PORTOLA VALLEY ∣ Tamamlandı ♕

By bsrarikan_

1.8M 101K 20.9K

" Her doğum içimizdeki sancının sesidir. " " Değerli sağlık çalışanları , Portola Valley kasabasında çalışaca... More

♕Tanıtım♕
♕1.bölüm♕
♕2.bölüm♕
♕3.bölüm♕
♕4.bölüm♕
♕5.bölüm♕
♕6.bölüm♕
♕7.bölüm♕
♕8.bölüm♕
♕9.bölüm♕
♕10.bölüm♕
♕11.bölüm♕
♕12.bölüm♕
♕13.bölüm♕
♕14.bölüm♕
♕15.bölüm♕
♕16.bölüm♕
♕17.bölüm♕
♕18.bölüm♕
♕19.bölüm♕
♕20.bölüm♕
♕21.bölüm♕
♕22.bölüm♕
♕23.bölüm♕
♕24.bölüm♕
♕25.bölüm♕
♕26.bölüm♕
♕27.bölüm♕
♕28.bölüm♕
♕29.bölüm♕
♕30.bölüm♕
♕31.bölüm♕
♕32.bölüm♕
♕33.bölüm♕
♕34.bölüm♕
♕35.bölüm♕
♕36.bölüm♕
♕37.bölüm♕
♕38.bölüm♕
♕18 Mart ♕
♕39.bölüm♕
♕40.bölüm♕
♕41.bölüm♕
♕42.bölüm♕
♕43.bölüm♕
♕44.bölüm♕
♕Yürek Mürekkebi Karahindiba Tozuna Damladı♕
♕ 45.bölüm♕
♕ 46.bölüm♕
♕47.bölüm♕
♕48.bölüm♕
♕49.bölüm♕
♕50.bölüm♕
♕51.bölüm♕
♕52.bölüm♕
♕54.bölüm♕
♕55.bölüm♕
♕56.bölüm♕
♕57.bölüm♕
♕58.bölüm♕
♕59.bölüm♕
♕60.bölüm♕
♕61.bölüm♕
♕62.bölüm♕
♕63.bölüm♕
♕64.bölüm♕
♕65.bölüm♕
♕Karahindiba Tozu Satırlara Bulandı♕

♕53.bölüm♕

5.9K 433 106
By bsrarikan_

Kapının ardındaki yüzü o kadar beyazdı ki Brendan bir an için benzersiz bir hayaletin karşısında olduğunu sandı.İri yeşil gözler içeri geçmeleri için kenara çekilirken o biçimli kırmızı dudaklarda hayal kırıklığının izleri vardı.

"Larissa? Brendan? Sen...İyisin."

Geriye doğru bir adım atarken narin bedeninin titrediğini fark etti. İşine konsantre olmaya çalıştı "İyi olmamak için herhangi bir sebep olduğunu sanmıyorum.Şimdi izninizle içeri girebilir miyiz?" Sesi öylesine soğuktu ki ağzından çıkan kelimeler buz parçalarını andırıyordu.

Bahar son derece gergin bir tavırla gözlerini kırpıştırdı.Dudaklarının kanı çekilmişti.Kapının eşiğinde durmuş, solgun teninin kuşattığı yeşil gözleri kanlanmış, elleri ise nereye konacağını bilemiyordu "Şey, elbette buyurun." diye gevelediğinde kar soğuğunu taşıyan bakışlar kulübeyi doldurdu. Üzerindeki kareli battaniye mevsimin soğuğunu gözler önüne sererken çocuksu mavi pijamasının içinde bile son derece dişi ve seksi görünüyordu. Kahretsin!

İçeri geçerken genç adamın eli istemsizce koluna değdi. Basit bir dokunuşla hızlanan nabzı ona dokunma dürtüsüne  ihanet ediyordu.Çok yakınındaydı kirli sakalının detaylarını görebiliyordu, gitgide koyulaşan ela gözlerle dimdik ona bakıyordu. Göz bebeklerinde kendi yansımasını görebiliyordu.Bir adama yakın olmanın bu kadar heyecan vermesi aptallık değilse aptallığın geçerli tanımını gerçekten bilmiyordu.

Calvin iri yarı cüssesiyle peşinden gelirken, Brendan banyodan yükselen sıcak hava dalgasını gördü.Kışın kokusu hala havadaydı. Dünkü yağıştan sonra ıslak toprağın, yakınlardaki bir şöminede yanan ateşin küllü kokusu...

Anlaşılan kadın, geldikten sonra duşa girmiş; ve soğuk havada yoğunlaşan buharın iliklerine işlemesine izin vermişti. Onu yeniden çıplak göremediği için bir yandan hayıflanıyor; öte yandan ise onu yalnızca kendisinin gördüğünü düşünerek içten içe seviniyordu. Tıpkı kendisine yazılmış bir mektup gibiydi ve onu yalnızca kendisi okumuştu.

Bahar polis memurlarını oturma odası olarak kullandığı geniş antreye geçirdi ve oturmaları için işaret etti.Adamlar ikili koltuğa oturdukları için kendisine karşı köşedeki sandalye kalmıştı. Calvin'in şüpheci derin bakışları, daha iyi bir yere dönüştürmek için çabaladığı kulübeden Bahar'ın kendisine kadar her şeyi tarıyordu.

Calvin Harper, Brendan'dan bir baş kadar daha uzundu. Adımlarını iri iri atıyordu ve bu haliyle yetişkin bir ayıyı andırıyordu.İri kafasındaki sık saçları her daim kısaydı ve elmacık kemikleri ön planda değildi. Göz çukurları kahverengi gözlerinin himayesinde ürkütücü biçimde sertti. Kaba cüssesi ve kastan uzak göbeğiyle Calvin yakışıklılık teriminden epey uzaktı.

Bahar bakışlarını iri adamdan kaçırarak, şöminedeki odunların çıtırtısını dinledi.Dışarıda, sert bir rüzgar şehre doğru esip pencere pervazlarını takırdatarak binalara çarparken kar da daireler çizerek yağmaya devam ediyordu.Sessizlik ürkütücüydü.İçinde bulundukları zaman dilimi oldukça rahatsız ediciydi; yaşayamayacak kadar uzun.

Brendan yerinden kalkarak "Pekala," diye mırıldandı.Sözcüklerini vurgulamak için başını salladı.Deri montunun omuzları boyunca kar taneleri yıldız tozları gibi parlıyordu.

"Redwood City bağlantı noktalarından birinde bir cinayet işlendi." dedi. "Bunu duydunuz mu?"

Sesinin sakin çıkmasına önem veriyordu.Genç adam meslek hayatı boyunca bir cinayet soruşturmasında melek sıfatlı katillere ne denli sık rastladığını düşündü, masum bakışlarıyla herkesi kandırırlardı ta ki gerçekler su yüzüne çıkana kadar.

Genç ebenin soğukkanlılığını korumakta zorlandığı belli oluyordu ama karşısındaki adamla göz göze geldiğinde çaresizce başını salladı.

"Bir kadın öldürülmüş."

Calvin omuzlarını dikleştirerek Bahar'ın verdiği cevapları not etmeye başladı Brendan ise sorularına devam ediyordu.

"Size bunu nereden bildiğinizi sorabilir miyim?"

Tanrı aşkına bir dedektif bu kadar havalı, sert ve keskin yüz hatlarına sahip, hayatta kalmak için kavga etmiş biri olmamalıydı.Karşısındaki korkusuz ela gözlere baktı.Bir desteden yayılan iskambil kağıtları gibi yaşadıkları gece gözlerinde canlandı.Bu haksızlıktı.

Dün geceyi hatırlayınca yüzü kıpkırmızı oldu, alt dudağını ısırırken "Bilmiyordum." diye mırıldandı. Bir yandan eliyle cep telefonunu işaret etti. "Gün içinde bir telefon aldım ve..."

"Ve?"

"Doktor Giselle beni dikkatli olmam konusunda uyardı. Sanırım kasabalı bir kadın cesedi görmüş ve ifadesi alındığı esnada da kasabalı bir başka kadına ulaşmış böylelikle ben-"

"Siz de kasabada elini kolunu sallaya sallaya dolaşan bir katil pusuya yatmış beklerken kapıyı açmakta fazla zorlanmadınız?"

Hızla sıralanmış kelimeler sarmalında kaybolurken şaşkın olmuş vaziyette bakakaldı. " Şey, ben...Başta endişelendim tabi ama sesini yani sesinizi duyunca. Affedersiniz. Kahve alır mıydınız? Soğuk havada içiniz ısınır."

Calvin'e kalsa bu teklife balıklama atlardı fakat Brendan'ın vakit kaybetmeye hiç niyeti yoktu. "Hayır, teşekkürler Bayan Johansen." dedi.

Tanrı aşkına bu adamın derdi neydi? Nezaketen evet diyebilirdi.

"Bayan Hector sizi neden aradı?" Sesi soğuk ve hiç olmadığı kadar kontrollüydü.

"Bilemiyorum, beni uyarmak istedi."

"Sizin için endişelenmiş olmalı."

Bahar, Giselle'nin yağmurlu bir gecede ona kulübesini açtığı anı anımsadı sonrasında ise geçmişin girdabında boğuşmuşlardı ta ki sabahın ilk ışıkları gözlerine dolana dek. 1979'un keskin rüzgarı tenini ürpertirken Brendan'ın yorumuyla gerildiğini hissediyor;kafa karışıklığına neden olan bir sürü soru baloncuğunun birbiri ardına patladığını hayal ediyordu. Tüm bu olanların, cinayetin, Giselle Hector'un kendisini merak etmesinin, Larissa Nolan isminin geçmesinin ve sorgulanmasının nedenlerini bir türlü kavrayamıyordu.Üstelik de Dedektif Brendan Wilder tarafından! Zihni deli gibi çalışıyor tüm bu olanları algılamaya çabalıyordu.Ne yaparsa yapsın parçalar bir araya gelmiyordu.

Ona karşı yoğun duygular besliyordu; fakat yaşanan şeyleri sorgularken kendini nasıl özgür hissedebilirdi ki? Aşk ve özgürlük kavramları birbirlerine dolanmış gibiydi.

Pekala, oyunu kuralına göre oynamaya hazırdı. Madem ki bu genç adam aralarında hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. O da ona aynı şekilde karşılık verecekti. Anlaşılan Brendan Wilder yatağında sabahlamayan kadınlara bu türlü bir muamelede bulunuyordu. Aman ne iyi!

Yutkunarak kuru olan boğazını ıslatmaya çalıştı.

"Ben...Anlayamıyorum.Tüm bunlar oldukça...Tuhaf. Bana neden bunları sorduğunuzu öğrenebilir miyim DEDEKTİF?"

Sesindeki eleştirisel ton Brendan'ın hiç hoşuna gitmemişti.

"Larissa Nolan..."

Brendan hislerini o keskin hatlı yüzünden dışa vurmamaya çalıştı ama o hali Bahar'a bambaşka bir zamanı hatırlattı. Ateşli ve tutku dolu gözlerinin şehvetle dolduğu bir zamanı. O güçlü ellerinin vücuduna sahip olduğu, kendinden geçene dek onu öptüğü bir zamanı.O uzun boylu, güçlü vücudunu, geniş omuzlarını ve o dolgun dudaklarını görünce tüm dikkati dağıldı ve genç kız bir an için nefesinin kesildiğini hissetti.

"Larissa birini mi öldürdü?" diye sorarken kelimeler dudaklarını yakıyor; boğazının kuruduğunu hissediyordu.

Yeterince iyi olmasa da Larissa Nolan'ı Los Angeles'ta çalıştığı hastahaneye yaptığı ziyaretlerinden tanıyordu. Genç kadın tanıdığı kadarıyla oldukça kibirliydi, patavatsız hatta haddinden fazla pervasızdı; fakat bencilce çıkarları uğruna birinin canına kıyabilir miydi? Ve tüm bu olanların kendisiyle ne ilgisi vardı?

Brendan balta gibi keskin bakışlar attı.Bir eli ensesine gitti, kaslarını endişeyle sıvazlarken kendinden emin tavrı zedelenmişti.Bahar sır saklamada ne kadar başarılıysa Brendan da açığa çıkarmada bir o kadar başarılıydı.

"Larissa Nolan sabah saatlerinde ölü bulundu." dedi bir çırpıda.Bir anlığına Westridge-Escobar'ı ilave etmek istediyse de sustu.

Larissa Nolan'ı çok iyi tanıdığını iddia edemezdi; fakat kadının para karşılığında erkeklerle birlikte olduğunu bir şekilde anlamıştı. Ona göre kadın halkın önünde aşağılanma, itibarsızlaştırma ya da bunun gibi kınama usulü şeyleri hak ediyordu.Ondan pek hoşlanmıyordu ama tartışmasız olarak böyle bir ölümü hak etmemişti.

Birden bir kibrit çaktı. Birkaç gün önce-Redwood City'e gitmek için kamyonetle yola çıktıkları gün- Larissa Nolan yollarına çıkmış ve kendisini tıpkı bir aptal gibi hissettirmişti. Takıntılı kadın sağlık evinin önünde kendisini azarlamış üstüne üstlük bir de tokat atmıştı.Herkesin gözü önünde! Ve şimdi ise bir cinayete kurban gittiğini öğreniyordu... "Aman Tanrım O..." Son harf ağzından zorla döküldü. Ve o anda tüm vücudu kaskatı kesildi.Parmaklarını avuç içine öyle sıkı bastırmıştı ki kısa tırnaklarının tenine geçtiğini hissediyordu.

Bakışlarını karşısındaki ela gözlere kilitlediğinde nefesi kesildi. Dudakları kurumuştu, bir şeyler söylemek için ağzını açtı; fakat konuşma yetisini kaybetmiş gibiydi.

Brendan, Bahar'ın gerçek dünyaya dönüşünü kararlılıkla izledi. Genç kız kaçınılmaz olana ulaşmak üzereydi. Masum gözler bir an için dolar gibi oldu fakat genç kız çenesini hafifçe yukarı doğru kaldırarak gözyaşlarını hedefinden saptırdı. Gözlerinin içine tekrar baktığında Brendan göz bebeklerinde yanan alevleri gördüğüne yemin edebilirdi. Bu Ateş ile Su'yun hikayesinden daha gerçekçi daha mucizeviydi.

Gözlerindeki yeşil ormanları bir kıvılcımla yakan kadın hırçın bir ifadeyle güldü.

"Buraya bunun için geldiniz." Omuzlarındaki battaniyeyi daha kuvvetle sıktı. "Onu benim öldürdüğümü düşündüğünüz için."

"Lütfen sakin olun Bayan Johansen. Maktulle bir şekilde ilişkisi bulunan herkesi sorguluyoruz." dedi Calvin sakin bir tonla. Bahar, adamın sesini geldiğinden beri ilk kez duyuyordu.

"Larissa Nolan'ı nereden tanıyorsunuz Bayan Johansen?"

Tanrı aşkına, nedense buna bir türlü inanamıyordu. Elbette kadını tanıyan herkesi sorgulamaları gerekiyordu. Ama tüm kasabalının önünde yaşadıkları düşünüldüğünde şüpheliler listesinin başını çektiğini görebiliyordu.

Kalbini ikiye ayırıyormuş gibi gelen acı tanıdıktı; Siperlerini terk eden duyguları sakat kalmıştı. Birkaç haftadır tanıdığı bir adama güvenmek, onun peşinden koşulsuzca gitmek ve ona masumiyetini vermek...Her şey son derece saçmaydı. Alt tarafı işini yapıyor diye haykırıyordu mantığının uyanık olan kısmı.

Sevgili değillerdi. Yalnızca...Tek bir geceydi. Tek özel gece. Duyguları ona ihanet etmişti ve şimdi kınadığı bir hayatın pençesindeydi. Her şey bir yana Brendan nasıl onu 'katil' sıfatıyla yargılayabilirdi hiç mi tanımamıştı onu?

Yüreği kuru ağaç dalları gibi titriyordu.Genç adam sanki yüreğinden pat diye düşüp yerin dibine karışmıştı.Titreyen ellerine baktı. Bu eller, onlarca bebeğin göbek bağına dokunan bu eller bir can alabilir miydi?

Bir an için minik gözlerini gözlerine kilitleyen onlarca bebeği düşündü.Bebekler doğduğu anda göbek bağı kesilir; ancak izi hep kalırdı. Bu, anne ile bebek arasındaki en özel bağdı. İz bedenlerinde sonsuza dek kalırdı adeta annelerini hiç unutmamaları için atılan bir imza gibi.

Güçlükle yutkundu suçlandığı her saniye binlerce parçaya bölünmüş hissediyordu.Şu anda annesini görmek, onun kollarına atılıp huzur bulmak için yanıp tutuşuyordu.Beni neden bırakıp gittin? diye sorgulamak için çok geç kalmış olabilirdi belki ama küçük bir kız çocuğu gibi annesinin kucağında kıvrılıp başını göğsüne yaslamak ve hiç bilemediği kokusunu doyasıya içine çekmek istiyordu.

Eliyle usulca göbeğine dokundu.Göğsüne saplanan sancı nefes alış verişini güçleştiriyordu. İrileşen göz bebekleri yaşlarla parlıyordu.Göz bebekleri gözyaşları içinde yüzerken ağlayarak kendini küçük düşürmekten korktu.Kalbinin derinliklerine bir dozer girmiş ve paslı anıları gün yüzüne çıkarmış gibiydi.

"Soruma cevap vermediniz?"

"Affedersiniz, onu daha önceki çalıştığım hastahaneden tanıyorum. Her ay gelir ve danışmanlık hizmetinden faydalanırdı." Sesi beklenenin aksine oldukça gür çıkmıştı.

"Sakıncası yoksa ne tür bir danışmanlık olduğunu sorabilir miyim?"

Huzursuzca yerinde kıpırdadı.Eğer suçsuzluğuna bir nebze katkı sağlayacaksa dürüst olmakta fayda vardı.

"Şey, doğum kontrol yöntemleri bilirsiniz." Domates gibi kızaran yanaklarından nefret etti.Tanrı aşkına, mahremiyet çizgisi çoktan silinmişti öyle değil mi?

"Sanırım Doktor Giselle Hector sizi uyarma ihtiyacı duydu.Bunun nedeni sizce ne olabilir?"

Soruyu soran Calvin olduğu halde bakışlarını Brendan'ın üzerinden alamıyordu. Calvin kollarını bağladığı gri renk gömleğinin içinde oldukça rahat görünüyordu.

Ruhundaki notalardan beste yapan adam baştan sona onunla sert, ikna edici bir ses tonuyla konuşup onu sözcükleriyle adeta kendine çekmişti.Aşağılayan bakışlarına aldırmamaya çalıştı.

"Ortalıkta dolanan bir katil yüzünden olduğunu bildiğiniz halde neden bu soruyu soruyorsunuz?" dedi kendinden emin bir biçimde çünkü yanlış bir söz onu suçlu durumuna düşürürdü.

"Sadece neler döndüğünü anlamak istiyoruz. Aldığımız duyumlara göre maktulle aranızda bir tartışma geçmiş, bu konuyla ilgili görgü tanıkları var. Bayan Johansen, Bayan Nolan sizi neden tokatladı?"

"Emin değilim, her şey...Tanrım bir anda gelişti. Ve ben-"

"Çok utandınız." diye tamamladı Brendan. Olayın yaşandığı gün o da yanlarındaydı ve bildiği şeylerin sorulmasına izin vermesi Bahar'ı çileden çıkarıyordu.

"Korunma yöntemlerinin işe yaramadığını söyleyip duruyordu. Sağlık çalışanlarına hakaretler yağdırıyordu. O an ona yardımcı olamayacağımı söyledim ve sonrasını bildiğinize adım kadar eminim." gözlerini devirdi.Dudağını ısırdı, bu gereksiz çıkışın farkına biraz geç varmıştı.

"Size danışan insanlarla ilgili hep sorun yaşar mısınız, bu nedenle mi Los Angeles'taki hastahanedeki işinizden istifa ettiniz?"

Suçluluk hissine şimdi aşağılanma hissi de eklenmişti.Konu bambaşka yerlere gidiyordu ve artık buna bir 'dur' demesi gerekiyordu. "Elbette hayır." dedi sesi beklediğinden daha yüksek perdeden çıkmıştı. "Hastalarıma elimden geldiğince yardımcı olurum. Aksi halde mesleki yeminime sadık kalmamış olurum ki bu da mesleki etiğe oldukça aykırı bir durum meydana getirir."

Kendini gereğinden fazla açıklama yapar halde buldu. Konuşmayı durdurarak kendi kendine kızdı.

Doğrudan Calvin'in gözlerine bakıyordu. Böylesi daha iyiydi.Ukala dedektif ise ufak not defterini çıkarmış notlar alıyordu.Bahar gözünün kendisinin üstünde olduğuna yemin edebilirdi.Enfes kokusu burnuna doluyordu. Onu etkilediğini düşünmesini engellemek için ayaklarına baktı.Tanrı aşkına, kırmızı yün çoraplarının burnu aşınmıştı. Giyerken fark etmemesi aptallıktı.

Çakma Sherlock Holmes, kalemiyle defteri tıklattı.

"Bayan Nolan, size tokat attığında ne hissettiniz?"

Soru kalp ritmini değiştiren yerden geldi.

"Hiçbir şey."

"Hiçbir şey?" Brendan'ın sesi kuşku doluydu. "Hadi ama ona hak ettiği cezayı kesmek istemediniz mi?"

İlk öfke kurşunları o zaman atıldı.

"Ona tokat atmadım, eğer duymak istediğiniz buysa ki bunu zaten biliyorsun!" Oda oldukça sıcak olmuştu nefesi ciğerlerini yakıyordu.Belki de başka yerlere odaklanmalıydı. Keşke telefonundan birkaç hareketli parça açsaydı en azından bu gerilimli havayı dağıtmaya yardımcı olabilirdi.

Brendan içlerinde altın rengi menevişler barındıran yeşil gözlere öylece bakakaldı.

"Pekala, ona vurmak istedim. Herkesin önünde küçük düştüğüm o an aynısını ona da yaşatmak istedim ama yapmadım."

"Neden?"

Aynı dili konuştuklarından şüpheliydi.İç çekti "Çünkü hayatımı insanların mental, sosyal ve bütünsel açıdan tam bir sağlık halinde olmasını sağlayarak kazanıyorum.Ve benden herhangi bir konuda yardım isteyen bir hastama karşı kaba bir tavır takınmak pek de iyi anılmama sebep olmaz sanırım."

Tabii kasabalılar Larissa'nın kim olduğunu bilmediği müddetçe bu pek de sorun olmazdı.

"Peki Larissa Nolan'ı tartışmanızdan sonra bir daha gördünüz mü?"

Derin bir nefes aldı ve izlerini silmeye çalıştığı anıların girdabında boğuldu. Redwood City'e gidişleri, Wilder ailesiyle tanışması, Erica'nın soğuk bakışları, Merih Yıldızı'nın muhteşem yeleleri, piyanonun enfes sesi- parmakları uzun ve inceydi elleri bir piyanistin zarafetinde büyük fakat son derece kibardı- Rex'in mucizevi sığınağı ve o gece... Sanki bir masalın içindeymiş gibi hissetmişti.Yutkundu.

"Hayır. Görmedim."

"Sanırım Bayan Hector da oradaymış ve sizin ona vurmanıza engel olmuş."

Calvin'in kelimeyi uzatarak söyleyen sesi tehlikeliydi.

"Evet. Bana vuran o olduğu için benim avantajlı olduğum gibi bir şeyler söyledi."

"Gölge adamı şikayet etmekten kaçınmayan siz, görüyoruz ki bu küçük düşürücü harekete karşı herhangi bir şikayette bulunmamışsınız."

"Evet. Uğraşmak istemedim."

"Anlıyorum. Bayan Hector aradığında saat kaçtı."

"Ben...emin değilim."

Brendan koltuğun üzerindeki telefona uzandı.Belli ki ilgisini çekiyordu. Telefonun mor desenli kılıfına dokunurken gözlerinin içine baktı."İzninizle,"

Bu kadarı fazlaydı.Saklayacak bir şeyi yoktu.Başını salladı bakışlarını kaçırdı. Hiç kimse onun Larissa'yı öldürdüğünü kanıtlayamazdı nedeni oldukça basitti : çünkü o öldürmemişti.

İncinen hisleri ve karmakarışık düşünceleri şömineden yayılan ısı gibi dört bir yanını kuşatmıştı. Genç adam telefonun kapağını açtı ve son görüşmeleri kontrol ederek saatleriyle birlikte not etti. Telefonla işi bittiğinde aynı yerine koydu.

Calvin'in yerinden kalkıp kapıya doğru yöneldiği bir sırada masalsı gecesinin mimarı usulca sordu.Sesi alçaktı fakat sorduğu soruyu, açıkça duymuştu.

"Ruhundan prangalı adamın sığınağından döndükten sonra ne yaptığını sorabilir miyim? "

Ah, öfke dolu bir bakış attı. Bunu ona sormaya hakkı yoktu hele ki tüm bu saçma sorgulamadan sonra. Bir ton koyulaşan ela gözleri büyüdü.Nabzının hızlandığını hissedebiliyordu. Tanrım, Bahar böylesine sinirliyken ve sakin kalmaya çabalarken ne kadar da seksiydi.

"Kulübeye döndüm. Üzerimdekilerden kurtulup interneti kurcaladım.Zanlıyı bulmanıza yardımcı olur mu bilemiyorum."

Yaptığı imayı duymazdan geldi. Calvin bakışlarını ikisi üzerinde gezdirdi. Redwood City'e beraber gittiklerini bilmeyen yoktu; fakat hepsi bu kadardı.

Calvin birden bir şey hatırlamış gibi durakladı "Bayan Johansen," ses tonu yumuşaktı. " Sakıncası yoksa dün ne giydiğinizi öğrenebilir miyim?"

Utangaç bakışlar mızraklarını hedefindeki iri adama yolladı. Soru hiç beklemediği bir anda gelmişti.Tanrı aşkına, ne giydiğinin ne önemi vardı? Salonu gören mutfak tezgahına çarpmadan birkaç saniye önce şaşkınlıkla Brendan'a baktı. Dün ne giydiğini hatırlamaya çalışınca kızardı özellikle de yırtılan yağmurluğunu düşündüğünde...

Birden iliklerine kadar ürperdi.

"Kot pantolon, fazla kalın olmayan bir tişört ve mor bir yağmurluk."

"Sakıncası yoksa eğer görebilir miyiz?"

Wilder'ın çatık kaşları yumuşamıştı. Calvin o an doğru yolda olduğunu anladı.

Ne var ki genç ebe  birkaç adım geriledi. Bu hiç iyi değildi.Uğursuzluk bal damlası üzerine üşüşen karıncalar gibi üzerine üzerine geliyordu.

"Makinede." derken alt dudağını dişliyordu.

"Makine mi? Onları yıkadınız mı?"

Calvin'in yuvalarından çıkacakmış gibi görünen kahverengi gözlerine bakmamaya çalıştı. Adam sabır noktasının sınırına kadar gelmişti. Bahar sinirlerini her daim kontrol eden biri olmuştu; fakat şuan da öfkeden deliye dönmek işten bile değildi.

"Evet." diye bağırdı. "Ormandan kaçmayı başaran domuzun biri üzerime işedi."

Calvin'in kaşları yukarı kalktı. Tanrı aşkına, şimdi de alay mı ediyordu? Aman ne komik!

"Banyo müsaitse makinedeki çamaşırları görebilir miyiz?"

Bu denli ayrıntılı bir araştırmanın göbeğine düşmüş olabildiğine inanamıyordu. Tek istediği birkaç bölüm dizi izleyip dün gecenin anılarını hafızasından silmekti.

"Elbette buyurun." derken önden giderek onlara yolu gösterdi.

Ne onla göz teması kurabiliyor ne de ona bakarken sesinin sakin çıkmasını sağlayabiliyordu. Dün gece tıktığı çamaşırlarını bugün yıkamaya karar vermişti.Ahenkle dönen çamaşır makinesini izlerken Brendan sabırsızca iç çekti. "Çamaşır suyu kullandınız mı?"

Çamaşır suyu, şayet kullandıysa kan izlerini ortadan kaldırabilirdi.Genç kız Brendan'a tuhaf bir bakış attı. Bekar bir adam olabilirdi ; fakat renklilere çamaşır suyu kullanmaması gerektiğini de bilmiyor muydu?

Tek kaşını havaya kaldırarak baktı.

"Sizce?"

Bütün bu saçmalıklardan bir an evvel kurtulmak istiyordu. O sırada Brendan'ı pamuklu pijamasının altındaki göğüslerine bakarken yakaladı. Dün geceyi hatırlayıp bundan zevk mi alıyordu?

Genç adam ayakları alev almış gibi hissediyordu, vücudundaki her kas ona dokunması için çığlık çığlığa yalvarıyordu. Her adımda mantıklı düşünmesi daha da zorlaşıyor, adrenalinle birlikte dayanma gücü de gitgide azalıyordu.Uzun zaman sonra ilk kez birinin kalbinin sert kabuğunu kırmasına izin vermişti.

Şu anda onun saç tokasına uzanıp çıkarmayı o dalgalı saçlarını omuzlarına yaymayı o kadar  istiyordu ki... Onlara dokunup parmaklarını aralarından geçirmek istiyordu. Onu paramparça eden bir öpücüğe boğarken adını haykırmasını hayal ediyordu.Yeniden.

Bir patırtı sesi duyuldu. Anlaşılan Calvin çıkışa doğru ilerliyordu. Sarı fayanslı ufak banyodan çıkmak üzereyken birden geri döndü genç kızın başı göğsüne çarptı. Bir tutam saçı çenesine değiyordu.

Bakışları buluştuğunda Bahar bir zamanlar çağlayan gibi akan dünyasının aniden yavaşladığını, küçük bir su damlasına dönüştüğünü hissetti. Dönüp duran makinenin sesini duymaz oldu. Şömineden yayılan ısıyı hissetmez oldu. Pencereyi tıkırdatan kara aldırmaz oldu. Yalnızca 'O' vardı. Ve sorgulayan ela gözleri...

"Çok...Güzel kokuyor..."

 Ağzından çıkan kelimelerle afalladı.Tanrı aşkına, bir soruşturmanın ortasında bu da neydi böyle? İrkilerek geri çekildi, ruh hali yeniden aklına geldi. Kendini mesleğinden soyutlamaya hazır değildi.

"Affedersin," dedi çamaşır makinesi delicesine dönüyordu.Üzerindeki renkli kutulara baktı "Deterjan, güzelmiş."

Dün geceyi anımsatan ses tonuna artık dayanamıyordu. Yeşil mızraklarını alabildiğince fırlattı.

"Umarım çamaşırlar kirlerinden arınır. Aksi halde tuz ruhuna bulayıp elime geçen her türlü dezenfektanı kullanmak zorunda kalacağım."

*

Calvin kahkahalarını bastırmak için dudağını ısırdı. Kamyonete vardıklarında "Artık formdan düştüğünü görüyorum Wilder." dedi "Kadın domuz konusunda oldukça içtendi."

Brendan yumruk yaptığı elini sıkarak homurdandı. "Biz işimize bakalım."

Kendi özel talimatıyla dün tam anlamıyla-cinayetin işlendiği saatlerde- nerede olduğu sorulmamıştı. Eh bu da bir şeydi. Bu özel sorgulamayı başka bir zamana ertelemek istiyordu. Baş başa kalabilecekleri bir zamana.

"Sorgulamanın Bayan Johansen'ı derinden etkilediği konusunda hemfikiriz sanırım.Zira irileşen göz bebekleri ve yaşadığı şok Larissa Nolan'ın cinayete kurban gitmesiyle ilgili bir şeyler bilmediğini gösterir nitelikteydi."

Brendan yıkanan çamaşırlara el koymak istediyse de ölümcül yeşil bakışlar altında buna daha fazla cesaret edememişti. Şayet kan varsa yıkanınca çoktan temizlenmiş olmalıydı. Birden kolundaki kesiği hatırladı Bahar'ın kolundaki kan pekala giysilerine bulaşmış olabilirdi.

"Meslek hayatım boyunca emin olduğum tek şey acele karar vermemek olmuştur. Sana da tavsiye ederim dostum."

Calvin bozulsa da pek belli etmedi karanlık havada yol boyunca dışarıyı izledi.

Bahar geçirdikleri gecenin -ağırlığıyla yatağından kalkmış, tehlikeli bir yolculuğa kapılmıştı. Brendan onu aramış ne var ki kulübesine bakmak aklına gelmemişti. Calvin aradığında sinirleri ip gibi gergindi. Ona bir şey olsaydı bunu kaldırabilir miydi bundan emin bile değildi.

O, hedefine varan bir kurşun gibi sabit bir hızla ilerlerken onunla görüşmek isteyen Larissa Nolan yoluna çıkmış ve genç kızın sinir kat sayısını arttırmış olabilirdi. Kim ne derse desin katilin önceden plan yaptığı kesindi; kurbanın başına örtülen duvak ve neşterler de bunu kanıtlar nitelikteydi. Sorun şu ki sağlık evinin önünde yaşanan o tartışmadan sonra Bahar içten içe kinini büyütmüş sonrasında ise o cinayeti işlemiş olabilir miydi?

Çavuş Darly ve Teğmen Bradley'e vermesi gereken ayrıntılı raporları düşündü: Larissa Nolan'ın gerçekte kim olduğunu bulmalıydı. Ailesi onu tanıyanlar ve en son görüştüğü kişiler tek tek sorgulanmalıydı. Ayrıca telefonuna da ulaşması gerekecekti en son yaptığı görüşmeler onu ipin ucundaki çözüme götürebilirdi.

Sert bakışları yağan karda sabitlenmişti. Direksiyonu iki eliyle tutuyordu.

Darly ona bir katilin cinayet esnasında kullandığı nesnenin- bir sopa, bıçak ya da neşter vb.- o katilin imzasını taşıdığını söylemişti. Atlanta'da göreve başladığında her şey son derece yabancı görünmüştü gözüne.Tecavüz, soygun, cinayetler, saldırılar...

Her şeye alıştığını sanıyordu; fakat bu cinayetin vahşetini aklı almıyordu.

Bütün gece tetikte gardını düşürmeden durmuştu. Beyninin uyuştuğunu hissediyordu. Ilık bir duş ve yatağın hayalini kurmaya başlamıştı bile.

O yanında olduğu zaman sürekli mantığıyla savaşıyordu. Bu daha önce hiçbir ilişkisinde yüzleşmek zorunda olmadığı bir durumdu. Bahar'ı yağmurlu bir gece vakti düşmek üzereyken tuttuğundan bu yana içinde çoktan tükettiğini sandığı duygular tomurcuklanmıştı. Tanrım, onu kaybetmekten deli gibi korkuyordu; fakat sanırım onu kaybetmişti. Önce güvenini sonra da kendisini.

Sigarasına uzandığında burnundan soluyordu. Dunhills tercih ettiği markalar arasında başı çekiyordu.Hasret çeken bedenine nikotini çekti.

Ateş suya dokunmuştu.

Su ateşi dalga dalga kaplarken onu sarıp sarmalayan ışık tamamen yok oldu.

Hisleri gölgeleri yırtmaktan aciz kalan titrek bir ışıktı. Işık söndü ve perde kapandı.

Bölüm parçası ; Harry Styles_Woman  

Dikkat Turuncu 'ı es geçmeyin lütfen!

Continue Reading

You'll Also Like

1.5K 652 17
Aşk kıldan ince kılıçtan keskin bir sevda köprüsüdür. bu köprüde Ademoğluna yaşam nefesi üflenirken, Havva'ya da ruhundan bir parça bahşedilmişti. Ha...
321K 2.6K 4
Bu hikâye, ne yazık ki çiçekler ve kalplerden ibaret değil. Bu hikâye, çiçekler ve dikenlerle çevrili. Vücudu kadar ruhu da yaralarla dolu olan Efran...
295K 29.6K 74
Ben Bay R; Kimine göre bir Don Juan vakası kimine göre elleri sihirli bir fotoğrafçı ya da kalbinin peşine düşmüş bir garip kaşif... Ya da sadece Ba...
95.4K 4K 29
~Wattys 2015 Baştan Aşağı Kazananı~ Gözlerini kapat, nefesini tut... Acılarının geçmesini dile... Klonlanan bir kızın dağınık psikolojisini okumak is...