12- Yaban Mersini Soo

5.6K 334 449
                                    

Knocked Up

Yazar: jjokkomi

Çeviri: Minnie Hyung


BÖLÜM 11

Jongin'in Kyungsoo'ya bu işte tek başına olduğunu söylediğinden beri 3 gün, 4 saat, 3 dakika ve aşağı yukarı 10 saniye oluyordu, sayıyor falan değildi saçmalamayın.

Eğer tam şu an aynaya bakacak olsaydı muhtemelen şişkin kırmızı gözlerini çevreleyen koyu göz halkalarını görürdü ancak yatağından çıkmayı düşünmeyecekti bile. Şu an saat altı buçuktu ve dün gece iki ya da üç saatten fazla uyumadığına neredeyse emindi.

Cumartesi gecesi yahut pazar sabahı eve geldiğinde odasına yönelmiş, üstünü değiştirip yatağına yatarak bağırmaya başlamıştı, uyuyabilmek için ağlıyordu. Ertesi sabah sekiz buçuk gibi baş ağrısı ve şiş gözlerle uyanmış, bir süre neden bunların tümünün onun başına geldiğini merak etmiş ve tekrar salya sümük ağlamaya başlamıştı.

Oldukça yüksek sesle ağlamış olmalıydı çünkü bildiği sonraki şey babasının onu tutup sorunun ne olduğunu sormasıydı. Ama konuşmak şöyle dursun, güç bela adamakıllı nefes alıyordu bu yüzden tükenmişlikten göçüp gitmeden önce bildiği tek şey buymuş gibi ağladı.

Bütün bir pazar, pazartesi ve salı günleri yatakta kalmıştı. Babası, ona midesinde zar zor tuttuğu yemekler getirmişti. Sadece tuvalete gitmek için ya da içi çıkar gibi kusmak için kalkıyordu. Aynaya bakmaktan kaçınıyordu çünkü bok gibi göründüğünü biliyordu. Şu üç gün içinde ne banyo yapmış ne de üstünü değiştirmişti, hiç hijyenik değildi ve iğrençti fakat hiç de umrunda değildi.

Hiçbir şey umrunda değildi. Babasını endişelendirdiğini biliyordu, geçen iki günde onunla evde kalması yeterliydi ama umrunda değildi işte. Bunalımdaydı, bunu çok iyi biliyordu. Sanki vebaymış gibi telefonunu görmezden gelmiş, titremesini durdurmak için pilini çıkarmış ve kendisi pazartesi günü okula gitmediği zaman eve gelen tüm arkadaşlarını geri çevirmişti. 

Tek yaptığı doğum öncesi vitaminlerini almak ve televizyon izlemekti. Zombi gibiydi, sadece öylece karanlıkta uzanıyor ve dikkatini vermeksizin parlak ekranı izliyordu, tekrar salya sümük ağlamaya başlamadan önce aklı başka yerlerde geziniyordu. 

Ağlamakla geçen üç günün ardından gözyaşı kanallarınızın yaş üretmeyi durduracağını düşünebilirdiniz ama hayır. Hayatında hiç bu kadar ağlamamıştı ve bir kez başladığında durmasının tek yolu uyuyakalması oluyordu ki bunu da safi yorgunluktan ötürü yapıyor, yalnızca bir ya da iki saat uyuduktan sonra uyanıyordu. 

Sağlıksız bir süreçti ancak duygularını artık kontrol edemiyordu. 

Hamile kalana kadar asla sulugöz biri olmamıştı ve dahası Jongin, en başında birlikte bile olmadıklarından onu kapının önüne koymuştu.

Bunu beklemeliydi, cidden beklemeliydi. Jongin'in hevesle onunla olacağını, birlikte çocuk büyüteceklerini ve her şeyin güzel olacağını ummamalıydı. Bu onun için aptalca ve çocukça bir düşünceydi.

Bu sonu görmeli ve hazırlanmalıydı, bu sayede şu an olduğu bir harabeye dönmeyecekti. Utanç verici ve acınasıydı. Acınası hissediyordu.

Ama buna rağmen ağlak, kokuşmuş bir harabeydi, artık Jongin'e kızamıyordu bile. Tüm pazar günü öfkeliydi. Öfke gözyaşları dökmüştü, hüzün değil. Ama şimdi öfkesi sönmüş ve yerini tamamen ve bütünüyle bir kalp kırıklığı ya da ona benzer bir şey almıştı.

Kendisi için değil, doğmamış yavrusu için kalbi kırılıyordu. Belki de kendisi, Jongin tarafından böyle davranılmayı hak ediyordu, çocuğa tam bir götlük yaptığını biliyordu, bunu artık itiraf edebiliyordu. Ama çocuğu, hayır, onların çocuğu böyle bir şeyi hak etmemişti.

Knocked Up ★ [ÇEVİRİ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin