38- Çiğ Köfte Ruhun Gıdasıdır

Start bij het begin
                                    

-------------

"Ona ne alacağını biliyor musun ki?" Moonkyu Seul'deki çarşıda pazarda yürürlerken iç çekti. "Ex"inin "next"ine Noel hediyesi seçmesi için yardım etmek yerine on yüz bin milyon farklı şey yapabilirdi.

Porno izleyebilirdi. Yemek yiyebilirdi. Oyun oynuyor olabilirdi. Porno izleyebilirdi. Uyuyabilirdi. Televizyon izleyebilirdi. Ya da porno işte anlarsınız ya.

"Bilmiyorum. Çok müşkülpesent." Jongin düşünceli bir biçimde dudaklarını büzdü. Zaten istediği her şeyi olan birine ne alabilirdiniz ki? Ufacık bir fikri bile yoktu.

"Belli oluyor." Moonkyu ellerini cebine sokarak gözlerini devirdi.

İşin içinde bir çapanoğlu varmış gibisine geliyordu. Jongin geçen gün ona açmıştı ağzını yummuştu gözünü ve şimdi de onu aniden arayıp alışverişe mi çağırıyordu? Mantıklı değildi. Belki de Kyungsoo ile baş başa kaldıkları için onu dışarıdalar iken gebertecekti. Felaket olurdu.

"İkinizin beraber ne yaptığınızdan hiç bahsetmedin bana." Jongin, şüphelerini doğrulayarak araya girdi. İç çekti, soğuk havada nefesi bir buhar şeklinde çıkmıştı.

"Arabasının kaportasında azgınca düzüştük." Jongin'in bir aptal olduğunu hatırlamadan önce iğneleyerek söyledi ve kendisine bakakaldığını gördü. "Karnımızı doyurduk. Konuştuk. Evimize gittik. Bir şey olmadı yani." Gözlerini devirdi.

"Niye çağrılmadım öyleyse?" Jongin yan gözle ona baktı. Moonkyu'nun, sevgilisinin peşinde olmadığına hâlâ tamamen ikna olmamıştı.

"Ananla babanla gittin. Kyungsoo bariz biçimde öfkeliydi. Ben de o yüzden son anda ona yemek ısmarlamaya karar verdim."

"Kyungsoo sinirli değildi." Durakladı, kaşları şaşkınlıkla çatılmıştı. "Hem sen bizi takip ederek ne halt ediyordun ulan?" Jongin ondan hafifçe uzun oğlana dik bir bakış attı.

"Taşşak geçiyorsun herhalde." Moonkyu durdu ve inanmazlıkla ona baktı. "Annenin gözlerini kaşıkla oymak istiyordu! Kyungsoo'ya nasıl baktığını görmedin mi?"

"Ne?" Jongin kaşlarını çattı, sorunun ikinci kısmından kaçınmasını sevmemişti. Bir kenara bırakmaya niyeti de yoktu. Öyle ya da böyle öğrenecekti.

"Annen ondan hoşlanmıyor Jongin ve büyük ihtimalle Kyungsoo da onun o ön yargılı götünden nefret ediyor, alınma da yani."

"Alınmadım. Annem ondan nefret etmiyor! Hoş birine benzediğini söyledi!" Jongin Moonkyu'nun neden bahsettiğine dair kafası iyice karışarak söyledi.

"Bir kadın birinin hoş birine benzediğini söylediğinde, bu ondan nefret ettiği anlamına gelir. Kyungsoo iyiyim derken iyi falan değildi. Bizim çıktığımız zamandan hiç mi bir şey öğrenmedin?"

"Kafam karıştı hyung." Jongin ona somurttu.

"Ooof Allah'ım off!" Moonkyu oğlanı kolundan tuttuğu gibi en yakın banka sürükleyip salak çocuğu aydınlatmaya koyuldu.

"Bak geri zekâlı bunu sadece haddini iyice aştığın için yapıyorum. Annen Kyungsoo'yu sevmiyor. Hakkı olabilir ama yine de onu sevmiyor. Kyungsoo'nun anne yarası var ve senin annen çabalayıp bunu düzeltecek kişi değil. İkisinin de yaşamasını istiyorsan bir daha asla onların konuşmalarına izin verme."

"Ama Kyungsoo bana onlarla gitmemi söylemişti!"

"Sadece seni üzmemek için öyle dedi. Kendisiyle kalmanı istiyordu ki sen kalmadın. Gerçekten çok üzgün göründüğünden onu neşelendirmeye karar verdim." Ellerini birbirine sürtüp ısıtarak omuz silkti.

Knocked Up ★ [ÇEVİRİ]Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu