"Bişey mi diyecektiniz."

"Zil sesinize bayıldım."

"Gidin başkasıyla dalga geçin ve kolumu bırakın."

"Dalga geçmiyorum gerçekten sevdiğim bir şarkıdır."

"Teşekkürler öyleyse. Şimdi kolumu bırakın."

"Siz tebrik etmeyecek misiniz?"

"Ne için?"

"Konuşmam için. İlgiyle dinliyordunuz oysaki."

"Aah tebrik ederim gerçekten iyiydiniz."

"Kahve ısmarlarsınız artık bana."

"Şimdi anlaşıldı. Gidin ve sizi bakışlarıyla taciz eden şu kızlara yapın bu teklifi. İzninizle gitmem gerek."

Arkama bakmadan gitmiştim. Giderken de biriyle çarpışmayı ihmal etmemiştim tabiki çok sakardım. Özür dileyip yoluma devam etmiş eve zor atmıştım kendimi. Birkaç gün sonra ders çıkışıma gelmişti Ege KORHAN. Kızlar ona arzuyla bakarken o benim yanıma gelmiş ve babamın romanını vermişti bana. Bir dakıka ne alakaydı? Gerizekalı kafam çarpışınca düşürmüş olmalıydım. Günlerce aramış bulamamıştım. Sevinçle sarıldım bir anda Ege'ye. Bana hayat vermiş kadar sevinmiştim kitabı görünce. Sonra ne yaptığıımı fark edince bırakmıştım adamı. İnsanlar bana kötü kötü bakıyordu. O da şaşırmıştı bu tepkime. Ama gülümsemeyi ihmal etmemişti. Birkaç kere gittiğim yerlerde görmüştüm onu. Arkadaş olmuş numaralarımızı alıp vermiştik. Okuldaki ilk yılım bitmişti ve dönem birincisiydim. Ege'yle arkadaşlığımız da ilerlemiş benden hoşlandığını söylemişti. Ama ben kaybetmekten korkmuş susmuştum yanlış anlamıştı. Aklıma annemler gelince gözlerim dolmuştu bana ne olduğunu sorduğunda her şeyi anlatmıştım. Anlatırken ağlamamak için direnmiş ve ağlamamıştım. Birden sarılmıştı bana. "Bunda sonra asla yalnız kalmayacaksın ben varım yanında. Ben senin her şeyin olurum sen de benim. Sonsuza kadar bırakmayacağım ellerini." demişti. Sevgiliydik onunla artık. Çok eğlenirdik, mutluyduk, aşıktık. Ben öyle zannederdim en azından. Güvenmiştim ona kimseye güvenmediğim kadar. Babamla tanıştırmıştım onu mezarlıkta. Nasıl da heyecanlıydım o gün. Hayatımın aşkı babamla tanışıyordu nasıl heyecanlanmazdım. Zaman geçmiş artık mezun olma zamanım gelmişti. O eşlik etmişti bana. Siyah takım elbisesinin içinde mankenlere taş çıkartırdı. Bir kere daha şükretmiştim Allah'a onu bana verdi diye. Bende lacivert bir elbise giymiştim. Vücudumu saran, uzun yırtmacı olan straplez bir elbiseydi. İlk gördüğünde öfkeyle bakmıştı bana. "Yanımdan sakın ayrılma. Bir daha da sakın böyle bir elbise alma sen bana aitsin ve ben benim olanı göstermeyi sevmem." demişti. Birincilikle mezun olmuş onun o içimi eriten öpücüyüğle ödüllendirilmiştim. Hiç sevişmemiştik onunla. Beni bekleyeceğini, düğün günümüzde ona ait olmamı istediğini söylerdi. Daha da bir severdim onu. Ama korkardım. Gençti, yakışıklıydı, zengindi. Etrafı birbirinden güzel kadınlarla doluydu. Bir kere bile görmemiştim birine o gözle baktığını. Ortaklarının kızını hiç sevmezdim. Ege nereye giderse hemen peşine takılır gazetelere poz verirdi onunla. Ege yanlış anlaşılma olmamasını, arkadaş olduklarını, hayatında birinin olduğunu söylerdi. Herkes merak ederdi Ege KORHAN'ın kalbini çalan kadını. Ama o uzak tutardı beni gazetelerden, yıpranmamı istemediğini söylerdi. İnanırdım ona. Onların şirketinde çalışmamı isterdi hep. "Gözümün önünde ol. Hep yanımda ol." derdi. Ama tanıyordum Ege'yi eğer onların şirkette çalışsaydım hep ayrıcalık yapardı bana ve rahatsız olurdum. ATALAR HOLDİNG'e başvurdum bende, iş görüşmesine çağrıldım. Bunu kutlamak için sevdiğim adama gittim. Giderken en sevdiği pastayı da aldım. Heyecanla açtım kapıyı anahtarım vardı. Her yere baktım yoktu uyuyor sandım yatak odasına gittim. Ama hiçbir şey umduğum gibi olmamış hayat bir kez daha vurmuştu bana. Ege onunlaydı, ortağının kızıyla. Ve ben onları izlemiştim. "Bu eller senden başkasına asla dokunmayacak." diyen adam başkasıyla sevişiyordu. Artık hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Sahildekiler bana bakıyordu ama umursamadım. Sadece ağladım. 4 yılın acısını çıkarırcasına ağladım. En sonunda kalktım oturduğum banktan eve geldim. Duş aldım şortumu ve atletimi giyip mazgazin programını açtım. Karşımdaki dağılmış adam Ege'ydi. İçim bir kere daha yandı. O hep güçlüydü ağlamazdı ki. Sarhoştu, ayakta zor duruyordu. Muhabir sormaya başladı:

"İyi akşamlar Ege Bey."

"İyi akşamlar."

"Sizi çok kötü gördük efendim. Ve yalnızsınız."

"Evet yapayalnızım."

"Kız arkadaşınızla ayrıldığınız söyleniyor buna ne diyeceksiniz efendim?"

"Evet ayrıldık çünkü onu aldattım. Şimdi defolun gidin başımdan."

Ne olmuştu benim Ege'me böyle? Nasıl bu hale gelmişti? İlk defa bu kadar güçsüz görüyordum onu. Ama hak etmişti böyle olmayı. Belki de yıllarca aldatmıştı. Bu düşünce nefessiz bıraktı beni. Olabilir miydi, yapmış olabilir miydi bunu bana? Kapattım televizyonu ve yatağa girdim. Onu unutmalıydım, unutmalı ve önüme bakmalıydım. İşime yoğunlaşmalı kafamı dağıtmalıydım. Göz kapaklarım ağırlaştı ve kafamdaki düşüncelerle uykuya yenik düştüm..


HAYATA DÖNDÜREN AŞK (Tamamlandı) #Wattys2015Où les histoires vivent. Découvrez maintenant