Knocked Up ★ [ÇEVİRİ]

Oleh minnikiniz

253K 13.6K 5.9K

TANITIM Do Kyungsoo birçok şey planlamıştı, hamile kalmaksa kesinlikle bunlardan biri değildi. Ana Çift: KaiS... Lebih Banyak

KNOCKED UP
1- Cehennemden Gelen Gülen Surat
2- Muzlu Sütün Gücü
3- Unicorn ve Baozi
4- Nutella
5- Do U-Know ?
6- Kıskanç Jongin
7- Öpüşken Soo
8- İtiraf
9- Panda Zamanı
10- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 1
11- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 2
12- Yaban Mersini Soo
13- İki Jong Bir Doğru Etmez
14- Yok Kurdum Ben
15- Auu
16- Şamara Baba Diyeceksin, Biliyorsun Değil mi?
17- Üç İbneşörler
18- Alttakiler Bayramınız Mübarek Olsun
19- Hindistan Cevizindeki Misket Limonu
20- Kayınpederle Tanışma
21- Kyungsoo Birleşik Devletleri Saldırdığında
22- Ben Bilmem Babaannem Bilir
23- Ağlama Bebeğim
24- Evi Olmayan Aptal
25- Do Kyungsoo'yu İstiyoru[M]
26- En İyisini Babişko Bilir
27- Al Kırdın Kırdın
28- Aşk Hassas Bir [M]evzu Olabilir Bu Da Bize Koyabilir
29- 2 Jong 1 Soo ve Piremses Lulu
30- Tam Bir Götsün U-Know
31- Eski Sevgili Vakası
32- İki Porsiyon Çiğ Köfte
34- Kale-aydın
35- Jonggöt
36- Canım Annem
37- Yavru Kim
38- Çiğ Köfte Ruhun Gıdasıdır
39- A Be Kaynanam Pt. 1
40- A Be Kaynanam Pt. 2
41- A Be Kaynanam Pt. 3
42- Noel'den Önceki Geceydi
43- Geçen Noel
44- Ökse Otunun Altında
45- 'Çıtır' Tavuk
46- Evet, Ediyorum... Galiba
47- Asansör Muhabbeti
48- Bay Lu'ya Geçiş
49- Mutlu Mu Yıllar?
50- Hastayım Dedim Dedim İnanmadınız Bak Ne Oldu Şimdi?
51- Sakla Lazımlığı Gelir Zamanı
52- Sadece Sen
53- Bir Veya... İki Hafta
54- Bütün Aşkımı
55- Jongkirve
56- Bahar Tatili Pt. 1
57- Bahar Tatili Pt. 2
58- Acısıyla Tatlısıyla
59- Yanımda Kal
60- Bir Sen, Bir Ben, Bir De Bebek

33- Pipiligiller

3.1K 162 64
Oleh minnikiniz


Knocked Up

Yazar: jjokkomi

Çeviri: Minnie Hyung

BÖLÜM 32

11 Aralık Pazartesi, 15. Hafta 2. Gün

Kyungsoo masanın karşısında kendisine dik dik bakan oğlana baktı. Neredeyse üç yıllık lise hayatında ders verdiği insanların içinde en çok Kim Moonkyu'dan nefret ediyordu. Herif başlangıçta hoş ve çekiciydi ancak şu an tam bir baş belasıydı.

Hem kızlara hem erkeklere karşı tam bir çapkındı ve bu onu kudurtuyordu. Gerçi Jongin'e bakmaya cüret etmiyordu ki bu iyiydi zira hamile olsun olmasın, onu eşek sudan gelene kadar döverdi. Ama oğlandan nefret etme sebebi bu değildi.

Gerçekten de tamamen zıt kutuplar idiler. Matematik veya fen olmadığı sürece dersleri Moonkyu'nun umurunda değildi. Üniformasını paçozca giyiyordu; şamata olsun diye okulu asıyordu. Tamamıyla Kyungsoo'nun asla iyi geçinemeyeceği bir tipti.

Ve bu berbattı çünkü Sehun dışında (Allah bu çocuktan razı olsundu) tüm arkadaşları ondan hoşlaşıyordu.

Sorun ilk başta o ve Baekhyun idi. Sonrasında Jongin ve Jongdae. Şimdi ise o ve Moonkyu; ikide bir birbirlerini gırtlaklıyorlardı. Jongin çoğu zaman Kyungsoo çocuğun ümüğünü sıkamadan onları ayırmak zorunda kalıyordu.

Elleri ona hiç de hoş olmayan şekillerde dokunmak için kaşınıyordu. Tıpkı şu an Soojung kütüphanede bir kitabı ararken gayet bariz bir biçimde kızın kıçını röntgenlediği anlardaki gibi. Kafasına kalem fırlattı.

"Dikkatini buraya ver!" Diye çıkıştı. Kütüphanede oturdukları masaya kalemler, defterler, kitaplar dağılmıştı. Geç nakledilen Moonkyu edebiyat dersinde geride olduğundan bu Perşembe ve Cuma günkü sınavlardan önce arayı kapatmasına onun yardım etmesi gerekiyordu.

"Ah!" Moonkyu ahşap nesnenin kafasına temas ettiği yeri ovaladı.

Do Kyungsoo'nun peşinden gidebileceğini düşündüğünde bile birçok düzeyde yanılmıştı. Oğlan sinirli bir pislikti. Jongin'in nasıl olup da onunla olduğunu anlamıyordu. Herif şeytandı. Acayip manyak sevimliydi ama şeytandı.

"Acıttın hyung." Masanın karşısından tip tip baktı.

"Bana öyle seslenme Moonie." Kyungsoo anında parladı, güzel dudakları somurtuyordu. "Dikkatini ver ki ben de sana bir şeyler fırlatma yoluna başvurmak zorunda kalmayayım."

"Oh hadi ama. O piliç seksiydi, inkâr edemezsin." Moonkyu alaya aldı ve kızı aradı ama kız çoktan gitmişti. Lanet olsun bu hayat.

"İlk olarak o kız eşcinsel. Üniversiteli bir sevgilisi var. İkincisi ben kızlardan hoşlanmıyorum." Kyungsoo onu geçiştirdi ve ödevinde hatalı bulduğu her şeyin altını çizmeye geri döndü. Konunun bile ne olduğuna dair hiçbir fikri yoktu. Ümitsiz vaka idi gerçekten, herif boku yemişti.

"Bence hoşlanmalısın zira en azından o zaman götveren bir sürtük olmazdın."

Kyungsoo'nun kalemi ikiye ayrıldı ve ölümcül bakışlarını oğlana çevirdi ama Moonkyu sadece göğsünde kavuşturduğu kollarıyla sırıtıyordu. Buraya kadar. Mapushane damlarına düşecekti.

"Sen az önce bana ne dedin lan seni küçük çük kafalı?" Parladı, elleri oğlanı ölümüne gırtlaklamak için titriyordu. Ama karnında bir oraya bir buraya kıpraşan bir bebek olduğu için cinayeti sonraya bırakmaya karar vermişti.

"Çüküm küçük değil, bebeğim." Moonkyu sırıtıp masanın karşısına eğilerek yüz yüze gelmelerini sağladı. "Seni şuraya dayayıp göstermeme ne dersin?" (Ç.N: SİKTİR GİT :D )

Kyungsoo al al olmuş ve neredeyse inlemişti. Bundan ötürü tahrik olmamalıydı. Hormonlar yüzünden, diye düşündü. Jongin ve o uzun zamandır aganigi naganigi yapmamışlardı. Meşgul oldukları veya sırtı Jongin'i rahatsız ettiği için neredeyse iki hafta olmuştu. Azgındı işte. Bir anlamı yoktu.

"Boş versene." Parladı ve kalktı, eşyalarını topladı ve çantasına geri tıktı. "Düşük alman umurumda bile değil seni göt deliği." Ayaklarını vura vura kütüphanenin kapısına yürüdü ve Moonkyu peşinden koşmadan önce küfretti.

"Kyungsoo bekle!"

Ama büyük olan beklemedi. Hamile haliyle yapabildiği kadar hızlıca, Cumartesi günkü resitali için çalışmakta olan sevgilisinin bulunduğu dans stüdyosuna yöneldi. Moonkyu inatla peşinden geliyordu.

"Kyungsoo yavaşla." Diye sızlandığından durdu ve dik bakışlarla arkasına dönmeden önce gözlerini devirdi.

"Ne var?" Oğlana carladı. Bu bebenin saçmalıklarından illallah etmişti.

"Bana yardım etmelisin! Düşük alırsam ailem beni gebertir, lütfen ya? Seninle uğraşmayı bırakacağım." Moonkyu Kyungsoo'nun oflamasına sebep olarak somurttu.

Bu heriften nefret ediyordu.

Koridorun ucunda Jongin arkadaşlarıyla beraber stüdyodan çıkıyordu. Taemin bir kolunu ona sardı ve dalaşan iki erkeği görene kadar yürümeye başladı. Jongin hayırdır diye sormuş ancak bir parmağını ağzına götürüp susmalarını işaret ederek iki oğlanın kavga etmekte oldukları yeri gösterdi.

Jongin kaşlarını çatıp başını salladı. Bu ikisi, Jongdae ile kendisinin arkadaş olmaya karar vermeden önceki hallerinden daha kötüydü. Hamile sevgilisini artık sayısız olaydan uzak tutmak zorundaydı. Şey, birbirlerinden hoşlanmalarından iyidir, diye düşündü.

"10 lirasına bahse varım Moonkyu kafasına kafasına dayak yiyecek." Taemin cebinden para çıkarıp salladı.

"Kyungsoo'nun onu yumruklayacağına yirmi lira." Sehun çantasında cüzdanını arayarak katıldı. Jongin inanmazlıkla onlara bakıyordu.

"Siz ciddi misiniz?"

"Utanıp uzaklaşacağına elli lira." Yixing somurtarak araya girdi. Jongin genelde sessiz olan Çinli erkeğe bakakalmıştı. Sen de mi Brütüs! Hem o neden bahsediyordu yahu? Utanmak mı?

"Kanka sen delirdin mi?" Taemin ufakça oğlana sordu. "Koridorun ortasında birbirlerini deşmek üzereler!"

"Cidden hyung, birbirlerinden nefret ediyorlar." İkili koridorun sonunda sakinleşirken Jongin dudaklarını büzerek destekledi.

"Cinsel gerilimden başka bir şey değil." Yixing üç erkeğin de kendisine bakmalarına neden olarak gevşek gevşek söyledi. Jongin somurtuyordu.

"Kafan mı güzel senin *mına koyayım?"

"Uçurtmalar gibi uçmuşsun lan!" Sehun ciyakladı.

"Ne? Uçmak mı? Nereye uçmuşum?" Yixing kafası karışarak başını sevimlice yana eğdi.

"Sana birbirlerinden cinsel anlamda etkilendiklerini düşündüren şey ne anasını satayım?" Taemin ciddi bir biçimde sordu.

"Pekâlâ." Yixing hepsi ona bakarak bir açıklama beklerken utanıp başını eğdi. "Moonkyu Kyungsoo'nun sevimli olduğunu söylemişti değil mi?" Jongin gönülsüzce başını salladı.

"Ama yanılıyordu çünkü Kyungsoo sevimli değil. Pervasız ve dobra, Kyungsoo ona bok gibi davransa bile Moonkyu bundan etkileniyor. Kyungsoo her zaman şuh bir tavırla uzun erkeklerden hoşlandı ki bu da Moonkyu'ya tam uyuyor. Kyungsoo Jongin'i seviyor ama ikinizin bir süredir sevişmediğini biliyorum, o yüzden bastırılmış bu cinsel gerilim kavga ettiklerinde ortaya çıkıyor." (Ç.N: XİNGLOCK HOLMES)

Üç erkek, yanaklarının pembeye dönüp çekingence ayaklarına bakmasına neden olarak ona göz kırpıyorlardı. "Allah kahretmesin Yixing o güzel kafandan başka neler geçiyor senin?" Taemin etkilenmiş bir biçimde ona bakıyordu. Sehun da katılarak başını salladı.

Oysa Jongin kuduruyordu. Bir de Moonkyu geri basacağını söylemişti. Kyungsoo da ondan nefret ediyordu. Birbirlerinden hoşlanmıyorlardı.

"Birbirlerinden nefret ediyorlar!" Panikle ciyakladı.

"Yani? Birinden nefret etsen de cinsel olarak etkilenebilirsin. Ben de Jongdae'den haz etmiyorum ama seksi olduğunu düşünüyorum." Yixing omuz silkti. "Sehun da epey iyi görünüyor, bu Kris'i aldatıp gün batımına karşı kıçımı ona vereceğim anlamına gelmiyor ama. Gerçekten bu sadece fiziksel bir çekim ve ikisi de birer sapık, bu yüzden Moonkyu'nun büyük ihtimalle müstehcen bir şey söylediğini farz ediyorum."

Taemin kahkaha atıp elemana sarıldı. Sehun kırmızının tüm tonlarına bürünüp elleriyle oynamıştı.

"Ama Kyungsoo benim sevgilim, sadece benden etkilenmesi gerekiyor!" Somurttu.

Üçü de onu görmezden gelip konuşmalarını bitiren Kyungsoo ve Moonkyu'ya odaklanmışlardı. Genç olan tokalaşmak için bir elini uzatmış ancak Kyungsoo hızla vurup elini itmiş ve Yixing'in kehanetindeki gibi, yanaklarında bir kızarıklıkla onlara gelmeye başlamıştı.

En büyükleri ellerini uzatıp sırıttı. Sehun ile Taemin ona bakakalmışlardı. Jongin ise hâlâ somurtuyordu.

"Hyung niye kızardın?" Ters yöne yürümeye başlamadan önce onlara el sallayan Moonkyu'ya dik dik bakarak somurttu.

"Kızarmadım!" Kyungsoo ciyaklayıp yanaklarını örttü.

"Ondan hoşlanıyor musun?" Diğer üç dansçının göz devirip hoşça kalın dedikten sonra gitmelerine neden olarak kaşlarını çattı.

"Siktir oradan! İnşallah Han Nehri'ne düşer de o kalın kafalıya ders vermekten kurtulurum." Kyungsoo ofladı.

"O zaman o kızarıklık ne ayak?" Jongin sorguladı.

"İğrenç bir şey söyledi! Her zamanki gibi. Yemin ederim ki benden daha beter ve bu hiçbir şey." Salt Kim Moonkyu'yu düşünmekle somurtmuştu. Sadece düşük notlar alıp atılmasını ve onun o aptal suratını bir daha görmek zorunda kalmamayı diliyordu. "Kıskandın mı?" Diye sordu ve Jongin hâlâ yüzünde olan somurtmasıyla sadece başını salladı.

"Artık daha iyi biliyor olmalısın Jongin-ah, seni aldatmayacağım." Gülümsedi ve sırıtıp oğlanı öne getirerek parmaklarını kemer tokasına geçirdi. "Seni seviyorum, unuttun mu?"

"Öyleyse o herif seninle konuşunca kızarma." Somurttu ve iç çekmeden önce ona sarılıp alnından öptü.

"Öyleyse ona benim etrafımda sapık sapık dolaşmamasını söyle. O senin arkadaşın, benim değil." Kyungsoo cevapladı.

"Yaparım, hadi eve gidelim artık. Yorgunum."

Sırtı şu an onu öldürüyordu, Cumartesi gününden beri ara sınavları için çok fazla hızlanmıştı. Ayrıca geçen haftaki dedikodularla uğraşmaktan strese girmişti. Gerçi artık hepsi sönmüştü ama ağzı olan konuşuyordu. Kyungsoo geçen Salı darmadağın olduğundan kendi problemlerini unutmuştu, annesinin onu araması ve sevgilisinin iyi olduğuna emin olmasını söylemesi gibi.

Cuma günü gelip de girmesi gereken başka sınavlar olmayınca ve rahatlayabilince harika olacaktı. Ayrıca o gün randevuları vardı ve nihayet Kyungsoo'nun karnında ne taşıdığını öğreneceklerdi. Haftalardır o gün takviminde işaretliydi. Coşmuştu.

Eve gitmek için arabaya yönelirlerken kolunu Kyungsoo'nun omzuna yasladı. Yunho ile işler de kesinlikle farklıydı. Adam eve daha erken geliyordu. En geç geldiği saat beş buçuktu. Yemek yapmaya bile başlamıştı ve Kyungsoo'nun aşçılık yeteneklerini nereden aldığı belliydi.

Eve gider gitmez doğruca banyoya girdi. Kyungsoo fıstık ezmesi ve peynirden mütevellit osuruktan tayyare bir karışım hazırlamak için mutfağa yönelmişti. Bu aşermeler gerçekten de onu korkutmaya başlamıştı.

Sıcak bir duş aldı ve biraz yalnız kalmanın tadını çıkardı. İşini bitirince eşofmanlarını giyip akşam yemeğine kadar uyanmaya niyeti olmayarak yatağına öylece uzandı. Kapısındaki tıklama, girin demeden önce sızlanmasına neden olmuştu.

Kyungsoo pijamalarını giymiş vaziyette odada belirdi ve yatağına yürüyerek ona kaymasını söyledi. Büyük olanın kaşlarını çatmasına neden olarak, bunu yaparken sızlanmıştı.

"Yine mi?" Diye sordu. Kyungsoo ellerini o bölgeye masaj yapmak için eşofmandan içeri kaydırırken Jongin sadece başını salladı. Harbiden, sevgilisi mükemmeldi. Yemek yapabiliyordu, akıllıydı, çük gibi tapılasıydı ve o elleri ağrıyan sırtı için düpedüz mucizeydi.

"Yaşlandığında ciddi sırt problemlerin olacak. Ben de kendimi mutlu etmek için dildo almak zorunda kalacağım."

"Biraz abarttın." Jongin, Kyungsoo'nun elleri bilhassa sertçe ovaladığında homurdandı.

"Gerçek bu. Daha on beşinde sırt ağrıları çekiyorsan, sıçtın demektir."

"Ne kadar da destekleyici bir sevgili." Büyük olana bakmak için sırt üstü dönmeden önce gözlerini devirdi. "Gelip bana dırdır etmeni istemedim senden."

Kyungsoo genç olan ona çıkışınca kaşlarını çattı. "Dırdır etmeye çalışmıyorum. Sadece endişeleniyorum."

"Seks hayatın için! Git Moonkyu ile yat, o çok çekici ya hani." Jongin ona sertçe bakarak sırtını döndü. Kyungsoo'nun şokla beti benzi atmıştı.

"Jongin sen neden bahsediyorsun?" Sevgilisinin kafasına kafasına vurma isteğine rağmen sakin kalmaya çalışmıştı. Daha fazla kavga çıkarmamak ve sevgilisinin ihtiyaçlarına daha duyarlı olmak için gerçekten elinden geleni yapmaya çalışıyordu.

Ana nedeni bir süredir seksle ilgili bir şey başlatmamış olmasıydı. Jongin'in stresli ve meşgul olduğunu biliyordu, ayrıca son seferinde ona onu sevdiğini söylemediği için onunla tekrar yatmaya çekiniyor gibi bir şeydi. Ama artık bunu ona her gün söylüyordu ve Jongin'e onunla seks yapmak değil sevişmek istediğini söylerse bunun işleri garipleştireceğinden endişeleniyordu.

Kızsal duygularını ifade etmekle başı hoş değildi. O bir erkek idi ulan.

"Moonkyu'nun seksi olduğunu düşünüyorsun." Jongin, iç çekip başını sallamasına neden olarak ona somurttu.

"Tabii ki seksi ama bir sümüklüböceğin karakterine sahip. Açıkçası onunla seks yapmaktansa böbreğimi bağışlamayı tercih ederim." Diye itiraf etti. Kim Moonkyu'dan şiddetle nefret ediyordu. Oğlan yakışıklı olsa bile. "Ayrıca önceden onunla yatan sensin ve bu konuda kıskanç bir sevgili olmamak için gerçekten çok uğraşıyorum. Yani senin, benim ondan hoşlandığımı düşünebilmen bile komik."

Kyungsoo somurtup ellerine baktığında suçluluk onu anında ele geçirmişti. Bazen tam bir geri zekâlı olabiliyordu.

"Özür dilerim. Aptallık ettim." Hafifçe inleyerek doğrulurken söyledi. Kyungsoo sadece somurtarak omuz silkmişti. "Bebeğim özür dilerim, affeder misin beni?"

Bu hitapla Kyungsoo'nun yüzü ısınmış ve yüreği boğazında atmış, bir tebessüm dudaklarına dayanmıştı. Ağzı solgun tenine sulu öpücükler bırakmadan önce Jongin'in nefesi boynuna belli belirsiz değmişti. İstemsizce inledi, elleri aklını başında tutma amacıyla eşofman altına asılıyordu. Babası az sonra evde olacaktı ve kesinlikle adamın kulaklarını sevişme sesleriyle kanatmak istemiyordu.

"J-Jongin ah." Bir el çamaşırından içeri sızarken seslice nefes aldı. Jongin'in sıcak eli yavaşça sertleşen ufaklığına iyi hissettiriyordu. Ona uzanmasını söylediğinde Jongin'i durdurmaya niyeti yoktu. Otomatiğe bağlamıştı, Jongin çamaşırını aşağı çekerken sinirleri alev alevdi.

Sevgilisinin ne yapmak üzere olduğunu fark edince kulaklarına kadar kızarmıştı. Daha önce ona sakso çekmediğinden değildi zira sayısız kez çekmişti ama bu Jongin idi. Onun yanında sevimli davranmaya çalışırken kekeleyen oğlan.

Jongin, aletinin ucunu deneysel bir biçimde yalarken inleyip dudağını ısırdı. Tanrım, fazla uzun beklemeyecekti.

Jongin ucunu ağzına alıp hafifçe emerken gergin ve tamamen korkmuş bir vaziyetteydi. Hiçbir zaman sakso çeken taraf o olmamıştı, bu her zaman eski sevgililerinin işiydi. Ama Luhan, bir kişi aldığından daha fazlasını veriyorsa o ilişkinin yürümeyeceğini söylemişti. Ve şey, özellikle Kyungsoo bir keresinde sadece onu emmekle boşaldığından her zaman merak etmişti.

Ne yaptığına dair hiçbir fikri yoktu ama sevgilisinin inleyip sırtını yay gibi germesinden, doğru bir şey yaptığını anlamıştı. Başını daha hızlı hareket ettirip boğulmadan onu alabildiği yere kadar aldı. Kyungsoo'nun elleri saçlarına geçmişti, bu yüzden ne kadar iyi hissettirdiğini tecrübelerinden bildiği için daha sert emdi ve uzunluğuna inledi.

Tahmin ettiği gibi Kyungsoo rezil biçimde erken boşalmıştı ama penisine sarılı o kalın dudaklarıyla kendisine bakan Jongin'in görüntüsüyle kim boşalmazdı ki? O kadar iyi hissettirmişti ki neredeyse ağlayacaktı, sonrasında Jongin iyi bir çocuk olup ne var ne yok yutmuştu. Onu yukarı çekip dudaklarından hunharca öptü, oğlanın dilinden kendini tadabilirken mırladı.

"Batırdıysam** üzgünüm." Jongin çekingen bir tebessümle geri çekildiğinde söyledi. Kyungsoo ona boş boş baktı. "Sen az önce bana sakso çekmenle ilgili kelime oyunu mu yaptın?" (Ç.N: JONGİN BURADA SUCK KELİMESİNİ KULLANIYOR. GERÇEK ANLAMI EMMEK, ARGOSU 'BERBAT ETMEK, BATIRMAK' OLAN BİR KELİME. İNGİLİÇÇENİN İŞLERİ İŞTE.)

"Oh, sanırım evet." Jongin hafifçe kıkırdadı. Kyungsoo dudaklarını tekrar birleştirmeden önce ona gülümsemişti. "İyi öğretmişim sana." Burnuna bir öpücük kondurarak belirtti. "Merak etme, iyiydi, gerçekten iyiydi. Zevk aldığımı söyleyememen ihtimaline karşı." Utanan sevgilisini rahatlattı, onu sırt üstü yatırdı ve bacaklarını açarak kalçasına oturdu.

Tam da iyiliğine karşılık verecekken aşağıdaki kapı açılmıştı. Jongin inledi ve Kyungsoo kucağından indiğinde çocuk gibi ayaklarını vurdu.

"Üzgünüm Jongin."

"Baban tam bir sekssavar." Jongin homurdandı.

"Onun hep evde olmasını seviyorum." Kyungsoo onun bariz hayal kırıklığını tamamen görmezden geldi ve babasına hoş geldin demek için yataktan indi.

Jongin önce çamaşırındaki çadıra, ardından eline baktı. "Galiba yine baş başa kaldık kanka." İç çekerek banyoya yöneldi.

---------

13 Aralık Çarşamba, 15. Hafta 4. Gün

Kyungsoo yanağına konan öpücük ve yaban mersinli pankek kokusuyla uyandı. Gülümsedi ve gözlerini kırparak ayılıp sevgilisiyle yüz yüze geldi.

"Günaydın bebeğim." Jongin fısıldadı ve hoşnutça iç çekmesini sağlayarak onu dudağından miskince öptü. Günlerden çarşamba olması çok yazıktı, yoksa tüm gün yatakta kalıp koyniş koyniş yatardı. Ama gerzek okul iki saat içinde başlayacak olduğundan doğrulup esnedi.

Jongin'in ona bir tabak pankek ve bir bardak muzlu süt uzattığını görünce gözleri pörtlemişti. Pekâlâ bu kesinlikle yeniydi.

"Birinci ayımız kutlu olsun!" Jongin kör edici bir gülümsemeyle ona cıvıldadı ve karşılık verse de içinden panikliyordu.

Siktir ya.

Unutmuştu.

"Bana pankek mi yaptın?" Diye fısıldayıp tabağa baktı.

"Yani baban yardım etti ama ben çevirdim!"

Tabağındaki pankek büyüğe vermeye değer tek pankekti, kalanların hepsi tövbe estağfurullah biçimlerdeydi. Yunho penis gibi görünen bir tanesine yarıla yarıla gülmüştü ve bu tuhaf olsa da çok komikti.

Kyungsoo burnunu çekti ve Jongin panikledi.

"Hoşuna gitmedi mi?" Tabağa bakarak endişeyle sordu. O kadar kötü görünmüyordu ya. En azından lezzetliydi. Yukarı çıkmadan önce tadına bakmıştı.

"Seni seviyorum." Kyungsoo tabağı kenara koyup sarılmak için onu çekmeden önce hıçkırdı. Jongin rahatlayarak iç çekti. Kolları hemen beline dolanmış ve hafifçe boynunu öpmüştü.

"Ben de seni seviyorum. Hadi pankeklerini ye."

Kyungsoo başını sallayıp tereddütle ilk lokmayı aldı, tadının beş yaşında biri yapmış gibi olmasından korkuyordu. Ama şaşırtıcı biçimde lezzetliydi, rekor sürede bitirmişti.

Bebek tekmeledi ve yataktan kalkıp harika pankekler için sevgilisine teşekkür etmeden önce gülümsedi. Gerçi Jongin duştaydı ve babası da büyük ihtimalle henüz gitmemiş olduğu için somurttu.

Büzük dudaklarla giyinmeye ve babası gittikten sonra çocuğa düzgünce teşekkür edebileceğine karar verdi.

Salak beyaz alt düğmesi biraz zor geçince sert sert baktı. Artık karnı bunun için çok büyüktü. Pantolonları da dar gelmeye başlamıştı. Jongin'inkilerden bir tane yürütmeye karar vermeden önce neredeyse ağlayacaktı.

Genç olan banyodan çıkmış ve sevgilisinin yatağın üzerinde gömleğine burun çekip tam anlamıyla mırladığını görmüştü. Büyük olan onu fark etmeyince bir kaşını kaldırmıştı. Tuhaftı.

Kapısı çalınıp başını kapıdan çıkarmadan önce iç çekti. Yunho onlara gidiyor olduğunu söyledi ve Kyungsoo parlak bir gülümsemeyle yataktan el salladı. Adam Jongin'in hâlâ giyinmediğini görünce somurtmuş ve gitmeden önce onlara uslu durmalarını söylemişti.

Kyungsoo onu duvara itip havlusunu düşürerek dizlerinin üstüne çökmeden önce Jongin'in düşünmeye zar zor vakti olmuştu.

"Hyung sadece on dakikamız var." Jongin konuşmuş fakat Kyungsoo kasığının önündeki yerinden ona sadece sırıtmıştı.

"Bana sadece beşi lazım."

Büyük olan onu ağzına alırken inledi.

Sabahın iyi bir yönde battığı söylenebilirdi.

-----------

"Siz ikiniz sadece bir aydır mı berabersiniz?" Chanyeol pörtlek gözlerle belirtti. Kyungsoo Jongin'in ona teneffüste verdiği abur cuburu yerken sevinçle başını salladı.

Gerçi kesinlikle öyle hissettirmiyordu. Sanki ezelden beri beraberlermiş gibiydi. Jongin'in yüzüne bakarak uyanmayı ve sabah öpücüklerini seviyordu. Ona gülümsemesini veya bebekle konuşmasını seviyordu. Kim Jongin'i çok seviyordu. Bunu nasıl daha önce söyleyemediğini bilmiyordu bile valla.

"Hassiktir." Jongdae Cuma günkü sınavlarına çalışmak amacıyla önündeki fizik notlarını okurken yorumladı.

"Yeminle ikiniz evliymişsiniz gibi davranıyorsunuz." Kyungsoo parlak pembeye bürünüp kravatıyla oynamaya başlarken Chanyeol gülümsedi.

"İstiyor ki o..."

"Ne?!" Jongdae her ne yapıyorlarsa ona devam etmelerini söylemeden önce ciyaklayarak yakınlardaki birkaç öğrencinin dikkatini çekti. Kyungsoo neşeli neşeli gülümsedi ve ağzına yeni bir çikolata kaplı çilek attı. "Büyüdüğümüz zaman evlenmek istediğini söyledi."

"Teklif etti mi?" Jongdae sordu.

"Şey hayır..."

"Ya yüzük?"

"Hayır." Kyungsoo somurttu ve boş eline baktı.

"Öyleyse kankama işe koyulmasını söyle anasını satayım." Jongdae Chanyeol'ün kahkaha atmasına neden olarak parmaklarına vurdu.

"Bana evlenme teklif etmesini söyleyemem ona!" Kyungsoo çocukça inildedi. "Bunu kendi kendine yapmadığı sürece hiçbir anlamı olmayacak!"

"Doğru." Chanyeol katıldı. "Birinden sana evlenme teklif etmesini istemek zorunda kalmışsan büyük ihtimalle o kişi boktandır."

"Öyleyse sen ona teklif et." Jongdae omuz silkip defterinden bir sayfa çevirdi. Cidden şu el yazısı üzerine çalışması gerekiyordu. Ne yazdığına dair bir fikri bile yoktu. Bir saniye, köşeye bir penis mi çizilmişti? Kıkırdadı.

"Ne? Olmaz! Onun bana teklif etmesi gerekiyor. Yüzüğü ben istiyorum o değil."

"Sanırım bundan hoşlanmıyor."

Chanyeol ile Kyungsoo büyük olana bakmadan önce bakıştılar.

"Zira hoşuna gitseydi, yüzüğü takardı." Jongdae ciddi bir biçimde söyledi. (Ç.N: PİPİSİNE YANİ)

Chanyeol hunharca kahkahalar atarken Kyungsoo tam anlamıyla utançtan yüzünü kapamıştı. En iyi arkadaşları tam birer salaktı. Boş yüzük parmağına bakarken o gün milyonuncu kere somurttu.

Chanyeol konuyu açana kadar evlenmek istediğini bilmiyordu. Jongin'e birkaç yıl dediğini hatırlayınca somurtması derinleşmişti. Gerçi bekleyebilirdi... Değil mi?

----------

14 Aralık Perşembe, 15. Hafta 5. Gün

Jongin omzunda bir dürtükleme ve fısıldanan adıyla uyandı. Homurdanıp Kyungsoo'nun saatine baktı, sabahın daha altısı olduğunu gördüğünde neredeyse ağlayacaktı. Biri onu uyandırmadan önce en az iki saat daha uyuması gerekiyordu.

Etrafında dönüp uykusuna dönebilmeyi umdu ama Kyungsoo burnunu sıkarak kapatıp, tükürükler saçarak hızla aldığı nefesiyle yataktan fırlamasına neden olmuştu.

"Ne oluyor lan?!" Diye fısıldadı. Kyungsoo sadece gülümsedi ve elini tuttu, sabahın altısı için fazla neşeliydi. Elini sertçe çekmeden önce kaşlarını çattı.

"Havamda değilim hyung."

"Elini ver sadece."

"Saat altı! Sabah sınavım var. Bırak uyuyayım!"

"Ama Jongin-"

"Eve geldiğimiz zaman sevişebiliriz. Yorgunum hyung." Diye sızlandı.

Kyungsoo'nun kaşları sinirle çatıldı ve oğlanın elini kucağından sertçe çekerek çıplak karnına koyup dik dik ona baktı.

"Sevişmek istemiyorum seni gerzek! Bebek tekmeliyor." Bir tekme hissedilebildiğinde son kısmı söylerken gülümsemişti. Elinde mini minnacık bir toslama hissettiğinde Jongin'in yüreği boğazında atıyordu.

"Beni uyandırdı." Kyungsoo elinin tersiyle başparmağını okşarken fısıldadı.

Bebekleriyle geçirdikleri ilk küçük andan sonra, Jongin'in ağlayacağını düşünebilirdiniz zira emzikler aşkına bebeği hareket ediyordu. Bebeği hareket ediyordu ve o bunu hissedebiliyordu. Onu büyük olana parlakça gülümsetmişti bu. Ama ağlamıyordu, öylesine inanılmaz bir biçimde mutluydu ki gözyaşı kanalları işini yapmayı reddediyordu. Başka bir ufak toslama hissederken güldü.

Bu sefer Kyungsoo tişörtüne ağlamaya başlayarak kollarını ona dolamadan önce şokla ona bakmasına neden olmuştu.

"Hey, sorun ne?" Burnuyla büyük olanın saçını okşadı.

Kyungsoo geri çekildi, gözleri sulu ve kızarıktı. Yeni emekleyen bebekler gibi burnunu çekti, göğsü hafif hıçkırıklarla inip kalkıyor ve Jongin onun bu hâlde bile hâlâ güzel olduğunu düşünüyordu.

"Sadece çok mutluyum." Ufak hıçkırıklar arasında söyledi.

Jongin şefkatle ona gülümsedi. "Ben de mutluyum." diye yanıtladı, başparmağıyla gözyaşlarını sildi ve onu nazikçe öpmek için eğildi. Kyungsoo huzurla göğüs geçirdi ve Jongin koluna asıldığında sırt üstü uzandı. Sırtı genç olanın göğsüne dönüktü, esmer bir kol karnına yaslanan bir elle etrafına dolanmıştı, başı boynuna sokuluydu.

Sabah sabah yaşadığı uykusuzluğa rağmen Jongin tüm gün gülümsemişti. Melun matematikçisi bile moralini bozamazdı.

----------

15 Aralık Cuma, 15. Hafta 6. Gün

Jongin, o ve arkadaşları ders sırasında koridorlara yönelirken bir aşağı bir yukarı zıplayıp duruyordu. Yarınki sınavları gösteri şeklinde olacağından pek de bir şey yapmaları gerekmiyordu. Bu yüzden koridorlarda gezinip duruyorlardı ve hâlâ yerinde duramıyordu zira üç saat sonra doktor randevularına gidecek ve Kyungsoo'yla girdiği iddiayı kazanacaktı.

"Oğlum bir sakinleş lan." Sehun iç çekerek söyledi.

"Yapamıyorum!" Tekrar zıplamadan önce ciyakladı. Yixing ona kıkırdıyordu. "Heyecanlı, kendi hâline bırakın."

Tam o anda Jongin biraz fazla yükseğe zıpladı ve yere yapıştı. Boş koridorda gürültülü bir "İyiyim!" yankılanmıştı. Taemin sersem kuzenine başını salladı. Sehun sadece iç çekti. Yixing Baekhyun'dan bir mesaj aldı ve okumak için durakladı.

Sehun ile Taemin onunla dalga geçmeye başlarken Jongin büyük bir utançla onlara doğru yürüdü. Kesin surette tavşan gibi zıplamayacaktı. Yixing'e ne yaptığını sorarken onları yaramazca itti.

"Baekhyun Jongdae ile Kyungsoo'nun sınavları için şarkı söyleyeceklerini, gözetlemek istiyorsak acele etmemiz gerektiğini söyledi." Topukları üzerinde dönüp koro odasına yönelirken söyledi. Jongin sevgilisinin ortaokuldan beri duymadığı sevilesi sesini duyma umutlarıyla peşinden koşuyordu.

Kyungsoo hiçbir zaman Noel resitallerine katılmazdı, her zaman sınıfta ufak bir kalabalığın önünde şarkı söylemeyi seçerdi. Anlaşılan Jongdae'nin ona anlattığı şeylerden sahne korkusu edinmişti. Erkek arkadaşının sesini sevse bile, kulağa bal ve çikolata gibi geliyordu. (Ç.N: DUYULAR ARASI AKTARMANIN BÖYLESİ)

Ortaokuldayken Noel konserlerine sadece bahsi geçen çocuk için giderdi. Çocuk ağzını açtığı an mest olurdu. Ön kapıya geldiklerinde hülyalı hülyalı iç çekmişti. Baekhyun otuz iki diş sırıtarak dışarı yürüdü.

"Tuvalete gitmem lazım." Sessizce sırıtarak söyleyip kapıyı açık bıraktı. Jongin ona kocaman sarılıp kafasını uzatarak Kyungsoo ile Jongdae'nin başlamadan önce aynı şişeden su içtiklerini gördü.

"Az önce dolaylı yoldan öpüştüler!" Baekhyun'un kafasına vurmasına neden olarak sertçe fısıldadı. "Sessiz ol yoksa seni duyarlar."

Müzik başladı ve şarkının İngilizce olduğunu fark ettiğinde somurttu. Tek kelime anlayamıyordu. Ne halt söylediklerini sormak için diğerlerine baktı ama hepsi dinlemekle fazla meşguldü. Yabancı dil derslerine daha çok önem vermeliydi.

Ama olsun, Kyungsoo alfabeyi söylese bile kulağa cennet gibi gelirdi. Sersemce gülümsedi ve sesini dinledi. Büyük olan sadece dinlemek için çaşıtlık ettiğini bilse büyük ihtimalle utanırdı ama neyse ki kapının arkasında saklanıyorlardı.

"Neyle ilgili söylüyorlar?" Hâlâ bilmek istediği için fısıldadı. Yixing hülyalı hülyalı iç çekti, ergen bir kız gibi ellerini göğsüne koydu. "Bir aşk şarkısı."

Jongin somurttu. Şarkı bitince insanlar alkışladı ve hoca ne kadar iyi söylediklerinden bahsetmeye başladı. Jongin dudaklarını büzdü ve kıskanmamaya çalıştı. Nihayetinde sadece Jongdae idi.

Kyungsoo diğer oğlanın kulağına bir şeyler fısıldarken öne eğildi ve Sehun da aynını yaptığında, dört erkek onlara pörtlek gözlerle bakan Baekhyun ile birlikte sınıfa dalarken gürültülü bir güm sesi duyulmuştu.

Sevgilisinin sersemce ona gülümsediğini gördüğünde Kyungsoo'nun tüm yüzü kırmızının derin bir tonuna bürünmüştü. İnledi ve sınıftaki birkaç kişi gülerken yüzünü Jongdae'nin omzuna gizledi.

Dans ekibindeki oğlanların tümü ayağa kalkıp özür dileyerek eğilirken Bay Bang gözlerini devirdi. "Bay Do, lütfen erkek arkadaşınıza ve çetesine dışarı kadar eşlik edin." İç çekti. Kyungsoo başını hızlıca sallayarak yürüdü ve sevgilisini kulağından tuttuğu gibi sınıfın dışına çıkardı.

Taemin, Sehun ve Yixing peşlerinden fırlamıştı, hamile oğlanın küplere binmiş olmasından korkuyorlardı.

"Özür dilerim!" Jongin Kyungsoo dik dik ona bakarken hemen af diledi.

"Çok rezilsin!" Kyungsoo ciyakladı ve kolunu çimdikledi. Jongin inledi ve somurtarak kolunu ovaladı.

"Biliyorum ama seni seviyorum?" Büyük olanın bunu duymak istediğini umarak sordu. Şaşırtıcı biçimde işe yaramış ve Kyungsoo'nun sert bakışları gülümsemeye dönüşerek bir öpücükle ödüllendirilmişti.

"Ben de seni seviyorum Jongin-ah." Büyük olan sevimlice burunlarını birbirine sürtmeden evvel cevapladı.

Bu ruh hâli değişiklikleri çok daha sık olmaya başlamıştı.

"Şimdi sınıfa geri dön." Kyungsoo onu yaramazca itti ve kendi sınıfına yöneldi. Jongin iç çekti ve anlaşılan tüm arkadaşları onu yargılıyordu.

"Ulan ne kılıbık adamsın anasını satayım. Gerçekten acıyorum sana." Sehun tüymeden önce söyledi.

-------------

Jongin bekleme salonundaki koltuğunda zıplıyordu. Yunho oğlanın bariz heyecanına gülümsedi. Onları evden aldığından beri oğlan bir türlü yerinde duramıyordu. Kyungsoo ise o arabaya koşarken peşinden geliyordu. İkisini de böylesine mutlu görmek güzeldi.

Kyungsoo elini tutup bebeğin karnında tekmelediği yere koymadan önce Jongin'e güldü.

"Vay anasını kızımız çok hareketli." Jongin elinde tanıdık toslamayı hissedince belirtti.

"Oğlumuz çok hareketli Jongin. Oğlumuz. Erkek olan yani. O erkek. Değil mi bebeğim?" Göbeğine gülümsemiş, sevgilisine bakmadan önce hafifçe patpatlamıştı.

"Kız olacak hyung."

Tam da tartışmaya başlayacakken hemşire onlara seslendi. Jongin fırlayıp Kyungsoo ve Yunho'yu onun peşinden gelmeden önce kafalarını sallar vaziyette bırakıp kapıya doğru ilerledi. Onu tanıdık üç numaralı odaya almışlar, Doktor Park'ı beklemeleri için bırakmadan önce birkaç gebelik ortası testi yapmışlardı.

"Baba." Kyungsoo yatakta uzanırken konuşuverdi. Yunho telefonundan bakışlarını kaldırdı. "Sence cinsiyeti ne?"

"Iıı sanırım kız?" Yunho omuz silkti. Jongin cıvıldadı. "Ha!" Dedi somurtan sevgilisine. "Baban bile bana katılıyor!"

"Öf neyse." Kyungsoo tam da Doktor Park gülümseyerek odaya girerken ofladı. Doktor çoğunlukla bilgilendirici şeyler olmak üzere onlara birkaç şeyden bahsetti. Jongin deli gibi başını sallıyor, acele edip ultrasonu getirmesini diliyordu. Cidden, günlerdir o bebek kitabından gına gelmişti artık. Sadece minik kızını görmek istiyordu.

Ve nihayet, sonunda, Dr. Park ne beklediklerini bilmek isterler mi diye sormuş ve Jongin odadaki herkesin ona yargılayarak bakmasına neden olup hemen "Evet!" diye bağırmıştı. Kyungsoo elini tutmadan önce gözlerini devirdi.

"Birileri çok heyecanlı." Dr. Park makineyi yaklaştırıp Kyungsoo'ya gömleğini kaldırmasını söylerken yorumladı.

Jongin açık açık Kyungsoo'nun karnına bakarak büyük olanın onu bakmaktan alıkoymak için çimdiklemesine neden olmuştu. Cidden, oğlanın gömleği çok aldatıcıydı. Hyungu bir yuvarlağa dönüşüyordu. Büyük bir yuvarlağa. Büyük ihtimalle fıstık ezmeli pastırma sandviçlerini bırakması gerekiyordu.

Soğuk jel karnına değince Kyungsoo sızlandı. Hâlâ şu şeyden nefret ediyordu. Garip hissettiriyordu. Bebeğin kalp atışları odadaki yerini almış ve sevinçle gülümsemişti. Jongin onun kahkaha atmasına neden olarak heyecandan tir tir titriyordu.

"Kızın kafası kocaman!" Jongin bir çığlık kopardı ve bu ona göğsünden bir tekme kazandırdı. "Pislik yapmayı kes." Kyungsoo onu azarladı. "Oğlanın kafası gayet normal."

"Kızın hyung, kızın."

"Aslında ultrasona göre," Dr. Park araya girdi ve ikisi de farenin olduğu yere baktı. Jongin'in gözleri yuvalarından fırlamıştı.

"Kızımızın pipisi mi var?!" Kyungsoo kahkaha tufanına kapılırken Jongin ciyakladı.

"Oğlanın pipisi var, Jongin-ssi. Tebrikler, bir oğlunuz olacak!" Dr. Park birkaç tuşa basıp bir resim bastırmadan önce bir şeyler yazmadan evvel şok olmuş erkeğe gülümsedi.

"Pipisi var!" Diye bağırdı, şoktan çıkmış ve Yunho'ya sarılarak onu yanağından öpmüştü. Kyungsoo erkek arkadaşı ne yaptığını fark edip kızarmaya ve özür dilemeye başladığında kahkahalarla gülmüştü. Jongin ensesini ovaladı ve yüzünde pis bir sırıtış olan büyüğe doğru baktı.

"Söyleme bile." Kaşlarını çattı ama Kyungsoo sadece somurtuyordu. "Ben demiştim! Ben demiştim!" Kahkaha atarak çocukça bir şarkı tutturdu.

Odadaki yetişkinler başka şeylerden bahsetmek için odadan çıkmışken Jongin onun oturmasına yardımcı oldu. Kyungsoo gömleğini indirip Jongin'i öpmeden önce karnını temizledi.

"Sana erkek olduğunu söylemiştim." Göğsünden dürterek vurguladı. Jongin sersemce gülümsemişti. "Biliyorum biliyorum." Gözlerini devirerek söyledi. "Peki ona benim adımı verebilir miyiz?!"

"Hayır."

"Öyleyse ona soralım! Artık duyuyordur herhalde." Jongin eğildi ve karnını dürtükledi. "Hey küçük adam, babanın adını almak ister misin? Evetse bir, hayırsa iki kez tekmele." Elini büyük olanın karnına dayadı ama bir şey olmamıştı. Tekrar doğrulmadan önce somurttu.

"İki kez tekmeledi salak şey." Kyungsoo sırıttı ve yataktan indi.

"Hey! Diline sahip ol!" Jongin azarladı ve ciyaklamasına neden olarak Kyungsoo'nun kıçına şaplak attı. "Jongin ne oluyor anasını satayım?"

"Anasını seveyim, hyung. Bebeğin senin bozuk ağzını dinlemesi gerekmiyor." Jongin onu fırçaladı ve sırıttı.

"Ama sen benim bu bozuk ağzımı seviyorsun, özellikle de çükünün etrafındayken." Kyungsoo geri çekilmeden önce dudaklarının üzerine fısıldadı. Jongin'in tükürüğü boğazına kaçmıştı, yüzü kızarıyor ve midesi uyarılarak taklalar atıyordu. Kyungsoo odadan çıkmadan önce sadece masumca gülümsemişti.

Tanrım, bu oğlanı seviyordu.

Hayır.

Oğlanlarını seviyordu.

BÖLÜM SONU


Ç.N: 1684686568453468541356896236 YIL SONRASINDAN MERHABALAAR. EEE BEBİŞİN CİNSİYETİ DE BELLİ OLDU, NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? MEDYADAKİ GİBİ BİR GÖRÜNTÜ BEKLİYOR GALİBA BİZLERİ. OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM, YARIN KPSS'YE GİRİYORUM BANA ŞANS DİLEYİN HE, HADİ HYUNGUNUZ KAÇAR ÖPTÜM ARKA YANAKLARDAN.

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

151K 8.5K 45
''Seni Seviyorum.'' ''Seni Özlüyorum.'' ''Seni İstiyorum.'' Derler ki,bazı aşklar hiç bitmezmiş.Bir taraf gitse bile öbür taraf onu sevmeye devam ed...
13.7K 1.6K 56
YENİ BÖLÜM HER CUMA SAAT 21:00'DA YAYINLANIR - Goryeo yarım adasında gün geçtikçe hayat koşulları zorlaşıyordu. İki imparatorluğun hükmettiği bu topr...
74K 5.8K 27
Mine Yazar: HavocLight Çeviri: minnikiniz Orijinal link: http://www.asianfanfics.com/story/view/639224/mine-fluff-romance-exo-kai-jongin-kyungsoo-k...
848K 50.6K 68
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...