URAZ'DAN
Kollarımda uyuyan kadınıma bakarken bile içim titriyordu. Sanki yanımda olmasa yaşadıklarımın gerçekliğine inanmayacaktım. Gözümün önünden bir saniye kaybolsa boğulacak gibi oluyordum. Kendimden bile sakınıyordum onu. Her şeyiyle benimdi. Bana ait olan tek varlıktı. Onunlayken kendimi tamamlanmış hissediyordum. Ah bir de bebeğimiz olsaydı da aşkımız taçlansaydı. Bebek istememin nedeni aşiret, ağalık falan değildi. Tabi o da bir etkendi ama asıl nedeni hayatımın aşkından bir parçam olsun istememdi. Minik vücudunda bebeğimin büyümesi, ikimizin bir parçasının onun vücudunda can bulması hayal bile edemeyeceğim kadar mükemmeldi.
Kadınımın güzelliğini hafızama kazırken zamanın nasıl geçtiğini fark edememiştim bile ama artık uyanması lazımdı. Yola çıkmalı, Mardin'e dönmeliydik. Düğün hazırlıklarımız çoktan başlamıştı ve artık Adelina'nın gelinliğinin hazırlanması gerekiyordu. Bir an önce dönmeli, kalan işlerimizi halletmeliydik.
"Sevgilim uyan."
Kulağına fısıldasam da dünün yorgunluğundan olsa gerek kadınımın ruhu bile duymuyordu. Omzuna minik bir öpücük kondururken devamını getirmemek için kendimle savaşıyordum.
"Kadınım uyan."
Minik homurtuları arasında nihayet uyanmıştı sonunda.
"Günaydın."
Boğuk sesi her ne kadar içimi titretse de kendimi frenlemeliydim.
"Günaydın meleğim. Hadi duş alalım sonra Elif'e bakalım. Bugün yola çıkacağız."
Adelina birden yataktan fırlayınca ne olduğunu anlayamamıştım. Elini alnına götürüp odada dolanmaya başladı. Tanrım çırılçıplaktı. Bu kadın ne yaptığının farkında mıydı?
"Kahretsin, Elif tamamen aklımdan çıkmış. Hep senin yüzünden Uraz."
Ne? Benim yüzümden mi?
"Ben ne yaptım aşkım?"
"Ne mi yaptın? Saatlerce oyaladın beni Uraz daha ne yapacaktın? Of, en yakın arkadaşımı ihmal ettim. Benden arkadaş falan olmaz. Nasıl bir insanım ben Tanrım?"
Nerde ben oyaladım acaba? Sanki kendisi isteksizdi.
"Aşkım panik yapma. Ben gece uğradım yanına. Melih'le uyuyorlardı."
"Ne? Melih'le mi? Uraz nasıl izin verirsin buna? Ya aynı şey olursa?"
"İkisi de yetişkin insanlar meleğim. Melih de aynı şeyi tekrar yapacak biri değil. Bence bunu aralarında halletmeliler. Hem biz ne yaparsak yapalım Elif'in kırgınlığını sadece Melih yok edebilir."
"Haklısın sanırım. Ama üzülmesinden korkuyorum."
Ben de korkuyordum. Elif'i Mardin'e getirmekle, Melih'le bir araya getirmekle biz de suçluyduk. Adelina ve ben olmasam Melih Elif'i tanımıyor olacaktı ve kızın başına böyle bir şey gelmeyecekti. Belki de en büyük suçlu bizdik, bilemiyorum.
"Ben duştayım Uraz. Hadi sen de bir an önce hazırlan, kahvaltı edelim."
Her ne kadar sevgilimle banyo yapmak istesem de o banyoya girdiğimiz an en az 2 saat orada kalacağımızı bildiğim için homurdanarak tişörtümü aramaya başladım. Ben zaten gece duş almıştım. Odaya göz attığımda Adelina'nın dün giydiklerinin hali pek iç açıcı değildi. En iyisi odasına gidip kıyafet ayarlamak diye düşündüm ve odadan çıktım.
Adelina'nın odasına girdiğimde Melihler hala uyuyordu. Elif belki uyandığında Melih'i yanında görmek istemezdi uyandığında. Kardeşimi uyandırsam iyi olacaktı.
Kadınımın kıyafetlerini hazırladıktan sonra yavaşça yaklaştım yatağa.
"Melih uyan." diye fısıldadım.
Tabi bizim öküzün uyanmaya niyeti yok gibiydi.
"Melih uyan lan sıçtırtma ağzına."
Şaşkın bakışlarla açtı gözlerini.
"Ne oluyor abi?"
Tam bir salaktı. uykudan uyandığında hep böyle olurdu.
"Kalk. Git elini yüzünü yıka kendine gel. Kahvaltı edip yola çıkacağız. Elif seni yanında görürse hoş olmayabilir. Ben senin odadayım."
Bir süre boş boş yüzüme baksa da kafasını sallamasından beni anladığı belli oluyordu. Sonra gözleri Elif'i bulduğunda ona çok farklı baktığını gördüm. Şefkat miydi vicdan azabı mıydı? Bu bakış ne anlama geliyordu çözemedim.
"Elif'i kim uyandıracak?"
"Oğlum kıza kendini affettirmek istemiyor muydun? Bir yerden başlamak lazım artık. Sen uyandır."
"Abi burada uyuduğumu anlarsa kendini kötü hisseder, olmaz."
Bu çocuk harbi maldı.
"Kız uyku ilacıyla uyuyor oğlum saatlerdir. Burada uyuduğunu nereden bilecek. Yeni gelmiş gibi yap. Ne bileyim işte bul bişeyler."
"Tamam abi."
Ellerinin hafif hafif titremeye başlamasından aslında hiç de iyi olmadığını anlamıştım. Sanırım o da fark etti ki bir ellerine bir bana baktı.
"Şimdi napıcaz?"
Derin bir of çekip ellerimi saçlarımda gezdirdim. Dert bir değildi ki anasını satayım. Bir yanda Elif, bir yanda Melih..
"Kahvaltıyı yapana kadar sabret. Farklı arabalarla gideriz. Ben bir bahane bulurum. Kızlar Adelina'nın kullandığı arabada olur. Bizim arabayı ben kullanırım sen de kendini zehirlersin. Mardin'e kadar normale dönmüş olursun."
Minnetle bakıyordu. Ama ben böyle olmasını istemiyordum. Kardeşimin her geçen gün daha da yok olmasını istemiyordum.
"Çabuk olalım ama. Fazla dayanabileceğimi sanmıyorum Uraz. Kızların, özellikle Elif'in beni öyle görmesini istemiyorum."
"Tamam başımın belası. Hadi ben gidiyorum."
Odaya döndüğümde Adelina da üzerindeki bornozla banyodan çıkmıştı. Bu haliyle nefes kesici görünse de halletmemiz gereken sorunlar vardı. Dostlarımızın bize ihtiyacı vardı.
"Sana giyecek bişeyler getirdim meleğim. Çabuk hazırlan da kahvaltıya inelim."
"Tamam canım, hemen hazırlanıyorum."
Adelina üzerini giyindiğinde araba olayını nasıl açıklayacağımı düşünüyordum. Ama sonrasında sevdiğim kadına yalan söylememeye karar verdim.
"İki farklı arabayla gideceğiz meleğim."
Arkasını döndüğünde kaşları çatık bir Adelina beklesem de o bu olaydan memnun gibiydi.
"İyi düşünmüşsün aşkım. Elif Melih'i görmek istemeyebilir."
Haklıydı. Ama nedense ben bunu düşünememiştim.
"Arabanın birini sen birini ben kullanacağız olur mu?"
Bu sefer biraz şaşırmış gibiydi.
"Neden öyle bişey yapıyoruz ki? Elif bizimle gelirdi işte, Melih de tek dönerdi."
Bu da mantıklıydı. Ama ben nedense bunu da düşünememiştim.
"Imm nasıl desem Melih kendini pek iyi hissetmiyor. O arabayı ben kullanacağım, siz de Elif'le geleceksiniz."
"Anladım."
"Hadi inelim."
Kahvaltıya indiğimizde Elifler masadaydı. Elif bir yandan parmaklarıyla oynuyor bir yandan da başını önüne eğmiş, kaldırmıyordu. Melih ise bir yandan kızı izlerken bir yandan da titreyen ellerini zapt etmeye çalışıyordu.
"Günaydın." diye neşeyle seslendim.
İkisinden de farklı tonlarda cevabımı aldım. Biri fısıltıyla günaydın derken diğeri dişlerinin arasından resmen tıslamıştı. Elif yaşanılanların etkisindeydi. Melih ise uyuşturucu eksikliğinin.
Melih'in durumunun kötü olduğunu çatalı tutan elinden anladığım için henüz doğru düzgün kahvaltımızı yapmadan ayaklandım.
"Hadi bayanlar. Yolcu yolunda gerek."
Arabanın yanına geldiğimizde Adelinalar öndeki arabaya biz de arkadakine yerleştik. Melih kızlar görüş alanımızdan çıktığı an cebinden çıkardığı tozu eline döküp tek nefeste içine çekti. Birkaç dakika sonra bayık bakışlarla etrafa bakarken ellerinin titremesi azalmıştı. Kendini zehirlediği için lanetler okurken bakışlarımı yola odakladım.
ADELİNA'DAN
Elif'le yola çıktığımızda ne demem gerektiği konusunda bir fikrim yoktu. Nasıl olduğunu mu sormalıydım? Ya da ne hissettiğini?
"Özür dilerim Elif."
O kadar şey düşünmeme rağmen belki de en iğrenç girişi yapmıştım.
"Ne için Adelina?"
Evet, ne için? Onu Mardin'e getirdiğim için mi? Melih'le tanıştırdığım için? Dün uyurken başında beklemediğim için? Onu odada bırakıp Uraz'la seviştiğim için? Ne için özür diliyordum ben?
"Her şey için."
En iyi böyle ifade edebilirdim. Suçum bir değildi ki. Her şey benim suçumdu.
"İyice bana benzediğinin farkında mısın Adelina?"
Nasıl yani? Hangi açıdan?
"Anlamadım?"
Gerçekten de anlamamıştım.
"Benim gibi saçmalamaya başladın Adelina. Ben nasıl her şey de saçmalıyorsam şuanda sen de saçmalıyorsun. Hiçbir şey senin suçun değildi. Uraz abimin de suçu değildi. Kendinizi suçladığınızın farkındayım ama suç sizin değil. Suç benim de değil. Suçlu olan Melih gibi görünse de asıl suçlu olan hayat Adelina. Her şeyin suçlusu hayat."
Doğruydu. Mantıklı konuşması gereken, ikna etmesi gereken benmişim gibi görünse de bu konuşmayı yapan Elif'ti. Tahminlerimden çok daha güçlüydü o. Belki de herkesten güçlüydü.
"Bak ne yapalım diyorum Elif. Şarkı söyleyelim, rahatlayalım. Mardin'e gittiğimizde birbirimizle ilgili her şeyi anlatalım vegeçmişimizi maziye gömelim. Ne dersin?"
"Sahip olduğum tek dostumu nasıl kırabilirim ki?"
Doğruydu. Biz birbirimizin dostuyduk.
"Başla bakalım dostum."
şu dünyanın gam yükünü
çeken var mı benim gibi
gece gündüz gözyaşını
döken var mı benim gibi
talihim yok bahtım kara
böyle hayat batsın yere
sinesine vura vura
ölen var mı benim gibi oy ..
gitmez ki başımdan atam
ben bu derdi kime satam
saçlarını tutam tutam
yolan var mı benim gibi
talihim yok bahtım kara
böyle hayat batsın yere
sinesine vura vura
ölen var mı benim gibi oy
şu dünyanın gam yükünü
çeken var mı benim gibi
gece gündüz gözyaşını
döken var mı benim gibi
talihim yok bahtım kara
böyle hayat batsın yere
sinesine vura vura
ölen var mı benim gibi oy ..
gitmez ki başımdan atam
ben bu derdi kime satam
saçlarını tutam tutam
yolan var mı benim gibi
talihim yok bahtım kara
böyle hayat batsın yere
sinesine vura vura
ölen var mı benim gibi oy
Ne kadar da uygun bir şarkıydı Elif'in şuanki ruh haline. Bu kız kendini ne güzel ifade ediyordu böyle. Şimdi ikna edici olma zamanıydı. Her ne kadar melankolik bir havada olsam da şimdi iyimser olma zamanıydı.
Sesimde söyleyemediğim sözler var
Gizleyemediğim gözyaşlarım
Silipte unutamadığım sabahlar
Kokladığım eşyaları
Bir çaresi bulunur elbet yarın
Yeniden yaşamanın
Bir çaresi bulunur elbet canım
Bi uyuyup uyanalım
Ah bi yolu vardır elbet yarın
Yeniden yaşamanın
Bi çaresi bulunur çıkmazların
Bi uyuyup uyanalım
İçimde saklayamadığım anlarım var
Hiç bitmeyen yanlızlığımın
Silipte unutamadığım geceler
Dönüşü yok hep kalp ağrısı
Bir çaresi bulunur elbet yarın
Yeniden yaşamanın
Bir çaresi bulunur elbet canım
Bi uyuyup uyanalım
Ah bi yolu vardır elbet yarın
Yeniden yaşamanın
Bi çaresi bulunur çıkmazların
Bi uyuyup uyanalım
Bu hayatta her şeyin bir çaresi bulunuyordu, doğruydu. Başımıza ne gelmiş olursa olsun, ne yaşamış olursak olalım her şeyin bir çaresi vardı.
Şimdi sıra can dostumdaydı.
Kalp Alışır Acı Çekmelere
Can Dayanmaz Yeni Sevmelere
Boşa Kürek Çek Hep Aynı
Bana Sorun Bi Kim Haklı
Şu Yüreğim Ne Meraklı
Hiç Sözümü Dinlemiyor
Sorarım Aşk Durulur Mu
Acıyı Sevmek Olur Mu
Hani Hayat Bir Oyundu
Artık İçime Sinmiyor
Kalp Alışır Acı Çekmelere
Can Dayanmaz Yeni Sevmelere
Boşa Kürek Çek Hep Aynı
Bana Sorun Bi Kim Haklı
Şu Yüreğim Ne Meraklı
Hiç Sözümü Dinlemiyor
Sorarım Aşk Durulur Mu
Acıyı Sevmek Olur Mu
Hani Hayat Bir Oyundu
Artık İçime Sinmiyor
Bu kızı nasıl ikna edecektim bilmiyordum. Mardin'e gidene kadar kafası dağılsın diye şarkı söyleyelim demiştim ama o sanki kendini depresyona sokmak için yemin etmiş gibiydi.
Sıra bendeydi.
Yarından haber yok dün bitti
Saatler son günü çalıp gitti
Yeminler yaşlandı dudaklarda
Düğümlendi derken söz bitti
Vagonlar bir dolup bir boşadı
Kuruyan gözlerim yine yaşardı
Sarardı sırayla fotoğraflar
Ne hayatlar içimde kaldı
Unutursun içim yana yana
Unutursun ölüm sana bana
Zaman basıp kanayan yarana
Unutursun unutursun
Unutursun için yana yana
Unutursun ölüm sana bana
Zaman basıp kanayan yarana
Yarından haber yok dün bitti
Saatler son günü çalıp gitti
Yeminler yaşlandı dudaklarda
Düğümlendi derken söz bitti
Vagonlar bir dolup bir boşadı
Kuruyan gözlerim yine yaşardı
Sarardı sırayla fotoğraflar
Ne hayatlar içimde kaldı
Unutursun içim yana yana
Unutursun ölüm sana bana
Zaman basıp kanayan yarana
Unutursun unutursun
Unutursun için yana yana
Unutursun ölüm sana bana
Zaman basıp kanayan yarana
Evet unuturdu. Zaman her şeye ilaç olacaktı ve o unutacaktı.Dostum dolu dolu gözleriyle başka bir şarkıya başlamıştı.
Söndürmüşüz feneri salaş bir balıkçıda
Rengimizi sıyırmış da gitmiş gidenimiz
Nur cemalimizin astarı kalmış bi tek
O da kaşık kadar
Vur kadehi ustam bu gecede sarhoşuz
Kalan sağlar bizimdir acıdan mayhoşuz
İki satırlık adamları musallat ettik ömrümüze
Bundandır böyle dibe vuruşumuz
Damla sakız hayallerimize yakamoz vursa
Bari öyle canlansa da hayat bulsa
Ne iyi olurdu kalbe kan yine
Hücum etse
Vur kadehi ustam bu gecede sarhoşuz
Kalan sağlar bizimdir acıdan mayhoşuz
İki satırlık adamları musallat ettik ömrümüze
Bundandır böyle dibe vuruşumuz
Söndürmüşüz feneri salaş bir balıkçıda
Rengimizi sıyırmış da gitmiş gidenimiz
Nur cemalimizin astarı kalmış bi tek
O da kaşık kadar
Vur kadehi ustam bu gecede sarhoşuz
Kalan sağlar bizimdir acıdan mayhoşuz
İki satırlık adamları musallat ettik ömrümüze
Bundandır böyle dibe vuruşumuz
Damla sakız hayallerimize yakamoz vursa
Bari öyle canlansa da hayat bulsa
Ne iyi olurdu kalbe kan yine
Hücum etse
Vur kadehi ustam bu gecede sarhoşuz
Kalan sağlar bizimdir acıdan mayhoşuz
İki satırlık adamları musallat ettik ömrümüze
Bundandır böyle dibe vuruşumuz
Olmuyordu. Ne yaparsam yapayım bir türlü olmuyordu ama olacaktı. Elif'in gözlerinden akan bir damla yaşı gördüğümde kahroldum.
Kara gözlerinden bir damla yaş düşünce,
Güzel yüzün,yanakların ıslanır.
Kara gözlerinden bir damla yaş düşünce,
Hüzün keder yüreğime yaslanır.
Sen Ağlama!
Bir damla gözyaşın yeter.
Sen üzülme,gülüm...
Gece gökyüzünden bir damla yaş düşünce,
Bahar gelir tüm çiçekler ıslanır.
Kara gözlerinden bir damla yaş düşünce,
Hüzün keder yüreğime yaslanır...
Sen Ağlama!
Bir damla gözyaşın yeter...
Sen üzülme gülüm,
Gamzende güllerin biter...
Yollarıma taş koysalar, döneceğim
Gözlerinden yaşlarını sileceğim
Sen Ağlama!
Bir damla gözyaşın yeter...
Sen üzülme gülüm,
Gamzende güllerin biter...
Yollarıma taş koysalar, döneceğim
Gözlerinden yaşlarını sileceğim
Evet silecektim. Onun önüne çıkan tüm engelleri tek tek kaldıracaktım. Canım pahasına da olsa bunu yapacaktım.
"Arabayı durdur Adelina."
Ne olduğunu anlamasam da arabayı sağa çektim. Elif'e dönmemle bana sarılması bir oldu. İlk defa dost sıcaklığı hissettim. İlk defa bir arkadaşım tarafından delicesine sevildiğimi hissettim. Sanırım o da aynı şeyi düşünüyordu ki aynı anda, aynı sözcükler döküldü ağzımızdan.
"Ve bazen de; seninle konuşmak iyi geldi, diyebileceğin birisi olmalı."
MULTİ ADELİNA :))