Cockeye's Song | Taekook

By suicidalones

335K 42.2K 39.5K

Bu mektuplarda yazacağım şey ise, seni on iki yıl öncesine götürmekle başlayacak. 2008 güzüne. Sana bizim hik... More

11.07.2020
12.07.2020
13.07.2020
17.07.2020
18.07.2020
24.07.2020
16.08.2020
25.08.2020
08.09.2020
20.09.2020
01.10.2020
05.10.2020
09.10.2020
05.11.2020
07.11.2020
27.11.2020
30.11.2020
06.12.2020
13.12.2020
16.12.2020
18.12.2020
20.12.2020
21.12.2020
23.12.2020
28.12.2020
17.01.2021
31.01.2021
05.02.2021
12.02.2021
21.02.2021
04.04.2021
07.04.2021
23.04.2021
03.05.2021
14.05.2021
31.05.2021
06.06.2021
12.06.2021
02.07.2021
Özel Bölüm
29.07.2021
02.08.2021
09.08.2021
17.08.2021
23.08.2021
28.08.2021
01.09.2021
11.09.2021
22.09.2021
03.10.2021
09.10.2021
18.10.2021
20.10.2021
25.10.2021
03.11.2021
15.11.2021
20.11.2021
21.11.2021
26.11.2021
01.12.2021
09.12.2021
12.12.2021
15.12.2021
18.12.2021
24.12.2021
11.01.2022
17.01.2022
20.01.2022
22.01.2022
26.01.2022
29.01.2022
30.01.2022
04.02.2022
08.02.2022
23.03.2022
21.11.2021 (II)
Özel Bölüm (II)

15.08.2021

3.3K 480 732
By suicidalones

Jeon Jungkook

Seul Merkez Hapishanesi

Uiwang, Gyeonggi Province

Güney Kore

15.08.2021

Kim Taehyung

Kim Dans Akademisi

Dokseodang-ro, 45-gil

Seul, ST 1832

Taehyung,

Bugün anlatacaklarımı çoktan tahmin ettiğini düşünüyorum.

Aslına bakarsan bence, her ne kadar şu anda hikayemizin yükseliş kısmını yazıyor olsam da -ki neredeyse en tepesindeyiz artık, bir noktadan sonra yavaş yavaş düşüşe geçmem gerekecek- bugün yazacaklarım benim daha öncesinde verdiğim birkaç seçimin en büyük sonuçlarını kapsıyor. Hâlâ her şeyin bu kadar birbirine bağlı olmasına şaşırabiliyorum.

O an da öyleydi. Şaşkındım, korkmuştum, berbat hissediyordum ama mecburen kendimi toparladım. Birkaç saniye nefes almaya çalıştım, ıslak yanaklarımı sildim ve tekrardan restorana girdim. Masaya yanaştıkça avuç içlerim karıncalanıyor gibiydi.

Anında bana döndünüz, senin rengin atmıştı ama belli etmemeye çalışıyordun. Eunbi şaşkınlık içerisindeydi, gergin görünüyordu. Meraklı gözlerle baktınız bana.

"Neler oluyor?" diye sordu yüzümün halini görünce bana bir peçete uzatan Eunbi. "Ne oldu böyle birden?"

Çabucak bir yalan uydurmak zorundaydım, senle benden şüphelenmemesi için bir şeyler söylemem lazımdı.

Odağı senden çekmek zorundaydım.

Gözüm tabağımın kenarındaki telefona takıldı. Onu oraya bırakmamıştım ki, cebimdeydi.

O anda zihnimde onlarca yıldırım çaktı, Taehyung. Tahmin ettiğim gibi olup olmadığını anlamak için bir Eunbi'ye, bir telefona baktım. 

Bana kalmadan konuştu.

"İyi misin, Jungkook?"

"Telefonum..." dedim. "Sejun telefonuma baktı, değil mi?"

Duraksadı, yerinde hafifçe kıpırdandı sonra. Nasıl yapmıştım böyle bir aptallık?

"Sen giderken sandalyene düşürmüşsün, öyle bir anlığına eline aldı... Sonra da kalktı zaten..."

Sana yazdığım mesajları görmüştü.

Olay sadece bizi duyması değildi, Sejun oraya kadar onu zaten aldattığımı bilerek gelmişti.

"Neler oluyor?" diye sordun sen de ayak uydurmak için, ama aslında bunu ne konuştuğumuzu merak ettiğin için soruyordun.

"Sejun'u aldatıyorum." dedim, şak diye. Uzatmanın bir anlamı yoktu, evirip çevirmeden, konuyu senden olabildiğince uzaklaştıracaktım. Eunbi ellerini ağzına kapadı.

"Ne?"

"Az önce hakkında konuştuğumuz kişiyle." diye devam ettim, sen de kendini şaşırmaya zorladın. Aynı Eunbi gibiydin, tek farkınız, benim seni direkt olarak okuyor oluşumdu. Şaşkından çok rahatlıyor gibiydin, bir yalan uydurduğum ve Eunbi'nin öğrenmesini engellediğim için yani.

"Sen bunu biliyor muydun da o kadar üzerine gittin?" Diye sordu sana Eunbi. Başını iki yana salladın.

"Öğrendiği için de kavga ettik, ayrıldık. Nasıl öğrendiğini anlayamamıştım sadece... Mesajları görmüş demek ki." Sinirlerim bozuktu, bacağımı sallamadan oturamıyordum bile. Eunbi'nin yüzünde çok rahatsız edici bir ifade vardı. Benim orada olmamı istemiyordu.

"Jungkook, bu yaptığın... Korkunç. Seni ne kadar sevdiği gözlerinden bile anlaşılıyordu." Dedi, sesinde inanılmaz bir soğukluk ve iğrenmeyle. "Rezalet."

Doğrudan Eunbi'nin gözlerine baktım, hafifçe oturduğu yere sindi. "Yine de bir şey diyemem tabii... Taehyung, konuşmayacaksan kalkalım."

Gözlerin yüzümdeydi, bir şey anlamaya çalışıyor gibiydin.

"İyi misin sen?"

Sana bakmak istemedim, Sejun'un söyledikleri kafamın içinde dört dönüyordu zaten. "İyiyim." dedim bakmadan.

"Bembeyazsın." diye direttin. "Dudakların morarmış."

Muhtemelen tansiyonum dibe vurmuştu, nabzımın da atışı çok düşüktü çünkü. Ellerim tamamen uyuşmuştu.

"İyiyim diyorum. Siz... kalkın."

"Hadi Taehyung." Eunbi ayaklandı, bana görüşürüz bile demedi. Senin bakışlarınsa hala yüzümdeydi, en sonunda dayanamayıp sana geri baktım.

Rengin yerine gelmişti, Eunbi'nin senden şüphelenmemesi senin için her şeyi düzeltmişti işte.

"Seni eve bırakalım." dedin sakince ama gözlerinde telaşı gördüm. Benim için endişeleniyordun.

"Hayır, gidin. Ben kendim giderim." dedim, çünkü Eunbi bana o şekilde bakıyorken onun olduğu bir arabaya asla binmezdim.

"Sana taksi çağıralım o zaman."

"Git diyorsam git işte!" 

Bir anda oldu, sana bağırmak istememiştim ama sinirlerim bozuktu. Seni kurtarmıştım işte, daha ne istiyordun? Eunbi'nin bana nasıl baktığının da farkındaydın, ne diye ısrar edip duruyordun?

"Jungkook, ses tonuna dikkat et." Diye çıkıştı Eunbi, senin yerine. Sesi sertti. Diğer masalar bize bakıyordu.

"Eunbi, sorun değil-..." Lafını bitirmene izin vermedi. "Elbette sorun, kendi hatası yüzünden bu halde. Yardım etmeye çalışıyorsun sadece, niye bağırıyor sana?"

Gerçekten kulaklarıma kadar kızardığımı hissedebiliyordum. Her yerde, her konumda sürekli günah keçisi ilan edilmekten o kadar sıkılmıştım ki... Bu işin içerisinde beraberdik ama herkesle ben yüzleşiyordum, kötü adam hep bendim. En başından beri günah okları hep beni hedefliyordu, hiç sana dönmemişti o uçlar. Sevgilim beni terk ederken bile ayaklarına kapanıp senin ilişkini kurtarmaya çalışmıştım ben.

Çantamı ve telefonumu kaptığım gibi ayaklandım, başım döndü, hatta düşecek gibi oldum ama umursamadım. Kendi hesabımı bile ödemedim. Masadan uzaklaşırken ne sana, ne Eunbi'ye baktım. "Jungkook, bekle!"

Beklemedim elbette. Hep aynısı oluyordu, işleri biraz düzelttiğimizi düşünüyorduk ve bum, dakikalar içerisinde yine yere çakılıyorduk. On beş dakika önce hayatımın en iyi sevişmelerinden birini yaşarken o an yüzünü görmek bile istemiyordum. Senin suçundu çünkü. Yemeği kabul etmen, kendini tutamayıp üzerime gelmen, lavaboda yaşadıklarımız... 

Restorandan çıktığımda peşimden gelmedin, muhtemelen Eunbi izin vermedi. 

Bir taksi çevirdim, bayılmadan eve gidebilmek dışında bir isteğim yoktu zaten. Nefes alış verişlerim bile ağırlaşmıştı çünkü.

Evin önünde indim, apartmana girdim, merdivenleri çıktım, kapıyı çaldım ama tüm bunlar saatler sürmüş gibi hissettirdi. Jimin kapıyı açtı, halimi görünce hemen tuttu beni. "Jungkook?" dedi şokla. "Ne bu halin? Betin benzin atmış hep!"

Ayakkabılarımı çıkarıp beni salona taşıdı, koltuğa bıraktı. Dilim damağım kurumuştu. "Tansiyonum düştü herhalde." diyebildim.

Bana zorla tuzlu bir şeyler yedirdi, bileklerimi falan ovdu kendime gelebilmem için. Dakika başı hastaneye götüreyim seni diyip durdu.

"Düzelirim şimdi." dedim, gözlerim kapalıydı, Jimin'in bir eli bileğimde, nabzımı yoklar vaziyetteydi. 

"Hâlâ çok düşük Jungkook."

"Düzelir."

Yaklaşık bir on dakika sonra yavaş yavaş normale dönmeye başladığımda gözlerimi açtım ama Jimin doğrulmama izin vermedi.

"Ne oldu?" diye sordu. "Niye böylesin? Ödüm koptu, bembeyazdın."

"Sejun'la ayrıldık." dedim. Artık Jimin'den saklamanın bir manası yoktu, çok kızacaktı muhtemelen ama aptal değildi. Zaten kafasında bir şeyler kuruyordu, son zamanlardaki yakınlığımızdan da anlamış olmalıydı bir şeyler. 

"Ne?" dedi, yanıma, yere çökerken. Ben koltukta uzandığım için yüzlerimiz aynı hizada oldu böylece. "Neden?"

"Orası biraz..." Hastalık ayrıcalığımı kullanabilirdim, her an bayılacakmış gibi görünüyorken bana çok bağırmazdı. Şimdi anlatmalıydım o yüzden.

"Taehyung mu?" dedi.

"Evet."

Birkaç saniye bir şey söylemedi, dudaklarını birbirine bastırıp bekledi sadece. "Tek istediğim bana Sejun'u aldatmadığını söylemen. Aklın Taehyung'ta olduğu için ayrıldığınızı söyle, onu aldattığın için değil."

Bu kez ben bir şey söylemedim, bakışlarımı kaçırdım sadece.

"Jungkook..." Yüzünde hayal kırıklığını gördüm. "Jungkook, Sejun'a yapmadın bunu. Yapmamışsındır."

"Bir süredir olan bir şeydi." dedim, yutkunarak. "Bugün... Eunbi ve Sejun okul dışında karşılaşmışlar. Sejun beni Eunbi Taehyung'u görmeye gelmiş işte, sonra beraber yemek yeme fikri atıldı ortaya. Yemeğe gittik dördümüz."

Jimin sinirli bir şekilde güldü. "Şaka gibi ya!"

Sonrasını anlattım, seninle ne zamandır görüştüğümüzü, her şeyi söyledim. Jimin gerçekten, çok büyük bir hayal kırıklığına uğradı, bunu yansıtmaktan da çekinmedi. Yeri geldi beni çok azarladı ama şaşırmadı. Ben anlatmayı bitirince derin bir iç çektik ikimiz de.

"Biliyordum." dedi. "Görebiliyordum, farkındaydım ama ihtimal vermek istemedim. Hayatında Sejun varken yapmaz, dedim hep. Kendini tutarsın diye düşündüm ama benim salaklığım... Söz konusu Taehyung'ken ne zaman tuttun ki kendini?"

"Çok uğraştım." dedim. "Çok istedim Sejun'u sevmeyi ama olmadı işte. Özellikle bu sefer ondan böyle karşılık alınca..."

"Yalan değil." dedi. "Benim bile beklemediğim hareketlerde bulundu bazen. Seni kurtarması için onu aradığımda özellikle, deliye döndü. Anneni kaybettiğimizde zaten... uyandığımda seni alıp götürmüştü bile."

"Farklı." dedim ben de." Öncekinden çok daha farklı zaten, beni seviyor ama işte..."

"Taehyung hâlâ aynı Taehyung, Eunbi'den vazgeçemiyor, değil mi?"

"Sebepleri var, onu anlıyorum."

"Ben anlamıyorum. Senin de farklı sebeplerin vardı."

"Öyle kolay değil."

Bir süre konuşmadık.

"Seni bu kadar kıskanması çok tuhaf ama." dedi Jimin birden, gülecek gibi duruyordu, tuttu kendini. "Onu öyle düşünemedim yani."

Onun yerine ben güldüm. "Şok olursun görsen, ben de hiç böyle kıskanç birine döneceğini düşünmezdim."

"Kendisi kaşınmış." Gülümsemesi soldu. "Olan Sejun'a oldu yine."

Öyleydi.

"Berbat bir histi, Jimin." dedim, benim de gülüşüm yerini derin bir nefese bıraktı. "Onu öyle görmek, buna sebep olduğumu bilmek..."

"Kötü hissetmelisin, Jungkook." dedi, bakışlarımız kesişti. "Bu kötü hissetmen gereken bir konu çünkü, Sejun'a karşı seni savunamam."

"Doğru." dedim. "Hissediyorum zaten. Hep hissedeceğim."

Başıyla onayladı. "Ee, şimdi ne olacak?"

"Bir şey olmayacak." Bakışlarımı ondan ayırıp tavana diktim. "Devam edecek öyle."

"Gizli saklı."

"Mecburen." Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslattım. "Nereye kadar giderse."

Jimin alnını koluma yasladı. "Beni yine seni toparlamak zorunda bırakacaksın şu herif yüzünden."

Haklıydı.

"Şimdilik düşünmemeye çalışıyorum." dedim en sonunda diyecek başka bir şey bulamayınca. "Yoksa birlikte geçirdiğimiz her an son olabilirmiş gibi bir hisse kapılırım."

"Umarım fena çakılmazsın, Jungkook." dedi. "Tek dileğim bu."

Koluma yaslı olan kafasını okşadım. "Umarım, Jimin. Benim de tek dileğim bu."

O gece başka bir şey yapmadık, Jimin erkenden gitti hatta uyumaya.

Ertesi sabah birlikte okula geldik, kulübü açma işi bende olduğu için sabah dokuza doğru, henüz kimse değil kulüp binasına, okula bile gelmemişken ben mavi kulüp kapısının önündeydim bile.

Sıradan bir sabah sayılırdı, Sejun meselesi konusunda kendimi berbat hissediyordum ama onun dışında pek de bir şeyim yoktu. Önceki akşamdan daha iyiydim. Sana karşı da suçlu hissetmiyordum, bağırdığım için yani.

Kulübü açıp gitar çantamı bıraktım, biraz içeride oyalandım, etrafı falan topladım. Derse on dakika kaldığını fark edince de kulüpten çıktım, tam kapıyı arkamdan çekiyordum ki seni gördüm. Bir saniyeliğine elimi kaldırıp sana selam verir gibi oldum.

Ta ki birkaç adım ötenden gelen Eunbi'yi görene kadar.

Kaşlarım hafifçe çatıldı, henüz sabahın erken saatlerindeydik, ne işi vardı ki?

Benimle göz teması kurmanı bekledim ama sen bana bakmamaya yeminliymişsin gibi önünü izlerken Eunbi'yle konuşmaya devam ettin. Sen değil o baktı bana, bakışlarını kaçırdı sonra da.

Kulübe yeni giriyormuşum gibi yapıp tekrardan içeri girdim, sırtımı kapıya yasladım. Neydi bu?

Gerilmiştim, yolunda olmayan bir şeyler olduğuna emindim çünkü. Sevgilimi aldatmamla sizin beni görmezden gelmenizin alakası neydi ki?

Yine de kendimi sakinleştirmeye çalıştım, muhakkak bir açıklaması vardır diye düşündüm. Birkaç dakika öylece bekledim, sırtımı kapıya yasladığım için sizin kulübü göremiyordum, bu yüzden dinledim ben de. Kapının açıldığını, vedalaştığınızı duydum. Size yeterince zaman tanıdığımdan emin olduktan sonra kapının arkasından çekildim, sizin kulübe baktım. Tektin, Eunbi gitmişti.

Kapıyı açıp kulüpten çıktım, sana doğru yürürken attığım her bir adımda daha da güçsüzleşiyor gibiydim. Düşündüğüm şeyin yaşanmasından öyle korkuyordum ki.

Kapıyı açtım, yerdeki sırt çantanı karıştırıyor, bir şeyler arıyordun. Kafanı kaldırıp beni görünce çabucak etrafı yokladın.

"Gel." dedin, ama sesinde bir uzaklık vardı. İçeri girip ardımdan kapıyı kapattım, sen de kulübün cam bölmesinin perdelerini çektin, ellerini beline yerleştirdin.

"Neler oluyor?" diye sordum olabildiğince sakin bir şekilde.

"Eunbi seninle görüşmemi istemiyor." dedin doğrudan.

"Ne?" Sesimi yükseltememiştim bile, saf bir şaşkınlık nidasıydı bu. Senin için, Taehyung... Senin için Sejun'un ayaklarına kapanmıştım ben. Eunbi'ye 'hayır, görüşeceğim' demek bu kadar zor muydu senin için? 

Gerginlikle alt dudağını ısırdın. "Dün akşam... Çok sinirlendi. Senin hiç güvenilir biri olmadığını ve önünde sonunda yine bana bela olacağını düşünüyor, yumuşak bir tabirle yani. Yoksa..."

"Yoksa ne?" Nefes alış verişlerim hızlanmıştı, sesim neredeyse fısıltı gibi olmasına rağmen çatladı.

Tuhaftı, henüz bir akşam önce beni kıskandığın için ağlıyorken şimdi yüzüme bana nişanlının hakkımda söylediklerini söylüyordun, hem de yumuşatarak. Ki yumuşatılmış hali bu kadar canımı yakıyorken senin benim hakkımda söylenen bunca korkunç şeyi, belki küfrü, hakareti, hiçbir şey yapmadan dinlediğin düşüncesi beni delirtiyordu. Bu muydu yani?

"O daha fazlasını, daha kötüsünü söylerken öylece durup dinledin mi?" Diye sordum, hayretler içerisindeydim. Sana doğru bir adım attım. "Senin yüzünden o hale düşmüş, basılmışken... Senin ilişkine bir bok olmasın diye restoranın önünde Sejun'un ayaklarına kapanıp Eunbi'ye söyleme diye yalvarmışken sen çok sevgili nişanlın benimle görüşmeni istemiyor diye beni görmezden mi geliyorsun?" 

Her bir kelimeyle beraber sesim biraz daha yükselmiş, en son soruyu resmen bağırarak sormuştum sana. Uzun zamandır böyle bir kalp kırıklığı tatmamıştım senden gelen, bu kadarını yaşayalı gerçekten çok uzun zaman oluyordu.

Yaptığım şeyi duyunca gözlerin kocaman açıldı. "Sen... Sejun'un..."

"Ya, ben Sejun'un ayaklarına kapandım!" diye bağırdım. "Çünkü sen ne kadar beni asla bırakmayacağını söylesen de bir tercih yapman gerektiğinde onu ve çok sevdiğin komforlu hayatını seçeceğini biliyorum, aptal değilim ben!"

"Jungkook..." dedin, benden önce doldu gözlerin. "Jungkook, özür dilerim ama anla beni ne olur. Kendi isteğimle yapmıyorum ki bunu."

"Geç bunları Taehyung." dedim. "Burada birinin birini anlaması gerekiyorsa o da sensin. Kendini hiç benim yerime koymayı denedin mi?" 

Üzülmüştün, her halinden belliydi bu. Muhtemelen benim gibi birinin senin için bir başkasına yalvarmış olması ağır gelmişti o an sana.

"Boşversene." dedim sonra, benim de gözlerim doldu ama bakışlarımı senden ayırdım çabucak. "Ne diye uğraşıyorsam."

Tam kulüpten çıkmak için geriye adımladığımda öne atılıp beni kolumdan tuttun. "Böyle gitme." dedin. "Konuşalım."

"Konuşulacak hiçbir şey yok, sen kararını vermişsin zaten. Az önce beni görmezden gelen sen değil miydin?"

"Mecbur kaldım." Bir damla gözyaşı yanağından süzüldü. "Çünkü Eunbi..."

Birkaç saniyeliğine duraksadın, ben de kolumu elinden kurtardım. 

"Eunbi bana başka imalarda bulundu." dedin en sonunda. Ben daha bir şey söylemeden devam ettin.

"Senin..." Konuşmakta bu kadar zorlanman hiç iyiye işaret değildi. Yine de bekledim, aklıma gelen o korkunç cümleyi kurmazsın belki diye.

Yanıldım tabii.

"Senin... benim aklımı karıştırabileceğini düşünüyor." dedin hızlıca.

Bu cümlenin orjinalinin ne kadar ağır olduğunu ve bu halinin senin oldukça yumuşatarak söylediğin bir versiyonu olduğunu biliyordum.

"Orospu olduğumu düşünüyor yani? Seni de benden korumak istiyor?" Senin söyleyemediğini hiç çekinmeden, takılmadan söyledim sana.

Dudaklarını birbirine bastırdın.

Öyle kötü hissediyordum ki nefes almak bile içimi yakıyordu, inanamıyordum duyduklarıma.

"Beni savunmadın, değil mi?" diye sordum, bir adım gerilerken. Çok kötü görünüyordun, her an hıçkırarak ağlamaya başlayacak gibiydin. "Ona benim hakkımda böyle şeyler söylediği için kızmadın."

"Jungkook, elbette sinirlendim-..."

"Kendi içinde."

Başını öne eğdin, düşündükçe delirecek gibi oluyordum. Eunbi benim hakkımda ileri geri konuşurken de böyle sessizce dinlemiş miydin yani?

"Belki de bir süre görüşmesek daha iyi olur." diye fısıldadım, gözlerimi kırpmıyordum yaşlar yanaklarıma inmesin diye.

"Jungkook, lütfen yapma böyle. Yalvarırım."

"Nasılsa bundan sonra okulda görüşemeyecektik." Hafifçe gülümsedim. "Dışarıda da görüşmediğimize göre, benimle görüşmemeyi her türlü kabul etmişsin zaten." Duraksadım. "Yoksa gizlice mi görüşmek isteyecektin? Benim de bunu koşulsuz şartsız kabul edeceğimi düşünmüşsündür tabii. Çünkü kimim ki ben? Hiç hayır der miyim sana?"

O kadar haklıydım ki yüzüme bile bakamıyordun utancından, ve ben bir tek seninle kavga ettiğimiz zamanlarda haklı olmaktan nefret ederdim çünkü benim haklı olmam demek, senin beni çok kıracak bir şey yapmış olman demekti.

Başka hiçbir şey söylemedim, yüzüme bakmanı bekledim ama yapamadın. Ben de çıktım kulüpten.

Elbette ağladım ama hüngür hüngür değildi, sessizdi. Yapmam gereken her şeyi yaptım, derslere girdim, sigara içtim arada. Bunları yaparken ağlamaya devam ettim, gözlerim sürekli yanıyordu ve ben de peçeteyle silip duruyordum ama bu kadardı. Grip falan olmuş gibi duruyordum dışarıdan. Jimin anladı elbette bir şeyler olduğunu.

"Ne yaptı?" diye sordu, öğle yemeği yerken, aniden. Elimdeki peçeteyle dolup duran gözlerimi siliyor, bir yandan da eriştemi yiyordum.

"Eunbi'nin bana orospu demesine göz yumup o istedi diye beni görmezden gelmeyi kabul etti." dedim, oldukça stabil bir sesle. Jimin'in elindeki çatal yere düşünce onun sesine etraftaki masalar bize döndü.

"Gebertirim ben bunu." dedi, neredeyse bağırarak. "Elimden de kimse alamaz."

"Bir süre görüşmek istemediğimi söyledim zaten, boşver." Jimin beni ilk kez böyle görüyordu, hüngür hüngür ağlamıyor ya da kusmuyordum, eve de dönmemiştim. Ama böyle olmak zorundaydı, çünkü o kadar ağır gelmişti ki bu yaptığın, kendimi bırakırsam toplamam imkansız olurdu. Ben de ipin ucunu kaçırmamaya çalışıyordum işte.

"Kendinde misin?" Diye sordu beni kendine bakmaya zorlarken. "Bu kadar mı tepki veriyorsun?"

"Evet, kendimdeyim." Yüzümü ondan uzaklaştırdım. "Yapabileceğim hiçbir şey yok, Jimin."

"Ben sana demedim mi demekten nefret ediyorum ama..."

"Deme o zaman, lütfen." Gözlerim daha çok doldu, eriştemi yerken burnumu çektim. "Acıymış bu da."

"Acısız söyledin, Jungkook."

"Karıştırmışlar herhalde."

Jimin bana 'ben seninle ne yapacağım?' dercesine, uzun uzun baktı. Yemeği de bitiremedim zaten.

Öğleden sonraki derse girmek için fakülteye döndük, okulun en yoğun olduğu saatler on ikiden sonraydı zaten hep. Koridorlar çok kalabalıktı. Gireceğimiz dersin kitabını almak için dolaplarımıza doğru ilerledik.

"Ben çalışmak için eve götürmüştüm, unutmuşum." dedi Jimin, kendi dolabının kapağını kapatırken. "Seninki buradadır, al da azar yemeyelim." 

Onayladıktan sonra anahtarımı çıkardım, kilide takıp çevirdim. Dolabın kapağı açıldı.

Ve aynı anda, seninle birlikte geçirdiğimiz neredeyse her anın gizlice çekilmiş onlarca, yüzlerce fotoğrafı da dolaptan taştı, etrafa, kalabalık koridora yayıldı.


Sevgiler, Jungkook.


******

Ayyy, bu bölümü yazmak için resssmen kıvranıyordum. Bu burada mı bitirilir be, dediğinizi duyar gibiyim... Çok haklısınız ama işin heyecanı burada yani. Oldukça hareketli, inişli çıkışlı birkaç bölüm bekliyor bizi. İyi okumalar şimdiden!!

Ve ameliyatım için yorum yazan, mesaj atan herkese çok teşekkür ederim çok tatlısınız:(( çok daha iyiyim, epey toparladım merak ediyorsanız eğer. Sizi seviyorumm<3


Continue Reading

You'll Also Like

191K 7.9K 36
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
603 78 12
"Jungkook, geçmiş geleceği çizerek bize yol gösterir. Lakin biz o yolları seçersek hayallerimizi bulamayız. Geçmişle değil, kendi hayallerinle gelec...
2.2K 360 19
"Jungkook." "Efendim tae." "Sarılabilir miyiz?" ★★★ Herkes yaralıdır aslında sözler yalancıdır,gözler de yanıltır Gerçek ise kalpte saklıdır... #Sem...
68.3K 7.5K 25
"Ürkek bir serçe gibi eğme başını. Kaldır başını ve dimdik dur. Bu senin değil, ülkemin ayıbı. Hırpalanmış yerlerinden öperim çocuk."