HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlan...

By eylulayazzz

7.3M 212K 17.6K

Canından çok sevdiği kadını bir anlık şehvete kapılıp aldatan bir adamdı Ege. Güvendiği, hayatımın aşkı dediğ... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
KUTLAMA (Elif'ten)
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
BALLARIM :)))
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
TATLILARIM :))
ALINTI
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
ALINTI
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
MÜJDEEEEE :)))
ALINTI
57. BÖLÜM
ALINTI
58. BÖLÜM (Part I)
ALINTI
58. BÖLÜM (PART II)
ALINTI
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM (Melif Çifti)
61. BÖLÜM
62. Bölüm
63. BÖLÜM
Final
İmkansız'ım

47. BÖLÜM

77.4K 2.8K 199
By eylulayazzz

MELİH'TEN



"Buldunuz mu?"

"Bulduk Melih Bey. Size gönderdiğim dosyada her şey mevcut."

Telefonu kapattığımda derin bir nefes aldım. Zamanı gelmişti. Sevdiğim kadının canını yakanların canını yakma vakti sonunda gelmişti. Öfkemi, hırsımı, acımı yumruklarımla dağıtacaktım bugün. Ona dokunan parmaklarını kıracaktım. Onun vücuduyla birleşen penisleri koparıp atacaktım, ant olsun bunu yapacaktım.

Kapı zilini duyduğumda hızla oturduğum sandalyeden kalktım. Pazar günü olduğu için çalışan yoktu evde ve aşağıda sadece Elif vardı. Kapıyı çalanın dosyayı getiren koruma olduğunu bilsem dahi badem gözlümün onların karşısına çıkmasına tahammülüm yoktu. İster kıskançlık desinler, ister saçmalık. Umrumda bile değildi. O sadece benimdi ve şişmiş karnı, dolgunlaşmış vücut hatlarıyla hiç kimsenin karşısına çıkamazdı.

Merdivenleri uçarcasına indiğimde Elif'in kapıya oldukça yakın olduğunu fark ettim. Ah yine şu taytlar! Tanrım, bu kadının dolgun kalçalarının ne kadar tahrik edici olduğundan haberi var mıydı?

"Sen çikolata yemene devam et meleğim, ben açarım."

Siz şimdi diyeceksiniz ki çikolata yediğini de nereden çıkardın? Elinde nutella kavanozuyla dolanıyordu.

Utangaç bakışlarını bana çevirdiğinde içimde bir şeyler hareket etti yeniden. Bu kadının masumluğu beni öldürecekti.

"Kızım istiyor."

Minik omzunu silkerek verdiği cevaba alışmıştım şu altı ay içinde. Badem gözlüm ne yerse yesin hiçbir şekilde kendisi istemiyordu, kızı istiyordu.

"Hı hı öyledir."

Ağzımın içinde mırıldanıp kapıyı açtım. Eğer dediğimi duysaydı ağlama krizine girecekti, biliyordum.

"Hakan Bey gönderdi efendim."

Kafamı sallayıp çalışma odasına yöneldim tekrar. Bu dosyaları hiçbir şekilde Elif görmemeliydi.

İlk dosyayı elime aldım. Bu lanet bekçinin dosyasıydı. Neydi adı? Hah evet, piç hüso!

 Bilgilerine göz attığımda bu adamın oldukça kolay lokma olduğunu fark ettim. Yetimhaneden kovulduktan sonra doğru düzgün hiçbir yerde iş bulamamıştı, çünkü neden kovulduğu herkesçe biliniyordu. Karısı bunu boşamış, oğlunu da almış gitmişti. İstanbul'un ücra köşelerinden birinde sürünüyordu şerefsiz. Ah daha da süründürecektim ben onu.

Diğer dosyaya geçtiğimdeyse bu orospu çocuğunun gayet de mutlu bir yaşam sürdüğünü fark ettim. Yetimhane müdürlüğüne yıllarca devam etmiş, öyle de emekli olmuştu. Hiçbir şey olmamış gibi. On beş yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etmemiş gibi.

Mutlu bir evliliği, aşık olduğu bir karısı vardı. Bir de sakat bir kız çocuğu, doğuştan. Kordon boynuna dolanmış ve çocuk sakat kalmıştı. Kesinlikle iyi olmuş demiyordum ve fazlasıyla üzülüyordum çünkü o bebek ve annesi masumdu. Ama Allah yaptıklarının cezasını bir şekilde veriyordu işte.

İlk iş olarak bekçiyi halledecektim. Sonra sıra diğerine de gelecekti. Ama arkasında bana beddualar eden, acı çeken bir eş bırakmak istemiyordum. Kocasının yaptıklarını kadına tek tek anlatacaktım. Gerisi onun bileceği işti, ben asla geri adım atmayacaktım.

Arabanın anahtarlarını alıp kapıya yöneldiğimde badem gözlüm meraklı meraklı bana bakıyordu.

"Şantiyelerden birinde küçük bir kaza olmuş, ona bakmaya gidiyorum."

"Ama  hani gezecektik bugün?"

"Imm haklısın ama bu da önemli bir şey. Ben bugün işlerimi halledeyim sen de benim en sevdiğim yemekleri yap. Yarın da bol bol gezelim olur mu?"

"Olur tabi."

Sevindiğinde kocaman bir gülümseme kapladı yüzünü. Birkaç adımda yanına gidip sıkıca sarıldım ona. Önce şaşırsa da sonra kollarını o da doladı. Evet biraz ilerleme kaydetmiştik.

Yanağına büyük bir öpücük kondurup evden çıktım. Şimdi intikam zamanıydı.


...


Karşımdaki yıkık dökük eve bakarken oldukça mutluydum. O pislik böyle bir yaşamı hak ediyordu.

Kapıyı kırarcasına yumruklarken içeriden küfür ederek gelen adamın ayak seslerini duyuyordum. Orospu çocuğu!

"Ne var lan beynimi siktin?"

"Ben başka yerlerini sikicem senin merak etme."

Yakasından tuttuğum gibi içeri sokmuş duvara yapıştırmıştım. Ne olduğunu anlayamadığı için salak salak gözlerime bakıyordu. Peşimden korumaların ikisi daha eve girdiğinde, gözleri korkuyla büyüdü. Sen daha çok korkacaktın. 

"Ne olu..yor abi?"

Daha demin beynimi siktin diyordu ama şimdi abi olmuştuk, vay canına!

Duvardan ayırıp hızla yere savurdum ve tekmelemeye başladım. Ona olan öfkem hiçbir şekilde dinmeyecekti. O ölse dahi ben ondan nefret edecektim.

"Sen nasıl dokunursun lan benim sevdiğim kadına?"

Hırsımı alamamış karnına oturmuş yumruklarımı yüzüne geçiriyordum. Burnundan fışkıran kan umrumda bile değildi.

"Lan ben senin aletini kesip eline vermem mi?"

"Gelmişini geçmişini sikmezsem ben de Melih değilim?"

Altımda baygınlık geçirirken ayağa kalkıp elimdeki kanları şerefsizin üstüne sürdüm. Mikrop!

"Bunu hemen depoya götüreceksiniz. Bayıldıkça ayıltıp tekrar bayılana kadar döveceksiniz. Geldiğimde eğer ölüden farksız olursa ben de sizi öldürürüm, anlaşıldı mı?"

Adamlar anladığını belirten bir baş sallama eşliğinde piç herifi arabaya sürüklerken hiçbir şey olmamış gibi dönüp arabama yöneldim.


...


Karşımdaki apartmana bakarken derin bir nefes aldım. Elli yaşında bir adamdan bahsediyorduk sonuçta ve sakat bir kızı vardı. Ama diyorum ya ne olacağı umrumda değildi. Bu adam kırk yaşındayken kendinden yardım isteyen, on beş yaşında küçücük bir kıza tecavüz etmişti. On yıl.. Sevdiğim kadın tam on yıldır bu acıyla yaşıyordu.

Dördüncü kattaki daireye ulaştığımda derin bir nefes alıp zile bastım. Birkaç saniyenin ardından sarışın, oldukça güler yüzlü bir kadın göründü. Bu kadının gülen yüzünü solduracaktım ben. Kahretsin!

"Buyurun, kime bakmıştınız?"

"Meltem Hanım'la görüşecektim ama."

"Benim, sizi dinliyorum."

"İçeri geçebilir miyim izniniz olursa?"

"Tabi, geçin buyurun."

Salon olduğunu tahmin ettiğim yere yönelince koltukta oturan on altı yaşındaki kızı gördüm. Annesine ne kadar da benziyordu.

 "Yalnız konuşsak?"

Kadının meraklı bakışlarını görsem de umursamadım. Eğer umursarsam vazgeçecektim.

"Biz diğer odaya geçiyoruz annecim, merak etme olur mu?"

Genç kızın onayını aldığımızda başka bir odaya yöneldik. Tekli koltuğa oturduğumda Meltem Hanım da karşıma geçti.

"Sizi dinliyorum."

Derin bir nefes aldım. Buna ihtiyacım vardı.

"Duyacağınız şeyler sizi üzecektir ama emin olun benim kadar üzülemezsiniz."

Kadının tedirgin bakışlarını gördüğümde onu daha fazla bu çelişkide bırakmak istemedim. Belki de içimde biriktirdiklerim beni bu duruma getiriyordu, bilmiyorum.

"Eşiniz.."

"Bir şey mi oldu eşime?"

"Hayır hayır sakin olun. Ben biraz daha geçmişten bahsedeceğim. On yıl kadar öncesinden.."

"Di..dinliyorum."

"Eşiniz on sene önce bir iyi bir de kötü bir davranışta bulundu. Müdürü olduğu yurtta küçük bir kız tecavüze uğramıştı. Tehditlere boyun eğmedi, korkmadı ve bunu eşinize anlattı. Eşiniz iyi bir şey yaptı ve bekçiyi işten çıkardı ve tabi yaptığını siciline işletti. Kötü şeye gelecek olursak.."

Duraksadım. Elif benim acıyan yanımdı, nasıl kolaylıkla anlatabilirdim ki?

"Kötü olan eşinizin de o kıza tecavüz etmesiydi."

Kadının yüzüne baktığımda bembeyaz kesildiğini gördüm. Gözleri büyümüş, şaşkın bakışları yüzüme odaklanmıştı.

"Na..nasıl? Neden inanayım?"

"Haklısınız, inanmak zor. Benim için de bunu anlatmak zor. Neden biliyor musunuz? O kadın benim aşık olduğum kadın. Ben onun yaşadıkları yüzünden ona dokunamıyorum. Ben onun gözlerinin içine bakmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum."

"O öyle biri değil. Be..nim kocam öyle biri değil."

"Bakın ister inanın ister inanmayın. Ben sadece nasıl bir adamla evli olduğunuzu bilin diye size anlatıyorum. Ben bir yemin ettim ve asla geri adım atmayacağım. Bekçiye gereken cezayı verdim, eşinize de vereceğim."

"Ö..öldürecek misiniz?"

"Bekçiyi belki ama eşinizi öldürmeyeceğim. Ne de olsa onun yolunu gözleyen bir kızı ve karısı var."

"Ne yapacaksınız peki?"

"Bunu zaten öğrenirsiniz, boşverin."

"Hayır lütfen söyleyin. Ona ne yapacaksınız?"

"Onu fazlalığından kurtaracağım."

Sert sesim odaya hakim olduğunda kadın üzgün gözlerle bana baktı. Kocasının yaptıkları onu fazlasıyla üzmüştü.

"Eşiniz bu akşam geç gelebilir. Belki de hiç gelmez, bilemiyorum. Beni polise şikayet etmek ya da etmemek sizin bileceğiniz iş. Ama emin olun bana zarar veremezsiniz."

"Be..ben boşanacağım. Ama kızım ne olacak? Onun tedavisini karşılayamam."

"Ben size yardımcı olacağım Meltem Hanım."

Birkaç cümle daha kurduktan sonra hızla çıktım evden. Bekçinin olduğu depoya sürdüm arabayı, zaten müdürü de adamlar kaldırmıştı.


...


"Bu taraftan efendim."

Korumalardan birinin gösterdiği tarafa adımlarımı çevirdiğimde inleme seslerini duydum. Kan kokusu da yavaş yavaş burnuma gelirken ilkel bir hazla sırıttım. Onların canının yanması ruhumu fazlasıyla tatmin ediyordu.

İkisini de kanlar içinde yerde yatarken gördüğümde, gördüklerimden memnun olmuşçasına adamlarıma dönüp gülümsedim.

"Bakın burada kimler varmış?"

Ellerimi iki yana açıp sorduğum soruyla kafalarını bana çevirdiler. İkisinin de yüzü neredeyse tanınmayacak haldeydi.

"Se..n de ki..msin?"

Müdür olacak şerefsizin sesi çektiği acıdan dolayı neredeyse çıkmıyordu.

"Soğuk su dökün şunlara iyice ayılsınlar. Sonra laflarız."

Adamlar anında dediğimi yerine getirdiğinde ikisi de titrediler. Evet şimdi daha ayıklardı en azından.

"Sen okumuş adamsın müdürüm. Düşün bakalım sizin ortak noktanız ne? Cevabı bulmakta zorlanmayacağını düşünüyorum."

Gözleri bir an odağını kaybettiğinde düşündüğünü anladım. Birkaç saniye sonra büyüyen gözleriyle bana baktığında neden burada olduğunu anladığını fark ettim.

"O kız.."

O kız? Bu kadar basit miydi? Ben uçmuş halimle yaptıklarımın acısını hala çekerken bu adam iğrençliğini hiç mi umursamıyordu?

"O kız?"

Bekçi hala anlamamıştı. Sorusu da zaten anlamadığını belli eden cinstendi.

"Hey! Olmuyor ama böyle beyler. Burada ben de varım. Toplum içinde fısır fısır konuşulmaz."

İkisi de boş boş yüzüme baktığında daha fazla alaycı olamayacağımı hissettim.

"Nasıl yaparsınız lan? Hiç mi utanmadınız? Siz o kıza nasıl dokunursunuz?"

İkisine de sert birer yumruk geçirdiğimde yere yığıldılar tekrardan. Korumalar kurduğum cümlelerden olayın ne olduğunu az çok tahmin etmiş, öldürecek gibi bakmaya başlamışlardı bu pisliklere.

"Ayıltın şunları."

Kendimi sakinleştirmek adına derin nefesler alırken telefonumun çalmasıyla irkildim. Ekranda badem gözlüm yazısını görünce adamlarıma döndüm.

"Sakın kimse sesini çıkarmasın."

Derin bir nefes alıp telefonu açtım.

"Efendim meleğim?"

"Yok, çok da önemli bir kaza değilmiş."

"Hayır güzelim gecikebilirim, zabıt tutulacakmış."

"Imm.. Başka ne yaptın?"

"Oo desene akşama ziyafet var."

"Gelirken almam gereken bir şey var mı?"

"Tamam meleğim, yorulduğun an bırak tamam mı?"

"Seni seviyorum."

Telefonu kapattığımda adamlar Elif'le konuştuğumu anlamışlardı. Tabi 'o kız'ın Elif olduğunu tahmin etmeleri de zor değildi.

"Adamlar geldi mi?"

"Evet Melih Bey."

"Tamam içeri alın, gösteri başlasın bakalım."

Tekli koltuğa oturup ellerimi dizlerime dayadım. Yüzümü de avuçlarıma bastırdığımda film izleyen çocuklara benzediğime emindim. Az sonra biz de film çekecektik, ne yapalım?

Birkaç dakika sonra içeri gelen adamlara dönüp gülümsedim. Kafamla sandalyede oturanları işaret ettiğimde bu sefer gülümseyen onlardı.

İki adam da bekçinin yanına gittiğinde piç hüso şaşkınlıkla bakmaya başladı.

"Ne düşündüm biliyor musunuz? Siz bu tecavüz işlerini seviyorsunuz ya hani, ee tabi ben de misafirlerimi güzel bir şekilde ağırlamalıyım. Bu adamları sizin için ayarladım. Size güzel şeyler yapacaklar."

İkisinin de gözleri korkuyla büyüdüğünde adamlar kahkaha atmıştı. Bu sefer acı çeken onlar, zevk alan ben olacaktım.

"Başlayın beyler. Sahne sizindir."

Bekçinin pantolonu yeri boylarken ben hala izlemekle meşguldüm. Ardından iç çamaşırı da yere düşerken korumalardan bazıları kafasını başka yöne çevirmişti. İki tanesi hariç. Çünkü o ikisi evin korumalığını üstlenmişlerdi ve Elif'i tanıyorlardı. Onların da gözlerinde benimki gibi acımasız bakışlar hüküm sürüyordu.

Adamlar ayyaş bekçimize özel boş bir şarap şişesi çıkarttığında sırıttım. Biri bekçiye uygun pozisyonu verirken diğeri hızla şişeyi münasip bir yerlerine sokmuştu. Piç heriften tiz bir çığlık yükseldiğinde adam dönüp bana baktı. Elimle devam et işareti yaptığımda, hızla devam etti. Bekçinin çığlıkları her saniye daha da güçsüzleşirken bir süre sonra acıdan bayılmıştı.

Müdüre döndüğümde esmer yüzü beyaz kesilmişti. Kendi başına gelecek olanların bir kopyasını gördüğündendi sanırım.

"Yok müdürüm ya senin yöntemin daha farklı. Ve tabi daha acılı. Sen o kızı koruyabilirdin sonuçta değil mi?"

Adamlar bekçiyi bırakıp müdürün yanına geçtiğinde fırça sapına benzer bir sopa çıkardılar. Hani şu yetimhanede çocukları sıra dayağına çektiğinde kullandığından...

"Ya..yapma."

Yapma öyle mi? Ulan şerefsiz sen Elif'in yapma demesine aldırmış mıydın?

"Cık cık cık. Hiç yakıştıramadın sana müdürüm. Yalvarmakta neyin nesi?"

Cümlemi bitirip adamlara döndüğümde ne yapacaklarını bildiklerinden hızla harekete geçtiler. Müdürün de kıyafetleri yeri boyladığında şarap şişesinden daha uzun sap çoktan o iğrenç kıçının girişine dayanmıştı. Sevgili müdürüm debelenmeye devam ederken sopa çoktan içine girmişti. Onun da çığlığını duyduğum an korkunç bir kahkaha attım. Adamlarım bile korkuyla bana bakarken ben komedi filmi izliyormuş gibiydim.

"Devam edin."

Kahkahalarımın arasında verdiğim emirle adamlar işlerine devam ederken ben müdürün bağırsaklarının parçalandığına neredeyse emindim. Bir süre sonra o da kendinden geçtiğinde oturduğum koltukta dikleştim. Adamlar hemen soğuk suyla yerdeki pislikleri ayılttığında ben elime aldığım bıçakla yanlarına çökmüştüm. Yaşadıkları acıdan kıpırdayamaz haldeyken bir sonraki hamlemin ne olduğunu düşündüklerine emindim.

Elime eldiven geçirip sırt üstü yatmalarını sağladıktan sonra iğrenç aletlerini elime alarak acımadan kestim. Akan kanlar üzerime sıçrarken ben bundan tiksinmek yerine zevk aldım. Dışarıdan psikopat bir sadist gibi göründüğüme emindim ama işin aslı öyle değildi. Bunları bana yaptıran acıdan zevk almam değildi. Bunları bana yaptıran içimdeki intikam ateşiydi.

Kanayan yaralarına tuz attığımda çığlıklar inanılmaz boyuttaydı. İşimi özenle yapıp ayağa kalktığımda üstümün kan içinde olduğunu fark ettim. Yüzümü buruşturup giyecek kıyafet getirmelerini istedikten sonra aralarında en güvendiğim adamıma döndüm.

"Bekçiyi gebertiyorsunuz. Diğerinin de kendine gelmesini sağladıktan sonra üstünü başını düzeltip verdiğim adrese götürüyorsunuz. Buraları da temizleyin, bir aksilik çıkmasın."



...


Kapıyı kendi anahtarımla açtığımda içeriden gelen yemek kokusunu içime çektim. Çiğ börek kokusu ciğerlerime dolarken bir yandan da çikolata kokusu alıyordum. Tanrım profiterol mü yapmıştı Elif?

Arkasından yaklaşıp beline sarıldığımda sıçradı. Ben onun bu haline gülümserken, o minik eliyle karnına dolanmış ellerime vuruyordu.

"Ah ödüm koptu Melih ya!"

Melih sana kurban olsun.

"Korkma meleğim, ben varken hiçbir şeyden korkma."

Boynuna başımı gömüp gül kokusunu içime çekerken onun gözlerini kapattığını biliyordum. Hep böyleydi. Ne zaman ona sarılsam nefesini tutuyor, gözlerini kapatıyordu. Tabi bir de titriyordu. Bir keresinde hala korkuyor musun benden dediğimde insan sadece korkunca mı titrer demişti. İşte o cevap benim için dünyalara bedeldi.

"Ben duş alacağım meleğim, sen de son hazırlıkları yaparsın."

Boynuna gömdüğüm başımı zorlukla kaldırıp kendimi duşa attım.

Mutluydum. Sevdiğim kadının intikamını almış, içimdeki öfkeyi biraz da olsa yatıştırmıştım. Tamam onlara olan öfkem azalmıştı da peki ya ben? Kendime olan öfkemi nasıl dizginleyecektim? Dizginleyebilecek miydim? Nasıl unutturacaktım, nasıl? Kahretsin!


...


 "Bir kase daha ister misin?"

"Hayır yeterli. Ben artık çiğ börek yesem?"

"Tamam tamam. Ne içersin yanında? Kola olur mu?"

"Olur güzelim."

Çiğböreğimi yerken bir sıcaklık basıyordu beni. Bunun neden olduğunu başta anlayamasam da bir süre sonra dank etmişti. Ben saatlerdir hiç uyuşturucu kullanmamıştım. Aslında kendimce bırakmaya çalışıyordum. Çünkü sevdiğim bir kadın, doğmak üzere olan bir bebeğim vardı. Hayatımı düzene sokmaya çalışıyordum ama bunu yardım almadan yapamazdım. Alnımda biriken ter damlalarını hissettiğimde ne yapacağımı şaşırdım. Ne yapacaktım şimdi?

Elif'e baktığımda yemeğine odaklanmıştı. Ani gelen bir titremeyle çatalım elimden kayarken, odağını kaybetmiş bakışlarımı sakinleştirmeye çalışıyordum.

"İyi misin?"

Elif hamile haliyle hızla sandalyesinden kalkıp yanıma geldiğinde kendime lanet ettim. Güçsüz adamın tekiydim!

"İyi..yim."

"Melih neler oluyor? Tanrım! Terliyorsun."

Titremelerim zapt edemediğim bir boyuta ulaşırken gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Sertçe yere düştüğümü hissettiğimde Elif'in ne kadar telaşlandığını tahmin edebiliyordum. İyiyim demek istiyordum, korkma bir şey olmayacak demek istiyordum.

Bir süre sonra Elif'in ne dediğini dahi anlayamadığım sesini duyamaz olmuştum. Beni çağıran neydi? Ölüm müydü? Neydi bu karanlık? İstemiyordum. Şimdi değildi. Beş yıl içinde olabilirdi ama şimdi değildi. Sevdiğim kadını, Elif'imi bırakmak istemiyordum. Bebeğimi de bırakamazdım. Daha bir kerecik bile görmemiştim ki onu. Olmazdı! Olmamalıydı. Ölemezdim.

Kendimi karanlığa teslim etmeden önce aklımdan geçen tek şey Elif ve henüz göremediğim bebeğimdi...













Continue Reading

You'll Also Like

2.7M 111K 42
© Bütün hakları saklıdır Bir yabancıya aşık olup biz olmak o kadar zor mu? İLK'İM DEĞİLDİN SON'UM OLDUN!..
2.1M 22.2K 10
Eski bir köy kurgusudur. İnsanların bilinçsiz ve cahil olduğu "dönem" kurgusu olduğunu unutmadan okumanızı rica ediyorum. Bu bir kitap, gerçek hayata...
2.3M 132K 89
Bu kapının arkasında kaderi vardı... "Evet kabul edildiniz" dendiğinde hayat onu alıp mutluluğa mı taşıyacaktı yoksa derin elemlere mi? .... Peki ke...
2.5M 73.7K 31
"Bana bak Ayaz, bir daha bana herhangi bir şeyini taşıtma yemin ederim seni öldürürüm!" diyerek avaz avaz bağırdım. Başımı geriye yaslarken gözlerime...