PORTOLA VALLEY ∣ Tamamlandı ♕

By bsrarikan_

1.8M 101K 20.9K

" Her doğum içimizdeki sancının sesidir. " " Değerli sağlık çalışanları , Portola Valley kasabasında çalışaca... More

♕Tanıtım♕
♕1.bölüm♕
♕2.bölüm♕
♕3.bölüm♕
♕4.bölüm♕
♕5.bölüm♕
♕6.bölüm♕
♕7.bölüm♕
♕8.bölüm♕
♕9.bölüm♕
♕10.bölüm♕
♕11.bölüm♕
♕12.bölüm♕
♕13.bölüm♕
♕14.bölüm♕
♕15.bölüm♕
♕16.bölüm♕
♕17.bölüm♕
♕18.bölüm♕
♕19.bölüm♕
♕20.bölüm♕
♕21.bölüm♕
♕22.bölüm♕
♕23.bölüm♕
♕24.bölüm♕
♕25.bölüm♕
♕26.bölüm♕
♕27.bölüm♕
♕28.bölüm♕
♕29.bölüm♕
♕30.bölüm♕
♕31.bölüm♕
♕33.bölüm♕
♕34.bölüm♕
♕35.bölüm♕
♕36.bölüm♕
♕37.bölüm♕
♕38.bölüm♕
♕18 Mart ♕
♕39.bölüm♕
♕40.bölüm♕
♕41.bölüm♕
♕42.bölüm♕
♕43.bölüm♕
♕44.bölüm♕
♕Yürek Mürekkebi Karahindiba Tozuna Damladı♕
♕ 45.bölüm♕
♕ 46.bölüm♕
♕47.bölüm♕
♕48.bölüm♕
♕49.bölüm♕
♕50.bölüm♕
♕51.bölüm♕
♕52.bölüm♕
♕53.bölüm♕
♕54.bölüm♕
♕55.bölüm♕
♕56.bölüm♕
♕57.bölüm♕
♕58.bölüm♕
♕59.bölüm♕
♕60.bölüm♕
♕61.bölüm♕
♕62.bölüm♕
♕63.bölüm♕
♕64.bölüm♕
♕65.bölüm♕
♕Karahindiba Tozu Satırlara Bulandı♕

♕32.bölüm♕

17.8K 1.1K 299
By bsrarikan_

Herkesin ona cennetten çıkma bir huzur veren, gözlerini araladığında zihnindeki düşüncelerin usulca gezdiği yuva kokusunu aldığı ve hiç olmadığı kadar sıcak hissettiği bir yeri vardır. Benim için bu yer, gül pembesi duvarları ve ay ışığını odama taşıyan büyük bir pencerenin çevrelediği yatak odamdı. Çıtırdayan odunların ateşi turuncu alevler saçarken, puslu bakışlarımı karşımdaki deri berjerde oturan yaşlı kadına çevirdim. Dizlerine serdiği battaniyenin bir ucundan tutarak kitap okuyordu. Bir an puslu bakışlarımız birbirine değdiğinde ani bir hareketle doğrulduğunu gördüm.

"Giselle?"

Hızla kuruyan dudaklarımı yaladım.Duyduğum ses beni yeniden gerçek dünyama döndürmüştü. Betty hala "Şükürler olsun Tanrım." diye mırıldanarak kapıya yöneldi.Üzerimde yeni yıkandığı belli olan bir yorgan vardı ve deterjan kokusu son derece rahatsız ediciydi.

Başımı kapıya çevirdim ve babam annemle birlikte karşımdaydı.Babamın kederli bakışları ve gözünün altındaki morluklar uykusuz geçirdiği saatleri yüzüme haykırırken annem  siyah elbisesinin dekoltesini düzelterek "Ah Tatlım bizi öyle korkuttun ki!" diye abartılı bir sevgi gösterisinde bulundu.Boşandıklarını biliyordum aynı evde yaşamaya devam mı ediyorlardı?

"Geçmiş olsun evlat,"dedi babam " Casey gibi bir dostun olduğu için şanslısın ,o lanet telsizi çalıştırmayı sonunda başarmış."

"Kurtarma ekipleri buzhane balıklarına dönmeden önce sizi kurtardığı için kalan ömrün boyunca Tanrı'ya dua etmelisin."

Annemin yorumu karşısında babam ters bakışlar atarken iliklerime kadar donduğumu hissettim.Ölüm, yanı başımızdaydı ve her şeyi sona erdirecek kadar güçlüydü.

Babam "Kate kes şunu." diye homurdanırken Caroline ve Paul usulca içeri süzüldü. Genç kadın her zamanki gibi çok güzel görünüyordu.Ensesinde topladığı altın sarısı saçlar, beyaz bir ten, ışıl ışıl bir gülümseme ve siyah eteğinin üzerine taktığı beyaz önlüğüyle biçimli bir vücut. Ah Tanrım. Onu özlemiştim.

Caroline bir an tereddüt ederek boynuma atıldı.Ben yoğun bakışları altında ezilirken o, klasik anne tavrıyla "Ah Tanrım sonunda gözlerini açtın seni o kadar özledim ki." diye mırıldandı. Paul daha mesafeli duruyordu Caroline'in tavrından cesaret aldığında yatağa biraz daha sokularak "Sizi yeniden aramızda görmek çok güzel.Evinize hoş geldiniz." diye mırıldandı. Paul'a cılız bir gülümseme gönderirken puslu bakışlarımı duvardaki saate yönelttim.

"Ne kadar zamandır uyuyorum?"

"Dört gündür." diye yanıtladı Betty Hala bir yandan saçlarımı okşuyordu.

Caroline yavaşça,"Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

Çatlamış dudaklarımı ıslatarak "İyiyim." dedim sesim umduğumdan daha berbat çıkmıştı.

Odanın loş aydınlığında şöminenin ısısı yankılanıyordu.Vücuduma yayılan sıcaklık birden zihnimde bir şeyleri uyandırdı. Casey, Ahraz, Firuze, Rosalie her biri zihnimdeki kara pençeden nasibini almışlardı.

"Ben..."diye mırıldandım Rosalie'nin öldüğünü biliyorlar mıydı? "Rosalie..."

Dilimin ucundaki cümleler bir türlü dile gelmiyordu. Betty Hala elimi avucunun içine alarak "Her şeyi biliyoruz." dedi  Teyzem yıkılmış olmalıydı.Ben soru işaretleriyle  Betty  Halanın yüzüne bakarken o,"Doktor Casey her şeyi anlattı.O da yanındaki Afgan arkadaşı da iyi durumdalar."dedi.

"Endişelenecek bir şey yok evlat."

Babamın güven veren sesi odada yankılanırken açılan kapının sesini duydum.

"Evet,hanımlar beyler bugünlük bu kadar ziyaret yeter.Hastamızı çok yormayalım."

Turuncu alevlerin ışığı penceremden süzülen ay ışığına katılarak ahenkle dans ediyordu.Bu sesi tanıyordum.Hatta varlığımın nedeninin bu ses olduğunu biliyordum.Başımı sesten yana çevirmek için hareket ettiğimde sol kolumdaki serumu yeni fark ediyordum ; fakat bu fırtınalı sesin sahibini mutlaka görmeliydim.

Ailem belli belirsiz fısıltılar halinde odayı terk ederken kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu.Bir çift ela göz yatağıma doğru yaklaştığında nefesimi tuttum.Bu oydu.

"Küçük hanım kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"

"Be-ben iyiyim." diye fısıldadım kekelediğime emindim.

Rex, koyu lacivert takım elbisesinin içinde her zamankinden daha sağlam bir halde karşımda duruyordu.Gözlerimi kısarak kendime bir çimdik attım yaşadığımız an bir rüya değildi. Toprağa bağlanmış kökler gibi,camdan sızan Güneş gibi,gökteki yıldızlar gibi gerçekti.

Rex "İyi olmanıza çok sevindim." dedi komodinin üzerindeki tansiyon aletini sağ koluma bağlarken.O, siyah pompayı sıkarken ben ela gözlerini dağınık kestane rengindeki saçlarını inceledim.

Rex, biraz sonra kolumdaki cırt cırtlı bandı açarak kaşlarını çattı."13'e 9 biraz yüksek bir rakam," dedi "Ama çok değil."

Rex 'in gözlerindeki hoşnutsuz bakışı gördüğümde ona cılız bir gülümseme gönderdim.Kalp atışlarımın hızlandığını hissederek derin bir nefes aldım.Onun burada ne işi vardı?

"Zihninizi özgür bırakın ve yalnızca dinlenin."

Odadan çıkmak için ufak bir hamle yaptığında bileğini tuttum.Boş gözlerim bakışları altında erirken "Rex "diye mırıldandım "Tüm bunlar ne demek oluyor?"

Genç adam bileğini usulca çekerken "Yanlışınız var küçük hanım,"diye mırıldandı."Beni biriyle karıştırmış olmalısınız ; ben Taylor Rodale. Doktorunuzum şimdi izninizle."

Bu basit kelimelerin nasıl oluyor da böylesine bir ağırlığı olabiliyordu? Tanrı benden Rex'i alarak ona teorik anlamda tıpatıp benzeyen Taylor'u mu göndermişti ? Zihnimdeki düşünceler allak bullak bir halde ay ışığına karışırken gözlerimi kapattım. Hiç kimse Rex'e benzeyemezdi rüyalarımda bile.

*

Savaş ve geçen aylar, kente el sürmemiş dahası kış manzarası her zamankinden daha muhteşem bir atmosfere neden olmuştu.Afganistan'da ihanetin ülkenin her yanına,her köşesine yapışıp kurumuş kanla beslendiğini biliyordum. Rosalie evine dönemeyecek giymeyi çok istediği beyaz gelinliği bir daha giyemeyecekti.Firuze, Kabil'in yakınlarındaki barakalarda ; Behram ise çatışmaların ortasında kalarak can vermişti.

Asıl hikayenin içimde barındığını biliyordum. Qargha Gölünü ve bedenimden kilometrelerce uzakta olan adamı düşünerek bir iç çektim.Tüm bunları bilseydim yine gider miydim?

Sanırım cevabım evet olurdu.Aşk, verdiği acıya rağmen güzeldi.

Güneş çoktan batmaya başlamıştı Rex'i gördüğümü sandığım andan itibaren kaç saat geçmişti? Günlerden neydi? Kolumdaki serum çıkmış üzerime başka bir gecelik giydirilmişti sersem adımlarıma aldırmadan dolabıma yöneldim.Kendimi yatağımda yatamayacak kadar iyi hissediyordum.Ruhum öyle söylemese bile.

Gözlerimi kapatıp özenle dizilmiş sarı bir kazakla kot pantolonlardan birine uzandım. Afganistan'ın soğuk gecelerini,Rex'in tenime değen tenini hissediyordum.O da beni hissediyor muydu işte bunu bilmiyordum.

Parmaklarımı soğuk kapı tokmağına sararak kapıyı usulca açtım.Koridor boştu.Eğilerek duvar boyunca yürüdüm merdivenin demirlerini kavrayarak çabucak indim.Salona doğru hızlı adımlar atarken kalbimin vuruşunu dinledim.

"Tatlım, Caroline yemeğini odana getirebilirdi. Dinlenmelisin."

Betty Halaya anlayışlı bir bakış atarak "Ben iyiyim." dedim.Bakışlarım uzun masanın tam karşısında oturan ela gözlere takılmıştı ; oysa o kadar benziyordu ki...

Caroline benim için yeni bir servis açarken genç kadının gözlerinin içi gülüyordu.

"Ah, tatlım"diye fısıldadı "Seni yeniden aramızda görmek gerçekten güzel."

Krem rengi duvarlara uydurulmuş desenli duvar kağıtlarının şahitliği altında babam ve Taylor'un sohbeti eşliğinde yemeğimizi yiyorduk.Geniş salonumuzu aydınlatan avize odaya loş amber rengi bir ışık saçıyordu.

Porselen tabağımdaki biftekten kalın bir parça keserken tırtıklı bıçağın çıkardığı nahoş sesi dinledim.Bu ses beni Afganistan'da yaşadığımız kıtlık günlerine taşımıştı ağzıma bir dilim atarak güçlükle çiğnedim.Taylor'un şu manidar ela gözlerini yüzümde hissetmeye devam ediyordum.Gözlerimi kısarak uzun yemek masasının diğer ucunda oturan ve soslu kalın bifteğini yavaşça kesen adamı izledim.Adı Taylor Rodale idi.Bu ad onun için biçilmiş kaftan misali çevresini kuşatmıştı.Seattle'da doğmuştu.

Babam aniden çatalını ve bıçağını bırakarak,dudaklarını bir peçeteyle sildi.

"Bir muayenehane açma konusunda ne düşünüyorsun Taylor? Belki Giselle ile ortak olursunuz."

Babamın sesi kulaklarıma dolduğunda öksürdüm. Rex yani Taylor'un bunu duymasını istemiyordum.

Bir an zihin kıvrımlarımı ele geçiren tek adamı düşündüm. O, içimdeki Cehennemde doğmuş kızgın alevlerimin altında bir damla suyuma karışmıştı.

Neden Taylor'u Rex ile kıyaslayıp duruyordum ki sanki? Öfkem içimde volkan misali patlarken karşımdaki adamın konuşmasına izin vermeden "Ben hastahanede çalışmayı düşünüyorum."diyerek kestirip attım.

Doktor bozulmuş görünmüyordu ani çıkışım karşısında yalnızca biraz afallamıştı. Bir doktor oluşunun ve bu evdeki en büyük amacının evin küçük hanımının bir an önce sağlığına kavuşması olmasına rağmen ses tonundan hoşlanıyor olmak canımı sıkıyordu.

"Sanırım bu konuyu gözden geçirmemiz gerekiyor Bay Hector zira küçük hanım gibi yetenekli bir doktorla çalışmak benim için bir şereftir."

Adımı söylemek yerine bana 'küçük hanım' diye hitap etmesi sinirlerimi bozuyordu.Resmiyetten de prosedürlerden de hoşlanmıyordum.Annem benim için ortaya atılan en ufak iltifatı bile üzerine almaya meyilli olduğundan kadehini doktora doğru kaldırdı "Bay Rodale,bu konuyu daha detaylı konuşmanız için Giselle ile bir randevuya çıkmanızı önersem ?"

Ufak biftek parçasının soluk boruma kaçtığına artık emindim. Öksürüklerim kronik bir krize dönüşmeden hemen önce Betty hala kristal bir su bardağını uzattı.Su,değdiği her yeri temizlerken kaşlarımı çatarak anneme isyan eden bakışlar attım.Beni ne kadar zor durumda bıraktığının farkında mıydı acaba hiç sanmıyorum.

Annem kırmızı mini elbisesinin yakasını düzeltirken Betty Hala "Hastalıktan yeni kurtuldu sayılır bir randevu için uygun bir zaman olduğunu düşünmüyorum."dedi.

Ellerim içgüdüsel bir şekilde masa örtüsünü kavrarken ben burada yokmuşum gibi davranmalarına artık bir son vermelerini bekliyordum.

"Temiz havanın küçük hanıma iyi geleceğine garanti verebilirim." dedi Taylor. Uzun süredir peşinde olduğu avı yakalamış ve az sonra onu yiyeceğini bilen bir avcı gibi gözleri parlıyordu.

"Ben," dedim dalgın bir şekilde.Parmaklarım karıncalanmaya başlamıştı.Başım bedenimin üzerinde uçan bir balon gibi güçsüzdü.Neyim vardı benim böyle,neden hayır diyemiyordum?

Babam "Öyleyse biricik kızımın topluma karışma zamanı gelmiş görünüyor." dediğinde şaşkın bakışlarımı gözlerine kenetledim. Bakışlarında duyduğu keyfin güçlü sinyalleri vardı.

"Baba sanırım ben-"

"Endişelenmene gerek yok tatlım eskisinden çok daha iyi görünüyorsun. Bir doktoru başka bir doktora emanet ediyorum."

Bir iç çektim.Karar çoktan verilmişti ve bana düşen de sessizce itaat etmekti.

*

Ertesi gün kar yağışı hızlanmış zihnimdeki helikopterin uğultusunun yerini birden kulaklarıma vuran fırtınanın uğultusu almıştı.

Kahvaltının ardından neşeyle cıvıldayan Caroline'i dinleyerek duşa girdim.Sıcak suyun yatıştırıcı etkisine her zamankinden çok ihtiyacım olduğunu hissediyordum.

Sıcak su kafamdan aşağı dökülerek yüzümden aşağı yumuşak bir eldiven gibi aktı. Bu yalnızca bir duştu ; fakat içimdeki boşluğu doldurmuş kuruntularımı silip süpürmüştü.Ayrıntılar uzak duran dünyamda yitip gitmişti. Helikopter kazasından kurtulmamız bir kaçıştı.İçimdeki Cehennemi kahverengi kurdun iri gözlerinde bıraktığım bir kaçış.

Kapı çaldı."Giselle! Taylor geldi seni bekliyor.Geç kalacaksınız."

Betty Halanın sabırsız sesi banyoda yankılandı.

Çağlayan suyun altında Rex 'in yüzünü gördüm sonra o görüntü kayboldu.Birden kafam karışmış halde gözlerimi kırpıştırdım. Duştan çıktığımda buharlaşan ayna evine hoş geldin diye fısıldıyordu.Cama yapışan su izlerinin el verdiği ölçüde yüzümü inceledim.Fena görünmüyordum içimdeki yaraları sardığımda yeniden kalabalıklar arasında olacak ve insanlara yardımcı olmanın bir yolunu bulacaktım.

Çabucak giyinerek salona indim.Toparlanmak için yalnızca biraz zamana ihtiyacım vardı. Taylor'la çıkmam ilginç bir durumdu ne var ki ailemi kıramamıştım. Hakkında çok bir şey bilmediğim bir adamla flört etme gibi bir durum söz konusu olamazdı üstelik kalbim yalnızca Rex için atarken.Boynumdan hiç çıkarmadığım asker künyesini okşayarak yutkundum.İçimden bir ses sevdiğim adama ihanet ettiğimi fısıldıyordu.

Merdivenlerden inerken salonda babamla konuşan Taylor'un sesini duyabiliyordum.Bana bu kadar yakınken aynı zamanda bir o kadar da uzak oluşu kalbimin hiç ummadığım bir hızla atmasına neden oluyordu.Ve,işte tam karşımda gri takım elbisenin içinde her zamankinden daha şık duran adama baktım.Gri takım elbisenin üzerine dizlerini örten siyah renk bir kaban giymişti ki bu da omuzlarının genişliğini bir kez daha ortaya çıkarmıştı.

"Küçük hanım," ela gözleri kahverengi gözlerimle buluştuğunda başımla ufak bir selam verdim.

"Tatlım çok güzel görünüyorsun."

Babama zoraki bir gülümsemeyle baktığımda her zamanki gibi sıradan göründüğüme emindim ; fakat tek farkla bu defa ne giymem gerektiğine annem değil ben karar vermiştim ki tercihimi bordo renk bir kadife elbiseden yana kullanmıştım.

"Herkes nerede?" diye anlamsız bir soru sorduğumda babam boğazını temizleyerek "Baş başa kalmanızın daha doğru olacağını düşünüyorlar." dedi."Günün tadını çıkartın."

Babam Taylor'a bir selam verip merdivenlere yöneldikten sonra Caroline kapıyı açtı.Genç kadının gözlerine baktığımda anlam veremediğim bir ifade gördüm.Alt tarafı bir randevu Tanrı aşkına ailemin derdi neydi?

*

Taylor'un son model arabasına bindiğimde krem rengi deri koltuğa gömülerek bir iç çektim.Genç adam kontrollü bir şekilde arabayı kullanırken şoför koltuğunun yanındaki koltukta sessizce oturuyordum.Nereye gittiğimiz hakkında en ufak bir fikrim yoktu; fakat bu havada gerçekleştirilen bir randevu için sinema salonu ya da restoranlar en makul seçenekler olarak görünüyordu.

Zihnime bombaların,silahların, parçalanmış vücutların görüntüleri süzülmeye başladığında araç,dev bir binanın önünde durdu. Taylor çevik bir hareketle arabayı park ettiğinde arabadan usulca inerek devasa binanın kiliseyi andıran sivri tepesine ve hemen ardından üstündeki yazılara baktım:

LOS ANGELES MERKEZ KÜTÜPHANESİ

Zihnimdeki soru işaretleri ruhumu ele geçirirken Taylor elini uzatarak gülümsedi.Elini tutmamın tek nedeni ayakkabılarımın kayacağına olan inancımdandı.İçeri girdiğimizde soğuk havanın ruhuma çok daha iyi geldiğini fark ederek irkildim.Kütüphane,eski ve yeni mimari arasında çarpıcı bir denge halindeydi.Kitapları çok seviyor olmama rağmen bu yaşıma dek yalnızca önünden geçip gittiğim bu binayı tam anlamıyla yeni fark ediyor olmam çok acıydı.

Bölümlere ayrılmış rafları incelerken kitaplardan uzunca bir süre uzak kaldığımı biliyordum.Taylor pembe renkte bir pediatri kitabını uzattığında "Çocuk hastalıkları..." diye mırıldanarak ona gülümsemeye çalıştım.

Ben klasik eserlerle ilgilenirken o,ders kitaplarıyla ilgileniyordu.

"Pediatrinin babasının kim olduğunu biliyor musun?"

Bakışlarımı elimdeki romanın sayfalarından ayırmadan "Arthur Jacobi." dedim.

Taylor gülümseyerek bir an için yanımdan ayrıldı.O yanımda yokken neden boşlukta gibi hissettiğimi anlayamıyordum.Raflardaki tarihi kurgu kitaplarından başka birine uzandığımda Taylor elinde eski basım olduğu belli olan oldukça kalın bir kitapla geri döndü.Şartlı Refleks.

Sararmış sayfaları rastgele açarken bir yerde durdu."İvan Pavlov;çiçek,tifüs,difteri gibi hastalıklar nedeniyle çocuk ölüm oranlarının yüzde elliye vardığı bir dönemde hayvan deneyleriyle bir çığır açmıştı."

Taylor'un bana neden bunları anlattığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu ; fakat buna rağmen bir şekilde dikkatimi çekmeyi başarıyordu.

"Pavlov,refleks kavramıyla içgüdüyü açıklamış,iç güdülerin karmaşık reflekslerden oluştuğunu savunmuştur.Şartlı Refleks.Pavlov,köpeklerdeki salgı bezlerini incelemiş ve-"

"Elde ettiği sonuçlarla insan ve hayvan davranışlarıyla ilgili birtakım genel yasalara ulaşmıştır."diye devam ettim bir nefeste.Taylor'un ela gözleri tuhaf bir biçimde parladı.Tuhaftı.Bir şekilde geçmişi düşünmememi sağlıyordu bunu bilinçli yaptığını düşünmeye başlamıştım.Buraya bu yüzden gelmiştik.Ah,Tanrım bu adam kitaplar arasında birkaç saatliğine de olsa geçmişi unutacağımı biliyordu peki ama nasıl?

Avuç içlerim terlerken bakışlarımı kaçırdım bir yanım bildiklerimi anlatmam için çırpınıp duruyordu.Kendimi sözlüye kalkmış bir öğrenci gibi hissediyordum.

"Pavlov, köpeğe uyguladığı deney sonucunda, hayvanın doğal uyaranlar dışında zil, lamba gibi uyaranlara da tepki verip,salgı salgılama durumunu inceledi." dedim Taylor devam etmem için elini kaldırdı."Normal şartlarda et gören köpeğin salya salgılaması bir şart gerektirmeyen doğal bir durum olduğundan buna şartsız tepki denir.Köpeğe etle birlikte zil sesinin sunulmasıyla,köpek zile koşullanır ve bundan sonraki denemelerde köpeğin zil sesiyle salya salgılamasına şartlı refleks."denir.

"Ezberiniz oldukça kuvvetli küçük hanım."derken gözleri ölümcül bir yoğunlukta parlıyordu.

Kelimeleri sihirle doluydu.Zihnime ulaşıyor düşüncelerimi uzun bir yolculuğa gönderiyordu onları göllere ve dağlara daldırıyor adeta uçuruyordu.Tanrı aşkına şuan da yatağımda olup aşk acısı çekiyor olmam gerekirken ben kütüphane raflarının arkasında tam anlamıyla tanımadığım bir adama Pavlov' un köpeğini anlatıyordum.Tanımadığım fakat bir yanımın çok iyi tanıdığı bir adama.

Ona cılız bir gülümseme gönderdim."Bana küçük hanım demen hoşuma gitmiyor." Kelimeler birden ağzımdan çıkmıştı ve geri almanın bir yolu yoktu.

Taylor kafasını sallayarak elindeki kitabı raflardan birine özenle yerleştirdikten sonra iyice yanıma sokuldu.Burun deliklerim yakıcı erkeksi kokusuyla dolmuştu bile.Tuhaf.Kokusu kendisi kadar tanıdık değildi.

"Babamı hiç tanımadım ben küçükken ölmüş.O zamandan bu yana annemle ben çok yol kat ettik.Benim UCLA Tıp Fakültesi'nden mezun olduğumu biliyor musun?"

Omuz silktim.

"Bana bütün bunları neden anlatıyorsun?"

"Konuşmak için."

Kütüphanede bizden başka insanlarda vardı ve sesimizin bir fısıltı halinde çıkmasına özen gösteriyorduk. Bir yanım onunla konuşmak için deli olurken öbür yanım aradığını bulmuş olmanın huzuruyla gevşedi.

Taylor elimdeki yeni baskıya bakarak gülümsedi.

"Romeo ve Juliet."

Sesi yumuşaktı ama kelimelerinin altında farklı bir ima vardı. Ben bir şey söylemeyince pembe dudakları aralandı.

"Ah,parlak yanmayı öğretiyor meşalelere! Bir habeşin kulağındaki mücevher gibi asılmış sanki gecenin yanağına.Öyle zengin bir güzellik ki,el sürmeye gelmez,öyle değerli ki fazla gelir yeryüzüne! Şu güzel,akranları arasında nasıl görünüyorsa,öyle görünür ak bir güvercin kargalar arasında.Gönlüm hiç sevdi mi şimdiye dek? İnkar edin gözlerim! Çünkü gerçek güzelliği görmedim bu geceye dek."

İrkilerek yutkundum.Qargha Gölünün suları zihnimde çağlıyordu.Bedenim buradayken ruhum...Sahi ruhum neredeydi?

"Biricik sevgim,biricik nefretimden doğdu," diye mırıldandım "Erken görüp tanımadığım, tanımakta geç kaldığım ; tiksinilen düşmanı sevmemle,harika bir sevgi doğdu böylece."

Genç adamın gözlerindeki hareler Cennetten çıkma taşlar gibi kırmızı,turuncu,mavi ışıklar saçarak tozlu kitap raflarında ışıldıyordu.

"Güzelliğin sancağı hala kıpkızıl duruyor dudaklarında,yanaklarında ölümün solgun bayrağı çekilmemiş oraya.Juliet, neden böyle güzelsin hala?" Taylor bakışlarını dudaklarıma yönelterek "Giselle, neden böyle güzelsin hala?" dediğinde buz gibi duran gücümün alev misali bakan bakışların altında erimeye başladığını hissediyordum.

"Sen-"

Taylor'un işaret parmağı dudaklarıma dokunduğunda kelimeler sararmış satırlarımda asılı kaldı.

Dudaklarımız arasında yalnızca birkaç santim kalmıştı ve titriyordum tıpkı avuçta tutulan güvercinin esen rüzgarda titremesi gibi.

"İzin ver yaralarını sarayım,şerit şerit satır satır kalbine yol olayım.İzin ver gözlerinin kahvesine bulanayım."

Ateşin kor hali,tüketirken bedenimi kir göstermeyen renklerin tam içinde siyaha bulanan düşlerin ötesindeydim. Teslimiyetimi onlarca renk boyarken elanın peşine takılan bedenim bana ihanet ediyordu.Ela gözler...Aciz ruhuma doladığım zamanın kesikleri gibiydi.

Taylor,şiddete meyilli sessizliğimden cesaret aldığında gözlerimi yumdum.Zaman kırıkları avuçlarımdan kaydı.Ateşle barutun kesiştiği kül rengi çocukluğumun tam ortasında, yalnızca bir görüntüden ibaretti teslimiyetim.Genç adam küllerimden doğarken elim boğazımdaki asker künyesini tutuyordu.

Şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar.Ölümleri olur zaferleri.Öpüşürken tutuşan ateşle barut gibi...

► Bölüm parçası ; Guadalupe Pineda_Historia de Un Amor  ♫

► Dikkat Turuncu ★'ı es geçmeyin lütfen!


Continue Reading

You'll Also Like

Kuzguni By IkiArkadas

Historical Fiction

49.5K 3.1K 39
Prenses Alita Waldorf, Kral Hagen'ın hayatta kalan tek kardeşidir. Toplumun ondan beklentisinin aksine, hayır işleri ilgilenip çocuk doğurmak yerine...
122K 6.8K 37
Kader, onları bir araya getirdiğinde ortaya çıkacak felaketleri hesaba katmamıştı. Biri ölümden kaçıyor, diğeri yaşamaktan korkuyordu. Böyle bir teza...
234K 20K 53
"Beyaz sayfaları kirleten siyah hayatlar." Bu hikâye, ne birinin yolculuğa çıkması ne de şehre bir yabancının gelmesi ile başlıyor. Bu hikâye, yarım...
1.5K 652 17
Aşk kıldan ince kılıçtan keskin bir sevda köprüsüdür. bu köprüde Ademoğluna yaşam nefesi üflenirken, Havva'ya da ruhundan bir parça bahşedilmişti. Ha...