HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlan...

By eylulayazzz

7.3M 212K 17.6K

Canından çok sevdiği kadını bir anlık şehvete kapılıp aldatan bir adamdı Ege. Güvendiği, hayatımın aşkı dediğ... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
KUTLAMA (Elif'ten)
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
BALLARIM :)))
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
TATLILARIM :))
ALINTI
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
ALINTI
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
MÜJDEEEEE :)))
ALINTI
57. BÖLÜM
ALINTI
58. BÖLÜM (Part I)
ALINTI
58. BÖLÜM (PART II)
ALINTI
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM (Melif Çifti)
61. BÖLÜM
62. Bölüm
63. BÖLÜM
Final
İmkansız'ım

34. BÖLÜM

100K 3.1K 219
By eylulayazzz

Şu kadar yorum olmazsa yazmayacağım, şu kadar vote olmazsa bölüm paylaşmayacağım demiyorum ve siz değerli okuyucularım sağ olun beni yorumsuz ve votesiz bırakmıyorsunuz. Her ne kadar istemeden de olsa (sağlık sorunları yüzünden) sizi çok bekletmiş olsam da şimdi bunun acısını çıkarmaya çalışıyorum, uzun ve sık sık yazarak. Hepinize çok teşekkür ediyorum ve sizi bölümümüzle baş başa  bırakıyorum.





ADELİNA'DAN






Ofise geçtiğimde kimsenin bana bakmadığını fark etmek bir yandan beni rahatlatırken bir yandan da üzmüştü. Tamam kabul, kimsenin hakkımda konuşmasını istemediğim için rahatlıyordum ama insanlar bana yaklaşmamak için çabalarken de ister istemez kendimi kasıyordum. Ben her zamanki bendim. Patronun karısı olmam, mesleki eşitliğimizi bozmazdı. Sonuçta ben onlarla aynı seviyede olan biriydim. Hatta onların kaç yıldır bu holdingde çalışıyorlardı, ben ise yeniydim. Aradan biraz zaman geçince düzelirler nasılsa diye düşünüp kendimi çalışmaya kaptırdığımda, Yelda'nın yanıma gelmesiyle, daha doğrusu kurduğu cümleyle başımı kaldırdım.

"Adelina Hanım bu proje size verildi."

Adelina Hanım mı? Tanrı aşkına hani biz arkadaştık?

"Hanım mı?"

Sesimdeki kızgın tonun elbette farkındaydım ama yapabileceğim bir şey yoktu. Koskoca holdingde arkadaşım olarak gördüğüm tek kişi de bana 'hanım' diyordu.

"Evet efendim."

Yelda benden gözlerini kaçırırken daha fazla sinirlerime hakim olamadım. Hadi ama ben vebalı değildim.

"Ne hanımı Yelda? Biz seninle hani arkadaştık?"

"Oh be. Kızım valla kendimi nasıl kastım bilemezsin. Uraz Bey öyle deyince ne diyeceğimi bilemedim."

Kıkırdadım. Derin bir nefes alıp masamın önündeki tekli koltuğa yayılması beni güldürmüştü.

"Son olaylar yüzünden kimse imada bulunmasın diye öyle yaptı."

"Hıh halt etmiş onlar. Birbirinize çok yakışmışsınız."

Gözlerimin içine kadar ulaşan bir gülümseme tüm yüzümü kaplarken, aklım çoktan Uraz'a kaymıştı.

"Bak bak nasıl da sırıtıyor. Hem sen söyle bakayım siz ne ara evlenmeye karar verdiniz? Sen burada çalışmaya başlamadan önce mi tanışıyordunuz yoksa?"

"Yok ya burada tanıştık."

"Vay vay vay. İlk görüşte aşk desene."

"Imm sanırım öyle de denebilir."

"Ee anlat bakalım nasıl gelişti olaylar? Tabi özel değilse."

"Ne özeli ya saçmalama. Buradaki tek arkadaşım sensin, seninle de konuşmazsak kiminle konuşacağım ben?"

Onun da yüzünü büyük bir gülümseme kaplarken, samimiyetinden bir an bile şüphe etmiyordum.

"Dubaililerle iş yemeği olduğunu günü hatırlıyorsundur, o gün ilk defa yan yana geldik aslında."

Kafasını sallayınca devam ettim anlatmaya.

"Anlaşmayı imzalamış, kutlama için birkaç kadeh bir şeyler içelim demiştik ki adamlardan biri beni taciz etti. Uraz da adamı bir güzel dövdü. Sonra gazete haberleri çıktı. Biz sevgili falan değildik o zaman, anlayacağın yalan haberdi. Sonra da tesadüfler birbirini kovaladı ve bir baktık ki biz gerçekten de sevgili olmuşuz. Son gazete haberini gördüysen eğer orada benim düşük yaptığım yazıyordu. Bunun üstüne Uraz'ın ailesi devreye girdi ve dedikoduların kesilmesi için bir an önce evlenmemizi istediler. İşte sonuç bu."

Biraz çarpıtarak da olsa olayı genel hatlarıyla anlatmıştım. Zaten kimseye de ayrıntılarını anlatmazdım, Elif hariç.

"Ee yok değil mi öyle bir şey? Düşük falan?"

"Yok canım."

"Bir aydır nerelerdeydiniz?"

"Mardin'deydik."

"Mardin mi? Ne alaka ki?"

"Uraz Mardinli, ailesi orada yaşıyor."

" Aaa Uraz Bey'in Mardinli olduğunu bilmiyordum."

Tahmin edebiliyordum. Uraz'ın gerek konuşması gerek hal ve hareketleri Mardinli birine hiç de benzemiyordu.

"Oha Adelina ya. Banu Hanım'ın yıllardır yapamadığını sen bir ayda yapmışsın."

Şu ana kadar gülen suratım Yelda'nın cümlesini duyunca anında düştü. Banu Hanım'ın yapamadığı derken? Ne gibi bir ilişki vardı ki Uraz'la Banu Hanım arasında?

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Ohoo kızım uçtun sen iyice. Sana asistanlık olayı olduğu gün de demiştim bence Banu Hanım Uraz Bey'i seviyor diye."

Evet bunu hatırlıyordum ama benim asıl bilmek istediğim zamanında aralarında bir şey olup olmadığıydı.

"Aralarında bir şey mi vardı eskiden?"

" Yok, hiçbir şey olmadı. Hem zaten ben Uraz Bey'in bu durumdan haberi olduğunu sanmıyorum. Dediğim gibi holdingde böyle şeylere asla müsamaha göstermez. Kaç kadının işine bu yüzden son verdi, sayamadım."

İyi bari, Uraz onu hiç fark etmemişti.

"Sence tehlike arz ediyor mu?"

"Sanmam. Banu Hanım öyle biri değil. Uraz Bey'in evli olduğunu öğrenince eminim ki bu sevdasından vazgeçecektir."

"Nasıl emin olabiliyorsun bundan?"

"Ya kadın uzun zamandır seviyor Uraz Bey'i. Gerçi sevmek demeyelim de hoşlanmak diyelim. Sonuçta duygularının ne denli derin olduğunu biz bilemeyiz. Ama yine de bir kere bile ayartmaya çalışmadı patronu. Onun yerinde başkası olsa yapmadığını bırakmazdı. Hem senin kadar olmasa da o kadında çok güzel biri, hakkını vermek lazım."

"Evet, oldukça güzel."

"Ama sen yine de korkma. Dediğim gibi Banu Hanım öyle biri değil."

Tamam, şimdilik bir şey yapmayacaktım ama Banu Hanım'ı bir süre gözlemlemem lazımdı. Eğer işin ucunda sevdiğim adam varsa gözüm hiçbir şeyi görmez kimse kusura bakmasın.

"Bizi boşver de biraz da sen anlat. Sen ne yaptın ben yokken?"

"Ne yapayım ya annemle ilgilendim."

"Hayrola bir şey mi oldu? Kötü bir şey yok ya?"

"Annem artık iyice yaşlandı Adelina. Ev işlerini yapamıyor, üstelik hasta da. Ben de her şeye yetişemiyorum. Yardımcı bulalım desem, çok masraflı olur altından kalkamam. Ne yapacağımı bilemiyorum."

"Ben yardımcı olurum sana."

"Olmaz, lütfen saçmalama Adelina. Böyle bir yardımı kabul edemem."

"Asıl sen saçmalama Yelda. Arkadaşlar ne günler için? En kısa zamanda birini bulmaya çalışacağım ben."

"Teşekkür ederim. Ama ben de elimden geldiğince ödemek istiyorum maaşını."

"Pekala, nasıl istersen öyle olsun. Şimdi işlerimizin başına dönelim, öğle paydosunda konuşuruz."

"Tamam canım kolay gelsin."

"Sana da tatlım."











ELİF'TEN




"Hadi gel şu mağazaya girelim."

Adımlarımı Melih'in gösterdiği mağazaya doğru atarken oldukça tedirgindim. Gösterdiğim kıyafetleri beğenecek miydi acaba? Ya da çok açık bir şey seçerse ben o kıyafetle onun karşısına nasıl çıkacaktım? Onun vücudumu görmesini istemiyordum. O geceki gibi bana kararan bakışlarla bakmasını istemiyordum. Aynı acıları tekrar yaşamak istemiyordum. Göğsümdeki, bacağımdaki morlukların geçmesi en az üç dört gün almışken aynı izleri bir daha görmek istemiyordum. Ne istediğimi bilmiyordum ama ne istemediğim konusunda kesin bir fikrim vardı. Ben Melih'i yakınlarımda istemiyordum.

"Hoş geldiniz Melih Bey."

Mağazada yetkili olduğunu tahmin ettiğim adamın sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Melih'e daha mağazaya girer girmez pervane olmaya başlamışken, benim kim olduğumu sorguluyor gibiydi. Meraklı ve çekingen bakışları ikimiz arasında mekik dokurken Melih kıyafetlere odaklanmıştı. Lise mezuniyetinden çok, nişan ya da düğünde giyilebilecek elbiselere yönelmişken, onu durdurmak istiyordum ama sesimi bulabileceğimden emin değildim. Yine de şansımı denedim.

"Me..melih."

Her zamanki fısıltımdan biraz daha yüksek volumedeki sesimi duyunca, gülümseyerek bana döndü.

"Efendim güzelim."

Güzelim? Her zaman böyle mi yapacaktı? Ben onunla ne zaman konuşmayı denesem, bana bu şekilde mi yaklaşacaktı? Ben en azından bir iki kelimelik konuşmalar yapabileceğimize kendimi yeni yeni inandırırken, o sevgiliymişiz ya da hiçbir sorunumuz yokmuş gibi mi davranacaktı? Ben böyle bir şey istiyor muydum?

"O elbiseler uygun değil sanki."

Bakışlarını birbirinden güzel ve pahalı duran elbiselere çevirip tekrar bana döndüğünde yine gülümsüyordu.

"Neden ki?"

"Lise mezuniyetine uygun değil ki."

Aramızdaki konuşmayı artırmaya çalışırken, bir yanım kabuğuma çekilmek isterken bir yanım artık o kabuğun kırılmasının zamanının geldiğini söylüyordu. Ne yapacağım konusunda emin değildim ama en azından bir günlük de olsa bu yaşantının tadını çıkarmak istiyordum. Ağzımdan ne çıkacağına dikkat kesilmiş, 'keşke yüklü bir alışveriş yapsa' diye içinden dua ettiğine inandığım mağaza görevlisine; 'acaba param yetecek mi?' diye düşünmeden isteklerimi sıralamak istiyordum. Bu beni görgüsüz, kibirli ve kötü biri yapar mıydı bilmiyordum ama karakterim bu tarz davranışlara elverişli olmadığını biliyordum. Ben insanlara parasıyla hava atacak, onları aşağılayacak ya da zengin olunca nereden geldiğini unutacak biri değildim..

"Imm sanırım haklısın. İyi ki seni de getirmişim bak, yoksa bunlardan birini alırdım ben."

Konuşurken daha önce de birçok kez yaptığı gibi, malum geceden sonrası hariç, göz kırpmasıyla hafif de olsa yanaklarımın kızardığını hissettim. Ona cevap vermeyip bakışlarımı normal zamanda kapısının önünden bile geçemeyeceğim mağazanın vitrinlerinde gezdirdim. Kıyafetlerden askısına her şeyin 'ben pahalıyım' diye bağırdığı vitrinler, görsel açıdan da insanları oldukça etkiliyordu. Sağ tarafımda 18 yaşında bir genç kızın giyebileceği, daha sade elbiseleri görünce adımlarımı oraya çevirdim. Aynayla kaplı duvarlardan gördüğüm kadarıyla Melih de arkamdan geliyordu. Toz pembe, boyundan bağlamalı bir elbiseyi elime aldığımda Melih'e döndüm.

"Bu nasıl sence?"

"Güzel görünüyor. Birkaç tane daha seçelim de hepsini dene. Bir de üstünde göreyim."

Son cümlesiyle birlikte bakışlarımı ondan kaçırıp, farklı elbise arayışına girdim. Elimi uzun bir elbiseye uzatmıştım ki Melih araya girdi.

"Onu almana hiç gerek yok güzelim. Merih diz kapağının altına gelen bir şey giyemez, düşecek gibi hissediyormuş."

Bu farklı takıntı komiğime gidince gülümsemeden edemedim.

"Komik değil mi?"

"Biraz."

"Kardeşim çok farklı takıntıları olan biri, tanışınca sen de göreceksin."

Tanışınca mı? Ben onun kardeşiyle mi tanışacaktım? İyi de kim olarak, ne sıfatla?

Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecektim ki vazgeçtim. Yıllardır tecrübe ettiğim şeylerden biri de, özellikle de son günlerde fazlasıyla mevcuttu, Melih'in inatçılığıydı. Şimdi ben ne dersem diyeyim, eminim bir faydası olmayacaktı. Eğer Melih bir şeyi kafaya koyduysa asla ondan vazgeçmezdi, en iyisi duymamış gibi davranmaktı.

Mağazada turlarken arkalarda kalmış elbiseyi görünce aradığımı bulmuşçasına zafer sırıtışımı yerleştirdim yüzüme. Askıyı elime alıp şöyle bir yakından bakınca daha bir memnun olmuştum seçimimden.

"Bu nasıl?"

Evet hala ona ismini söylemiyordum çünkü ne zaman adıyla seslensem sesim titriyordu ve ben artık güçsüz olmak istemiyordum.

"Çok güzel. Merih'in de beğeneceğine eminim. Hadi dene hemen ben şu koltukların oradayım."

Kafamı sallayıp beni kabine yönlendiren bayan mağaza görevlisini takip ettim. Kabine gireceğim sırada kızın sesini duydum.

"Yardım etmemi ister misiniz efendim?"

Yüzünde içten bir gülümseme olan kıza bakarken kendimi düşündüm. Ben de aynen bu kız gibi abimin evine gelenleri memnun etmeye çalışıyordum. Genelde kötüleri denk gelmezdi, daha doğrusu abim o kadını partiden kovduğu için bir şey demeye cesaret edemezlerdi ama bakışları fazlasıyla aşağılayıcı olurdu. Kim bilir bu kız kaç kişinin öyle bakışlarına maruz kalmıştı? Eminim kendisine bir kez bile içtenlikle gülümseyen olmamıştı, çünkü kimse adam yerine koymamıştı. Dönüp büyük ve ışıl ışıl bir gülümseme gönderdim hala benden cevap bekleyen kıza.

"Teşekkür ederim, hiç gerek yok."

Kabine girdiğimde etek kısmı tüllü olan, üst kısmı taşlarla bezenmiş pudra elbiseyi aynadan kendime yaklaştırdım. En az kendi mezuniyetime elbise seçiyormuşçasına bir heves vardı aslında içimde ama belli edemiyordum. Zamanında ben de liseden mezun olmuştum tabi ama partiye falan katılmamıştım. Yusuf dedeme bir de o konuda masraf çıkarmak istememiştim sanırım.

Çıktığımda Melih soyunma kabinlerinin çaprazındaki koltuklarda oturmuş, limonata olduğunu tahmin ettiğim içeceğini yudumluyordu. Beni gördüğünde bakışlarını baştan aşağı tüm vücudumda gezdirirken yutkunduğunu heyecandan fark edemesem de yüzündeki ifadeden beğendiğini anlamıştım. Ki zaten konuşunca da yanılmadığımı anladım.

"Çok güzel olmuşsun Elif."

Her zamanki gibi bir şey söyleyemedim, o da fazla üstelemedi.

Denediğim elbiseyi almış, mağazadan çıkıyorduk ki Melih'in telefonu çaldı.

"Efendim."

"Şimdi mi?"

"Tamam geliyorum."

Bir iki kelimeyi geçmeyen cevaplarından anladığım kadarıyla bir yere gidecekti. Nereye gidecekti acaba? Kim çağırıyordu ki?

Arabaya bindiğimizde bana döndü.

"Holdinge gitmem lazım, imzalamam gereken dosyalar varmış. Sende gelmek ister misin?"

"Be...ben mi?"

"Evet sen. Hem holdingi görmüş olursun hem de Adelina'nın yanına uğrarsın olmaz mı?"

"O..olur."

Yolculuğumuzun geri kalanı sessizce devam ederken Adelina'yı ne kadar çok özlediğimi düşünüyordum. Henüz birkaç saatlik ayrı kalmış olsak bile onu özlemiştim. Varlığına çabuk alışmıştım. Eğer bir gün bir şey olur da hayat yine bana acımazsa onsuzluğa nasıl dayanırdım bilmiyordum.













ADELİNA'DAN








Öğle yemeği geçmiş Uraz'ı hala görememiştim. İçimden bir ses yanına git dese de işleri olduğunun bilincindeydim. Bir aydık yoktuk ve Uraz gibi işkolik biri için bu süre çok fazlaydı. Eminim şuan dosyalara gömülmüş durumdaydı..

Birkaç saat daha çalışmıştım ve artık bacaklarımın uyuştuğunu hissederek holdingde kısa bir tur atmaya karar vermiştim. Kapıya yaklaştığım sırada Elif'in içeri girmesiyle resmen üzerine atladım.

"Canım hoş geldin."

"Hoş bulduk."

Sevgilileriyle buluşan yeni yetmeler gibi ikimizde sırıtırken, en sonunda oturmamız gerektiğini fark ettim.

"Gel otur şöyle. Anlat bakalım hangi rüzgar attı seni buraya?"

"Şe..şey Melih'le geldik."

"Melih mi?"

"Evet."

"Imm tamam. Neden onunla birlikte geldiğinizi eve gidince bana ayrıntılarıyla anlattıracağımdan emin olabilirsin. Şimdi söyle bakalım, neden canın sıkkın?"

"Nerden anladın?"

"Duygularını fazlasıyla belli eden bir görümcem var."

"Me..melih canımı sıktı."

Anında dikleştim.

"Neden? Kötü bir şey mi yaptı yoksa? Zarar mı verdi sana ne oldu? Elif çatlatmasana insanı konuşsana kızım ya."

"Sakin ol Adelina, nefes al bir. Eğer susarsan konuşacağım."

"İyi be tamam sustum. Anlat."

"Öğlen tatsız bir olaya şahit oldu ve evdeki kızlardan birini işten kovdu. Ama kızın paraya ihtiyacı var biliyorum. Ne dediysem dinlemedi. Ben de kıza yardımcı olacağım sana dedim ama benim elimden bir şey gelmez. Bana yardım edecek misin?"

"Duymamış olayım Elif, tabi ki edeceğim. Ne oldu ki, neden kovdu?"

"Evde anlatırım bunu da."

"Peki. Zaten bir arkadaşıma yardımcı lazımdı, ona yönlendiririz."

"Teşekkür ederim canım."

"Ne demek kardeşim, sen canını sıkma yeter ki."

Uraz'a mesaj çekip Elif'le birlikte holdingden ayrılıp yemeğe gittik. Melih'le yaptıkları alışverişi, onun yurt dışına gideceğini, kardeşini ayrıntılarıyla anlattırdım. Sabahki olayı da anlattırdığımda kan beynime sıçrasa da kızın paraya ihtiyacı olması elimi kolumu bağlıyordu. Her ne kadar ona üzülmesem de, annesi ve kardeşine yazıktı.

Akşam eve gittiğimizde Uraz'la soluğu yatakta almıştık. Türlü türlü oyunlarla birbirimize doymaya çalışırken, ben yine bulutların üzerinde uçuyordum.

...

Aradan iki gün geçmiş, Melih Norveç'e gitmişti. Ben de bugün işe gitmeyecek, Elif'le birlikte Ayşen'in annesini ziyarete gidecektim. Her ne kadar kendi arabamı kullanmak istesem de Uraz bana milyon dolarlık arabalarından birini vermiş, kendi arabamın küçük olduğunu söylemişti. Kabul etsem de arabamın küçük olduğunu düşünmüyordum. Genç bir bayan için gayet de idealdi. Ama benim eski arabama olan sevgim, kendi arabamı bırakıp, bu milyon dolarlık yavruya binmeme maalesef engel olamamıştı.

Mahallelerine giriş yaptığımızda şirin, genelde iki katı aşmayan evlerin olduğu bir yerle karşılaştık. Burası bana o kadar sıcak gelmişti ki, neredeyse Uraz'ın saray yavrusunu bırakıp burada yaşayacaktım.

Evlerinin ziline bastığımızda 10 yaşlarında sevimli bir erkek çocuğu karşıladı bizi.

"Ayşen'in kardeşi misin sen tatlım?"

"Evet ama ablam evde yok."

"Biliyorum canım. Annen evde mi peki?"

"Evde, çağırayım mı?"

Elif de ben de gülümseyerek bu şirinlik abidesine bakıyorduk.

"Imm sakıncası yoksa biz içeri girebilir miyiz?"

"Tabi."

Şöyle bir göz attığımda gayet mütevazi, sadece ihtiyaç olan eşyaların olduğu bir evle karşılaştım. Salon olduğunu tahmin ettiğim yere girdiğimizde, kanepede uzanan kadını gördüm. Ayşen'in annesi olduğu ilk bakışta anlaşılıyordu. Aralarındaki tek fark Ayşen de olmayan ama annesinin doğasında olduğu belli olan gülümsemeydi.

"Rahatsız olmayın, oturun lütfen. Ben Ayşen'in çalıştığı evden geliyorum."

"Ne oldu, bir şey mi oldu kızıma?"

Elif araya girdi.

"Yok teyzecim, Ayşen gayet iyi. Biz sizinle konuşmak istemiştik."

"Oh çok şükür Allah'ım. Buyurun hanım kızım oturun şöyle."

Konuştuklarımızı belki de küçük çocuğun duymaması gerekiyordu, emin değildim. Ama en iyisi onu göndermekti. Çantamdan bir miktar para çıkarıp çocuğa uzattım.

"Canım sokakta küçük çocuklardan biri dondurma almış diğerleri de annelerinin başının etini yiyordu biz de isteriz diye. Hadi sen onlara da kendine de dondurma al. Olur mu?"

Bana cevap vermeden annesine dönen çocuğa bir kez daha hayran kaldım. Ayşen'in annesinin çocuğunu çok güzel eğittiği belli oluyordu.

"Al oğlum ama ablana teşekkür etmeyi de unutma."

"Teşekkür ederim."

Annesinden aldığı onayla, sevinç içinde parayı alan çocuğun koştura koştura salondan çıkışını seyrederken yüzümde beliren gülümsemenin fazlasıyla farkındaydım. Birilerini mutlu etmek, mutlu olmamı sağlıyordu. Ve ben şimdi de bu teyzeyi mutlu etmek istiyordum.

"Teyzecim ben Adelina, Uraz Bey'in eşiyim."

"Ben de Zeynep güzel kızım, bildiğiniz üzere Ayşen'in annesiyim."

"Memnun oldum teyzecim, ben direkt konuya girmek istiyorum. Ayşen birkaç yıldır Uraz'la çalışıyormuş ve biz kendisinden oldukça memnunuz. Ama benim arkadaşımın annesi hasta olduğu için Ayşen'i oraya yönlendirdik, bu konuda yanlış anlaşılmak istemiyoruz."

"Estağfurullah kızım ne yanlışı?"

"Ama biz buraya aslında onun için gelmedik. Ayşen'le Elif uzun zamandır birbirlerini tanıyorlar, ben daha yeni tanıştım. Elif'le Ayşen hakkında ufak bir sohbet yaptığımızda sizin hastalığınızdan bahsetti. Ben size yardımcı olmak istiyorum eğer izin verirseniz."

"Çok teşekkür ederim kızım ama nasıl öderim size?"

"Biz karşılık beklemiyoruz teyzecim." diye araya girdi Elif.

"Evet Elif haklı, biz karşılık istemiyoruz."

"Çok mahcup olurum ama size karşı."

"Olur mu hiç öyle şey? Elimizden bir şey gelecekse eğer biz çok memnun oluruz."

Hastalığıyla ilgili Zeynep teyzeden bilgi alırken bugüne kadar eşinin sigortasından yararlandığını öğrenmiştim. Eşiyle ilgili hiçbir bilgim olmadığı için de mecburen sormak zorunda kaldım.

"Amca çalışıyor mu teyze?"

Kadının gözleri dolduğunda çok yanlış bir noktaya parmak bastığımı anlayınca içimden kendime saydırmaya başladım. Birkaç dakika önce yüzünde güller açan kadının yüzü asılmıştı.

"Hilmi Bey hapiste kızım."

Hapis mi? İşte bunu hiç bilmiyordum.

"Eğer çok özel değilse nedenini öğrenebilir miyim?"

"Trafik kazası. Hilmi Bey uzun yol şoförüydü, 4 yıl önce bir kaza oldu. Kazada çarptığı arabadaki kişiler rahmetli olmuşlar. Hilmi Bey suçlu bulundu, hapse girdi."

Uzun yol şoförü? 4 yıl önce? Araçtakiler ölmüş? Bu araç, bizim araba olamazdı değil mi?

"Ka..kaza nerede olmuş?"

"İzmir'de."

İzmir? Annemleri benden alan şehir. Hilmi Bey? Hilmi Yılmaz? Annemlere çarpan tırın şoförü.

"Nasıl olmuş tam olarak, biliyor musunuz?"

"Hilmi Bey'in patronu büyük bir ihaleye hazırlanıyormuş, mallar limana gelecekmiş. Okyanus fırtınalı olduğu için bir gün geç gelmiş. Patronda ne pahasına olursa olsun belgelerde belirttiği tarihte malların gelmesini istemiş. Hilmi Bey de uykusuz devam etmiş yola. Bir ara dalmış ve işte o zaman kaza olmuş. Arabadaki iki kişi ölmüş. Bir de 17-18 yaşlarında bir kızları varmış ama çok şükür ki arabada değilmiş. Yoksa vicdan azabından kahrolurdu Hilmi Bey. Gerçi şimdi de öyle ama."

Zeynep Teyze anlatırken ağlamaya başlayınca benim de gözlerimden yaşlar süzüldü. O kazanın bizim kaza olduğuna emin olduktan sonraysa hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Yıllardır suçladığım, nefret ettiğim adam aslında masumdu. Ben yıllarca suçsuz bir adamı kendimce katil ilan etmiş, suçlamıştım. Asıl suçlu olan patrondu. Tanrı aşkına kimdi ki patron? Uraz bulmama yardım ederdi. O adamla görülecek hesabım vardı artık..

Elif bana bir şeyler söylerken onu duymuyordum bile. Tek bir şeye odaklanmıştım, şirketin sahibine.

"Ha..hangi şirket bu?"

Aldığım cevap nefesimin kesilmesine neden oldu. Kalbim anında kırıklarla dolarken tek bir şey düşündüm, ben aileme bu ihaneti yapmış olamazdım.

"Atalar Holding."

Continue Reading

You'll Also Like

2.1K 279 23
İzmir asilzadelerinden Neriman Soykan en küçük torununu evlendirmek için yarışma düzenler. Ayşe Nalan'ın tesadüf eseri katıldığı bu yarışmadaki amacı...
4.4K 203 12
"Seni sevmek; tüm doğru bildiklerinden geçmek, günahların koynuna çırılçıplak girmekmiş. Bilemedim. Bilsem yine de bu yolu seçer miydim, onu da bilem...
1.6M 49.3K 39
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
Haz By 🍀

Romance

365K 5.5K 19
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...