PORTOLA VALLEY ∣ Tamamlandı ♕

بواسطة bsrarikan_

1.8M 101K 20.9K

" Her doğum içimizdeki sancının sesidir. " " Değerli sağlık çalışanları , Portola Valley kasabasında çalışaca... المزيد

♕Tanıtım♕
♕1.bölüm♕
♕2.bölüm♕
♕3.bölüm♕
♕4.bölüm♕
♕5.bölüm♕
♕6.bölüm♕
♕7.bölüm♕
♕8.bölüm♕
♕9.bölüm♕
♕10.bölüm♕
♕11.bölüm♕
♕12.bölüm♕
♕13.bölüm♕
♕14.bölüm♕
♕15.bölüm♕
♕16.bölüm♕
♕17.bölüm♕
♕18.bölüm♕
♕19.bölüm♕
♕20.bölüm♕
♕21.bölüm♕
♕22.bölüm♕
♕23.bölüm♕
♕24.bölüm♕
♕25.bölüm♕
♕26.bölüm♕
♕27.bölüm♕
♕28.bölüm♕
♕29.bölüm♕
♕30.bölüm♕
♕31.bölüm♕
♕32.bölüm♕
♕33.bölüm♕
♕34.bölüm♕
♕35.bölüm♕
♕36.bölüm♕
♕37.bölüm♕
♕38.bölüm♕
♕18 Mart ♕
♕39.bölüm♕
♕41.bölüm♕
♕42.bölüm♕
♕43.bölüm♕
♕44.bölüm♕
♕Yürek Mürekkebi Karahindiba Tozuna Damladı♕
♕ 45.bölüm♕
♕ 46.bölüm♕
♕47.bölüm♕
♕48.bölüm♕
♕49.bölüm♕
♕50.bölüm♕
♕51.bölüm♕
♕52.bölüm♕
♕53.bölüm♕
♕54.bölüm♕
♕55.bölüm♕
♕56.bölüm♕
♕57.bölüm♕
♕58.bölüm♕
♕59.bölüm♕
♕60.bölüm♕
♕61.bölüm♕
♕62.bölüm♕
♕63.bölüm♕
♕64.bölüm♕
♕65.bölüm♕
♕Karahindiba Tozu Satırlara Bulandı♕

♕40.bölüm♕

17K 1K 287
بواسطة bsrarikan_

Topuklarını kalın tabanlı botlarına bastırarak, tepelerinde daire çizen tehdidi görmezden geldi.Vücudundaki her bir kemik tek bir amaca odaklandığını açığa vuruyordu.Parmakları çapraz çantasının kulpuna asıldı, eklemleri fırlatılmaya hazır bir yay gibi gerildi ve saçları geriye doğru uçuşurken , bakışları öne doğru uzandı.Şimdi artık tutkulu takıntısı gözlerinin önündeydi.

"Mevsim-"

"Ah, merhaba."

"Bu soğukta neden kulübede değil de burada olduğunu sorabilir miyim?"

Gözlerini iyice açarak çamur bulaşan ayakkabılarına baktı, bir yandan da genç adamın narin bir ezgiyi andıran sesine kulak kabartmıştı.

"Ben... Seni bekliyordum."

Brendan'ın dudakları aniden kapandı. Başını eğdi,uzun kirpiklerin çevrelediği gözleriyle rahatsız edici biçimde bakmaya başladı.Onu Redwood City'e çağırdığı geceden beri ikinci kez görüyordu ilki sorgu odasında Gölge Adamla ilgili ifade verdiği sıradaydı ki -Darrow'un genç kızın ifadesi doğrultusunda zanlı hakkında robot bir resim çizmeye çalıştığını biliyordu- İkincisi ise şimdiydi.

Dudakları hala kıpırdayan genç kızı süzdü.

"Pekala, hazırsan çıkalım."

"Şey, elbette hazırım."

Genç adam, elindeki çiçekli minik valize uzanırken Bahar yutkundu. Ufak bir kız çocuğu gibi göründüğüne emindi.Siyah kamyonete doğru yürürken genç adamı izledi.Bir yandan rüzgarı ağırlayan geniş kasayı izliyordu şüphesiz kamyonetin açık kasasında gitmek eğlenceli olabilirdi.

"Haydi, atla bakalım."

Bu araca ikinci binişiydi ilki mucizevi bir doğumdan çıktığı geceydi sonrasında ise... Brendan'ın kulübesinde kalmıştı.Aklına gelen düşüncelerle gülümsedi.Bir insana koşulsuz güvenmek onun ardından sorgusuz sualsiz gitmek demekti ve şu anda yaptığı tam olarak buydu.

Ayaklarını yüksek basamağa bastırarak, derin bir nefes aldı.Ani duruşun etkisini azaltmak için de ağırlığını arkaya doğru verdi.Gri Jaguarla yola çıkmak çok daha akıllıca olabilirdi; fakat Bay Kuşkulu Bakış'ın buna izin vermeyeceğine adı kadar emindi.

"Pekala, Bayan Johansen emniyet kemerinizi bağlayın lütfen."

"Elbette Bay Wilder."

Aniden gaza bastığında öne doğru fırladı "Vay canına bu da neydi?"

Brendan muhteşem gülüşlerinden birini takınarak "Hayatımın dönüm noktası " dediğinde  tüm endişeleri mantığının köhne odalarına kilitlendi.

Son iki haftada çok şey olmuştu.Kimi kandırıyordu ki , son bir buçuk yıldır kendisini ilk kez pembe bulutlarda uçuyor gibi hissediyordu.Ve işte bir kadının yaşayabileceği en güçlü tutkunun karşısında eridiğini hissediyordu.

Ona bakmak için yan döndü.Kulübede geçirdikleri o gecede kendisini uyurken izlediğini biliyordu.O anı nasıl unutabilirdi ki? Şöminenin sıcak alevleri ruhunu okşarken Zümrüdü Anka'nın varlığını iliklerine kadar hissetmişti.Genç adam kamyoneti kullanırken tecrübeli ve tasasız görünüyordu.Uzun kirpikleri kaşlarına kadar kıvrılıyordu,çenesindeki ince çizik yeni tıraş olduğunu gösteriyordu.Dağınık saçlarına karışan tıraş losyonunun kokusunu içine çekerek yutkundu.Dağınık saçlarındaki seksi yaramaz çocuk havası onun başarılı polis görüntüsünü taçlandıran bir detaydı.

Genç adam derin derin nefes alırken uzun parmakları direksiyonu sıkıyordu. Bahar onu öpmek, dilini parmaklarının arasında gezdirmek,ellerini dağınık saçlarının arasında özgürce dolaştırmak istiyordu. O saçlara dokunma arzusunu dizginlemek için avuçlarını açıp kapadı.Ona dokunmamak, ondan uzak durmak için içindeki arzuyla kıyasıya bir mücadeleye giriyordu.

Tutku.Hissettiği tam olarak buydu.

Bir buçuk yıldır beklediği evlilik teklifi nihayet Brendan'ın doğum gününde ayaklarına serildiğinde de aynı böyle hissetmişti ne var ki Daniel'i istemiyordu. İstediği... Aman Tanrım, Brendan'dı.

İç geçirdi.Onu tanıyalı çok kısa bir süre olmasına karşın hisleri ona güvenmesi gerektiğini haykırıp duruyordu.Tek sorun mantığı artık işlemiyordu.Titreyen hislerini bu adamdan nasıl koruyacaktı ?Huzursuzca kıpırdanınca, onun gözünde korkak biri gibi görünmemek için başını çevirdi ama tam ters etki yarattı. Lanet olsun! Delici bakışlar şüphelenmişti işte.

"Sorun nedir Bayan Johansen?"

"Bir sorun olduğunu da nereden çıkardınız?"

Ruh halini anlamaya çalışarak ona baktı. Bakışları yumuşacık, sıcacık ve biraz şaşkındı.

"Meslek sırrı diyelim gitsin,"

Bahar kuruyan dudaklarını ıslattı, yüzüne düşen yola gelmez bir saç buklesini üfleyerek siyah camı araladı.Portola Valley'in keşmekeşine ve pazar gezmesine çıkan ailelerin oluşturduğu trafiğe ulaşana kadar ağaçlı sokağın şehir merkezine nispeten daha temiz havasının tadını çıkarttı.Bir gün gerçek bir kasabalı gibi olup olmayacağının merakını içinde taşırken kendisini ülkesinden dışlanmış tipik bir Los Angeles'lı gibi hissediyordu.

Yiyecek satan tezgahlardan yayılan enfes kokulara karışmış çürük limon kokuları, birbirine selam veren kasabalıların gülümseyen yüzleri, farklı tarzlar ve eski mimari kalıntıları... Tanrım, bu doğal hayata bir gün alışabilecek miydi?

Başını geriye atıp kargaların dans ettiği gri gökyüzü şeridini takip etti. Bulutlardan yayılan kasvet hissi safir renkli bir şatoydu.O şatoya erken vardığı hissine kapıldı.

Geniş araç, sağlık evinin  yanından geçerken Bahar tanıdık bir ürperme hissiyle sarsıldı.Karşılarında beliren sarı taksiye kötü ruh halinden sıyrılmaya çalışarak bakıyordu.

"Dur!"

Brendan gerilen eklemlerine aldırmadan frene bastı.Taksinin içindekini görememişti...Eğer o adam yeniden gelmişse bu sefer kesinlikle sakin kalmayacaktı.Araçtan inen kızın peşinden yürüdü.

Larissa Nolan, Sheraton Grande Hotel'in lobisine ayak basar gibi bir havayla taksiden indiğinde Bahar'ın gözleri fal taşı gibi açıldı.Tanrı aşkına, kadın sağlık evine geldiği gün yeniden görüşeceklerini ima etse de onu görmeyi ummuyordu en azından Doktor Giselle'den izin aldığı şu birkaç gün boyunca.

Derin bir nefes alarak karşısındaki kadını süzdü. Ayaklarında pahalı görünümlü siyah ince topuklu ayakkabılar, şekilli baldırlar, siyah bir tayyörün içinde beyaz ipek bir gömlek,boynunda kalpli gümüş bir kolye, ışık saçan gözler,omuz hizasında platin sarısı saçlar...

Tanrı aşkına yaydığı cazibenin farkında mıydı?

Kıskançlık duygusunun göğsünde kabardığını hissederken "Bayan Nolan..." diye mırıldandı "Sizi görmeyi beklemiyordum."

Bahar'a bakma gereği bile duymadan,"Geç kaldın!" diye tersledi Larissa.

"Mesai saatleri içinde olmadığımızı hatırlatmak isterim," dedi sakince."Bana ulaşarak bir randevu ayarlayabilirdiniz."

Larissa sert bakışlarını Brendan'a çevirerek şuh bir kahkaha attı"Centilmenlerin arzularından fırsat bulamadım diyelim."

Bahar sinirden çenesini sıkıyordu. Larissa bir an üstüne atılıp saçlarını yolacağını sandı.Anlaşılan o ki istediğinin olmamasına alışık bir kadın değildi Los Angeles'taki zavallı doktorları düşününce içi onları takıntılı kadının yersiz aile planlaması isteklerine karşı uyarma isteğiyle doldu.

Karşısındaki genç ebe,  istekleri hakkında yorum yapmadı ve sadece bakmakla yetindi. Bu onu daha da sinirlendirdi çünkü Bahar'ın hemen arkasındaki adam yeni yaktığı sigarasının ardında Bahar'ı izliyordu.İnsanlarla uğraşmayı seviyordu, neyle uğraştıklarını fark ettiklerinde gösterdikleri tepkiler genç kadını eğlendiriyordu. Gerçek şu ki Larissa asla üzülmezdi çünkü üzülmek genç bedeninde saçma duygulara neden olurdu ki duygularını yok edeli çok olmuştu.

Sarı saçlarını savurarak "Pekala, RİA ağrı verici bir uygulama ve vücudumda lanet olası bir aletle yaşamak istemiyorum. Siz sağlıkçılar benim için neyin doğru olduğunu göremeyecek kadar aptal mısınız?" dedi.'Sağlıkçılar' kelimesinin üstüne basması Bahar'ın gözünden kaçmamıştı.

Sırtını dikleştirdi ve yeşil gözlerinde şimşekler çaktı."Aptal değilim.Sadece RİA'nın doğru kullanımla başarılı bir uygulama olduğunu bilen biriyim."

Gözlerini kısıp ses tonunu sertleştirerek "Sen benim hamile kalmamayı başaramayan biri olduğumu mu söylemeye çalışıyorsun?" diye gürledi.

Larissa'nın sesi yüksek perdeden ve zehirle doluydu.Birilerinin kendisini aptal gibi hissetmesini sağlaması,damarlarındaki kanı öfke ateşiyle harlıyordu.Bahar sanki iki paralık bir sağlık personeli değilmiş gibi davranıyordu.Uçları bukleli uzun saçları,yeşil bir gölü andıran derin bakışları ve çalışkan görüntüsüyle kendini Los Angeles hastanesine kabul ettirmişti.Ve masumluğu...Larissa'nın ilk gördüğü andan beri çileden çıkmasına yetiyordu.Zira hiçbir zaman onun gibi olamayacağını biliyordu.

"Bayan Nolan , böyle bir şeyi kast etmediğimi biliyorsunuz."

Larissa,"Senin neyi kast ettiğin benim umurumda mı sanıyorsun?" diyerek genç kızın üzerine doğru yürüdü.

"Bay O'Conor'un sizinle özel bir görüşme yapmasını sağlayabilirim," dedi Bahar,bu Carla'nın hiç hoşuna gitmese de hastanenin en iyi kadın doğum doktoruyla görüşecek olmak Larissa'nın dikkatini dağıtabilirdi.

Sarsıcı kuvvetin nereden geldiği anlaşılmadı. Larissa hiç düşünmeden elini salladı.Tokadı kuvvetli bir şaklamayla Bahar'ın yanağında patladı.Tokadın sarsıntısı verdiği acıdan çok daha kötüydü.Genç kızın yüzünde son derece aşağılayıcı bir ifade belirdi.Lanet olsun!

Bir anlık şok ve sarsıcı utanç öyle büyüktü ki, Bahar kendisine acıyan gözlerle bakan taksiciyi ve Brendan'ın gerilen vücudu kendisine siper ettiğini çok sonra fark edebildi.Adamın ölümcül bakışları iki kadın arasında gidip gelirken Bahar Brendan'a sorun olmadığını belirten bir hareket yaptı.

"Başarısızsın!" diye bağırdı Larissa.İki farklı karakter aynı bedende hayat bulmuş gibiydi.Meleksi bir yüzün ardındaki şeytan...

Tanrım, üşüdüğünü hissediyordu ; sokaktan gelip geçen çoğu insan onları izliyordu.Sırtını dikleştirdi ve gururuna yediremediği için gözlerinin dolmasına izin vermedi.Kalbi delicesine atıyordu.Sağlık çalışanlarına yapılan her türlü fiziksel ve sözel şiddete şahit olmuştu ; fakat Brendan'ın yanında böyle bir şeye maruz kalmak...İşte bu en kötüsüydü.

Sağ eli kendiliğinden yumruk olmuştu ; beyazlaşan eklemlerine söz geçiremiyor atılmaya hazır bir yay gibi gerildiklerini hissediyordu.Bir el bileğine dokunduğunda tanıdık kahverengi gözlerle buluştu."Yapma," diye fısıldadı Giselle "Haklıyken haksız duruma düşersin,"

Giselle markete gitmek için kulübesinden ayrıldığında olaylı bir günün başlayacağını bilmiyordu. Sağlık evine yaklaştığında olayın merkezinde Bahar'ı bulmak aklının ucundan bile geçmezdi.Yaşlı kadın haklıydı, Bahar derin bir nefes aldı.Şu anda eğer isterse kendisi suç duyurusunda bulunabilirdi ; fakat canı Larissa'ya meydan dayağı atmak istiyordu.

Sarışın yılan taksicinin şaşkın bakışları altında ölümcül kelimelerle yaralamaya devam etti."Tanrım, güçlü bağlantılarım olduğunu bilmeni isterim .Los Angelas'ta beni tutuklayacak babayiğit bir polis var mıdır sence?"

"Belki haklısındır ama Los Angelas'ta değilsin.Portola Valley'desin ve ben o babayiğit polisin ta kendisiyim."

Brendan, gergin ortamı harlayan öfke fırtınasının ardından ilk kez konuşuyordu.

Kadının yüzü çirkin bir hal aldı.

"Konuyu avukatımla halledersiniz.Bay...Karizma,"

Ela gözleri yeşillerle  buluştuğunda sözlerin su üstünde yüzen alevler kadar anlamsız olduğunu fark etti.

"Bayan Johansen,şikayetinizi işleme koymak benim için büyük bir zevktir."

Güçlü görünmeye çalışarak kıkırdadı."Ortada şikayet etmeye değer birini göremiyorum,kağıt israfına gerek olmadığını düşünüyorum."

Bu çocukça hamle öfkesini bir nebze de olsa azaltmıştı.Genç kadının yüzü renkten renge girerken Bahar, "Sen" diye mırıldandı "Böbürlenmekten hoşlanan boyalı bir oyuncaktan başka bir şey değilsin.Ve bu yaptığın bana kalsaydı seni Cehennemin yedinci katına yollar zebanilerin senin karşında yaka silkmelerini keyifle izlerdim.Şimdi yolumdan çekil,yoksa senin için kötü olur."

Brendan'ın gözleri, podyumda bir defile izliyor hissine kapılmıştı. Bahar'ın üzerine öne doğru yönelerek otoriter bir sesle "Gidelim." dedi.

Genç adamın elini belinin en hassas noktasında hissederken arkasında bıraktığı Larissa'ya son sözü söylemenin keyfini yaşadı.Kamyonete ulaştıklarında sinirden titreyen çenesinin buna değdiğini düşünüyordu.

Siyah kamyonet tekrar hareket ettiğinde Bahar'ın onlarca insan arasında görebildiği tek şey yüzüne anlayışla bakan bir çift kahverengi göz oldu.

*

Brendan, kayalara dağılmış ya da önünde yerde büyük bir yarı çember oluşturmuş onlarca kargayı süzdü.İki gün önceki şehvet perdesinin ardından delici kara gözler ruhunun derinliklerini sarıyordu, şimdi ise artık onlar göçebe kabileler halinde yaşayan av peşindeki çemberden başkası değillerdi.

Sol tarafta, kasabalıların dikkatli bakışları altında ,hararetli bedenine biçim veren bir sis bulutu yükseldi.Sağ tarafında ise geniş arazi boyunca uzanan sarı otlar kurumuş ağaçların arasında dalgalanıyordu.Ağaçlar,iki atın yan yana geçebileceği mesafede, ufak su birikintisinin ayırdığı çukuru çevreliyordu.

Son beş yılda kaç kez beyaz çiçekler topraktan sökülerek toptan katledilmişti? Başını salladı,doğa kendisinden alınanları yerine koyabilirdi belki ama ya kendisi? Derinleşen bakışlarını kendi yeşil doğasına çevirerek sabit bakışlarıyla camdan dışarı bakan kadını izledi. aynı anda Bahar; savaşçı, mahkum, kurt, kuzu, yaşam bahşeden ve ölüm kokan sıfatlarını barındıran eşsiz bir kehanet gibi soludu.

Cesur, diye  içinden geçirdi.Mesleğine olan sevgisi, on yıldır görmediği öz babasından daha fazlaydı.Şüphesiz bu, herkesin sınırlarını belirlediğini gösteren bir işaretti.Ayrıca kadının attığı tokada karşılık son derece sakin kalmayı başarmıştı ; Genç adam işte o zaman fark etti ki, kana susamış tüm canavarlar kaderi üstüne dövüşe davet etse mevsim kasırga misali eser, gözünü kırpmadan kabul ederdi.

Bahar'ı Redwood City'e davet ederek kendisinin de aslında aynı kaderi göze aldığını fark etti.Kafası iyice karışmaya başlamıştı.Yağmur damlalarının cama vuruşu ve gri bulutların arkasından yaklaşmakta olan fırtınanın gürültüsü ile kesilen düşünceleri, kafasında korkutucu bir hızla dönüyordu.

"Ne düşünüyorsan,hoşuma gideceğinden emin değilim,"

Brendan'ın alçak sesi,uzuvlarına ürperti veren bir çağrışımla kamyoneti sardı.

"Pekala, sürtüğün biri tarafından şiddete maruz kaldım.Gülmemi mi bekliyorsun?"

"Somurtmamanı bekliyorum."

Onun dışında hiç kimse onu en yalın haliyle görüp tüm çıplaklığıyla içinden geçenleri aydınlığa çıkaramazdı.Kaderin aydınlatıcı Cehennemine birlikte tanık olmuşlardı.

"Sorun ne?" diye sordu Bahar.Sesi , çığ düşmüş gibi bir etki yaratıyordu.

"Bu dalgın bakışların," 

Ellerini göğsünde birleştirerek makul bir davranış biçimi düşündü.Manevi bir utanç yaşamış,bilmediği bir kente doğru yola çıkmıştı.Bu şartlar altında daha iyisi elinden gelmiyordu.

"Nasıl davranacağımı bilmiyorum," dedi dürüstçe "Düşündükçe tüm kasaba halkına rezil olduğumu hissediyorum.Bu...Kafamı taştan bir duvara vuruyormuşum gibi hissettiriyor."

"O zaman belki de başka bir seçeneğe yönelmelisin," dedi Brendan "Tahta bir duvara ne dersin ya da hafif bir saman yığınına?"

İçten bir gülümsemeyle genç adamın büyüyen gözbebeklerine baktı.Yüreğindeki öfke ve dilindeki zehir akıp gitmişti.Bugün olanları geri almanın bir yolu yoktu ; fakat geleceğini geri kazanma tutkusu yüreğinde alevlendi.

"Başka bir seçeneğim var mı ki?"

Genç adam uzun parmaklarını dağınık saçlarının arasında gezdirerek radyoya dokundu.Cızırtılı birkaç frekansın ardından geniş araç Chris Stapleton'ın Tennessee Whiskey adlı parçasıyla doldu.

"Nefes aldığınız sürece her zaman bir seçeneğiniz vardır Bayan Johansen."

Zoraki bir nefes aldı."Sanırım hayat da böyle.Ve sanırım bir seçenek varsa onu bulmak zorundayım."

"İşte bu!" diyerek gaz pedalına yüklendi Brendan."Bu benim seçeneklerimden yalnızca biri." Eliyle kuzeyi işaret etti."Menlo Park, 19.yüzyılda inşa edilmiş bir Cennet."

Genç kız gözlerini kısarak konforlu caddelerin yeşille olan dostluğuna hayretle baktı.

"Vay canına!"

Tanrı aşkına masum bakan gözlerinin Searsville Gölü'nden daha berrak lduğundan haberi var mıydı? Kamyonet El Canino Real boyunca ilerlerken genç adam yoğun çekimini yanı başında hissediyor onun yanında uyumak için büyük bir istek duyuyordu.

Şehvetin esir aldığı bakışlarını işlek yoldan ayırmayarak "El Canino ..." diye mırıldandı "İspanyol Kraliyetinin yeni dünyayı ele geçirirken işgal ve yerleşimini kolaylaştırmak adına yaptığı en uzun yol.Pasifik kıyılarına kadar uzanıyor."

Bisiklet sürmek için kaldırımlara taşan kalabalığa, rüzgarda savrulan minik beyaz çiçeklere, yol kenarlarına belirli aralıklarla yerleştirilmiş sokak lambalarına doyasıya baktı.Yeşil direklerin süslediği kırmızı lambaların ortasına çakılı olan kırmızı tabelalarda 'Tarihi Kraliyet Yolu.' yazıyordu.Kamyonetin camını aralayarak huzur arayan ruhunun nostalji rüzgarlarına kapılmasına izin verdi.

'Tarihi Kraliyet Yolu.'

İşte bu kadar basitti.Fakat aslında o kadar basit değildi.Geçmişinde duran, yavaş yavaş ölüme yaklaşan Cehennem ateşinin kendisiydi.

Brendan onu kendi Cehennemi'ne taşırken Bahar Cennetin izlerini taşıyordu ; oysa Brendan masumiyetin teskin edici duygusunu oldukça zor elde etmişti. Redwood City'den iyi tanınan ve saygı gören bir sokak dövüşçüsü, at binmede harikalar yaratan biri olarak ayrıldı ve Los Angelas'a, uyum sağlayamayan kayıp bir ruh olarak Portola Valley'e ayak bastı.

Genç adam suça giden yolun çelişkili ve dağınık ruh hallerini içerdiğini biliyordu ancak en çelişkili olanı kuşkusuz ruhun özünü kaybettiği andı ; çünkü o hükümsüzdü.

"Kralı da görür müyüz sence?"

Alayla kıvrılan dudakları teninin karıncalanmasına neden oldu, bakışlarını yoldan ayırmadan kafasıyla hafifçe onayladı.

"O izin verirse elbette görürüz,yoksa kuşkunuz mu vardı Bayan Johansen,"

Yol önlerinde yalnızca dik yamaca yönelen dar bir patika bırakarak yükselmeye devam ediyordu. Brendan'ı birkaç saniye izledi, bu cesur kinayenin ardından sessiz kalmayı tercih etmişti.

Gün batıyordu. Brendan Wilder, Redwood City'de parıldayan sokak lambalarını inceleyerek,meşe ağaçları boyunca ilerliyordu.Bir zamanlar kent sakinlerinin gururla yaşadığı ormana böyle bakmayalı ne kadar olmuştu? On yıl.Doğduğu şehirden ayrıldığından bu yana birkaç ufak ziyareti olmuştu ancak geceyi burada geçirdiği söylenemezdi.

Dikkatini tekrar yola yöneltti.Uzaklardaki evler ve yan taraftaki hayvan barınakları dışında Redwood City neredeyse kimsesizdi.Gri duvarların ardındaki ocaklardan akşam yemeklerinin dumanı süzülüyordu.Halkın bir kısmı tıpkı bir zamanlar onların yaptıkları gibi geniş tarlalarında buğday yetiştiriyorlardı.

Kaburgalarının arasındaki ılıklığın verdiği his genç adamı öylesine sarmaladı ki bir an için babasını görür gibi oldu.Özlem.Gurur.Güç.Ferahlama.

Anıları devasa bir şerit misali karşısında belirince, yutkundu.

Bir kuş uzaklardan öttü, esinti ağaç dallarını hışırdattı.

Genç adam Bahar'ın bakışının yoğunluğuyla değişen yüzüne baktı.Onu ilk kez görüyormuş gibi bakıyordu.

Gözleri, bir yağmur bulutunun karamsarlığına dönerken,"Benim dünyama hoş geldin," diye fısıldadı.

Bir kaşını kaldırarak çekingen bir şekilde gülümsedi.Adamın cümleleri zihninin kapılarını birbiri ardına kapatırken alevler damarlarını yakıyor, kalbi piston gibi atıyordu.

Beyaz çiçeklerin soluğu genzini yakarken saniyelere tutunmaya çalışan bir zamandan ibaretti ; oysa bir cümle kurmakla sonsuz harfler arasında kayıp giden bir paragraf ortasında asılı kalan bir şey değildi zaman ; genç kız zamanın dışında kaldığında anladı.

Bölüm parçası ; Chris Stapleton_ Tennesse Whiskey 

Dikkat Turuncu 'ı es geçmeyin lütfen!

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

1.5K 652 17
Aşk kıldan ince kılıçtan keskin bir sevda köprüsüdür. bu köprüde Ademoğluna yaşam nefesi üflenirken, Havva'ya da ruhundan bir parça bahşedilmişti. Ha...
3.9M 234K 65
Şu an tam olarak neredesiniz? Yirmi numaralı otobüsün üçüncü koltuğunda mı? Evde, okulda ya da iş yerindesiniz. Kısa bir mola verdiniz ve pencere ken...
295K 29.6K 74
Ben Bay R; Kimine göre bir Don Juan vakası kimine göre elleri sihirli bir fotoğrafçı ya da kalbinin peşine düşmüş bir garip kaşif... Ya da sadece Ba...
Rüzgarım Ol ~ بواسطة fggdrx

الخيال العلمي

95.4K 4K 29
~Wattys 2015 Baştan Aşağı Kazananı~ Gözlerini kapat, nefesini tut... Acılarının geçmesini dile... Klonlanan bir kızın dağınık psikolojisini okumak is...