"O s-sadece..."

Kendisini hamile bırakan çocukla çıkmadıklarını babasına nasıl açıklardı ki birisi? Kyungsoo bilmiyordu fakat kesinlikle öğrenecekti. Belki de yahoo cevabı biliyordu. 


"Salak mısın nesin oğlum sen?!"

Bu sefer cidden geri çekilmişti, babasının sesi arabanın içinde gürlüyordu. Dürüst olması gerekirse babasının bağıran sesi onu fena halde korkutuyordu. Chanyeol bile duyduğu zaman korkudan siniyordu, ki bu genellikle iş yaparken telefonda olduğunda gerçekleşiyordu.

Kyungsoo'nun, babasının bu sesi kullandığını hatırladığı tek sefer altı yaşındaykendi ve Pororo izleyemediği için bir sinir krizi geçirmişti. Yanlış hatırlamıyorsa Brüksel lahanasını veya diğer eciş bücüş sebzeleri yememişti, ve bu da onun cezasıydı.

Fakat altı yaşındaki Kyungsoo bir aptaldı ve babasının kafasına kumanda fırlatmıştı. Büyük hata. Kendini şamarlanmış bir popo ve babası onu azarlarken neredeyse kanayan kulaklarla bulmuştu. Yani onu kim suçlayabilirdi ki? Minnak altı yaşındayken bile o programın bombok bir şey olduğunu biliyordu, hala da öyleydi.

Babasının bir cevap beklediğini biliyordu ama verecek bir tanesi bile yoktu. Çünkü hakikaten de evet, lanet olası salağın tekiydi.


"Biriyle korunmadan seks yapmak senin için yeterince aptalca değilmiş gibi bir de bunu ilişkinin bile olmadığı biriyle mi yaptın ?! Aklından ne geçiyordu senin ha ?!"

Babası direksiyona yumruğu geçirmişti ve tıpkı altı yaşındaykenki gibi haykırmıştı, çünkü kesinlikle babası bağırdığı zaman bundan nefret ediyordu.

Kısa süre içinde Do Yunho ağzından çıkan sözlerden yoğun biçimde pişman olmuştu çünkü şu an Kyungsoo kontrolsüz bir şekilde hıçkırıyordu, ve bu tamamen onun hatasıydı. Sırf şu Allah'ın belası asabiyetini kontrol edemeyip bağırdığı için zaten duygusal olarak dengesiz olan çocuğu ağlatmıştı. Ve yılın en boktan babası ödülü ona gider.

Ağlayan altı yaşındaki oğlunun hayali aklına düşüvermişti. Yaş dolu büyük kırmızı gözler ve hıçkırarak 'Özür dilerim baba' derken gözlerini silmeye çabalayan küçüçük, minicik yumruklar. Oğluna bakınca aynıydı, sadece daha büyük bir versiyonuydu.

Aynı sulu büyük gözler ve gözyaşlarını silmeye çalışan aynı yumruklar. Tek eksik olan bir özürdü fakat hemen sonra onu da duydu ve kalbi sıkıştı.

Oğlanın kemerini çözdü, onu çabucak karşısına aldı ve kucağına çekti, böylece ona adamakıllı sarılabilirdi.

Manzara muhtemelen tuhaftı, kucağında on altı yaşında cılız bir oğlan, takım elbisesine hönkürüyor. Ama şans eseri o an park alanında kimse yoktu, bu yüzden önemsemedi.

Kyungsoo'nun ağlamayı kesmesi tüm bir on dakikalarını almıştı. Kelimenin tam anlamıyla oğluna sakinleşmesi ve kendi koltuğuna geçmesi için dondurma ve bulgogi almaya söz vermek zorunda kalmıştı, bu sayede eve gidebileceklerdi. Ağlamayı kesmesi için ona böylesine çocukça bir şeyle söz vermek zorunda kalmış olması komikti. 

Geri dönüş sessizdi, Kyungsoo'nun ara sıra salıverdiği birkaç burun çekme dışında. İç çekti ve sırf onu düşünmekten alıkoyacak bir ses olsun diye radyoyu açtı. 

Kyungsoo'ya eve gideceklerini böylece eşyalarını bırakıp üstünü değiştirebileceğini söyledi. Gidip bulgogi yiyecek ve sahibinin arkadaşı olduğu oto galeriye gideceklerdi. Ondan sonra da markete gidip hangi dondurmadan isterse alabilecekti.

Knocked Up ★ [ÇEVİRİ]Where stories live. Discover now