HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlan...

By eylulayazzz

7.3M 212K 17.6K

Canından çok sevdiği kadını bir anlık şehvete kapılıp aldatan bir adamdı Ege. Güvendiği, hayatımın aşkı dediğ... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
KUTLAMA (Elif'ten)
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
BALLARIM :)))
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
TATLILARIM :))
ALINTI
53. BÖLÜM
ALINTI
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
MÜJDEEEEE :)))
ALINTI
57. BÖLÜM
ALINTI
58. BÖLÜM (Part I)
ALINTI
58. BÖLÜM (PART II)
ALINTI
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM (Melif Çifti)
61. BÖLÜM
62. Bölüm
63. BÖLÜM
Final
İmkansız'ım

52. BÖLÜM

78.8K 3.1K 620
By eylulayazzz

URAZ'DAN


Baba oluyordum. Ben baba oluyordum. Böyle minicik elleri, masmavi gözleri olan bir bebek. Bizim parçamız, ikimizin. Adelina annesi, ben babası... Ona anne diyecek, bana baba diyecek... İşten dönüşümü bekleyecek, çikolata almadığım zaman kızacak... Erkek olursa annesini benden kıskanacak, kız olursa beni annesinden kıskanacak... Ah Tanrım!

"Gerçek mi bu? Baba mı oluyorum ben şimdi?"

"Evet sevgilim, baba oluyorsun."

"Gel bakayım otur sen şöyle. Canın bir şey istiyor mu? Sen seversin içli köfteyi, al ye bakayım şunu."

Adelina halime gülerken ben de salak salak sırıtmakla meşguldüm. Kimse kusura bakmasın abicim, ben baba oluyordum.

 "Ah Uraz sakin olur musun lütfen? Daha demin yeterince yedim, daha fazla yersem midem bulanır."

Adelina bir yandan konuşurken bir yandan da eline verdiğim içli köfteyi yiyordu. Doğru ya! Midesi bulanırdı.

"Hey! Ver bakalım sen onu bana, daha fazla yemek yok. Miden bulanır bebeğim olumsuz etkilenir."

Adelina artık karnını tutarak gülmeye başlamıştı. Ne? Komik olan neydi?

"Yarın doktora gidelim mi?"

"Evet aşkım gidelim ve bebeğimizi görelim."

"Bence erkek."

"Uraz, erkek adamın erkek oğlu olur düşüncesinde misin hala?"

"Hayır tatlım. Erkek adamın erkek damadı da olabilir. Sen hamile değilken konuşması kolaydı, ama şimdi öyle değil. Bebeğimiz kızsa eğer Melih'in dilinden kurtulamam."

"Çevir kazı yanmasın diyorsun yani?"

"Aynen öyle diyorum sevgilim, aynen öyle."

...

"Buyurun uzanın Adelina Hanım."

Sonunda sabah olmuştu ve doktora gelebilmiştik. İtiraf etmek gerekirse sabaha kadar uyuyamamıştım. Tüm babalar mı böyleydi, yoksa sadece ben mi?Aşkım uzandığında gömleğini yukarı doğru sıyırdım. Allah'tan doktor bayandı da ben cinnet geçirmiyordum. Karnına sürülen jelle biraz ürperse de yüzündeki ışıl ışıl gülümsemeyi hala koruyordu. Bu kadın her zaman mı bu kadar güzeldi yoksa onu güzelleştiren hamilelik miydi?Elini sımsıkı tuttuğumda heyecandan titriyordum diyebilirim. Gerçi sevgilim de benim gibiydi. Doktor bize gülümseyip ekrana baktı. Biz de pür dikkat ekrana bakıyorduk ama pek bir şey anladığım söylenemezdi. Birkaç hava kabarcığı gibi bir şeyler vardı ekranda. Birden odayı güçlü bir ses doldurduğunda gözlerim doldu. Adelina elimi her saniye biraz daha fazla sıkarken ben ağlamaya çoktan başlamıştım. Kafamı çevirip kadınıma baktığımda o da aynı benim gibiydi.

"Bebeğiniz yedi haftalık."

Yedi hafta mı? Yani ilk ayı geride bırakmıştık öyle mi? İyi de Adelina nasıl anlamamıştı?

"Yedi hafta mı? Ama regl dönemim aksamadı ki."

"Bazen bu tarz şeylerle karşılaşabiliyoruz. Dördüncü ayında bile adet gören hastalar olabiliyor."

"Bir sorun yok değil mi?"

"Ah hayır, hiçbir sorun yok Uraz Bey."

Doktor masasına geçtiğinde ben de kadınımın karnındaki jeli temizleyip ayağa kalkmasına yardımcı oldum.Ayağa kalkar kalkmaz yaptığı ilk şey bana sımsıkı sarılmak olmuştu.

"Çok çok çok teşekkür ederim Uraz."

"Ne için sevgilim?"

"Senin çocuğunun annesi olmaya beni layık gördüğün için."

...


ADELİNA'DAN


"Ay inanamıyorum ya, şimdi sen hamile misin?"

"Daha kaç kere söyleyeceğim Elif. Evet hamileyim."

Deliydi bu kız. Hamile olduğumu ilk söylediğimde çığlık atmış, Aden'i uyandırmış sonra da onu uyutmakla uğraşmıştı.

"Kızım ne ruhsuzsun ya! Ben senden daha heyecanlıyım."

"Saçmalama. Ama ben şaşkınlığımı üzerimden atalı yaklaşık dört gün oldu."

"Pes yani Adelina. Benim hamile olduğumu siz benden erken öğrendiniz kızım ya. Ben senin hamile olduğunu bir hafta sonra öğreniyorum."

"Bir hafta değil dört gün."

"Ah evet dört gün, çok fark etti."

"Söylenmeyi bırak da akşama ne giyeceksin onu söyle."

"Doğumdan kalma kilolarım var biraz bol bir şeyler giyerim."

Eh şimdi doğruydu, Elif'in beş kilo kadar fazlası vardı.

"Bak ne diyorum Melih'in sana aldığı elbiseyi giysene."

"Olur mu dersin? Sanki biraz açık o."

"Olur olur. Doğum günü bu bir şey olmaz."

"İyi madem."

...

Evet, sonunda hazırdık. Ben kırmızı, kalın askıları olan balık model bir elbise giymiştim. Elif ise benim aksime mini bir kıyafet seçmişti, daha doğrusu Melih seçmişti.

"Bacaklarım hala aynı."

"Abartma Elif o kadar da kilo almadın. Taş çatlasa beş kilo, o da normal yani. Daha sen doğum yapalı ne kadar oldu ki?"

"Haklısın."

Biz Eliflerin odasında laklak ederken bebeğin bakıcısı da nihayet gelmişti. Eliflerin odası diyorum çünkü hastaneden çıktıktan sonra odaları birleştirmişlerdi. Gerçi sadece uyuyorlarmış ama olsun bu da bir gelişme. Nereden biliyorsunuz diyecek olursanız eğer Elif'i biraz sıkıştırdığımı söyleyebilirim.

"Hayat'ın sütünü odasına bıraktım, acıkırsa verirsiniz. Bu aralar gaz sorunumuz var, huysuzlanırsa ona göre davranın. Bir de en ufak bir şey olursa beni arayın lütfen."

"Merak etmeyin Elif Hanım eğlenmenize bakın siz, Hayat'a çok iyi bakacağım."

...

Doğum gününün yapılacağı mekana sevgililerimizin kollarında girdiğimizde ikimizden de mutlusu yoktu. Melih zaten Elif'in etrafında pervaneydi. Şimdi de Uraz benim hareketlerime kafayı takmış durumdaydı.  Yavaş yürü Adelina, çocuğuma bir şey olacak Adelina... Şimdiden böyleyse yedi ay boyunca ne yapacaktım Allah bilir.

Mekanın doğum günü için ayrılan kısmına doğru ilerlerken yan masada oturan Ege'yi gördüm. Yanında Selin vardı, her zamanki gibi.

Onu en son dört ya da beş ay önce görmüştüm. Bu süre zarfında zayıflamış gibiydi. Beni henüz görmemişti ve yanındakilerle koyu bir sohbet içerisindeydi. Baba oluşunu kutluyordu sanırım. Ah size söylememiştim değil mi? Selin doğum yapmıştı, kızları olmuştu. Bu olay tahmin ettiğimden çok daha az üzmüştü beni ve tabi ilgimi de çekmezdi eğer bebeklerinin adı Eylem olmasa.

Eylem...

Ege'yle benim hayallerimizdeki isimdi. Benim seçtiğim bir isim...

Amaç neydi bilmiyordum. Ya benimle kurduğu hayalleri Selin'le yaşayacak kadar çok seviyordu onu ya da pişmandı, beni özlüyordu.

Ege'nin beni dövmesinin ardından hiç konuşmamıştım onunla ve beni aldattığı için pişman olup olmadığını hiç bilmiyordum. Sadece bana attığı mesaj vardı o olaydan sonra. Her neyse dedim kendi kendime, beni zerre kadar ilgilendirmiyordu. 

Uraz pastasını keserken ona eşlik etmemi istemiş, sanki düğün pastamızmış gibi bana elleriyle yedirmişti. Bu adamı seviyordum, bu adamı uğruna ölünecek kadar çok seviyordum.

"Öncelikle burada olduğunuz için hepinize çok teşekkür ediyorum." diyerek söze başladı Uraz.

"Dün hayatımın en güzel hediyesini aldım. Daha önce hiç hayal etmediğim, Adelina'yla tanışana kadar aklıma bile gelmeyen bir şeydi baba olmak. Tamam, güzel bir duygu olduğunu kabul ediyordum ama hiçbir kadının benim çocuğumu taşıdığını hayal etmemiştim. Adelina'yla evlendikten sonraysa, hatta evlenmeden önce de, baba olmak benim en büyük hayalim haline gelmişti. Dün gece sevgilim bana müjdeyi verdi ve baba olacağımı söyledi. Otuz üç yaşına girerken, hayatımın aşkı bana en güzel hediyeyi verdi. Ve ben de bunu sizinle, dostlarımla paylaşmak istedim. Bu sene benim için diğer senelerden farklı ve çok daha özel. Hayatımın en mutlu günlerinden birinde yanımda olduğunuz için tekrar teşekkür ediyorum hepinize."

Alkışlar, tebrikler havada uçuşurken ben resmen aşk sarhoşu gibiydim. Beni bu sarhoşluktan ayıltan şey ise Melih'in sözleriydi.

"Durun bir dakika! Uraz konuştu sıra bende."

Hepimiz dikkatle Melih'e bakarken Uraz bakışlarıyla dostuna destek veriyordu sanki.

"Bundan birkaç ay önce hayatımın hatasını yaptım ve bir kadını çok üzdüm. Bunu yaptığım için kendimden nefret ettim, onu bu denli incittiğim için kendimi öldürmek istedim ama olmadı yapamadım. Bunu yapmamı engelleyen şey hayatımın kadınının hamile olmasıydı. Bu bebek benim son şansımdı. Kendimi affettirmemdeki tek yardımcımdı. Tamam tek yardımcım değildi Uraz ve Adelina da ellerinden gelen yardımı yaptılar ama bebek en büyük yardımcımdı. Bekledim... Sevdiğim kadının kırgınlığının, kızgınlığının, acısının geçmesini bekledim. Sabrettim... Aylarca sabrettim, sanırım bebek olmasaydı yıllarca da sabredecektim. Ama şans benden yanaydı ve sevdiğim kadın belki de dünyanın en affedici varlığıydı. Bazen bana o kadar uzaktı ki yok diyordum, ağzınla kuş tutsan da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak Melih. Böyle zamanlarda sanki bebeğimiz babasının çaresizliğini hissetmiş gibi kendisini hissettiriyordu annesine. Ya tekme atıyordu ya sancı... Ama sürekli bir şey yapıyordu ve annesiyle babasını yakınlaştırmayı başarıyordu. Bebeğimin tekmelerini hissetmek ya da sancısı geçsin diye sevgilimin kasıklarını okşamak ona yakın olduğum tek anlardı. Aramızda yıkılması güç duvarlar, aşılması imkansız yollar vardı. Ama bebeğimin yardımları ve annesinin affediciliğiyle birlikte duvarlar yıkıldı, yollar aşıldı. Geriye tek bir şey kaldı, evlenmek.

Şimdi hepinizin şahitliğinde Elif'e bir söz vermek istiyorum. Onun canını bir daha asla yakmayacağım ve mutlu olması için elimden gelen her şeyi yapacağım. O benimle evlense de evlenmese de bir şey değişmez. Her halükarda o benim hayatımın aşkı. Ama eğer yine büyüklüğünü gösterir de benimle evlenmeyi kabul ederse beni ikinci kez dünyanın en mutlu adamı yapar. İlk seferi bebeğimizi kucağımıza aldığım zamandı ve itiraf etmek gerekirse hiçbir şeyin o mutluluğun önüne geçeceğini düşünmüyorum. Her neyse şimdi konuyu dağıtmayalım.

Elif, kadınım... Beni bir ömür boyu kendine eş olarak ister misin? Bebeğimizin ağlamalarına senin değil de benim uyanmama izin verir misin? Benimle evlenerek bana yer yüzündeki cenneti bahşeder misin?"

Hiç kimse Melih'ten böylesine duygu dolu bir konuşma beklemiyordu sanırım, özellikle de Elif. Gözlerinden yaşlar akarken önünde diz çökmüş olan Melih'e bakıyordu. Melih ise tedirgindi. Elif'in ne diyeceğini bilememenin kaygısı vardı gözlerinde belli oluyordu.

Ama beklediği olumsuz cevap gelmedi ve Elif coşkuyla, içinden taşan aşkıyla birlikte evet dedi Melih'e. Mutluluğa, aşka, huzura evet dedi.

...

"En kısa zamanda yaparız düğünü."

Melih heyecandan yerinde duramıyordu. Ben bile aşkının büyüklüğünün bu kadar olduğunu tahmin etmiyordum.

"Hazırlıklara başlayın arkadaş ben hemen evlenmek istiyorum. Adelina sen Elif'le gelinlik işini hallet, evin eşyalarını seçin hatta isterseniz yeni bir ev seçin. Biz de Uraz'la düğün yerini, davetiyeleri, yemek işini, damatlığı halledelim."

"Gelinlik giymesem?"

Elif'in burukça sorduğu sorunun nedenini az çok hepimiz biliyorduk ama yanlıştı. Elif gelinliği hak ediyordu.

"Olmaz öyle badem gözlüm. Düğün dediğin bir kere olur, her şey eksiksiz olacak. Bak bundan bir otuz yıl sonra gelinlik bile giyemedim diye ağlarsın."

Melih soruyu şakayla geçiştirmiş Elif'in durgunluğunu üzerinden atmasına neden olmuştu.

"Çırağan da yapalım." dedi Uraz.

"Hah şöyle, bir tane kankan var Uraz. Aç kesenin ağzını."

"Önce kına gecesi olmalı, Mardin'e gitmeliyiz. Kız isteme de olacak, aileni alır gelirsin artık."

Kimse kusura bakmasın, biricik kardeşimin hiçbir şeyi eksik kalmayacaktı. O her şeyin en iyisine layıktı.

"Hey! Ben de buradayım farkındaysanız."

Elif'in bu çıkışı benim tarafımdan susturuldu.

"Sen sus, gelin dediğin her şeye atlamaz."

"İyi tamam ben annemleri arayayım da Mardin'e gidelim iki günlüğüne. Talimatları da verelim biz gelene kadar her şey ayarlansın. Geldiğimizde gider görürüz, beğenirsek bir  hafta içinde yaparız düğünü."

"Yahu ne bu aceleniz?"

"Eğer biraz daha beklersek kız okula başlayacak badem gözlüm ne acelesi?"

Elif yine susturulmuştu. Zavallım kendi düğününde söz hakkı alamıyordu. Ama gelinliği tam onun istediği gibi olacaktı.

...

Doğum gününün üzerinden bir gün geçmişti. Elif'le gelinlik için ölçü vermiş, hayallerindeki gelinliği anlatmıştık. Urazlar da aynı şeyi damatlık için yapmışlardı. Bir de Çırağan ayarlanmış, yemek listesi verilmiş, konsept seçilmişti. Mardin'den döndüğümüzde kontrol edilecekti.

"Ah çok yoruldum."

"Ay sen mi ben mi? Ayaklarıma kara sular indi resmen. Allah'tan evi değiştirmek istemedin de bir de onunla uğraşmak zorunda kalmadık."

"Gel şurada birer kahve içelim. Tatlı falan da yiyelim kan şekerim düştü."

Elif'in gösterdiği pastaneye girer girmez kendimi pufun üzerine attım. Hamilelikten olsa gerek daha çok yoruluyordum eskiye nazaran.

"Ben bir dilim çikolatalı pasta bir de limonata alayım."

"Ben de çikolatalı vişneli pastayla limonata istiyorum."

"Hemen getiriyorum efendim."

Siparişlerimizi verdikten sonra gözüm arkalarda bir noktaya takıldı. Selin buradaydı. İşin garip yanıysa yanında başka bir adam vardı ve bebeği seviyordu. Adam kimdi bilmiyorum ama bebekle ve Selin'le baya ilgili gibi görünüyordu. Acaba dedim bebeğin babası mı? Sonra bu saçma soruyu zihnimden hemen attım. Selin'in Ege'yi sevdiğini bilmeyen yoktu.

"Nereye bakıyorsun sen?"

"Arkanı dönüp çaktırma sakın ama Selin burada?"

"Ege'nin seni aldattığı Selin mi?"

"Evet o. İşin tuhafı yanında genç bir adam var ve bebeği seviyor."

"Oha. Kızım şey olmasın?"

"Ben de öyle düşündüm ama saçma geldi. Selin yıllardır Ege'yi seviyor bunu herkes biliyor. Belki bir arkadaşı, akrabası falandır."

"Olabilir."

O adamın kim olduğunu düşünmeyi bırakıp vişneli pastamın kollarına bıraktım kendimi. Ah şu çikolata ve vişnenin uyumu beni bitiriyordu.

...

"Mardin yolcusu kalmasın..."

"Az sus Melih ya, lütfen."

"Sus kız heyecanlıyız herhalde, ilk defa kız istemeye gidiyoruz."

"Anlamaya çalışıyorum ama bu da kafa be kardeşim!"

"Koparacağım şimdi kafanı."

"Yürek yedin herhalde? Sıkar o biraz."

"Karı koca siz de vurun bu garibe. Kimse demesin ki bu çocuk heyecanlıdır, heyecanı diline vuruyordur."

"Küçül de cebime gir. Ne çocuğu lan eşek kadar adamsın, hatta bir de çocuğun vardı yanılmıyorsam?"

"Ne demek yanılmıyorsam lan? Var tabi çocuğum, benim çocuğum. Elif nerede benim güzelim getirsene ya..."

Melih bağırarak yanımızdan uzaklaşırken gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk Uraz'la. Baba olduktan sonra  daha da bir çocuklaşmıştı.

"Yorulmazsın değil mi güzelim? Malum kaç saatlik yol."

"Bir şey olmaz aşkım, uçak bu aylarda tehlikeli olabiliyor biliyorsun."

"Yok zaten bindirmem seni uçağa."

"Uyurum yolun çoğunda merak etme sen."

"Hıhı."

...

"Oyy hoş geldiniz kuzularım. Özletmiştiniz kendinizi, nerede bakayım benim torunum?"

"Uyuyordu anne, Melih getirir şimdi."

 "Getirsin de doya doya sevelim, daha kucağımıza alamadık."

Annemler Hayat kuvözdeyken gelmişler ama pek yaklaşamamışlardı. Biz kuvözden çıktıktan sonra bol bol mıncıklamıştık ama onlar henüz sevememişti.

"Ah işte geldi kuzum."

Annem ve babam Hayat'ı severken Elif dolu gözleriyle gülümsüyor, Uraz ise hadi söyleyelim bakışları atıyordu.

"Gece yoldaydınız acıkmışsınızdır hadi kahvaltıya."

Kahvaltı masasına oturduğumuzda Uraz elimi tuttu, anlamıştım şimdi söyleyecekti.

"Anne baba size bir şey söyleyeceğiz."

"Söyleyin oğul." dedi babam.

"Hayırdır inşallah?" diyerek yerinde dikleşti annem de.

"Torun geliyor Zehra Sultan."

Uraz gülümseyerek bu cümleyi kurduğunda tüm bakışlar bana yöneldi. Ben de gülümsedim.

"Oy Allah'ım çok şükür dualarımız kabul oldu."

"Bugün kurbanlar kesilecek, eğlence yapılacak. Hazırlıkları başlatın, tüm Mardin duysun Raber Ağa'nın torunu olacak."

...

"Allah sağlıkla kucağınıza almayı nasip etsin gelin ağam."

Babam dediğini yapmıştı. Kurbanlar kesilmiş, yoksullara yardımlar yapılmış, davul zurna tutulmuştu. Düğünümüz kadar kalabalıktı neredeyse eğlence de. Gelenler tebrik ediyor, anlayamadığım şeyler söylüyorlardı. Ah bu kalabalıktan Hayat da nasibini almış, mıncıklanmaktan sıkılmış annemin kucağında uyuyakalmıştı.

Kalabalık dağılıp da tek kaldığımızda kız isteme işini konuşmaya karar verdik.

"Ben sizden bir şey isteyecektim Raber amca."

"Söyle bakalım Melih."

"Elif'le evlenmeye karar verdik ama Adelina tutturdu kız istenecek, kına yapılacak diye. Malum kız evi de burası. Şu işleri bir an önce halletsek de İstanbul'a dönsek?"

"Bu ne acele yahu? Çocuk doğmadan evleneydiniz ya."

"Böyle oldu artık ne yapalım."

"O zaman akşam babanlar gelsin kız istensin."

Akşama kadar koşuşturmuştuk. Eğlencede yapılan yemeklerden ayrılmış üstüne bir iki şey daha yapılmıştı. Elif beyaz dizlerinde biten bir elbise giymiş, saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Ben de lacivert dizlerimin biraz altında biten bir elbise giymiştim.

Akşam olup da kapımız çalındığında önde Melih'in anne ve babası, arkalarında Merih, en arkada da ellerinde çiçek ve çikolatayla Melih yer alıyordu. Elif Melih'in elindekileri alırken bir de öpücük kapmıştı.

Yemekler yendikten sonra salona geçilmişti. Elif, ben ve Merih mutfağa geçmiş, kahvelerin yapılmasını beklemeye başlamıştık. Bebek ağlamaya başladığında Merih kimseye fırsat vermeden koşmuştu. Elif ile onun bu haline gülümseyip önümüze döndük.

Kahvelerle birlikte salona girdiğimizde Ahmet amca ve babam derin bir sohbete dalmışlardı. Uraz'la Melih ise bir köşede kendi hallerindeydiler.

Kahveler içildiğinde Ahmet amca söze başladı.

"Sebebi ziyaretimiz belli Raber Bey. Gençler tanışmışlar, birbirlerini sevmişler. Hatta bununla kalmayıp bir de çocuk yapmışlar. Bize düşen bellidir. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Elif'i oğlumuz Melih'e istiyoruz."

Konuşmanın bazı kısımlarında gülsek de son cümle olayın ciddiyetini vurgulamıştı. Melih resmen babamın ağzına bakıyordu.

"Doğru dersin Ahmet Bey. Birbirlerini severler, bebekleri de var. Bize de hayırlı olsun demek düşer."

Sonrası malum, el öpme töreni.

...

Hazırlıklar tamamlanmış, düğün günü gelmişti. Elif'le erkenden kuaföre gitmiş, hazırlanmaya başlamıştık. Yanımızda Merih de vardı.

"Dağınık bir topuz istiyorum ben." dedi Elif.

Ben de saçlarımın ensemde toplanmasını istemiştim. Merih de dalgalar halinde bir omzunda olmasını istemişti. Kuaför hepimizin isteğini yerine getirdikten sonra üçümüze de hafif bir makyaj yapmıştı.

Merih straplez, önü mini arkası uzun su yeşili bir elbise tercih etmişti. Ben de straplez beyaz bir elbise seçmiştim. Göğüs kısmı taşlarla süslenmişti ve sırt dekoltesi vardı. Elif ise en güzel olanımızdı. Kırık beyaz gelinliğinin içinde prensesler gibiydi. Straplez, kabarık bir gelinlik tercih etmişti. Melih görünce bayılacaktı.

Davetlileri karşılamak aile büyüklerinin yanı sıra Uraz ve bana kalmıştı. İkimizde büyüklerimize eşlik ederek misafirlerimizi karşılıyor, onlarla tek tek ilgileniyorduk. Çoğu kişiyi zaten tanımıyordum. İlerleyen saatler de gelen çift ise beni şaşırtmıştı. Ege ve Selin'in burada ne işi vardı?

Gelin ve damat gelmiş, ilk dans edilmiş, yemekler yenmişti. Lavaboya gitmek için izin isteyip kalktığımda Uraz da ayaklanmıştı ama onu oturtmayı başarmıştım. Bebeğe bir şey olacak diye ödü kopuyordu.

Tuvalete yaklaştığım sırada karşıdan gelen Ege'yi fark ettim. Onun da bakışları beni bulduğunda kısa bir duraklamanın ardından bana doğru geldi. Tanrım! Uraz görürse kıyamet kopardı.

"Nasılsın?"

"İyiyim."

"Ha..hamileymişsin tebrik ederim."

"Sizin de kızınız doğmuş, ben de tebrik ederim."

"Teşekkürler."

"Neyse gideyim ben."

Yanından geçerken anlık tökezlememle kolumdan tuttu Ege. Onun bu temasına hazırlıklı değildim ve ilk defa o bana dokununca heyecanlanmamıştım.

"İyi misin? Başın mı döndü?"

"Ah evet, iyiyim teşekkür ederim."

Ege'den uzaklaşıp lavaboya girdiğimde elimi yüzümü yıkadım. Hamilelikten olsa gerek bir an gözlerim kararmıştı. Kendime dikkat etsem iyi olacaktı.

...

URAZ'DAN


Melihlerin düğünün üzerinden tam bir ay geçmiş, bizim çifte kumrular balayına çıkmışlardı. Gerçi bebek de yanlarında olunca balayından çok aile tatili gibiydi ya neyse.

"Gir."

Kapı açıldığında sekreterim karşımda duruyordu.

"Ateş Holding'in sahiplerinden Selin Hanım sizinle görüşmek istiyor efendim, acilmiş."

Ege'nin karısının burada ne işi vardı?

"Gelsin."

Merakla söyleyeceklerini bekliyordum. O kadının benimle ne işi olabilirdi ki?

"Sizi dinliyorum Selin Hanım?"

"Ben nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum."

"Bir yerden başlasanız iyi olacak, fazla zamanım yok."

"Ege ve Adelina birlikteler."

"Buna inanacağımı sanmıyorsunuz herhalde?"

"Kanıtlarım var. Zaten aylardır huzursuzduk, Ege sürekli Adelina'yı ne kadar çok sevdiğinden bahsediyordu. Ne benimle ne de bebeğiyle hiçbir zaman ilgilenmedi. Adelina'nın bebeği de Ege'denmiş, onlar konuşurken duydum."

"Ne saçmalıyorsun sen be?"

"Doğru söylüyorum Uraz Bey. Evliliğim bitiyor, Ege boşanma davasını açtı. Adelina da sizden boşanacakmış ve onlar evlenecekmiş. Gözlerimle gördüm bu mesajları bakın."

Kadının uzattığı fotoğrafa bakarken kalbim son sürat atıyordu. Hayır hayır benim karım yapmazdı. O beni aldatmazdı.

Elime aldığım fotoğrafta Ege'nin telefonuna gelen bir mesaj vardı, Adelina'dan.

'Bebeğimiz de ben de iyiyiz merak etme sevgilim. Bizi düşünme ve işlerine odaklan bu işkence bitsin artık.'

Bu işkence? Bu işkenceden kasıt ben miydim?

"İnanmıyorum."

"İnanması güç farkındayım ama elimde fotoğraflar da var. İsterseniz siz de araştırabilirsiniz, telefon kaydına bakabilirsiniz."

Bu kadın nasıl bu kadar emindi kendisinden?

"Bakın, bunlar birlikte çekilmiş fotoğrafları. Hatta bakın bu fotoğrafta Ege Adelina'nın karnını okşuyor."

Kahretsin! Bir yalan bu kadar inandırıcı olabilir miydi? İnanmak istemiyordum, fotoğrafların gerçekliğini inkar etmek istiyordum ama benim karımın böyle kıyafetleri vardı. Tanrım!

"Daha fazla ipucu olduğuna eminim. Lütfen Uraz Bey, bana inanın."

Selin denen kadın gözyaşları içinde odayı erk ettiğinde ne yapacağımı bilemenin verdiği şokla kalakalmıştım. Mümkün müydü? Benim Adelina'm  beni aldatır mıydı?

Hemen telefonu aldım elime, bu şüpheyle yaşayamazdım.

"Adelina Atalar ve Ege Korhan adına kayıtlı olan telefonların tüm görüşmelerini istiyorum. Hatta mesajlarını bile istiyorum, hemen. Bir de elimde bazı fotoğraflar var araştırılmasını istiyorum, büyük ihtimal sahte."

"Hemen ilgileniyorum efendim."

...

Yaklaşık bir saat kadar sonra talimatları verdiğim adam gelmişti. Kalbim korkuyla çarpıyordu. Adelina bana bunu yapmış olamazdı, beni bu denli yaralayamazdı. Beni çocuk konusunda kandıramazdı.

"Fotoğraflar maalesef gerçek efendim."

Evet ilk darbe. Kalbime oturan kocaman bir taş ve nefes alamayan ben.

"Dokümanlar da burada."

"Çık."

Yapamazdım. Karımın ihanetini bir başkasının yanında göremezdim.

'Artık dayanamıyorum papatyam hiçbir şey umrumda değil. O adam sana dokunmamalı, sen benimsin.'

'Bebeğimi bile sevemiyorum, ne kadar acı çektiğim hakkında bir fikrin var mı? Uraz'ın sana dokunması beni nefessiz bırakıyor.'

'Bugün buluşalım mı? Sende kaybolmayı özledim.'

'Boşanma davasını açtım, en kısa zamanda kurtuluyorum Selin'den.'

Bunlar Ege itinin attığı mesajlardan bazılarıydı. Gerçek belliydi, kendimi kandırmanın alemi yoktu.

'Ben hala konuşamadım, ne diyeceğimi bilemiyorum. Bir de bebek işi çıktı şimdi, benden asla boşanmaz.'

'Ben de seni özledim kalbim.'

'Bebeğimiz de babasını özledi.'

'Daha ne kadar dayanacağım? Hala tamamlayamadın mı parayı?'

Bunlar da karımın attığı mesajların bazılarıydı. Tu dılemini (sen yüreğimsin) dediğim kadın beni bir orospu çocuğuyla aldatmıştı. Çocuğum olmuyor diye gitmiş bir başka adamdan çocuk peydahlamıştı. Beni kandırmanın cezasını çekecekti.

...

ADELİNA'DAN


"Ah çok yoruldum sevgilim. Bebeğimiz için bir sürü şey aldım, alışverişe çok erken başladım sanki hı? Ne dersin?"

Eve geldiğimde çoktan akşam olmuştu. Uraz salonda oturuyordu ve sırtı bana dönüktü. Elinde içki vardı, bu beni şaşırtmıştı. Uraz evde içki içmezdi ki.

"Canım iyi misin?"

Yanına yaklaştığımda burnuma dolan içki kokusuyla aslında Uraz'ın elindekiyle yetinmediğini anlamıştım. Bu adamı bu hale getiren neydi?

"Ne kadar da aptalım! Gerçek yüzünü yeni gördüm değil mi? Eğlendin mi ha söylesene!"

"Ne diyorsun sen Uraz anlamıyorum."

"Anlamıyorsun öyle mi? Lan sen başkasının çocuğunu bana yamamaya çalıştın."

"N..ne?"

"Karnındakinin Ege'den olduğunu biliyorum."

"Sa..saçmalama."

"Sen sana orospu diyen adamla aldattın beni, yetmedi bir de çocuğunu bana kakalamaya çalıştın ama maymun gözünü açtı güzelim. Siktir git evimden."

Siktir git evimden, siktir git evimden... Karnındakinin Ege'den olduğunu biliyorum, karnındakinin Ege'den olduğunu biliyorum...

Bunları bana söyleyen Uraz mıydı? Benim Uraz'ım mıydı?

"Pişman olacağın şeyler söyleme Uraz."

"Pişman olmak mı? Sana bunları söylediğim için asla pişman olmayacağım, çok daha fazlasını hak ediyorsun sen. Şimdi defol git, daha fazla görmek istemiyorum seni."

Daha fazla görmek istemiyorum mu?

"Uraz..."

"Siktir git orospu."

Daha fazla burada kalacak değildim. Seviyor da olsam bana bu lafları söyleyen biriyle birlikte olacak değildim.

Arkamı dönmüş kapıya doğru ilerlerken hala bir açıklama bekliyordum aslında. Benden şüphelenmesine neden olan şey neydi?

Ağzından çıkacak birkaç kelimeyi merakla bekliyordum ama lanet olası konuşmuyordu. Kapının kulpuna elimi attığımda kurduğu cümle tüm sevgimi sıfırlamıştı.

"Arabamın anahtarını ve kredi kartlarını bırak öyle git."



Eveeet, sizce ne olacak? Adelina ne yapacak? Bu olayda Ege'nin parmağı var mı?

Umarım hoşunuza gidecek bir bölüm olmuştur :)


Sadece Umut adlı kitabıma göz atmayı unutmayın :)))


Continue Reading

You'll Also Like

189K 5.7K 55
Sen benimsin, aksini düşünen sonunuda düşünsün. +18 Cinsellik fazla bulunuyor bunu bilerek okuyalımm. Askeri kurgu Çocukluk aşkı Arkadaşlıktan doğan...
170K 4.7K 19
Mardin'de böyle aşk olur mu ki anne? "mum ışığı gibisin, karanlığı küçücük ışığınla yarıp geçiyorsun ama üflesem söneceksin"
1.2M 55.3K 61
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
117K 125 1
TANITIM Kaplumbağa gibi dışını sert zırhlarla örmüş... içinde yumuşacık bir kalp bırakmış erkek... Pars! O, bilinen Müjde Aklanoğlu erkelerinin en...