Eksik Karanlık

By Cat_theMonster

9K 641 42

Hayatımda bir şeyler eksik. Biraz sevgi, biraz ilgi ve biraz da karanlık. Her sıradan öykü gibi alkollü bir p... More

❣Giriş❣
❣MIDYE
❣TIM
❣KAÇIŞ
❣SORGU
❣AÇIKLAMA
❣DEĞİŞİM
❣HÜZÜN
❣ORMAN
❣HAK
#ÖzgeCanAslan
❣ÖDÜL
❣SAHİPLENMEK
❣JARED
❣LISA
❣YEMEK
❣ZOEY
❣UTANÇ
❣TEKRAR
❣PATRON
❣BENİM
❣ROBIN
❣HATA
❣NORMAL
❣BOŞLUK
❣DÖNÜŞ
❣SÜS
❣PİYANO
❣KORKU
❣EMERALD
❣HASRET
❣KULÜP
❣KAPİBARA
❣HOŞÇAKAL
❣KABUK
❣SİLİNMİŞ
❣PLAN
❣MERHABA
❣KAHKAHA
❣SINIR
❣BİZ
❣BUZ
❣YUMRUK
❣MÜZE
❣ÇALIŞKAN
❣EFSANE
❣SÜRPRİZ
❣KUCAK
❣AİLE
❣KIRILMIŞ
❣ATEŞ
❣TANRI
❣Final❣
Yarı Yıl Tatili Hediyesi?
uhm, SÜRPRİZ!

❣SES

129 13 0
By Cat_theMonster

Canlar Keyifli okumalar dilerim!

Not: Hani siz oy veriyor, okuma listenize ekliyor veya yorum atıyorsunuz ya, sizin bir dakikadan kısa süren bu şeyleri yapmanız beni bir gün boyunca neşeli ve pozitif tutuyor! Bu hikayeyi ilk paylaştığımda "Acaba okurlar mı? Beğenirler mi?" diye çok düşündüm ve şimdi 4Bin'i geçtik. Hem de 6 ay gibi bir sürede! Bir arkadaşım böyle şeylerin çok az yaşandığını söyledi ve çok sevindim! Sizi çok seviyorum! ♡

Bana doğru uzatılan ahizeye ulaşmak için beceriksiz adımlar attım. Parmaklarımın arasında sıkıca tutup kendimde yeterli cesareti birkaç saniyeliğine aradıktan sonra ahizeyi kulağıma götürdüm. Titrek bir "Efendim?" sesi ağzımdan dökülüverdi. Marcus tüm dikkati ile beni izliyordu ve bu daha da gerilmeme sebep olmuştu. Hoş bir bayan sesi işittim. "Yerini asla dolduramazsın. Çabalamayı kes." şeklindeki konuşmasının ardından anlama zorluğu yaşayarak birkaç saniye öylece durdum.

Zihnim "Kimsiniz?" sorusunu sormamı akıl edince bir duraksama daha yaşandı. Marcus'un yüzündeki garip gülümseme hafifçe değişirken ona bir yanıt bekleyerek baktım. Ardından telefonun kapandığına dair sesi duydum. Ahizeyi telefonun üzerine kapatırken "Kim beni istedi?" diye sordum. Omuz silkerken "Bana bir yakının olduğunu söyledi. Acil ve önemli bir şey söyleyecekmiş. Ne oldu? Sana ne dedi?" dedi Marc.

Gerisin geri adımlar atarken "Önemsiz bir şeydi. Saçmaladı." dedim ve elimle ardımı yokladım. Kapı kolunu yoklayarak kısa sürede bulmamın ardından "Başka bir şey var mı?" sorusunu sordum. "Jared ile konuştuk. Seni özlemiş." dedi alay ederce. Başımı bir kez salladım ve sıkıca kavradığım kapı kolunu aşağıya çekerek kapıyı açtım. Kendimi hızla koridora attım. Kapıyı ardımdan kapatırken telefonda söylenmiş olan şeyi düşündüm.

'Yerimi' değil 'Yerini' demişti. Söylediği yerin neresi olduğunu anlamak çok kolaydı. Sienna'nın yerini doldurmak için burada olduğumu biliyordum. Herkesin ortak olan kurşun yarasına yara bandı olacaktım ama herkesin unuttuğu bir şey vardı. Yara bandı böylesine bir yarayı kapatıp iyileştiremez.

Şu hiç tanıyamadığım Sienna bir kez daha bir yolunu bulup karşıma çıkmıştı ve yeniden dengemi alt üst etmişti. Hiç görmemiş olduğunuz, sesini hiç duymadığınız birine benzetilmek gerçekten garip bir duygu. Bir yanınız sizi benzettikleri kişinin gerçekten var olup olmadığını, gerçekten birbirinize benzeyip benzemediğinizi sorgulamaya başlıyor. Diğer yanınız ise o kişi ile tanışmak için can atıyor.

Yatak odasına vardığımda hızla yatağa yöneldim ve ayakucuna bağdaş kurup beynimden dumanların çıkmasını sağlayacak kadar olmasa da bazı şeyleri düşünüp belirli konulara açıklık getirmeye karar verdim. Öncelikle düşüneceğim şey Sienna'nın başına ne gelmiş olabileceğiydi. Onunla tanışmayı ve neden herkesin ona bu kadar bağlı olduğunu öğrenmek istiyordum. Bunu bir ara Lisa'ya sormak üzere aklıma bir not yerleştirdim.

İkinci düşüneceğim şey Jared'ın nereye gittiği değildi tabi ki. Düşüneceğim şey bu evde ne kadar kalacağım ve Marcus'un bu garip hallerinden ne zaman kurtulabileceğim idi. Evime ve aileme kavuşabileceğim zaman net olmadığından artık o konuyu düşündükçe kusma hissiyle doluyordum. Bayağı uzun zamandır o konu zihnimi meşgul ederek beni oldukça bunaltmıştı. Evet, yeni arkadaşlar edinmiş ve birkaç macera yaşamıştım ama ailemle geçirdiğim sıradan hayatımı bütün bunlara tercih ederdim.

Rasta Kafa bana Jared'ın en iyi arkadaşlarından biri olduğunu ve ona rahatlıkla güvenebileceğimi söylemişti ama şimdi Jared yokken davranışları oldukça değişmişti. Kendimi kötü hissetmemi sağlayacak ne varsa yapıyor gibiydi. Bir ara Jared'ta bana böyle davranıyordu ama onun sebepleri vardı. Gerçi kim bilir, belki Marcus'a da Sienna ile ilgili bir şeyleri anımsattığım için bana böyle yapıyordur?

Zihnim düşüncelerle dolarken şunu fark ettim ki yaptığım şey düğümleri çözmekten çok yenilerini yaratmak haline gelmişti. Her şeyin ucu Sienna'ya çıkıyordu ve bu adı duydukça artık çığlık atıp bir şeyleri yumruklamak istiyordum. Bazen öylesine sinirleniyorum ki biri bana kendi adım yerine Sienna dese de onu yumruklayarak tüm sinirimi boşaltsam diyorum.

Kollarımı delirmişçesine kaşıdığımı fark ettiğimde hızla ayağa kalktım. Boğazımın derinlerinde pusuya yatmış sinir çığlığı aniden saldırıya geçti ve dişlerim arasından kızgınlıkla hırlayan bir kaplanı andıran sesler çıktı. Sert adımlarla bir oraya bir buraya yürürken kaşınmayı kesmek için yumruklarımı sıktım. Bir şeylere vurmak, öfkemi kusmak istiyordum. Klişe filmlerdeki cama yumruk atma sahnesini bile canlandırabilecek haldeydim.

Kendime en az zarar verebileceğim şekilde kızgınlığımdan arınmanın yolunu bile düşünemezken yüzüme çarpan yastık beni gerçekliğe geri getirdi. Zihnim sanki kendini kapatmıştı. Sinirle soluyor, her an bir şeye vurmaya hazır yumruklarımı sıkıyor, oraya buraya yeri yıkmak istiyormuş gibi sertçe yürüyor ve çenemi acıtacak kadar sıktığım dişlerim arasından sinir çığlığı atıyordum.

Yastığı kimin attığına bakmak için başımı kaldırdığımda uzun süredir görmediğim bir şeyi gördüm. Jared. "Seni hiç böyle sinirli görmemiştim." cümlesi dudaklarından döküldüğünde yüzündeki şaşkınlık hala yerli yerindeydi. "Seni ahmak! Lanet olası! Pis bencil! Şımarık..." Üzerine doğru yürürken ona bağırıyor ve işaret parmağımı ona doğru sallıyordum. "...Beyin yoksunu! Beni hangi cüret ile bırakıp bir ay boyunca gider ve bir mesaj bile atmayacak kadar rahat olabilirsin?!"

Sinirden bir yandan ağlamaya diğer yandan onun kaslı göğsünü yumruklamaya başladım. Yüzüne bakamıyordum. Sanki baksam daha da sinirlenecek ve acı çekecektim. Giderek çatallaşmasının yanı sıra kısılan sesimle ona bağırmaya çalışıyordum. "Senden nefret ediyorum! Duydun mu? Nefret ediyorum! Senden nefret ediyorum." Sonunda tüm enerjimi harcamıştım ve son birkaç kelimemi söyleyebilmiştim.

Giydiği kazağına tutunarak başımı göğsüne gömdüm. Hareketsizce durmuştu ama bedenimi ona yasladığımda kolları yavaşça etrafımı sardı. Çenesi başımın üzerine yönelirken nefes alış verişini saç diplerimde hissedebiliyordum. Bir süre hiç kıpırdamadan o halde durduk. Kazağı sıktığım yumruklarım arasında kırışırken Jared'ın tek yaptığı başıma arada birkaç öpücük kondurmak, saçlarımı okşamak ve ben ondan nefret ettiğimi söylerken hiçbir şey söylememekti.

"Şttt! Uyanıyor."

"Ah, tamam tamam."

"Uyandı mı?"

"Evet, uyandı."

"Şttt!"

"Susun artık."

Fısıltılardan oluşan ses kalabalığı ile gözlerimi kırpıştırarak açtım. Odağım ilk başta net olmasa da sonrasında gördüğüm bulanıklık anlam kazanmaya başladı. Yabancı bir bayanın "Bay Marc?" dediğini duyduğum zaman her şey anlaşılır bir görünüme girmişti. Herkes yüzüme doğru eğilmiş, endişe dolu bakışlarla beni izliylorlardı. "Amelia, her şey yolunda mı?" diye sordu Zoey. Elimi anlıma görütürdüm ve başımı tutarken onaylarca bir ses çıkardım. "Birden bağırmaya başladın. Sonrasında yere yığıldın. Her şeyin iyi olduğu konusunda emin misin?" dedi Robin.

Yere mi yığıldım? Jared orada değil miydi? Yani o aslında dönmemiş miydi? Harika. Şimdi herkes beni sorunları olan bir deli sanıyor!

"Bay Marc?" dedi aynı yabancı kadın. "Söyle Rosa, söyle. Ne var?" dedi burnundan soluyan Marcus. "Bayan için biraz çorba yaptım. Doktoru da aradık. Yolda çıkmış, geliyormuş dedi efendim." dedi bayan. Yapılan çorbayı içebilmem için herkes bana doğrulmam için yardım etti. Marcus ve Robin beni oturur pozisyona getirirken kızlar yastığı dikleştirdi. Rosa denilen bayan yaşlıcaydı ve onda büyükanne şefkati görmek çok kolaydı. Temkinli adımlarla yanıma yaklaştığında yüzüme dertlerimi anlarca baktı. Öyle sempatik bir gülümsemeyi bana bahşetti ki ona elimde olmadan gülümsedim.

"Bay Marc, isterseniz başına toplanmayın. Zavallıcık perişan halde, bir de sizler üzerine gelmeyin. Bir şey olursa hemen size bildiririm. Çorbasını içene kadar doktor gelir zaten." dedi Rosa. Marcus onu başıyla onaylayınca odada yaşlı bayanla yalnız kaldım. Kaşığı çorba doldurup soğutmak amaçlı biraz üfledi. Birkaç kaşık çorba içtikten sonra kendimi bebek gibi hissettim fakat kendimde parmağımı kımıldatacak kadar güç bulamıyordum.

"Söyle bakalım yavrucak, o gürültü patırtının sebebi neydi? Alt kata bile geldi çığlıkların. Yemin ederim birini öldürüyorlar sandım. Hala kalbime giren acı geçmedi. Herkes panik oldu." dedi Rosa ve ardından kaşıktaki çorbaya üflemeye başladı. "Ben... Uzun zamandır görmediğim birini gördüm sandım. O kişiye oldukça kırgınım. Bir an karşımda görünce..." Cümlemi tamamlayamadım. Nasıl tamamlayabilirdim ki? Aniden bağırmamın sebebi kırgınlık mıydı kızgınlık mı bunu bile bilemiyorum.

"Halüsinasyon gördüm desene. Söyle bakalım kim kırdı senin gibi narin bir Farfalla'yı* ?" dedi. Kısa bir süre sessizce durup çorba içtim. Sükunetimin farkına varmış olacak ki "Peki, peki. Sormadım varsay." dedi gülümseyerek.

Odanın kapısı çaldığında dikkatimizi o yöne verdik. Kapı açılmayınca Rosa beni koluyla dürttü ve "Ses versene." diye uyardı. Bir an afallayarak "Gelebilirsin?" dedim. Sonrasında doğru bir şey yapıp yapmadığımı kontrol etmek isterce yaşlı bayanın yüzüne baktım. Bana azarlayan bir bakış atmadığını görünce biraz olsun rahatlayarak, açılan kapıya baktım.

Mor uzun saçlara sahip Lisa ve bir de esmer, iyi giyimli bir bayan.

"Merhaba. Demek hastamız sensin?" dedi bayan gülümseyerek. Hemen sonrasında ben hariç herkesi odadan kovarak yanıma yaklaştı. Sessizce beni süzüp tam yanıma oturarak kulağıma "Amelie mi? Sienna ne saçmalıyorsun? Neler oluyor?" diye fısıldadı. Ben ona donuk bakışlarla bakarken o prosedür gereği "Bir yerin ağrıyor mu?" gibi soruları yüksek sesle sormaya başladı ama ben daha yanıt vermeden onaylayan bir şeyler söyleyip yeni bir soru soruyordu.

Aklım daha da karışırken olayı çözmeye çalıştım. Bana Sienna demesinin ardından ne saçmaladığımı sormuştu. Bu da Sienna'nın hayatta olduğu anlamına geliyordu, değil mi? Kılık değiştirdiğimi ve geri döndüğümü filan sanmıştı. Daha doğrusu bunları benim değil Sienna'nın yaptığını sanmıştı.

Nihayet olayı biraz çözdüğümde "Adım Amelia." dedim. Kendi kendine soru sorup cevap vermişim gibi davranmayı kesti ve anlamazca yüzüme baktı. "Anlayamadım?" dediğinde "Sienna değilim. Amelia'yım. Ben O değilim." dedim. Anlamakta güçlük çekerek bana bakmaya başladı. Sonrasında bir şey hatırlamışça saçlarımı elleriyle toplayarak enseme baktı. Ensemde belli bir yere parmağını sertçe yukarı aşağı sürdükten sonra hafifçe homurdandı. Saçlarımı serbest bırakırken "Bu garip." diye mırıldadı.

"Pekala. Tamam. O değilmişsin. Sende o doğum lekesinden yok." dedi. Bana olan samimiyetini kaybetmiş ve hayal kırıklığına uğramış bir halde bu kez ciddi şekilde beni muayeneye başladı. Kararı ise tamsiyonumun çıktığı oldu. Stres ve sinirden uzaklaşmamı, birkaç gün yediklerime dikkat etmemi ve buna benzer birkaç şey söyleyip odadan çıktı. Tabi ki o çıkar çıkmaz Rasta Kafa odaya girip yatağın yanındaki tek kişilik koltuğa oturdu.

Oturdu oturmasına ama tek kelime etmeden karşı duvarda asılı olan resme dikkat kesildi. Bende resmi incelemeye başladığımda bunun grupça çektikleri bir resim olduğunu gördüm. Göz ucuyla ona baktığımda bana bakıyor olduğunu fark ettim. Bakışlarındaki özlem duygusu öyle yoğundu ki korkutucu kişiliğinden eser kalmamıştı. İçerlenerek ayağa kalktı ve çerçeveyi asılı olduğu yerden çekip aldı. Fazla büyük bir çerçeve değildi fakat masaların üzerine konulan şu ufak çerçevelerden de değildi. Resimdeki herkesi rahatlıkla seçebiliyordum.

Hatta resmin tam ortasındaki Sienna'yı bile. Bana öyle çok benziyordu ki... İkiz gibiydik.

"Sırlardan sıkıldın, değil mi?" diye sordu ve yatakta yana kaymamı sağlayarak kendine oturacak bir yer açtı. "Hem de öyle sıkıldım ki..." dedim Marcus'un sol profiline bakarken. Çerçeveyi kucağıma koyup Sienna'yı işaret etti. "O zaman bana bütün sorularını sorabilirsin." Aldığım yanıt ile şaşkınca yüzüne baktım. Ne yani? Her şeyin cevabı sadece Jared'ta değil miydi? İstediğim tüm bilgiyi elde etmek için artık debelenmeme gerek yok muydu? Tek yapmam gereken soru sormak mı?

"Ancak bir şartım var." diye devam etti. "Bundan kimseye asla söz etmeyeceksin." Onaylarca başımı salladım ve uzun zamandır içimde tuttuğum bu koca soru işaretini dışarıya bıraktım. "Sienna kim?" Sonunda tabuları yıkma zamanım gelmişti. Evet, yıkım topuyla değil de küçük bir çekiçle sessizce ve gizlice yıkacaktım ama sonuçta her şey artık bir anlam bahşedecekti.

"Dilenci. Jared'ın ilk aşkı. Görünüş ve davranış olarak senin ikizin de denebilir. Yardımsever. Güler yüzlü. Doğa insanı. Fakat en önemlisi benim kuzenim."

Söylediği son kelime beni beynimden vurulmuşa çevirdi. Yani Jared ile Marcus'un bu kadar yakın olma nedeni Sienna mıydı? Bekle, bekle, bekle. Nasıl oluyor da Sienna dilenciyken kuzeni olan Marcus böyle bir saray yavrusunda kalabiliyordu?

"Jared kuzen olduğumuzu öğrendiğimizde Sienna sokakta bir dilenciydi. Bense ailemin yanında yaşayan sıradan biriydim işte. Ailemi Sienna hakkında konuştukları zaman gizlice dinlerdim. Sonunda 14 yaşıma girdikten bir gün sonra Sienna'nın her zaman nerede dilendiğini öğrendim ve oraya gittim. Onu evimize almaya kalksam da ne ailem ne de kuzenim bunu kabul etmediler. Arada ona yemek veya temiz giysi götürürdüm ama asla kabul etmezdi. Buna layık olmadığını söyleyip dururdu. Sienna 16. yaşının son ayında Jared ile tanıştı. Mükemmel bir uyum içindeydiler. Nasıl derler? Bir elmanın iki yarısı..."

Marcus konuşmayı kesip biraz soluklandı. Sanki anlattığı şeyin sonunu getiremiyor gibiydi. Ona toparlanması için oldukça kısa bir zaman verdikten sonra odaya her an birinin girebileceğini ve bu konuşmayı bir daha yapamayabileceğimizi düşünerek "Peki sonra?" diyerek onu konuşmaya teşvik ettim.

Yutkundu ve resmindeki kuzeninin yüzünü işaret parmağı ile okşamaya başladı. "Yaşları evlenmek için küçük olsa da ikisi de bunu oldukça istiyorlardı. Hemen her şeyi zihinlerinde halletmişlerdi. Düğünü yapacakları yerden, Jared'ın saçına, Sienna'nın takılarına kadar. Hayalleri ortaktı. Ortak bir hayal dünyasında yaşıyorlardı ve orada evliydiler. Biz başta biraz itiraz ettik. Düşünsene, daha 18 olmadan evlenmeyi istiyorlardı. Bu bize saçma geliyordu ve sonunda ikisi de herkesten uzaklaştı. Bize onları veya gerçek aşkı anlamadığımızı söylediler. Sonrasında her şey eski haline döndü. Hep birlikte zaman geçirmeye başladık..."

Duraksayarak yüzüme baktı. Gözleri dolmaya başlamıştı. Bense kulak kesilmiş bir halde onu dinliyordum. "Marcus. Biliyorum, acı veriyor ama lütfen devam eder misin? Lütfen?" dedim anlayışlı bir tonla. Gözlerini yumdu ve bir süre derin nefesler aldı.

"Bir gün beni aradı. Bense bana iyi bir haber vereceğini umarak neşeyle telefonu açtım. Bana Jared ile tartıştığını ve biraz hava almak için dışarıya çıktığını söyledi. Bana sorunu anlatmak üzereyken telefon aniden kapandı. Onu yeniden ve yeniden telefonla aradım. Tam telefonu yeniden açtığı için rahatladığım an Jared'ın acı sesini duydum. Bana Sienna'nın kaçırıldığını söyledi. Bundan bir ay kadar sonra bize birkaç delil yollandı ve bizde Sienna'nın öldürüldüğüne inandık." Hüzüne boğulmuş bir tebessümle gözlerini açıp yüzüme baktı.

"Bu ay, O ay Amelia. Bu ay, O ay."

Bölüm sonuuu!

* Farfalla: İtalyanca - kelebek.

Continue Reading

You'll Also Like

3.1M 12.5K 2
'Umudun gece ise, ay'a tutun.' ∞ (15/08/2018; Başlama tarihi.)
1.4M 53K 54
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
2.2M 138K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
297K 22.2K 52
WATTYS 2018 KAZANANI! (KAHRAMANLAR KATEGORİSİ) Hreak ayağa aheste bir şekilde kalktıktan sonra kenarda yayılmış geniş postları eğilerek aldı. Geniş...