı, sonra diğer elini çıkardı. Kenarlardan destek alarak kafasını dışarı çıkardı. Eliyle yüzünü temizleyip korsan gözlüğünü ve maskeyi çıkardığında Çelik’in ona doğru koştuğunu gördü. Elfida tam konuşacağı sırada Çelik ağzını kapatarak, “Sakın sesini çıkarma. Çok garip şeyler oluyor burada.” diyerek susturdu.

BÖLÜM 40

Çelik, elli metre mesafedeki maskeli adamları gösterdi.  Maskeli ve silahlı adamlar, devriye atar gibi geziyorlardı. Çelik Elfida’nın kolundan tutarak mezardan çıkmasına yardım etti. Kısık bir sesle, “Sen Afgan’ı mezardan çıkar, ben de Memo’yu çıkarayım. Dikkatli ol, görmesinler bizi.” diyerek uyardıktan sonra sürünerek Memo’nun gömülü olduğu mezara doğru gitti. Elfida ne olduğunu anlamaya çalışırken, sürünerek Afgan’ın olduğu mezara gidip elindeki keserle toprağı kazmaya başladı. Kısa sürede ikisini de mezardan çıkardıklarında, Afgan ile Memo bayılmak üzereydiler.

Durumu onlara da anlattıktan sonra kısa bir süre gizlenerek dinlendiler. Dinlenme esnasında Elfida durum değerlendirmesi yapmayı önerdi. Çelik ve diğerleri başlarını sallayarak onayladılar. Elfida, “Bana bakın, ne olduğunu bilmiyoruz. Bana kalırsa Cellat’ın oyunu. Yani başka bir sınav.” diye fikrini söyledi.

Çelik, hayır manasında kafasını sallayarak, “Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Tamam, sırlarla dolu, ne yapacağı belli olmayan bir adam ama bizi ölüme terk edecek kadar da değil. Düşünsenize, biraz daha geç olsaydı bazılarımız mezardan çıkamayabilirdi. Ayrıca bizden hiç kimseyi göremedim ortalıkta. Bence başka bir şey dönüyor.” dedi.

Afgan Sado yerinde duramıyordu. “Hele bana bakın. Burada böyle gös gös oturmayacağız, değil mi? Arkadaşlarımızın başı belada olabiler. Bana sual edin. Bence gizlice, saklanarak varalım yakınlarına. Olayı anlamaya yardım olar bizlere.” dedi bozuk Türkçesi ile. Ayı Memo, “Sado haklı. Gidelim, mevzuyu anlayalım. Ne yapacağımıza o zaman karar veririz.” diyerek Sado’ya destek verdi. Elfida ve Çelik, bu fikri kabul edip harekete geçtiler. Sessizce ve gizlenerek ilerlemeye başladılar. Biraz yaklaştıklarında Elfida hepsini durdurdu. Fısıltıyla, “Bu üniformaları hatırlıyorum. Bunlar Yıldız Avcılarının üniforması.” dediğinde diğerleri hiçbir şey anlamadan, öylece baktılar.

Memo, “O nedir ya, Yıldız Savaşçıları gibi?” diyerek dalga geçti. Elfida kızarak, “Geri zekalı, eğer bunlar gerçekten Yıldız Avcıları ise başımız büyük belada demektir. Bunların acımaları yok. Esir almazlar, direkt öldürürler. İnanın bana, hiç acımadan hepimizi öldürürler.” dedi endişeli bir şekilde bakmaya devam ederek.

Afgan Sado cesur davranarak, “Kim olurlarsa olsunlar. Ben arkadaşlarımı onlara bırakmam.” dedi. Kendine güveni tamdı, silahtan çıkacak bir mermi gibi sabırsız duruyordu. Memo da aynı cesareti göstererek yumruk yaptığı elini diğer elinin avucuna sertçe vurarak, “Ben yıldız mıldız dinlemem. Beton Uğur orada, diğerleri orada. Ben karı gibi kaçmam. Ne yapacaksak yapalım bir an önce.” dedi.

Çelik sessizce bekliyordu. Elfida sakin bir şekilde, “Böyle bağırıp çağırırsanız kimseye faydamız olmaz. Bizi yakalarlar. Bana bakın, iki gruba ayrılıp bizimkilerin yerini öğrenmeye çalışalım. Sonra burada buluşalım. On dakika sonra burada buluşacağız, anlaştık mı?” diye sordu. Çelik, “Bana uyar. Madem iki gruba ayrılacağız, sen benimle gel. Sado ve Memo da birlikte gitsinler.” dedi.

Elfida itiraz ederek, “Hayır, benim daha güzel bir fikrim var. Cellat’ın bizi ayırdığı gibi ayrılacağız. Ben Sado’yla gideceğim, sen de Memo’yla. Bakın, ne görürseniz görün on dakika sonra burada buluşalım. Beraber hareket edersek güçlü oluruz. Aksi takdirde bizi yakalamaları çok kolay olur.” dedi.

Elfida’nın bu fikrine kimse itiraz etmedi. Çelik ve Memo otelin sağ tarafına doğru, Elfida ve Sado da sol tarafına doğru ilerlediler. Çelik ve Memo gözden kaybolunca Elfida yönünü değiştirerek devriye atan adamlara doğru gitmeye başladı. Sado, “Neden o yana gidersin? Aramalara yakalanmak istersin yoksa?” diye sordu.

“Sessiz ol, bir planım var. Bu adamlar iki kişi, biz de iki kişiyiz. Sen bunlardan birini yere serip etkisiz hale getirebilir misin onu söyle?”

“Ben bu adamların ikisini birden sererim yere. Sen planı de hele.”

“Önce şu adamları bir yakalayıp bayıltalım, anlatırım planı. Bak şimdi, sen saklanarak adamlara yaklaşacaksın. Karanlıkta seni fark etmezler. Ben de onların yanına gidip onları oyalayacağım. Ben onları meşgul ederken sen saldıracaksın. Sen saldırınca ben de harekete geçeceğim. İkisini de bayıltacağız, tamam mı?”

Sado başıyla onaylayıp seri hareketlerle adamlara yaklaşmaya başladı. Bir ağacın arkasına saklandığında, cebinden kağıda sarılı bir hap çıkartarak susuz bir şekilde yuttu. Beklemeden yaklaşmaya devam etti. Elfida, Sado’nun yaklaştığını görünce harekete geçerek adamlara doğru yürümeye başladı. Adamlar Elfida’yı fark edince silahlarını doğrultup durmasını emrettiler. Elfida ellerini havaya kaldırarak, cilveli bir şekilde adamlara doğru yürümeye devam etti. Adamlardan biri, “Kal orada, kimsin sen? Ne arıyorsun burada?” diye sordu.

Elfida yürümeye devam ederek sesini biraz değiştirip, “Ben çok korkuyorum. Arkadaşlarımı ve öğretmenlerimi bulamıyorum. Bana yardım edin.” derken iyice yaklaşmıştı.

Adam güldü. “Tavşana bak, kendi ayağıyla geldi. Uzat ellerini.” diyerek kelepçe takmak istedi. Elfida ellerini uzattığı sırada Sado diğer adamın kafasına büyük bir odun parçasıyla sertçe vurdu. Kelepçe takmak isteyen adam ne olduğunu anlamaya çalışırken Elfida işaret ve orta parmağıyla önce adamın kalbine, sonra da çenesinin hemen altına, boğazına seri ve sert bir şekilde vurdu. Adam nefes almakta zorlanarak kısa sürede yere yığıldı.

“Sado, hemen bunları kimsenin görmeyeceği bir yere götürelim.” diyerek bayılttığı adamı ağacın altına doğru sürüklemeye başladı. İki adamı da ağaçların altına getirdikten sonra, “Bak, şimdi bunların elbiselerini giyip kamufle olacağız. Yani bizi görenler bunlardan sanacak. Sana bir şey sorarlarsa sakın cevap verme. Boğazını göstererek ağrıyor işareti yap ve öksür. Gerisini bana bırak. Anladın beni, değil mi?” diye sordu.

Sado. “Şeytan gibi veletsin. Hepcüğünü anladım.” diyerek adamı soymaya başladı. Yıldız Avcılarının elbiselerini giydikten sonra adamları sıkıca bağlayarak otele doğru yürümeye başladılar. Sado, aldığı hapın etkisiyle yerinde duramıyordu. Hap, bir çeşit cesaret hapıydı. Uyuşturucu bağımlılarına özel reçete ile satılıyordu. Bir nevi uyuşturucu etkisi vererek uyuşturucudan uzak tutuyordu. Ekstra enerji ve cesaret veriyordu.

Elfida, Sado’daki garipliği fark etmişti. Sado’yu dürterek, “Sakin ol biraz, yoksa yakalatacaksın bizi.” diyerek uyardı. Otel girişinde Yıldız Avcılarından dört tane koruma vardı. Elfida ve Sado içeri girmek isterken kapıdaki adamlardan biri, “Nereye gidiyorsunuz? Neden görev yerinde değilsiniz?” diye sordu. Elfida, Sado’nun konuşmasına müsaade etmeden, sesini değiştirerek (bu özelliği de tiyatro derslerinde almıştı), “Nöbet değişikliği oldu. İstirahat etmeye gidiyoruz.” diye karşılık verdi.

Adam şüphelenip, “Nöbet değişimi için erken değil mi?” diye sorunca Elfida, “Arkadaş rahatsızlanınca rica ettik, çavuş bizim nöbeti üç-beşe aldı.” diyerek ikna etmeye çalıştı. Kapıdaki adam, “Tamam, geçin bakalım.” diyerek müsaade etti.

İçeri girer girmez etrafı kontrol etmeye başladılar. Çelik ve Memo çok fazla ilerleyememişlerdi. Dış güvenlik oldukça fazlaydı. On dakikalık sürenin dolduğunu görünce buluşma yerine gittiler. Buluşma yerine geldiklerinde Elfida ve Sado yoktu. Beş dakika geçmişti ama hala gelen giden yoktu. Memo, “Bunlar yakalanmış olmasınlar? Baksana, kaç dakika oldu gelmediler.” diyerek endişelenmeye başladı. Çelik biraz daha soğukkanlıydı. “Elfida akıllı kız. Kendisine ve Sado’ya zarar gelmesine izin vermez. Gelirler, biraz daha bekleyelim.” diyerek Memo’yu sakinleştirmeye çalıştı.

***

Aziz ve Sıla, öldürülen Kırmızı Eldiven üyelerinin haberi üzerine Elfida’nın sınavını izlemeyi bırakmış, Habeş’le ilgili değerlendirme yapmaya çalışıyorlardı. Çiftliğin bahçesinde gezerek konuşuyorlardı. Aynur yanlarına gelip, “Efendim, müsaade var mı?” diye sordu. Sıla, “Anlat bakalım, neler öğrendin Habeş soysuzu hakkında?” diye karşılık verdi.

Aynur, “Efendim, Cellat Komutan epey bilgi verdi. Bu Habeş denen adamın ailesinin ruhları bizim tarafımızdan arındırılmış. İki kardeşlermiş. Küçük olanı bir aileye evlatlık verilmiş. Büyük olanı yani Habeş, eğitimlerimizden geçmiş ama asi biri olduğu için uyum sağlayamamış. Son sınavda bilerek başarısız olunca gelişmesi için pasif görevler verilmek üzere yurt dışına gönderilmiş. Orada izini kaybettirmiş. Anladığımız kadarıyla ailesinin intikamını almak için yemin etmiş.” diye anlatmaya devam ederken Aziz sözünü keserek, “Anladık, güçlü biri. Sen bize adres bilgisi alabildin mi, nasıl yakalarız onları söyle.” dedi.

“Komutanım, henüz yerini tespit edemedik lakin önemli bir iz bulduk. Küçük kardeşinin izini takip ettik. Yağız adında bir komiser. Bu komiserle daha önce tanışmıştım Elfida’dan dolayı. Telefonlarını dinlemeye aldı arkadaşlar. Ayrıca yakın takibimizde. Habeş ile irtibata geçtiği anda bulmuş olacağız.”

Aziz sinirli bir şekilde, “Peki ya abisini hiç tanımıyorsa, hiç görüşmezse ne olacak?” diye sordu.

Aynur, “Komutanım, siz merak etmeyin. Her yere haber saldık, bulmamız an meselesi.” diye cevap verdikten sonra Sıla’ya döndü. “Efendim, Amerika’dan haber geldi. Operasyon üç gün sonrasına ertelenmiş. Buluşma üç gün sonrasına alınmış tedbir amaçlı. Alya son anda haber almış.”

“Tamam. Git bir an önce Habeş’i bul.”

“Emredersiniz. Bu arada, profesör sizinle görüşmek için bekliyor.”

“Gelsin.”

“Emredersiniz.” diyerek profesörü çağırttı Aynur. 

Profesör Hakan Alakan, elinde dosyalarla içeri girip Sıla ve Aziz’in karşısında dikildi. Sıla, “Hakan Bey, umarım iyi haberlerle gelmişsinizdir. Sizi dinliyoruz.” diyerek konuşmasına müsaade etti.

Profesör Hakan Alakan, “Efendim, Aziz Bey’in hafızası hakkında yaptığımız araştırmalar sonuçlandı. Anladığımız kadarıyla Aziz Bey’in kafatasında bir çeşit tümör var. Bu tümör sonradan yerleştirilmiş. Yani insan eli ile. Bunu yapabilen çok az profesör var. Amaç, kişinin bilinçaltında sakladığı veya söylemek istemediği bilgileri ortaya çıkarabilmektir. Yani Aziz Bey’in bildiklerini ortaya çıkarabilmek için bir nevi doğruluk tümörü yerleştirmişler.” diyerek açıklamada bulunurken Aziz ile Sıla aynı anda, “Çözümü var mı?” diye sordular ve sonrasında göz göze geldiler.

Profesör gülümseyerek, “Evet, ameliyatla tümörü alacağız. Sonra da bir hafta ilaç tedavisi görecek ve bir sorun çıkmazsa geçmişe dair ne varsa hatırlayabilecek.” dedi.

Sıla, “İşte bu harika bir haber. Uzun zamandır böyle güzel bir haber almamıştım. Teşekkür ederim, gidebilirsiniz.” diyerek profesörü gönderdikten sonra, “Çöpçüm, duydun mu? Beni hatırlayabileceksin, iyileşeceksin!” diyerek boynuna sarıldı. Aziz gülerek, “Duydum, evet. Ben de çok sevindim. Lan manyak, en çok merak ettiğim ne, biliyor musun?” diye sordu.

Sıla dudak büzerek, “Bilmem.” diye yanıtladı.

Aziz tekrar gülümsedi. “Seninle nasıl tanıştığımızı merak ediyorum. Birbirimizden nasıl etkilendiğimizi. Ben aşk adamı değilim. Sen bana nasıl aşık oldun?” diyerek yıldızlara bakmaya başladı. Sıla da kafasını kaldırıp yıldızlara bakarak, “İstersen anlatabilirim ama çok güzel bir filmin sonunu söylemek gibi olur. Hem merak etme, yakında zaten kendin hatırlayacaksın. Emin ol, hatırladığında çok güleceksin.” dedi.

***

Elfida ve Sado, otelin odalarını kimseye belli etmeden geziyorlar ama arkadaşlarına ve Cellat’a dair bir iz bulamıyorlardı. Otelin salonuna doğru giderken gürültüler duymaya başladılar. Elfida meraklanarak adımlarını hızlandırdı. Salona girdiklerinde arkadaşlarının, Cellat’ın ve tüm korumaların gözleri bağlı, diz çöktürülmüş bir halde bekletildiklerini gördüler. İçeride en az yirmi tane Yıldız Avcısı vardı. Başlarındaki komutan bağırarak Cellat’a sorular soruyordu. Yıldız Avcıları silahlarını doğrultmuş, bekliyorlardı. Yıldız Avcılarının komutanı cevap alamayınca ateş emri verdi. Kayıp Ruhlar Lisesinin öğrencilerini korumakla görevli tüm korumaları vurdular. Hepsi yere yığılarak can verdi. Elfida ve Sado hiçbir şey yapamıyor, sadece uzaktan bakmakla yetiniyorlardı. Komutan, silahını Cellat’ın kalbine doğru nişan alarak, “Son kez soruyorum! Elfida denen kız, nerede?” diye sordu.

Cellat, “Bir değil, bin canımı da alsanız, ona ve ailesine feda olsun. Uzatma, sıkacaksan sık!” diye bağırınca komutan iyice sinirlenerek ateş etti. Cellat Komutan, yan tarafına yığılarak kafasını yere çarpıp sessizliğe büründü. Elfida bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Susmasının tek sebebi arkadaşlarıydı. Hepsi tir tir titriyordu.

Komutan, silahı Ateş’in başına dayayıp, “Çocuk, sen Elfida’nın yerini biliyor musun? Bak, eğer yerini bize söylersen seni ve arkadaşlarını bağışlarım.” diyerek tabancanın horozunu geriye çekti.

Continue Reading

You'll Also Like

14.8M 599K 54
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...
1.6M 80.4K 42
Kapı aralığından gözüne çarpan çıplak bedenle olduğu yere çakılı kaldı. Alkolün esir aldığı beyni ona oyun oynamıyorsa... Evet, kesinlikle çıplaktı...
5.5M 171K 35
+18 SAHNELER İÇERİR. Mafyanın oğlu ve mafyanın kızı... İkisini bir araya getiren zoraki bir evlilik... Bir araya gelmelerini engelleyen üçüncü şahıs...